Philip K. Dick - Androidler Elektrikli Koyun Düşler Mi? (Blade Runner)


Amerikan bilim kurgu yazarı Philip K. Dick’in “Androidler Elektrikli Koyun Düşler Mi?” romanı, nükleer bir savaşın büyük yıkıma yol açtığı bir dünyayı anlatıyor. Savaş sonrası oluşan radyoaktif toz bulutları, insanları dünya dışındaki kolonilere yerleşmeye zorlar. Kolonilerde ise insana benzer android robotlar kullanılıyor. Bu androidlerin dünyada bulunması yasak. Kolonilerde sahiplerine isyan ederek kaçak yollarla Dünya’ya gelen androidler ise avlanarak emekli ediliyor (öldürülüyor). Dick’in bu kitabı Blade Runner (1982) filmine temel oluştururken, kitaptaki bazı öğeler devam filmi Blade Runner 2049’da (2018) da kullanılmıştı. Bundan dolayı kitabın daha sonraki bazı baskılarında ismi “Blade Runner: Androidler Elektrikli Koyun Düşler Mi?” şeklinde yer alıyor.

“Androidler Elektrikli Koyun Düşler Mi?” ilk defa 1968 yılında yayımlanmıştı. Kitapta ise 1992 yılı dünyası anlatılıyor. Üçüncü Dünya Savaşı yaşanmış, nükleer savaş sonucu oluşan radyoaktif toz bulutları doğayı yok olmanın eşiğine getirmiştir. Birçok hayvan türünün nesli tükenmiştir. Geri kalan hayvanlar ise çok yüksek fiyatlara satılıyor. Çünkü artık bir insanın hayvanı olması bir statüye sahip olmak olarak görülüyor.

Kitabın ana karakteri Rick Deckard’ın da bir zamanlar bir koyunu vardı. Ancak ölünce yerine yenisini alamadığı için sahte bir elektrikli koyun yaptırmak zorunda kalmıştı. Her ne kadar komşuları koyunun sahte olduğunu anlamasalar da, içinde kabloların olduğu bu makine onun hayvana sahip olma duygusunu tatmin edemiyor. Bundan dolayı gerçek bir hayvan almak istiyor. Bir vitrinde devekuşu görüyor ve fiyatının 30 bin dolar olduğunu öğrenir. Sahtesinin fiyatı ise sadece 800 dolar.

Philip K. Dick, romanda insanların ve özellikle de ana karakter Deckard’ın hayvana sahip olma isteği, gerçek ve sahte hayvana sahip olma duyguları konusu üzerinde çok duruyor. Zaten Deckard da kazandığı bütün parayı gerçek bir keçi almak için harcar ve üstelik uzun süreli bir borcun altına girer. Gerçek bir hayvana sahip olmak, bu kıyamet sonrası dünyada bu kadar önemli. Peki, parası olmayanlar ne yapıyor? Onlar da sahte hayvanlar ile yetinmek zorundalar.

RADYASYON VE “ÖZEL” İNSANLAR

Radyoaktif toz bulutu dünyadaki canlıları neredeyse yok ederken, insanlar üzerinde de büyük etkisi olmuştur. Bazı insanlar bu radyasyon sonucu “özel” diye ifade edilen zekâları düşük IQ seviyesine gerilemiştir. Bundan dolayı insanların kolonilere göç etmesi teşvik ediliyor. İnsan ırkını korumak için. Ancak bir kere “özel” olanların ise göç etmesi yasaktır ve kısırlaştırılıyorlar. Kitapta ikincil bir öyküde böyle “özel” biri olan John Isidore’un yaşamı anlatılıyor.

“Savaş öncesinde kısıtlı bir kolonileşme programı başlatılalı epey bir zaman olmuştu: daha sonra, güneşin dünyayı aydınlattığı günler geride kaldığında kolonileşme yeni bir sürece girdi. Kolonileşmeyle bağıntılı olarak yeni bir savaş silâhı geliştirildi: Sentetik Özgürlük Savaşçısı oluşturuldu. Yabancı bir dünya da varlığını sürdürebilen bu insan benzeri robot yani organik Android, kolonileşme programının hareketli donki makinesi oldu. BM yasalarının denetiminde her göç eden otomatikman seçtiği bir Android tipine sahip olmaktaydı. 1990'lara gelindiğinde tıpkı 1960'ların Amerikan otomobillerinin çeşitliliği gibi ortalık inanılmaz derecede çeşitli Android tipi ile dolmuştu.” (s. 24)

NEXUS – 6: NASIL BİR ANDROİD ROBOT?

