Selim İleri - Her Gece Bodrum

Okudukça bazı karakterlerin karamsar hâli bana Sartre’nin Bulantı’sını, yazım şekli ve özellikle cümle içinde bol parantezli ifadeler ise Nabokov’un Lolita’sını hatırlattı.

Her Gece Bodrum, bir yaz dönemi Bodrum’da başlayan ve sona eren geçici arkadaşlık, aşk ve ilişkileri konu ediliyor. Geçici çünkü yazın bitmesiyle ve Bodrum’da ayrılış ile bu arkadaşlıklar, aşklar da sona erdi. Yazarın ifadesiyle yaşananlar “bellekten atılmış bir telefon numarası gibi” olacak. Anı bile olamayacak.

“Niçin birlikteyiz, niçin sana geldim?” demişti Cem; “Çünkü geldin, çünkü hepiniz gelirsiniz, tek istediğiniz sizinle yatmam, çünkü ben kadınım...” itmişti, bir tanrıyçaymışcasına sağırduyarlukla, boşyüceliklere sarmalanmış, tırnaklarıyla avucunu acıtmıştı, unutulmuş bir telefon numarası gibi anımsayacağını söylemişti Cem’e, onu bir yazın anısı gibi değil, bellekten atılmış bir telefon numarası olarak anımsayacaktı. “Yatmakla ne kazanacağız?” (İsteyerek gelmişti, yadsıyamazdı, et çekiciydi.)” (s. 221)

Tarık, Cem ve Murat’ın Bodrum’a gelmesi ile başlayan kitap, aynı zamanda Cem ve Murat’ın arkadaşlıklarının artık sönmeye başladığı dönemi de anlatarak giriş yapıyor olaylara. Daha sonra Bodrum’da tanıştıkları Betigül, Haydar ve Kerem’i görüyoruz.

Kitabın ortalarında ise üç yeni karakter giriyor sahneye; Emine, kardeşi Ahmet ve Katharine. Bu karakterlerden Emine bu sefer olayların merkezinde anlatılıyor. Bodrum’a gelmesi ile içinde yeşeren umutlar, hayal kırıklığı ve kaçarcasına aniden ayrılması.

Hepsi geldikleri yerin yabancısı, dinlenmeye, eğlenmeye ve yazı geçirmek için gelmişlerdir.

“Her şey aslına, özüne dönecekken (neden dönecekti ki) değişiyor, çarpıklaşıyordu. Geleneksel ahlak, paranın akışıyla biçimleniyordu yeniden. Yerli halkın kadınları başörtüleri ve paçalı donlarıyla mayolu yabancılara hizmet ediyorlardı. Kasıklar ve kıç ayrıkları gözüküyordu daracık mayolardan.” (s. 43 - 44)

Bodrum’da bir araya gelen, arkadaşlığa başlayan grup üyeleri arasında farklı ilişkiler gelişiyor. Bir başlayan, bir biten. Başlamadan biten, Bodrum öncesi başlayıp, burada sönen arkadaşlıklar ve ilişkiler. Bu aynı zamanda geçmişte yaşananları da hatırlatıyor karakterlerden birine:

“Kolejdeki kızların mektuplaşmalarına (hepsinin bir mektup arkadaşı vardı mutlaka), birtakım aptal Amerikan delikanlılarının fotoğraflarına bakıp sevdalanmalarına ne çok gülmüştü ! O beyaz, o kolalı örtüler, cam çiçekliklerde papatyalar, böyle bir akşam yemeği, elde Shakespeare dolaşmalar, mezarlıklarda Macbeth oynamalar, Lady Macbeth’in çılgın haykırışları, evde kalmış öğretmenlerin bakışları akıldışı saçmalıklardı. Pelit Pastanesi’nde buluşurlardı o yıllar; kızlar coşkuyla, özlemle sokaktan geçen gençlere göz süzerlerdi, öpüştükleri oğlanların sayısını ezbere bilirlerdi. Günceler tutulurdu; güncelere oğlanların adları yazılırdı. “Ondan başkasını sevemem” diye sızıldanıp dururlardı, yeni biriyle tanışıncaya dek. Beyaz tuvaletlerle o okul balolarında az olay çıkarmamışlardı doğrusu... çamların altına kaçılırdı ve her şey eksik, bütünlenmeden yaşanırdı, her şey.” (s. 69)

Karışık, çarpık ilişkiler ve bunun sonucu ortaya çıkan aynı şekilde karışık ve çarpık durumlar sadece insanlar için geçerli değil. Bunu yazar Bodrum’da kitabın karakterlerinin karşılaştığı köpeklerle örnek vererek farklı bir açıdan anlatıyor.

“Birtakım garip, şekilsiz, türsüz sokak köpekleri hırlaşarak çöplerden fırlamışlardı. Çok garip yaratıklardı. Ne sokak köpeği, ne de cins hayvanlar... Emine köpeklere baktı.
Keremin dediklerine bakılırsa, buraya gelen yabancı gezginlerin pahalı köpekleriyle çiftleşmiş sokak köpeklerinin yozlaşmış dölüydü bunlar... Buldog ayaklı Malta köpekleri, çoban köpeği boyunda porsuk zağarları, bodurlaşmış İskoç köpekleri; çöplükten fırlamışlardı.” (s. 128)

“Sevgilerin, aşkların etle açıklanması çok çirkindi.” (s. 132) denilse de aşktan, sevgiden uzak ve sadece ete indirgenmiş ilişkiler de görüyoruz. Kimileri umursamazken, kimileri en baştan anlayarak uzak duruyor. Kimileri ise aşk umuduyla sarılıyor ancak sonuç değişmiyor.

“Erkeklerin evlilik diye bir sorunları yoktu. Genellikle erkeklerin kızlara yaklaştığı sınırlıdır. Bir yanılgıydı bu. ... Erkekler çocuk gibiydiler, kim nereye çekerse oraya sürükleniyorlardı;...” (s. 159)

Son olarak kitabın kapağında “1977 Türk Dil Kurumu Roman Ödülü” etiketini görüyoruz. Okurken de kitaptaki bir çok “dikkat çekici” kelime ile karşılaşırsınız.

Selim İleri
Her Gece Bodrum
16. Baskı
Doğan Kitap
İstanbul
2006
249 sayfa.

Next Post Previous Post
No Comment
Add Comment
comment url

Benzer yayınlar