Suzanne Collins - Açlık Oyunları (Açlık Oyunları Üçlemesi - 1. Kitap)


Suzanne Collins’in Açlık Oyunları Üçlemesi, gelecekte kıyamet sonrası (post-apocalyptic) bir Kuzey Amerika’da kurulan distopya bir ülkeyi anlatıyor. Üçlemenin ilk kitabı 2008 yılında yayımlanmış ve hızla popüler olurken, ilk kitabın film uyarlaması da 2012 yılında çıkmıştı.

Kitap ve filmi çok popüler olunca ismini çok duymuş ve toplam dört filmden birkaçına birkaç defa televizyonda denk gelmiştim. Ancak hiçbir zaman tamamını izleme fırsatı bulamamış ve Collins’in bu distopya dünyasını tam olarak anlayamamıştım. Tabii bir de bu kadar popüler olunca biraz da kendim uzak durmuş ve kitapları da okumamıştım.

İşte ilk kitabın yayımlanmasından 10 yıl geçtikten sonra Açlık Oyunları’nı okumaya başladım ve kurgusu ve karakter gelişimi ile dikkate değer bir kitap olduğunu gördüm. Kitabın girişinde yazar Suzanne Collins bu kitabı yazarken nelerden etkilendiği ve ilham aldığını açıklıyor. Her bölgeden gençlerin kurban edilmesi Yunan mitolojisinden, bir arenada ölümüne savaşmaları Roma gladyatör oyunlarına benzetilerek kurgulanmıştır. Bir de ölümüne oyunların televizyonda bir şov olarak gösterilmesini ise günümüzdeki reality şovlarına benzetmiş.

“AÇLIK OYUNLARI” EVRENİ

Peki, Suzanne Collins Açlık Oyunları Üçlemesi’nde bize nasıl bir evren çiziyor. Tabii, sadece ilk kitapta anlattığı kadarına burada değineceğim.

Kuzey Amerika’da yaşanan büyük bir yıkımdan sonra Panem isimli bir devlet kurulur. Başkent sayılacak Capitol isimli bir şehir ve ona bağlı 13 mıntıka var. Capitol, mıntıkalardan topladıkları ile zenginlik, lüks ve şatafat içinde yüzerken, mıntıka halkları ise açlık ve sefalet içinde yaşam mücadelesi veriyor. Bu bölge halkının mıntıkaları terk etmemesi için de çevresi tellerle çevrilidir.

Hikâyeyi ana karakter Katniss’in dilinde dinliyoruz. Yaşadıkları yeri bize şöyle tanıtıyor:

“Sonbaharda, az sayıda cesur ruh, elma toplamak için gizlice ormana süzülür. Ama Çayır'ı görüş alanlarından çıkarmamaya özen gösterirler. Her zaman, herhangi bir belayla karşılaşmaları halinde, koşarak, 12. Mıntıka'nın güvenli ortamına kaçacak kadar yakın mesafede kalırlar. "On İkinci Mıntıka. Güven içinde açlıktan ölebileceğiniz eviniz," diye mırıldanıyorum. Sonra, telaşla omzumun üstünden arkama bakıyorum. Burada, hiçliğin ortasında bile, birilerinin sizi duymasından korkarsınız.”

Savaşlar ve büyük yıkımlardan sonra görece barış ortamı sağlasa Capitol, başkent dışındaki bütün diğer mıntıkalardan halk açlık içinde yaşıyor. Ancak bu açlık, kıtlık ve zor şartlar sadece mıntıkalarda geçerlidir, Capitol halkı ise bolluk, refah, zenginlik ve şatafat içinde yüzüyor. Onlar için bir kâse çorba ya da bir ekmeğin bir değeri yoktur. Mıntıka insanları için ise bazı sıradan gıdalar lüks bile sayılır. Capitol halkının tek düşündüğü modaya uygun giyinmek, eğlence zevk ve benzerleri. Tabii bir de her yıl heyecanla bekledikleri yılın en büyük gösterisi olan Açlık Oyunları var.

AÇLIK OYUNLARI

Peki, bu Açlık Oyunları nasıl başladı? Neden yapılıyor? Bu sorulara cevap vermeden önce, Açlık Oyunları ile sonuçlanan olaylar kitapta şöyle özetleniyor:

“Bir zamanlar Kuzey Amerika olarak bilinen ve küllerinden yeniden doğan Panem'in öyküsünü anlatıyor. Felaketleri, kuraklıkları, fırtınaları, yangınları, karanın büyük kısmını yutan, yükselen denizleri ve geriye kalan kısıtlı kaynaklar için verilen şiddetli savaşları sıralıyor. Sonuç, vatandaşlarına huzur ve refah getiren Panem ve on üç mıntıkanın çevrelediği ışıltılı Capitol. Arkasından Karanlık Günler, mıntıkaların Capitol'e karşı ayaklandıkları zamanlar, geliyor. On iki mıntıka yenilgiye uğratılmış, on üçüncüsü ise yok olup gitmiş. İhanet Anlaşması bize barışı güvence altına alacak yeni kanunlar ve Karanlık Günler'in yeniden yaşanmaması için, bir hatırlatma olarak Açlık Oyunları'nı vermiş.”

