Kitap yorumu: Brandon Sanderson – Sissoylu 3: Çağların Kahramanı
Ünlü fantastik edebiyat yazarı Brandon Sanderson’un Sissoylu: Çağların Kahramanı romanı, Sissoylu serisinin orijinal üçlemesinin üçüncü kitabı. Bu kitap ile Sissoylu serisinin birinci çağı sona eriyor. Çok beğendiğim ve fantastik edebiyat severlerin mutlaka okuması gerektiğini düşündüğüm bir kitap. Bu blog yazısında romanla ilgili yorumumu, kitabın konusu, karakterleri, olayların akışı, Sissoylu serisindeki gizemlerle ilgili ayrıntılı bir inceleme paylaşıyorum. Keyifli okumalar!
Sissoylu: Çağların Kahramanı kitap yorumu
En başta Brandon Sanderson’un Sissoylu: Çağların Kahramanı romanının epik bir fantastik anlatımı olduğunu söyleyeyim. Çok severek okuduğum, sürükleyici olan ve konusunun okuru her sayfada kendisine bağlayan bu kitabı herkese tavsiye edebilirim. Roman orijinal üçlemenin son kitabı. Belki bundan dolayı da ilk iki kitaba göre çok daha zevkli ve akıcı bir okuma oldu benim için.
Romanı okurken Sanderson’un dahice kurgusu, olay örgüsü ve kurguladığı dünyadaki gizemleri nasıl bir bir açıkladığını gördüm. Yani birinci kitaptan bu yana olan ve netlik kazanmayan bir şey bırakmıyor. Sissoylu dünyasında her yere kül yağar, geceleri bir sis gelir ve insanları etkiler, sishortlakları, allomanserler ve sair. Sanderson hepsi için anlaşılabilir, mantıklı ve açıklanabilir izahat yapmış. Yani bu gizemlerin hiçbirisi havada kalmıyor. Roman bittiğinde tüm taşlar öyle tatmin edici bir şekilde yerlerine oturuyor ve gizemle öyle çözülüyor ve açıklığa kavuşuyor ki yazarın her şeyi birinci kitaptan bu yana ince eleyip sık dokuduğu söyleyebiliriz. Böylece tüm bilinmezler sonunda okur için açık aydın hale geliyor ki bu da bu son kitabın diğerlerine göre çok daha zevkli kılıyor. Her şeyi anlamlandırmak kitabı keyifli kılan bir yönü.
Romanın sonu ile ilgili bir spoiler vermeden şunu söyleyebilirim ki Sanderson öyle bir son kurgulamış ki hem okuru şoke ediyor hem de “başka türlü olsaydı belki de çok abartılmış olurdu” diyebilirdim. Ancak genel olarak hem anlatımı, hem her şeyi açığa kavuşturması hem de sonu ile epik bir fantastik roman olduğunu söyleyebilirim.
İster istemez bu kitabı birinci kitapla kıyaslıyorum. Birinci kitap olan Sissoylu: Son İmparatorluk, bir miktar daha yavaş ilerleyen, aksiyonu daha az bir kitap. Tabii bunda birinci kitap olmasının da etkisi var. Ayrıca olaylar çok yavaş gelişiyor. Çok daha basit ve tek bir hedefleri var: Lord Hükümdarı devirmek.
Bakınız: Kitap yorumu: Brandon Sanderson - Sissoylu 1: Son İmparatorluk
Sissoylu: Çağların Kahramanı ise çok daha karmaşık bir olay örgüsüne sahip ve kurgusu, fantastik dünyasındaki bilinmezleri ve gizemleri tek tek çözmesi ile benim dikkatimi çekiyor. Ancak şunu kesin olarak söyleyebilirim ki, bu üçlemeyi çok sevdim. Bundan dolayı ara kitaplar, novellalar ve devam kitapları yani ikinci çağ ve bu aralar yazımı devam eden üçüncü çağı da mutlaka okumayı düşünüyorum.
