Frank Herbert - Dune Mesihi (Dune Serisi - 2. Kitap)

"İnansınlar diye eğitilirler, bilsinler diye değil. İnanç yönlendirilebilir. Yalnızca bilgi tehlikelidir."

Dune Mesihi, Frank Herbrt’in Dune serisinin ikinci kitabıdır. Kitaba başlamadan önce en çok merak ettiğim konu, birinci kitabın ana karakteri Paul Muad’Dib’in bu kitapta olup olmamasıydı. Yazarın daha ileriki bir tarihte farklı bir karakter üzerinden hikâyeye devam edeceği endişesini taşıyordum. Ama öyle olmadı ve bu kitapta da Paul Muad’Dib’i görüyoruz.

Paul Muad’Dib, başından geçen onca şeye rağmen şimdi bir imparator olmuştur. İlk kitapta bunun nasıl gerçekleştiğini görmüştük. Babası Leto Atreides, imparatordan aldığı emir üzerine Dune gezegenine yerleşir ve buranın yöneticisi olur. Ancak bu bir tuzaktı ve yine arkasında İmparator Padişah Şaddam’ın olduğu bir komplo ve saldırı sonucu Dük Leto öldürülür, Paul da annesi ile birlikte kendisini çölde bulur. Çölün yerlileri arasına karışır, onlardan biri olur ve onlara liderlik ederek imparator olur.

Paul, geçirdiği değişimler ve yüzyıllarca üzerinde oynanan genetik yapısı sonucu geleceği görme yeteneğine sahip birisidir. Gelecekte hep kendisinin liderlik ettiği bir cihatla bütün dünyaları fethedeceğini ve bu fetihler sırasında milyonlarca kişinin öleceğini görür. Bunu hem istemez hem de durdurmaya çalışır. Ancak önünde tek bir seçenek vardır ve yürüdüğü bu yolun sonunda istemediği her şey gerçekleşir.

Paul’un orduları neredeyse yaşam olan bütün uzayı ele geçirir. Milyonlarca insan ölür, yüzlerce gezegen de yıkılır. Ancak o hiçbir zaman bunların olmasını istememişti.

“Stilgar,” dedi Paul, “senin, ancak uzun vadeli etkileri anlayarak elde edebileceğin bir denge duyusuna, acilen ihtiyacın var. Eski çağlar hakkında sahip olduğumuz o azıcık bilgiyi, Butleryanların bize bırakmış olduğu bir parçacık veriyi, Korba senin için getirdi. Cengiz Han’la başla.”
“Cengiz…Han mı? Kim o, bir Sardokar mı, Efendim?”
“Yo, bundan çok çok daha eski. Yaklaşık dört milyon kişiyi öldürmüş.”
“Bu kadar çok adamı öldürmek için müthiş silahları olmalı, Efendimiz. Lazer ışınları belki ya da…”
“Onları kendisi öldürmemiş, Stil. Benim öldürdüğüm gibi öldürmüş, lejyonlarını yollayarak. Geçerken dikkat etmeni istediğim bir İmparator daha var… Hitler denen biri. Altı milyondan fazla kişiyi de o öldürmüş. O günler için bayağı iyi.”
“Lejyonlarıyla mı öldürmüş?” diye sordu Stilgar.
“Evet.
“Pek etkileyici sayılar değil, Efendim.”
“Hayır, çok iyi, Stil.” Paul, Korba’nın ellerindeki bobinlere şöyle bir baktı. Korba sanki onları atıp kaçmak istiyormuş gibi duruyordu. “Sayılar: mütevazı bir tahminle altmış bir milyar kişiyi öldürdüm, doksan gezegeni sterilize ettim, beş yüz diğer gezegeni de tamamen yıldırdım. Kırk dinin takipçilerinin kökünü kazıdım ki bu dinler taa…
“İnançsızlar!” diye karşı çıktı Korba. “Hepsi de inançsız!”
“Hayır,” dedi Paul. “İnananlar.”
“Hükümdarım şaka yapıyorlar,” dedi Korba sesi titreyerek. “Cihat on bin dünyayı aydınlığa…”
“Hayır, karanlığa,” dedi Paul. “Muad’Dib’in Cihatı’nın etkisinden kurtulmak için yüz kuşak geçmesi gerekecek. Herhangi birinin bu sayıyı geçebileceğini tahayyül etmekte zorlanıyorum.”

