Kitap yorumu: Brandon Sanderson – Sissoylu: Kuşatma
Fantastik romanlar yazarı Brandon Sanderson’un Sissoylu: Kuşatma (Mistborn: The Well of Ascension) kitabı, Sissoylu serisinin ikinci kitabı. Okurlar tarafından çok beğenilen bu seri, baştaki orijinal üçlemeden sonra da devam ediyor. Halen devam eden bir seri. Bu blog yazısında okuduğum serinin ikinci kitabı Sissoylu: Kuşatma ile ilgili yorumlarımı, ayrıntılı incelemeyi, karakterler, olaylar ve en önemlisi de Sanderson’un bu fantastik romanda nasıl bir dünya kurguladığı üzerinde duracağım. Şimdi ayrıntılara geçelim.
Yazıya devam etmeden önce serini ilk kitabı ile ilgili kaleme aldığım blog yazısına da bakmak isterseniz buyurun:
Bakınız: Kitap yorumu: Brandon Sanderson - Sissoylu: Son İmparatorluk
Brandon Sanderson – Sissoylu: Kuşatma kitap yorumu
Sissoylu: Kuşatma, Sanderson’un Sissoylu (Mistborn) serisinin ikinci kitabı olduğu için okur olarak artık bir çok karakteri tanıyoruz. Bir devam kitabı ancak, yazar okurun önüne adeta yeni bir sayfa açıyor. Olaylar hem kaldığı yerden devam ediyor hem de yeni bir boyut kazanıyor. Bu fantastik dünya ile ilgili daha fazla şey ortaya çıkarıyor. Yeni gizemler, yeni sırlar, yeni bilinmezler, yeni sorunlar ve yeni yaratıklar.
Sanderson’un bir tarzı var. Kitapları her zaman uzun. Ancak bu uzun kitapları elinize aldınız mı bırakmak istemiyorsunuz. Hele son 150-100 sayfayı bir solukta okudum. Bu açıdan fantastik edebiyat denildiği zaman halen yaşayan ve eser vermeye devam eden yazarlar arasında Sanderson ilk önce akla gelenlerden oluyor. Bu açıdan severek okuduğum, çok beğendiğim bir kitap. Tek küçük bir eleştirim olabilir. Kitap uzun olduğu için bazı diyaloglar zaman zaman okuru sıkabilir. Ancak kitabın geneliyle kıyaslandığında onlar o kadar da önemli değil.
Sissoylu: Kuşatma romanının konusu
Sissoylu: Kuşatma’nın özgün adı “Mistborn: The Well of Ascension” yani “Sissoylu: Miraç Kuyusu” olarak çevirebiliriz. Çevirmenin “Kuşatma” başlığını seçmesinin sebebinin romanın konusunun büyük bir kısmının kuşatma ile ilgili olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Birinci kitabı özetleyecek olursak, başta Kelsier ve Vin olmak üzere ana karakterlerimiz yaklaşık bin yıldır tüm dünyaya hükmeden bir tiran olan ve kendisini tanrı ilan eden Lord Hükümdar’ı öldürerek insanlara özgürlük verirler. Son İmpartorluk ismi verilen bu düzenin yıkılmasının bir dizi sonucu olur. Farklı bölgelerin soylu lordları, kendi devletleri ve ordularını kurarak Vin, Elend ve arkadaşlarının parlamenter bir krallık kurduğu merkez salahiyete saldırırlar. Sonuçta başkent Luthadel birkaç ordunun kuşatması altına düşer. Romanın birinci konusu bununla ilgili.
İkinci ve daha önemli bir konu ise özgün başlıkta yer alan Miraç Kuyusu ile ilgili. Lord Hükümdar ölürken son sözleri, “Ben sizi koruyordum, şimdi siz kendi sonunuzu getirdiniz.” olur. Başta Vin olmak üzere, Elend ve Sazed bunun ne anlama geldiğini bulmaya çalışır. Diğer yandan ise bu dünyada sürekli yağan kül artar, her gece ortaya çıkan sis daha fazla kalmaya ve bazı yerlerde de can almaya başlar. Luthadel’in kuşatmasından daha büyük ve tüm dünyayı tehdit eden bir sorunla karşı karşıya kalırlar. Böylece Miraç Kuyusunu arayarak bu büyük felaketten kurtulmanın yollarını aralar. Halbuki bununla ilgili pek bir şey bilinmiyor. Tek bilinen Lord Hükümdar’ın bin yıl önce Miraç Kuyusu’nun gücünü alarak dünyayı kurtarması. Peki, bu ne demek, nasıl oldu, bu güç nedir kimse bilmiyor. Burada daha büyük bir sır ve gizem var. İkinci kitap bunları açığa çıkarırken, üçüncü kitabın da temelini oluşturuyor. Miraç Kuyusu (The Well of Ascension), Zifir (Deepness) gibi gizemli ve korkulan güçler bu kitapta okurun ilgisini daha da artırır:
“Son zamanlarda Lord Hükümdarı sık sık düşünür olmuştu; ya da en azından Rashek’i, Lord Hükümdar’a dönüşmüş olan adamı düşünüyordu. Doğuştan Terrisli olan Rashek’in öldürdüğü adamın, Miraç Kuyusu’ndaki gücü almış ve...