Sissoylu: Çağların Kahramanı romanının konusunun
Sissoylu: Çağların Kahramanı, serinin üçüncü kitabı. Bundan dolayı olaylar kaldığı yerden devam ediyor. Ana karakterler birinci kitapta bir tiran olan ve tüm dünyaya bin yıldır hükmeden Lord Hükümdar ile mücadele ederek onu yenmiş ve öldürmüşlerdi. Ancak bu kendiliğinden başka sorunlar doğurdu. Kendini tanrı ilan eden ve her şeye hükmeden bir imparatorun yok olması dünyada yeni bir iktidar savaşı doğurmuştu. İkinci kitapta da tam olarak bunu gördük ve başkent kuşatılır ve ana karakterler Vin, Elend ve diğerleri bununla mücadele eder. Ancak daha sonra daha büyük bir sorun ortaya çıkar. Miraç Kuyusu denilen gizemli bir yerden bilinmeyen bir gücü serbest bırakırlar. Bu sefer sadece imparatorlukları değil, tüm dünya yok olma tehlikesi ile karşı karşıya.
Bakınız: Kitap yorumu: Brandon Sanderson – Sissoylu 2: Kuşatma
Vin, Elend ve Kelsier’in çetesinin diğer üyeleri bir yandan İmparatorluğu bir arada tutmak için mücadele ederken, diğer yandan da her yeri kaplayan, daha çok yağan kül ile de savaşmak zorunda. Sisler artık gündüzleri de gelir ve insanları öldürür ve hasta eder. Ayrıca gizemli bir güç olarak ortaya çıkan Harap da Lord Hükümdarın sorgucuları, kolosslarını ele geçirerek daha büyük bir güç ve tehdit olarak daha fazla insanı öldürür. Asıl amacı tüm insanları öldürmek ve dünyayı yok etmek.
Bu romanın böyle bir konusu var. Her şey aslında çıkmaza girdi. Bıçak kemiğe dayandı ve okur için de geriye kalan tek şey Sanderson’un anlatımına kulak asarak bu olayları nasıl çözüme kavuşturacağını okumak. Çok zevkli bir çözüm ve son olarak da hayrete düşmek kalıyor okura.
Romanın ana karakterleri ve Spook’un öne çıkması
Romanın önemli karakterlerinin başında Vin geliyor. Bir sissoylu ve özel güçleri var. Aynı zamanda imparatoriçe de oldu. Çünkü İmparator Elend ile evlendi. Bunlar ilk romandan bu yana bildiğimiz karakterler. Bundan dolayı burada çok fazla bahsetmeye gerek yok.
Bunun dışında Kelsier’in çetesinden geriye kalan Breeze, Sazed, Ham gibi karakterler de romanda önemli bir yere sahip. Bunun dışında General Demoux da bu kitapda öne çıkıyor. Bunun dışında Kelsier’in kardeşi Marsh da bu romanda önemli bir role sahip. Tabii o artık bir sorgucu ve Harap’ın kontrolünde.
Bu romanda Spook farklı bir yönü ile dikkat çekiyor. Daha önce Kelsier’in çetesinin önemsiz bir üyesiydi. Sadece gözcülük gibi görevler verilirdi. Diğerlerine göre geride kalan, biraz korkar, kendinden emin olmayan birisi. Ancak Sanderson bu romanda onu daha da geliştiriyor. Bazı olaylardan sonra Spook’un bir lider olarak doğuşunu görüyoruz.
Bir de TenSoon’dan bahsedelim. Bir kandra, yani insanların ya da bazen de köpek ya da at gibi bir canlıya dönüşebilen bu gizemli ırk, olarak öykünün farklı bir yönünü temsil ediyor. Kitabın sonuna doğru kandraların kim olduğu, nasıl yaratıldığı, ne işlevleri olduğu ile ilgili tüm soruları tatmin edici bir şekilde açıklıyor yazar Brandon Sanderson.
Harap (Ruin) nedir?