Paul’un istemeyerek geldiği bu nokta çok daha büyük bir komplonun parçasıdır. En başta kendisi büyük bir planın parçasıdır. Genetik olarak yüzlerce yıldır üzerinde uğraşılan, “cadılar” birliğinin bir planı. Sonunda genetik olarak güçlü bir kişi ortaya çıkarmaya çalışıyorlardı ki beklemedikleri bir halde Paul bu kişi olur. Ancak onlara itaat etmez. Bir başka komplo imparatorun babasını öldürmesi ile sonuçlanan olaydı. Tabii, Paul imparator olunca bu komplolar durmaz. Bu kitapta büyük güce sahip aktörlerden bir yenisini görüyoruz. Adları Bene Tleilax. Diğer aktörlerle çalışarak Paul’u yok etmeye çalışırlar.

Ancak Tleilaxlıların ana hedefi Paul’un yok etmek değildir. Onu kontrol etmek, kendi amaçları için kullanmaktır. Bunun için onun asla hayır diyemeyeceği bir teklifte bulunurlar. Sevdiği bir insanı diriltmek. Bunu daha önce arkadaşı olan Duncan’ın bedenini dirilterek ona gösterirler.

Paul ise şimdi hem kendi içinde hem çevresinde hem de dışarıdan gelen saldırılara karşı mücadele eder. Bir yanda sevdiği insanlar bir yanda da onun adına yapılan katliamlar.

“Chani şöyle dedi: “İnsanlar senin sevgini bir bilseydi…”
Ama Paul’ün ruh hali değişmemişti. “Politikayı sevgi üstüne kuramazsın,” dedi. “İnsanlar sevgiyle ilgilenmez, sevgi çok karmaşıktır. Onlar despotizmi tercih eder. Çok fazla özgürlük kaos doğurur. Buna izin veremeyiz, öyle değil mi? Ve despotizmi nasıl sevilebilir kılarsın?”
“Sen bir despot değilsin!” diye karşı çıktı."

Paul bütün bu saldırılar ve komplolarla mücadele eder ve sonunda yine önündeki tek seçeneği seçer. Tek istediği sevdiği kişileri korumaktır. Zaten hiçbir zaman iki seçeneği olmamıştı. Başlangıçta tek seçeneği çölde hayatta kalak ve babasının intikamını alacak bir savaş ve imparatorluk. İkincisinde ise daha büyük bir savaş, yıkım ve büyük bir güç. Büyük güç aynı zamanda güçsüzlük demektir.

Tleilaxlıların Paul’u kullanarak ulaşmaya çalıştıkları amaç ise başkadır. İster onunla isterse de onsuz bir hedefleri var. Onların bir yaratığı olan ve öldükten sonra diriltilen bir cüce bu hedefi şöyle özetler:

“Peşine düştüğümüz ödülün şapşal İmparator olduğuna inandın,” dedi Bijaz. “Efendimiz Tleilaxlıları ne kadar da az anlamışsın. Lonca ve Bene Gesserit, bizim yapay organ ürettiğimize inanıyorlar. Aslında biz araç ve hizmet üretiriz. Her şey araç olabilir: zenginlik, savaş… Savaş yararlıdır çünkü birçok alanda etkilidir. Metabolizmayı harekete geçirir. Hükümeti güçlendirir. Genetik soyları yayar. Evrende hiçbir şeyin sahip olmadığı bir canlılığa sahiptir. Yalnızca, savaşın değerini anlayan ve bunu uygulayanların, kendi kaderini tayin etme hakkı vardır.”

Son olarak kitapta Tleilax komplosunun başı olan Scytale’in bu sözleri günümüze de uygulanabilecek kısa ve öz bir sözdür. Genellikle güç sahipleri de hem bilgi ister hem de bilgi sahibi kimselerden korkar. Çünkü bilgi aynı zamanda onların aleyhine kullanılabilecek bir şeydir.

“Fremenler uygar, eğitimli ve cahildir,” dedi Scytale. “Çılgın değildir. İnansınlar diye eğitilirler, bilsinler diye değil. İnanç yönlendirilebilir. Yalnızca bilgi tehlikelidir.

Frank Herbert
Dune Mesihi
Özgün adı: Dune Messiah
Dune Serisi - 2. Kitap
Çev: Arzu Taşçıoğlu - Deniz Vural
Sarmal Yayınevi
İstanbul
1997
298 sayfa.

Dune Serisi'nin diğer kitapları üzerine

Next Post Previous Post
2 Comments
  • Begendim Paylastim
    Begendim Paylastim 13 Ekim 2018 15:05

    Okumamıştım bu kitabı yazınızdan sonra dikkatimi çekti.

    • Cavanşir Gadimov
      Cavanşir Gadimov 15 Ekim 2018 09:01

      İyi okumalar o zaman

Add Comment
comment url

Benzer yayınlar