31 Ağustos 2023

Görsel şölen sunan dünyanın en güzel 16 kütüphanesi

Görsel şölen sunan dünyanın en güzel 16 kütüphanesi

Kitaplarla dolu rafalar, tarih kokan koridorlar, göz alıcı mimari detaylar... Kütüphaneler, bilginin ve kültürün hazine dolu saklayıcıları olarak bize farklı dünyalara açılan kapılar sunar. Ancak bazı kütüphaneler, sıradanlığın ötesine geçip adeta birer sanat eseri gibi tasarlanmıştır. İşte, dünyanın dört bir yanından geleneksel ve modern tasarımlarıyla görsel şölen sunan en güzel 16 kütüphane!


Her kitap severi hayran bırakacak dünyanın en güzel 16 kütüphanesi

Kelimelerin dünyasına dalarken, aynı zamanda görsel bir şölene şahit olmak ister misiniz? İşte karşınızda, kitapların büyülü dünyasıyla iç içe geçmiş, tasarımıyla adeta büyülenmenizi sağlayacak dünyanın en güzel 16 kütüphanesi! Bu kütüphaneler, sadece kitap severlerin değil, herkesin hayranlığını kazanacak türden.


1. Trinity College Kütüphanesi, Dublin, İrlanda

Trinity College Kütüphanesi, Dublin, İrlanda'nın en eski ve en önemli kütüphanelerinden biridir. Trinity College Dublin Üniversitesi'nin bir parçası olarak 1592 yılında kurulmuş olan bu kütüphane, ülkenin zengin kültürel mirasının bir yansımasıdır. Kütüphane, Büyük Kör Kitap veya Book of Kells gibi değerli el yazmalarının da dahil olduğu geniş bir koleksiyona ev sahipliği yapmaktadır.

Kütüphane binası, İrlanda'nın ikonik yapısı olan Long Room adlı uzun ve görkemli bir salonu içermektedir. Bu salon, yüksek raflarla kaplı olup, 18. yüzyılın sonlarına tarihlenen muazzam bir iç mekan tasarımına sahiptir. Long Room, orijinal ahşap tavanları, antika kitap rafları ve mermer heykelleri ile süslenmiş olup, ziyaretçilere tarihi bir atmosfer sunar.

Trinity College Kütüphanesi, Dublin, İrlanda

Trinity College Kütüphanesi, yaklaşık 6 milyon kitap, dergi, el yazması ve diğer nadir eserleri içeren geniş bir koleksiyona sahiptir. Özellikle Orta Çağ ve Rönesans dönemlerine ait el yazmaları ve nadir basılı eserler, kütüphanenin en değerli varlıklarından bazılarını oluşturur. Ayrıca, kütüphane sürekli olarak koleksiyonunu güncellemekte ve genişletmektedir.

Trinity College Kütüphanesi, Dublin şehir merkezinde bulunması ve İrlanda'nın zengin kültürel geçmişi ile bağlantısı nedeniyle hem yerel halk hem de uluslararası ziyaretçiler için önemli bir cazibe merkezidir. Tarih, mimari ve nadir kitaplarla ilgilenen herkes için görülmesi gereken bir yerdir.

Ayrıca bakınız: En iyi fantastik kitaplar (35 fantastik seri ve roman - Güncel)


2. Admont Manastır Kütüphanesi, Admont, Avusturya

Admont Manastır Kütüphanesi, Barok döneminin zarafetini ve zenginliğini yansıtan görkemli bir kütüphanedir. Admont Manastırı, 1074 yılında kurulmuş olan Avusturya'nın en eski benediktin manastırlarından biridir. Manastırın kütüphanesi ise 1776-1779 yılları arasında inşa edilmiştir.

Bu kütüphane, mimari zarafeti ve iç mekanının büyüleyici güzelliğiyle ünlüdür. Kütüphane salonu, yüksek tavanlı ve altın varaklı süslemelerle bezenmiş olup, devasa fresklerle süslenmiştir. Freskler, manastırın kuruluşundan bugüne kadar olan bilginin ve hikayelerin sembolik bir tasviri olarak hizmet eder.