Serinin ikinci kitabının sonunda Miraç Kuyusundan bir şeyin serbest kaldığını öğrenmiştik. Güçlü bir varlık. Son kitapta bu varlığın ne olduğu, ne yapmak istediği ile ilgili her şeyi öğreniyoruz. En başta tüm olaylar Harap ile ve onun yapmak istedikleri ile bağlantılı. Yapmak istediği ise tüm insanları öldürmek, dünyayı da yok etmek.
Harap yüz yıllarca sinsice plan yapar. Hapsedildiği Miraç Kuyusu’da bile insanları etkiler ve yüz yıllarca sabırsızlıkla serbest kalacağı ve dünyayı yok edeceği günü bekler. Sonunda da planlarının büyük bir kısmı gerçekleşir. Tabii hesaba katmadığı bir şey var. Onun karşıtı olan ve onunla aynı güçte olan başta bir varlık, tanrı da diyebiliriz: Muhazafa (Preservation). Onun da başka planları vardı. Her ne kadar kendi gücünü Harap’ı söz konusu kuyuda hapsetmek için kullansa da çok karmaşık olaylar dizisi sonucu dünya yok olmanın eşiğine gelir. Tabii bu denklemde hem Vin, hem Elend, hem Sazed hem de romanın ana karakterlerinin her biri için biçilmiş farklı roller var. Sanderson da bunları ustaca kurgulamış ve düşünülmemiş hiçbir şey bırakmamış.
Allomansi ve Ferusimya’dan sonra Hemalurji
Brandon Sanderson, Sissoylu serisinde okuru ilk önce Allomansi (Allomancy) adıyla bilinen bir sihir, bir güç sistemi ile tanıştırmıştı. Bu yeteneğe sahip insanlar belirli metalleri vücutlarında yakarak farklı güçler elde ediyorlar.
Daha sonra farklı bir güç yöntemi daha ortaya çıktı. Sadece Terris halkına özel olan Ferusimya (Feruchemy) ismi verilen bir yetenek. Bu yeteneğe sahip Terrisliler, belirli güçleri ya da özellikleri belirli metallerde depoluyor ve daha sonra onları kullanabiliyorlardı.
Son kitapta ise karşımıza farklı bir şey daha çıkıyor: Hemalurji (Hemalurgy). Aslında bunu ilk kitaptan beri görüyorduk. Ancak açıklamasını bilmiyorduk. Lord Hükümdarın en korkulan hizmetçileri olan çelik sorgucular, kafalarına kazıklar çakılmış, ancak buna rağmen ölmeyen, bu kazıkların uçları gözlerinden dışarı çıkan ve herkesin korkulu rüyası olan bu yaratıkları işte hemalurji ile oluşturuluyorlar. Bir allomansi yeteneğine sahip insana çakılan hemalurjik bir kazım onun gücünü alıyor, sonra da bu kazık bir sorgucunun vücuduna yerleştirildiğinde söz konusu allomantik gücü elde ediyor. Bu açıdan en korkulan ve en dehşet verici hemalurjidir. Kandralar ve kolosslar da bu kazıklarla yapılan yaratıklar.
Böylece Sanderson üçüncü kitapta tüm bunları netliğe kavuşturuyor ve ayrıntıları ile açıklıyor.
Sonuç: Brandon Sanderson - Sissoylu: Çağların Kahramanı
Sonuç olarak şunu söyleyebilirim. Sissoylu: Çağların Kahramanı, ustaca kurgulanmış epik bir fantastik kitap. Üçlemenin başından bu yana olan tüm gizemler, tüm sorular, tüm bilinmezleri bir bir açıklıyor ve anlaşılmaz hiçbir şey bırakmıyor. Bundan dolayı okuru bu yönüyle tatmin ediyor. Böylece serinin devamını da mutlaka okumak isteyeceksiniz. En azından ben okuyacağım.
Brandon Sanderson
Sissoylu 3: Çağların Kahramanı
Özgün adı: The Hero of Ages (Mistborn, #3)
Çev: Utku Tönel
Akılçelen Kitaplar
2021
592 sayfa.