N. V. Gogol - Taras Bulba ve Petersburg Öyküleri


Nikolay Vasilyeviç Gogol, özellikle öyküleri ve uzun öyküleri ile bilinen Ukrayna asıllı Rus yazardır. Gogol’un en ünlü eserleri Palto ve Ölü Canlar’dır. Hatta o kadar ki Dostoyevski’nin “Hepimiz Gogol’un Palto’sundan çıktık.” sözü çok ünlüdür. Bu kitapta da Gogol’un altı uzun öyküsü yer alıyor.

Kitap iki kısma ayrılabilir. Birinci kısımda yaklaşık 150 sayfalık Taras Bulka uzun öyküsü var. Devamında ise Gogol’un Petersburg Öyküleri adıyla bilinen, “Bir Delinin Güncesi”, “Kaput” (Palto olarak da bilinir), Burun, Fayton ve Neva Caddesi öyküleri bulunuyor.

Kitabın başında çevirmen Mehmet Özgül, Gogol’un yaşamı ve eserleri hakkında bilgi veriyor. Özellikle Gogol’un yazın yaşamında Puşkin etkisine dikkat çekiyor.

“Gogol, "Geceler"i anlatışındaki neşeli gülücüklerden "Petersburg Öyküleri", "Müfettiş", "Ölü Canlar"daki acı toplumsal taşlamaya geçişini Puşkin'in etkisine, dahası doğrudan doğruya işe karışmasına borçludur. Ne yazık ki bu acı toplumsal taşlama, başkent bürokrasisinin hoşuna gitmedi. Sibirya'ya sürmekle gözünü korkutan bu çevrelerin baskısıyla da moral dengesi bozulan Gogol, yurt dışına çıktı. 1836-1848 yılları arasında kısa sürelerle Rusya'ya dönerek çeşitli Avrupa ülkelerinde 12 yılını geçirdi. Fakat yurt dışında kaldığı sürece hep ülkesini düşündü, yapıtlarına ülkesini konu etti. Puşkin'in düelloda öldürülmesi olayından sonra önemli bir desteğini yitiren Gogol, yazdıklarının doğruluğundan kuşkulanmaya başladı. Gene de büyük ozan Puşkin'e verdiği sözde durarak "Ölü Canlar" adlı destansı yapıtını tamamladı. Daha sonra, içine girdiği dinsel havanın da etkisiyle "Ölü Canlar"ın ikinci cildini yazdı, ama beğenmediği için basılan kitapların hepsini yaktı.” (Mehmet Özgül, s. 7)

Tabii bir de Gogol’ün Rus edebiyatına etkisi var. Özgül, Gogol’ün en büyük özelliğinin “acı gülücükler, gözyaşları arasında beliren gülücükler” olduğunu belirtiyor ve şöyle ekliyor: “Gogol, Rus edebiyatının temel taşlarından biridir. O olmasa herhalde en azından Dostoyevski olmazdı. Son yapıtlarının tümüne egemen olan acı gülücükler, gözyaşları arasında beliren gülücükler, Gogol'ün en büyük özelliğidir.” (Mehmet Özgül, s. 7)

TARAS BULBA

Gogol, Taras Bulba uzun öyküsünde Ukrayna Kazaklarının yaşamını, savaşlarını anlatıyor. Milliyetçi yönü ağır basan bu tarihi eserde, 1638 yılında Ukrayna (Zaporojye) Kazaklarının, Polonya’ya karşı ayaklanmasını anlatıyor. Ukrayna’da doğup büyüyen Gogol, çevresinden duydukları, ayaklanma ile ilgili anlatılan hikâyelerden yararlanarak bu uzun öyküyü (povest) yazmıştır. Öyküdeki Taras Bulba karakteri de tarihteki birkaç isme denk geliyor.