Ve ne yapmış olmalıydı? Hâlâ bilmiyorlardı. Kahramanın arayışı insanlığı sadece Zifir adıyla bilinen bir tehlikeden korumak içindi. O kadar çok şey kaybolmuş, o kadar çok şey bilinçli olarak yok edilmişti ki. O günler hakkındaki en iyi bilgi kaynakları Rashek’in onu öldürmesinden önceki günlerde Çağların Kahramanı tarafından yazılmış antik bir günlük şeklindeydi. Ancak o da Kahraman’ın arayışı hakkında son derece az sayıda ipucu veriyordu.” (s. 114)
Ana karakterler: Vin, Elend, Sazed ve diğerleri...
Bu romanda Vin, Elend ve Sazed gibi ana karakterlerin gelişimini görüyoruz. Vin allomantik güçlerini daha da geliştirir. Dünyadaki en güçlü allomanserlerden biri olduğunun farkına varır ve ürkek bir kız olma korkusunu bir kenara bırakır. Çünkü önünde Miraç Kuyusu, buradaki güç, Zifir gibi sorunlar var. Bu sorunları çözebilecek tek kişi de kendisi.
Elend Venture ise merkez bölgenin kralı olur. İdealist bir genç ve krallığını da buna göre yönetmeye çalışıyor. İnsanlara daha fazla hak ve özgürlük vererek. Bundan dolayı ülkesini parlamenter bir krallığa dönüştürür. Herkesin yani soylu, tüccar ve skaa (eskiden sadece kölen olan) sınıfının temsil ediliği bir parlamento. Bir kral olarak kendisinin de hesap verdiği, parlamentodan izin anlamadan iş yapmadığı bir krallık var. Ancak hep yaptığı şeylerin doğru olup olmadığını sorgular.
“Elend yavaş yavaş başıyla onayladı. “Ben bu işte iyi olmak istiyorum Clubs. Başka hiç kimse skaalarla hak ettikleri şekilde ilgilenmeyecek. Cett, Straff. Onlar sadece halkı tekrar kölelere çevirirlerdi. Ben... ben fikirlerimden daha fazlası olmak da istiyorum. Ben başkalarının güvenebileceği bir adam olmayı istiyorum, olmam gerekiyor.”
Clubs omzunu silkti. “Tecrübeme göre insanı çoğu zaman durumlar yaratır. Kelsier, Çukurlar onu neredeyse mahvedene kadar bencil züppenin tekiydi.” Elend'e bir göz attı. "Bu kuşatma da senin Hathsin Çukurları’n mı olacak Elend Venture?” (s. 146)
Terrisli bir bilgin olan Sazed ise artık özgür bir vatandaş olarak bazı gizemleri, sırları ve bilinmezleri araştırmaya koyulur. Lord Hükümdar’ın güçleri, Zifir, Miraç Kuyusu, Çağların Kahramanı, bunlar ile ilgili okuru merakta tutan bir dizi bilinmez var. Sazed de bunları araştırır.
Bir de Kelsier’in ekibinden Clubs, Ham, Breeze ve Dockson da var. Daha önce Kelsier’in çetesinin bir üyesi olan, hırsızlık yaparak günlerini geçiren bu adamlar artık değişmiştir. Artık yeni kurulan devleti ayakta tutmak için uğraşıyorlar. Çete üyeliğinden üst düzey devlet görevlisi olmaya terfi etmişler diyebiliriz.