Capitol’a karşı isyanın cezası olarak ise Açlık Oyunları düzenlenmeye başlanmış. Açlık Oyunları, isyan eden mıntıkalar için bir cezadır. Çünkü her yıl 12 ile 18 yaş arasındaki biri erkek biri de kız iki çocuklarını ölmeye gönderiyorlar. Bu gençlere “haraç” ismi veriliyor. Aynı zamanda yaptıkları isyanın bir hatırlatması, bir daha yapmamaları için de bir uyarıdır. Ancak bir yandan da ödüldür. Bu acı dolu olay sonucu 24 gençten sadece biri galip seçilir ve bu galibin mıntıkasına o yıl her ey ek gıda paketleri dağıtılır. Hem ceza hem de ödül olmuş oluyor.

Bundan dolayı bazı mıntıkalar bu işi çok ciddiye almaya başladıkları için her yıl yapılan oyunlara özel seçilmiş ve yetiştirilmiş gençlerini gönderirler. Oyunlara seçimler kura ile yapılır. Ancak eğer kura ile seçilenin yerine gönüllü olan biri olursa onun gitmesine izin verilir. Bazı mıntıkalar da özel olarak yetiştirdikleri gençlerin kazanması sonucu buradan böylece çıkar ve kazanç elde etmenin yolunu bulmuşlar.

Penem’deki kura ile seçme, yani gençleri toplama işi ise şöyle oluyor:

“Toplama sistemi adaletten uzak bir sistem. Fakirler her zaman en kötüyü yaşıyor. On iki yaşınızı doldurduğunuz zaman, toplama gününde seçilebilirler arasına giriyorsunuz. O sene, isminiz kuraya bir defa giriliyor. On üç yaşına geldiğinizde, iki defa. On sekiz yaşına, yani seçilebilirliğin üst sınırına varana kadar giriş sayınız gittikçe artıyor. Son senenizde isminiz kuraya tam yedi defa giriliyor. Bu durum, bütün Panem ülkesinin on iki mıntıkasında yaşayan her vatandaş için geçerli. 
Ama olayın bir de cilvesi var. Diyelim bizler gibi fakirsiniz ve açlık çekiyorsunuz. İsterseniz, mozaik taşlarıyla değiş tokuş etmek üzere isminizin daha çok girilmesini talep edebilirsiniz. Her bir mozaik taşı, bir kişinin yıllık tahıl ve yağ tedarikine denk geliyor. Bunu ailenizdeki bütün fertler için de yapabilirsiniz. Bu yüzden, on iki yaşındayken, benim adım dört defa girilmişti. 
İlki, buna mecbur olduğum için, diğer üç tanesi ise, kendim, Prim ve annem için birer mozaik taşına karşılık. Aslında bunu her sene yapmam gerekiyor. Girişleriniz artarak birikiyor. Yani şimdi, on altıncı yaşımda, ismim sisteme tam yirmi defa girilecek. On sekiz yaşında olan ve yedi senedir tek basına ailesine destek veren ya da daha doğrusu ailesinin karnını doyuran Gale'in ismi ise kırk iki defa girilecek.”

KATNISS EVERDEEN

Katniss Everdeen, ise Penem’deki 8 bin nüfuslu 12. Mıntıka'da yaşanın 16 yaşındaki bir kız. Aynı zamanda romanın ana karakteri. Babasının maden kazasında kaybetmiş, annesi bu acıyı atlatamayıp kendisi ve kız kardeşine bakamayınca ailenin geçimini sağlama işini çok genç yaşta üstlenmiştir. Babasının öğrettiği gibi avlanır, ormandan yenilebilecek otlar ve kökler toplar, topladıklarını pazarda ihtiyaç maddelerine değiştirir ve ailenin ihtiyaçlarını karşılar.

İlk sahneden itibaren Katniss’in nasıl isyancı ruhlu biri olduğunu görüyoruz. Kitabın en başında mıntıkasından çıkarak, gitmesi yasak olan ormana, çitlerin öte tarafında gider. Tabii onun bu hali ileride ona pek çok “macera” yaşatacaktır. Çünkü 74. Açlık Oyunları için seçilenlerden biri de Katniss olur. Daha doğrusu seçilen 12 yaşındaki kız kardeşi olur. Bu duruma dayanamadığı için kendisi gönüllü olur ve kardeşini kurtarır. 12. Mıntıka’dan ise yetmiş dört sene içinde sadece iki galip çıkmıştır. Bu mıntıkanın kazanacağına ise kimse ihtimal bile vermez.