En başta söylemek gerekir ki eserdeki Kazaklar, Orta Asya’daki Türk Kazaklar değildir. Buradaki Kazaklar Slav kökenli bir millettir ve özellikle de Ukrayna’daki Kazakları anlatıyor. Ayrıca bir de Don Kazakları var. Eserin çevirmeni Mehmet Özgül, “Kazak" sözcüğü "kaçmak", "koşmak" ya da “göçmek" eylem köklerinden türemiş, "bağımsız adam " anlamında Türkçe bir sözdür.” açıklamasında bulunuyor.

Öykünün ana karakteri Taras Bulba bir Kazak’tır. İki oğlu var ve kilisede öğrenim gördükten sonra evlerine dönerler. Taras’ın ise fikri onları Kazakların ordu karargâhı olan Zaporojye’ye götürmektir. Çünkü burada eğitim görecekler ve olası akınlara savaşlara katılacaklardır. Taras’ın kendisi de ona bağlı adamlarla birlikte bu akınlara çok katılmıştır. Akınları, toprağı ve özellikle de dini (Ortodoksluğu) korumak dışından bir de ganimet toplamak gibi bir yararı da vardır. Genelde ise savaşçı olmak, orduya katılmak ve akınlar düzenleme Kazak yaşam biçiminin ayrılmaz bir parçasıdır. Gogol da bunları ayrıntıları ile anlatıyor.

Peki, Kazakların savaştığı kimlerdir? Ukrayna haritasını göz önünüze getirirseniz kuzeyde Rusya dışında neredeyse herkes düşmanlarıdır onların. Taras da düşmanlarını ve savaştığı tarafları şöyle anlatıyor:

“Ee, aslan oğullarım benim, kaldırın kadehlerinizi! Tanrı sizi kutsasın! Sağlığına, Ostap'ım benim! Sağlığına, Andrey'im! Savaşta hep kazanmanız dileğiyle içiyorum. Müslümanları, Türkleri, Tatarları döveceğiz; dinimizi karıştırmaya kalkışırlarsa Lehlileri de döveceğiz.” (s. 17)

Taras Bulba, oğullarını Kazakların ordusunun olduğu Zaporojye’ye götürüyor. Burada Gogol ayrıntılarıyla doğup büyüdüğü memleketi Ukrayna’daki Kazakların yaşam tarzı, savaşçılıkları, ordu gelenekleri, ne yapıp ettiklerini anlatıyor. Kazaklardan övgüyle bahsediyor, kahramanlıklarını anlata anlata bitiremiyor.

Zaporojye’deki ordunun toplandığı alanda bir anlamda düzensizlik hâkimdir. Ancak bir yandan da mükemmel işleyen bir düzenden bahsediyor. Eğlence ve savaş eksik olmaz. Boş zamanlarda da bol bol kahramanlıklarını anlatıyorlar. Birkaç yasaları var. Ancak onlar da çok serttir. Bunlardan biri ve en ilginci şöyle:

“Fakat Andrey'i en çok etkileyen şu korkunç ölüm cezası oldu: Bir katili derince kazılmış bir çukura indirdiler, üstüne de tabut içinde öldürdüğü adamı koydular, ondan sonra çukuru toprakla doldurmaya başladılar. Mezara diri diri gömülen adamın görüntüsü uzun süre gitmedi Andrey'in düşlerinden.” (s. 39)

Taras Bulba, Zaporojye’de umduğunu bulamaz. Çünkü Kazaklar Osmanlı ile anlaşma yapmış ve saldırmayacakları sözünü vermişlerdir. Boş boş ordugâhta oturmak istemeyen Taras, Kazakların kışkırtır ve Tatarlar üzerine bir akın başlatma kararı aldırır. Ancak bu sırada gelenler Polonyalıların eziyetinden, Katoliklerin dinlerini yok etmesini anlatırken ordu toplanıp Polonya’ya doğru sefere çıkar. Onlar için önemli olan şeylerden biri de Ortodoksluktur. Ve savaş, yıkım başlar.