Sissoylu dünyasındaki yeni yaratıklar
Birinci kitapta Sanderson’un Sissoylu dünyasındaki bazı yaratıkları tanımıştık. Mesela Çelik Sorgucular. Lord Hükümdara hizmet eden, neredeyse yenilmez, güçleri olan ve gözleri yerine çelik kazıklar çakılmış farklı bir tür. Bunun dışında siste dolaşarak leş yiyen sis hortlaklarını da biliyorduk. Birinci kitabın sonunda “kandra” ismi verilen farklı bir tür yaratıkları öğrenmiştik. Bunlar kendilerine verilen bir insanın cesedini yiyerek ona dönüşebilen ilginç yaratıklar. Bu kitapta bu yaratıklarla ilgili daha fazla şey öğreniyoruz:
“Kontrat’ın sebebi işte bu Hanımım," dedi OreSeur, köpeğin dudaklarıyla konuşurken boğuk sesi sertti. “Bizim neden öylece sizden kaçıp gitmediğimizi merak ediyor musunuz? Toplumunuzun içine karışıp görünmez hâle gelmediğimizi? Biz bunu denedik. Uzun süre önce, Son İmparatorluk’un yeni olduğu zamanlarda. Sizin halkınız bizi buldu ve bizi yok etmeye başladılar. Bizi avlamak için Sissoylular kullandılar, çünkü o zamanlar çok daha fazla Allomanser vardı. Sizin halkınız bizden nefret ediyordu çünkü bizim onların yerini alacağımızdan korkuyorlardı. Bızler neredeyse tamamen yok olmuştuk ve o zaman Kontrat'ı yaptık." (s. 207)
Bu yaratıklar dışında Sissoylu ikinci kitap bize koloss ismi verilen dev gibi yeni bir türü tanıtıyor. Bu dev ve güçlü yaratıkların nasıl olduğu kitapta şöyle özetleniyor:
“Ve bu şekiller koyu maviydi. Boyutları oldukça değişkendi; bazıları sadece bir buçuk metre boyundaydı, diğerleri ise üç metre ya da daha uzun olan hantal devlerdi. Sazed, ikisinin de aynı türden olduğunu biliyordu. Kolosslar. Yaratıklar, her ne kadar temel biçimde insanlara benzeseler de, büyümeyi asla kesmezdi. Yaşlan'dıkça daha da irileşmeye devam eder, artık sonunda kalpleri onları kaldıramaz hâle gelene kadar büyürlerdi. Sonra da ölürler, kendi vücutlarının büyüme zorunluluğu tarafından öldürülürlerdi.” (s. 172)
Allomansi ve Ferusimya
Sissoylu dünyasında iki farklı güç sistemi var: Allomansi ve Ferusimya. Allomanserler ve Ferusimyacılar, farklı metalleri kullanarak özel yeteneklere sahip olurlar. Allomanserler bu güçleri, yuttukları metalleri vücutlarında yakarak elde ederler. Ferusimyacılar, Terrislilerden çıkıyor sadece ve Sazed'in de böyle bir gücü var, güçleri bu metallere depolayarak daha sonra kullanırlar.
İlk kitapta Allomansi'yi daha ayrıntılı tanımıştık. İkinci kitapta ise alüminyum gibi bazı yeni metalleri ve kullanımlarını görüyoruz. Diğer yandan, ikinci kitap Ferusimya'yı okura daha ayrıntılı tanıtıyor. İşte, Allomansi ve Ferusimya'nın hangi metallerle ne yaptıklarıyla ilgili ayrıntılar:
Allomansi: Gücü Yakmak
Allomanserler, belirli metalleri tüketip yakarak anlık ve çeşitli yetenekler kazanırlar.
- Demir: Yakınlardaki metali çeker.
- Çelik: Yakınlardaki metali iter.
- Kalay: Tüm duyuları güçlendirir.
- Lehim: Fiziksel özellikleri güçlendirir.
- Pirinç: Başkalarının duygularını teskin eder (bastırır).
- Çinko: Başkalarının duygularını körükler (alevlendirir).
- Bakır: Kendi Allomantik titreşimlerini gizler.
- Tunç: Diğer Allomantik titreşimlerin hissedilmesini sağlar.
- Atiyum: Diğer kişilerin gelecekteki hareketlerini gösterir.
- Malatiyum: Diğer kişilerin geçmişini gösterir.
- Altın: Kişinin kendi geçmişini gösterir.
- Elektrum: Kişinin kendi geleceğini gösterir.
Ferusimya: Gücü Depolamak
Ferusimyacılar, metallere kendi niteliklerini "depolayabilir" ve ihtiyaç duyduklarında geri çekebilirler.
- Demir: Fiziksel ağırlık depolar.
- Çelik: Fiziksel hız depolar.
- Kalay: Duyuları depolar.
- Lehim: Fiziksel güç depolar.
- Pirinç: Isı depolar.
- Çinko: Zihinsel hız depolar.
- Bakır: Hatıraları depolar.
- Tunç: Uyanıklık depolar.
- Atiyum: Yaş depolar.
- Malatiyum: Feruşimyasal gücü bilinmiyor.
- Altın: Sağlık depolar.
- Elektrum: Feruşimyasal gücü bilinmiyor.
Bu iki güç sistemi, aynı metalleri kullanarak nasıl bambaşka yetenekler sunduğunu gösteriyor. Sanderson'ın bu detaylı büyü sistemi, Sissoylu evrenini gerçekten eşsiz kılıyor!
Sonuç: Çok seviyen bir fantastik roman Sissoylu: Kuşatma
Sonuç olarak herkesin çok sevdiği ve zaten bundan dolayı da yazar orijinal üçlemeyi bitirdikten sonra ikinci erayı yazdı. Ayrıca üçüncü ve dördüncü eranın da yazılması planlanıyor. Ara öyküleri anlatan novellalarla birlikte de geniş bir seriye dönüştü ve daha da genişlemeye devam edecek. Severek okuduğum, okuru kendisine bağlamayı bilen güzel bir fantastik dünya ve roman.
Brandon Sanderson
Sissoylu: Kuşatma
Özgün adı: Mistborn: The Well of Ascension
Çev: Can Sevinç
Akılçelen Kitaplar
2015
648 sayfa.