ALAYCI KUŞ

Katniss oyunlara giderken, yakasına mıntıkasının sembolü olarak bir alaycı kuş rozeti takar. Bu kuş simgesini kitabın kapağında da görüyorsunuz. Bu sembol onun için çok şey ifade ederken, üçüncü kitabın ismi de Alaycı Kuş’tur. Peki, bu alaycı kuş nedir? İşte cevabı:

“Bu kuşlar gerçekten çok komik bir tür ve Capitol için bir tür hakaret sayılırlar. Ayaklanma süresince, Capitol, silah olarak bir dizi değişime uğratılmış hayvan üretmiş. Bu hayvanların genel ismi mutasyonlar, zaman zaman da kısaca muttalarmış... Bunlardan biri insanlar arasında geçen konuşmaların tamamını ezberleyip tekrar edebilen zevzek kuşlarmış. Bu kuşlar kendi yuvalarına geri dönebilen, erkek kuşlarmış ve Capitol düşmanlarının saklandığının varsayıldığı yerlere salınıyorlarmış. Kelimeleri topladıktan sonra, kayıt altına alınacakları yerlere geri uçuyorlarmış. İnsanların mıntıkalarda neler olduğunu ve özel konuşmaların bir yerlere iletildiğini anlaması biraz zaman almış. Tabii ki bir zaman sonra, isyancılar Capitol’ü sonu gelmeyen yalanlara boğmuşlar ve iş Capitol'ün aleyhine dönmüş. Bu yüzden merkezler kapatılmış ve kuşlar doğada ölüme terk edilmiş. 
Ama ölmemişler. Zevzek kuşlar, dişi alaycı kuşlarla çiftleşip; hem kuş ıslıklarını hem de insan melodilerini tekrar edebilen yepyeni bir tür yaratmışlar. Kelimeleri taşıma yetilerini kaybetmişler ama bir çocuğun yüksek perdeden ağlayışından, bir erkeğin boğuk ses tonuna kadar bir dizi insan sesini tekrar etmeye devam etmişler. Ve şarkıları yeniden canlandırabiliyorlarmış. Sadece birkaç notayla da sınırlı kalmıyorlarmış ama birden fazla dizesi olan şarkıları bile ezberleyebiliyorlarmış. Tabi eğer sizin o şarkıları söyleyecek sabrınız varsa ve kuşlar sizin sesinizden hoşlanırlarsa.”

GÖSTERİ TOPLUMU

12 mıntıka için Açlık Oyunları çok farklı şeyler ifade eder. Buna yukarıda değindim. Ancak Capitol için de farklı bir anlamı vardır. Capitol halkı, çocukların öldüğü bu oyunları bir eğlence, bir gösteri, bir televizyon şovu olarak görür. Bahis yapar, eğlenceler düzenler, kutlamalar ve törenler yapılır. Tam anlamıyla bir gösteri toplumu.

Toplumda her şey gösteri uğruna yapılıyor. Tabii bu gösteri işi sadece her şeyi olan zengin Capitol insanı için geçerlidir. Açlık Oyunları da bu gösteri toplumu için düzenleniyor. Her ne kadar ana amaç daha önce isyan eden mıntıkaları her yıl cezalandırmak (her mıntıka her yıl ikişer kurban vermek zorunda) olsa da bu cezalandırma işi Capitol halkı için bir eğlence kaynağıdır. Çocuklar Açlık Oyunları arenasında ölürken, onlar evlerinde rahat koltuklarında oturuyor, bir şey içip yiyerek bu ölümüne eğlencenin keyfini çıkarıyor. Capitol yönetimi ise bir taşla iki kuş vuruyor.

Suzanne Collins
Açlık Oyunları
(Açlık Oyunları Üçlemesi - 1. Kitap)
Özgün adı: The Hunger Games
(The Hunger Games Series - Book 1)
Çev: Sevinç Tezcan Yanar
Pegasus Yayınları
İstanbul
2009
384 sayfa.

Next Post Previous Post
2 Comments
  • MorMidye
    MorMidye 11 Aralık 2018 17:19

    Çok güzel açıklamışsınız, tekrar okumuş-izlemiş kadar oldum. Biraz da özledim oraları..

    • Cavanşir Gadimov
      Cavanşir Gadimov 12 Aralık 2018 13:13

      Beğendiğinize sevindim. İyi okumalar

Add Comment
comment url

Benzer yayınlar