Androidler çeşitleri fazladır ve her geçen gün yenileri çıkıyor. Daha gelişmiş, daha zeki. Rosen şirketinin geliştirdiği son model Nexus -6 ise insana benzer ve beyin ünitesi çok gelişmiştir. Aslında bu robotlar, içinde kablolar olan ve metalden üretilen robotlar değil. Organiktir, insanın birebir aynısı ve hücrelerden oluşuyor. Yani bildiğimiz kandan ve etten oluşan androidler.

“Nexus - 6 Android'ler, zekâ düzeyleri göz önüne alındığında özel' olarak nitelendirilen birçok insanın üzerindeydi. Yani faydacı, mantıklı bir bakış açısından, yeni Nexus—6 beyin ünitesine sahip Androidler; insanların büyük çoğunluğundan -daha alt zekâ düzeyinde olsalar da- daha gelişmişti. Kölenin sahibinden daha becerikli olduğu durumların varlığı anlamına geliyordu bu.” (s. 42)

Bu androidler o kadar insana benziyor ki çıplak gözle android mi yoksa insan mı olduğu anlaşılmıyor. Bunu anlamak için ise polis için çalışan bir ödül avcısı olan Rick Deckard, bir test uygulamak zorunda. Bu test androidlerin henüz yapamadığı ve insanda olan duyguları gösteren yüz mimiklerinin ölçülmesi ile yapılıyor.

Tabii androidler öyle düzeyde gelişmiş ve insana benzerler ki gerçek insan ile android çoğu zaman karıştırılıyor. Bazen de gerçek insan ve android arasında bir fark var mıdır diye soruyor yazar.

Öyle bir durum oluşmuş ki insan ile androidleri ayrılamıyor. Gerçek hayvan ile sahte hayvanın da farkına varamıyorlar. Elektrikli hayvanları tamir eden bir mağaza çalışanı gerçek bir kediyi alıyor ve hasta numarası yapan sahte kedi zannederek şarj etmek için kablosunu arıyor. Ancak bulamaz ve çok iyi bir taklit olduğu kanaatine varır. Ancak kedi gerçek ve ölür. Androidler konusunda da aynı durum var. İnsanlar artık android ile insanı birbirinden ayırt edemiyor. Bunun için test geliştirilmiş ancak bu test de yüzde yüz işe yaramıyor. Çünkü radyasyonun etkilediği ve zekâ seviyeleri çok düşük olan insanlar da bu testi geçemiyor. Android olarak algılanıyor.

Yazar sürekli insan, android, hangisi gerçek hangisi değil fikri üzerinden ilerlediği için kitabın ortasında yaşanan bir olayda gerçekten kimin insan kimin de android olduğu karışıyor. Herkes birbirini android olmakla, ancak sahte anılarla yüklendiği için bunun farkında olmamakla suçluyor. Hatta android avcısı ve ana karakter Rick Deckard’a da sen androidsin diyenler çıkıyor. Bu durumda okur da bazen gerçekten Rick’in android olabileceği ve kendisinin bundan haberdar olmadığı yönünde şüpheleri oluşmaya başlıyor.

DUYGULAR VE YALNIZLIK

Bir robot düşünün ki yalnızlıktan bahsediyor, birine bağlandığını ve arkadaşlarını özlediğini söylüyor. Bunlar bir robotta olmaması gereken ve insana özgü duygular. Ancak romandaki bu robot bütün bunları anlatıyor. Bir anlamda insanlaşıyor, gerçek insan ile insana bezeyen androidler arasındaki sınır artık çok silikleşmiştir. Androidler gittikçe zeki olurken, “özel” denilen insanlar da düşük zekâ seviyesine sahipler. Mars’ta kaçan bir android şöyle der:

"Android'ler de yalnızlar.”