“Köyleri aleve verip yakıyorlar, götüremedikleri davarı, sığırı hemen oracıkta öldürüyorlardı. Onlarınki savaşmak değil, can yakıp gönül eğlendirmekti. O yarı yabanıl çağlarda Zaporojyelilerin yavuzluklarını öğrenir de insanın tüyleri nasıl diken diken olmaz? Çocuklar boğazlanıyor, kadınların memeleri kesiliyor, sağ bırakılanların şuralarından buralarından yüzülmüş deriler sarkıyordu. Lehliler çok ağır ödüyorlardı ettiklerini.” (s. 55)

Gogol bir yandan Kazakların kahraman olarak gösterirken, diğer yandan da akın sırasında yaptıkları vahşilikleri de anlatmaktan geri durmuyor. Ayrıca sık sık Rus milliyetçiliğine de övgüler dinliyoruz karakterlerin ağızlarında.

Bu yakıp yıkma Polonya’daki Dubno şehrine kadar devam eder. Kazaklar burada direnişler karşılaşır ve şehri alamadıkları için içeridekiler açlıktan ölene kadar beklemeye karar verirler. Şehrin içinde ise kısa sürede açlık baş gösterir.

“Her adımda açlığın korkunç görüntüleriyle karşılaşıyorlardı. Sanki evlerinde, oturmaya dayanamayan insanlar gökten yiyecek bir şey düşer umuduyla sokaklara dökülmüşlerdi. Kapısının önünde oturan yaşlı bir kadın gördüler. Ölmüş müydü, uyuyor muydu, yoksa bayılmış mıydı; ilk bakışta belli değildi. Başka bir evin çatısında, kendini direğe asmış bir adam sallanıyordu. Zayıf mı zayıf, çiroz gibi bir adam. Açlığın acılarına katlanamayacağını anlayınca yaşamına kendi eliyle kıymıştı.”(s. 69)

Bu arada Dubno önlerinde takviye kuvvet gelmesi ile Lehler ile Kazaklar arasında çarpışmalar da başlar. Çok gerçekçi savaş sahneleri tasvir etmiş Gogol. Savaşırken kesilen kafalar, akan kanlar. Bir yandan savaşıp ganimet peşinde koşanlar. Bir yandan her iki taraftan da kahramanca çarpışanlar, bir yandan ise sadece alacağı kıymetli eşyaların peşinde koşanlar var. Mesela bir yerde Kazak bir komutan Lehli bir subayı öldürüyor ve ilk iş olarak da cebindeki parasını, elindeki değerli kılıcını soymaya başlıyor. Ancak bu soygun hırsı sırasında arkadan gelen başka bir Lehliyi görmüyor ve kafasının bedeninden nasıl olup da ayrıldığını fark etmiyor.

Gogol her ne kadar romantik bir Kazak/Rus milliyetçiliğini anlatmış olsa da Kazakların hem yendiği, öldürdüğü hem de yenildiği, öldürüldüğü anların hepsi de kitapta var. Ancak her zaman Kazaklar kahraman, cesur, yiğit ve korku bilmez bir millet olarak tasvir edilmiş. Öldüklerinde ise tek düşündükleri ulu Rus halkından ve dinlerinden başka şey yoktur.

Bu alıntı ise kitapta milliyetçi duyguların zirveye çıktığı anlardan birini anlatıyor.