"Biz geri geldik çünkü kimse orada yaşamak zorunda olmamalı. Orası yaşamak için yaratılmamış. En azından önümüzdeki birkaç milyar yıl içinde. Öyle eski ki. O korkunç yaşlılığı taşlarda bile hissedebiliyorsun. Her neyse ilk önceleri Roy'dan ilâç alıyordum, sanki o yeni sentetik ağrı gidericiler, yatıştırıcılar için yaşıyor gibiydim. Sonra o zamanlar pul dükkânı olan Horst Hartmanfla tanıştım. O kadar çok boş zamanın oluyor ki, mutlaka bir hobin olması lâzım, zamanı doldurabileceğin bir şey. Horst benim kolonileşme öncesiyle ilgilenmemi sağladı.” (s. 181)

Deckard, belli bir süre sonra Andy’lere (androidlere böyle deniliyor) karşı bir şeyler hissetmeye başlıyor. Opera sanatçısını öldürdükten sonra üzülüyor, onun yararlı olabileceğini düşünmeye başlıyor. Kadın Andy’lere karşı bir cazibe hissediyor ve sair.

“Rick kendine Android'ler rüya görürler mi acaba, diye sordu. Görüyor olmalıydılar. Efendilerini öldürüp dünyaya sığınma sebepleri bu olmalıydı. Kölelikten kurtulup sözde daha iyi bir yaşam sürmek için.” (s. 219)

TEKNOLOJİK BİR DİN: MERCERİZM - DUYGUDAŞLIK

Philip K. Dick, romanında birden çok konuya değiniyor. Bunlardan biri de teoloji konusudur. Romanda insanları bağlı olduğu yeni bir tür din var. Teknolojik bir din de diyebiliriz buna. Kurucusu Wilbur Mercer ve dine de Mercerizm ismi vermişler.

Bu din, dindaşlarını ortak duygu ile birbirine bağlıyor. Bunun için “duygudaşlık kutusu” dedikleri bir cihazı kullanıyorlar. Kutuya dokunarak ortak ağa bağlanıyorlar. Birinin acısı herkes tarafından paylaşılıyor ve sevinci de diğerlerine neşe kaynağı oluyor.

KİTABIN İSMİ NEDEN “ANDROİDLER ELEKTRİKLİ KOYUN DÜŞLER Mİ?”

Bu romanı temel alan filme “Blade Runner” ismi verilmişti. Kitapta böyle bir ifade yok ve Rick Deckard bir ödül avcısı. Yani dünyaya kaçak yollarla gelen androidleri avlayan karşılığında da para alan bir kişi. Filmde ise Deckard’ın mesleğine “Blade Runner” ismi verilmiş.

Yazar kitapta gerçek insan ile organik android konusunu işliyor. Aynı zamanda gerçek ve sahte hayvan da işlenen başka bir konu. İnsanlar ve özelde de ana karakter Deckard, hep gerçek bir hayvan, gerçek bir koyun hayali kurar. Madem gerçek insanlar gerçek koyun düşlüyor, insana benzeyen androidler de elektrikli koyun düşler mi, kendilerini gibi sahte olan bir hayvan hayali kurar mı diye soruyor başlıkta.

Philip K. Dick
Androidler Elektrikli Koyun Düşler Mi? (Blade Runner)
Özgün adı: Do Androids Dream of Electric Sheep?
Çev: Mehmet Öztekin
2. Baskı
Altıkırkbeş Yayınları
İstanbul
2014
289 sayfa.

Next Post Previous Post
4 Comments
  • Bir Tutam Karınca
    Bir Tutam Karınca 6 Ocak 2019 13:04

    Philip K. Dick'i sanırım 10 sene önce Ubik adlı kitabı tanıdım. Sonra fırsat buldukça kitaplarını okudum. Okuduklarım arasında sevdiğim kitaplarından biri de bu kitaptır.

    • Cavanşir Gadimov
      Cavanşir Gadimov 9 Ocak 2019 10:25

      Teşekkürler, iyi okumalar

  • KİTAPLARA KAÇANLAR
    KİTAPLARA KAÇANLAR 8 Ocak 2019 22:54

    Uzun zamandır hem okumayı düşündüğüm hemde okumakta tereddüt ettiğim bir kitap.

    • Cavanşir Gadimov
      Cavanşir Gadimov 9 Ocak 2019 10:28

      Güzel bir kitap, tavsiye ederim.

Add Comment
comment url

Benzer yayınlar