“Tam yüz yirmi bin Kazak askeri yerden biter gibi bir gün Ukrayna sınırında gözüktüler. Bu, ne talana çıkmış bir Zaporojye alayı, ne de Tatarların peşine düşen bir ordu döküntüsüydü. Hayır, bu seferki, sabrı taşan bir halkın, öcünü almaya and içmiş bir ulusun ayaklanmasıydı. Hakları yendiği, töreleri çiğnendiği, atalarının dini kutsal inançları ayaklar altına alındığı, kiliseleri aşağılanıp birleştirildiği, Lehli buyurganlar halkı ezdiği, Yahudi bezirgânlar ülkelerinde Hıristiyanları inim inim inlettiği için ayaklanmışlardı. Uzun yıllar biriken, yüreklerinden taşan kin sürüklemişti onları buraya.” (s. 135)

PETERSBURG ÖYKÜLERİ

“Taras Bulba”dan sonra kitapta Gogol’ün Petersburg Öyküleri diye adlandırılan “Bir Delinin Güncesi”, “Kaput” (Palto olarak da bilinir), Burun, Fayton ve Neva Caddesi uzun öyküleri yer alıyor. Hepsinin de özelliği Petersburg insanını ve özellikle de memurunu anlatmasıdır. Bu öykülerden sonuncusu dışındaki hepsinin başka kitaplarda okumuştum. Onlara buradan bakabilirsiniz.

N. V. Gogol - Bir Delinin Hatıra Defteri ve Burun
N. V. Gogol - Palto
N. V. Gogol - Fayton (Dünyanın En Güzel Hikâyeleri kitabında)

NEVA CADDESİ

Neva Caddesi öyküsü ise Petersburg’daki bir caddeyi anlatmakla başlıyor. Gogol burada bir birine zıt iki kişiyi anlatıyor. Öykü bu iki kişinin Neva Caddesi’nde birlikte yürümeleri ve iki güzel kadın görmeleri ile başlıyor. Biri bir ressam olan Piskarev, diğeri ise daha yeni teğmen olan Pirogov var. İkisi de bir birine zıt iki insan. Her ikisi de ayrı ayrı gördükleri güzel kadınların peşine düşüyorlar. Piskarev güzelliğine hemen vurulduğu kadının gittiğin yerin bir genelev olduğunu anlıyor. Böyle güzel birisi nasıl bu bataklığa düşer diye kendini yer bitirir. Pirogov ise peşine düştüğü kadının bir Alman’ın karısı olduğunu öğrenir ve kadından yüz bulamamasına rağmen peşini bırakmaz. Onu elde etmek için günlerce her türlü yola başvurur. Böylece Gogol iki farklı yapıya, ahlak anlayışına sahip karakteri bir öyküde, bir caddede bir araya getiriyor.

N. V. Gogol
Taras Bulba ve Petersburg Hikâyeleri
Özgün adı: “Тарас Бульба” ve “Петербургские повести”
Çev: Mehmet Özgül
2. Baskı
Engin Yayıncılık
İstanbul
1991
295 sayfa.

Next Post Previous Post
6 Comments
  • Gül Akça
    Gül Akça 3 Mart 2019 09:28

    Gogol'den yalnızca bu kitabı okudum ve çok sevmiştim. Elinize sağlık:)

    • Cavanşir Gadimov
      Cavanşir Gadimov 3 Mart 2019 11:47

      Gogol'ün neredeyse bütün önemli öyküleri bu kitapta var. Diğerlerini de tavsiye ederim.

  • Editör
    Editör 3 Mart 2019 09:49

    Bilgi sahibi oldum teşekkür ederim

    • Cavanşir Gadimov
      Cavanşir Gadimov 3 Mart 2019 11:49

      Rica ederim, iyi okumalar

  • EMİNE ÖZTÜRK
    EMİNE ÖZTÜRK 3 Mart 2019 13:44

    Taras Bulba çok sevdiğim bir eserdir. Ayrıca Ölü Canlar'ı yakın zamanda okuyup çok da keyif almıştım.
    https://kitaplarimolmadanasla.blogspot.com/2018/11/nikolay-vasilyevic-gogol-olu-canlar.html

    • Cavanşir Gadimov
      Cavanşir Gadimov 7 Mart 2019 12:24

      Ölü Canlar da okuma listemde var. Teşekkürler.

Add Comment
comment url

Benzer yayınlar