Admont Manastır Kütüphanesi, Admont, Avusturya

Admont Manastır Kütüphanesi, nadir ve değerli kitapların yanı sıra sanat, bilim ve teoloji konularında geniş bir koleksiyona ev sahipliği yapmaktadır. Kütüphane koleksiyonu, Orta Çağ el yazmalarından Rönesans dönemi baskılarına kadar uzanan zengin bir yelpazeyi kapsar. Toplamda 70,000'den fazla ciltlik bir koleksiyon barındırır ve bu koleksiyon, manastırın zengin tarihini ve kültürel mirasını yansıtan önemli eserleri içerir.

Admont Manastır Kütüphanesi, hem tarih meraklıları hem de sanatseverler için büyüleyici bir deneyim sunar. Hem mimarisi hem de koleksiyonuyla Avusturya'nın kültürel ve sanatsal zenginliğini yansıtır ve ziyaretçilere tarihi ve entelektüel bir yolculuk yaşatır.

Ayrıca bakınız: En iyi bilim kurgu kitaplar (30 bilim kurgu kitap serisi, roman - Güncel)


3. Fransa Ulusal Kütüphanesi, Paris, Fransa

Fransa Ulusal Kütüphanesi (Bibliothèque nationale de France), tarihi ve entelektüel önemi ile dünyanın en saygın kütüphanelerinden biridir. Paris'in farklı bölgelerinde bulunan kütüphane binaları, farklı dönemlerin mimari örneklerini yansıtırken, Salle Labrouste ve Salle Ovale, kütüphanenin dikkat çekici iç mekanlarından ikisidir.

Salle Labrouste (Labrouste Salonu):

Salle Labrouste, kütüphanenin Richelieu Kampusu'nda bulunan ve Fransız mimarı Henri Labrouste tarafından tasarlanmış bir mekandır. Özellikle 19. yüzyılın ortalarında inşa edilmiştir. Salle Labrouste, Neoklasik ve Dökme Demir Mimarisi'nin örneklerini taşır.

Fransa Ulusal Kütüphanesi, Paris, Fransa Salle Labrouste (Labrouste Salonu)

Bu salonun en belirgin özelliklerinden biri, zarif dökme demir yapı elemanlarıdır. Yüksek tonozlu tavanı, dökme demir kemerlerle desteklenir ve bu kemerler, o dönemdeki endüstriyel ve mimari gelişmelere dair önemli bir göstergedir. Labrouste Salonu'nun zarifliği ve özgün dökme demir detayları, ziyaretçileri büyüler.

Salle Ovale (Oval Salon):

Salle Ovale, Fransa Ulusal Kütüphanesi'nin Mitterrand Kampusu'nda yer alır ve dairesel bir tasarıma sahiptir. Bu salon, modern tasarımın örneklerinden birini sunar. Geniş ve aydınlık bir iç mekana sahip olan Salle Ovale, modern mimari anlayışı ile kütüphane atmosferini bir araya getirir.

Fransa Ulusal Kütüphanesi, Paris, Fransa Salle Ovale (Oval Salon)

Salle Ovale, dairesel bir plana sahip olup, geniş cam yüzeyleri ile doğal ışığı içeri çeker. Bu, hem iç mekanın ferahlığını artırır hem de ziyaretçilere hoş bir okuma ve araştırma ortamı sunar. Modern mobilyalar, rahat oturma alanları ve teknolojik olanaklar, bu salonun işlevselliğini vurgular.

Fransa Ulusal Kütüphanesi'nin Salle Labrouste ve Salle Ovale gibi iç mekanları, farklı dönemlerin ve tasarım anlayışlarının birleşimini gösterir. Hem tarihî hem de modern mimari anlayışlarının izlerini taşıyan bu mekanlar, kütüphanenin kültürel zenginliği ve estetik çeşitliliğini yansıtan önemli örneklerdir.


4. George Peabody Kütüphanesi, Baltimore, ABD

George Peabody Kütüphanesi, Baltimore, Maryland, ABD'de bulunan özel bir kütüphanedir. Kütüphane, zengin işadamı ve hayırsever George Peabody tarafından 1857 yılında kurulmuştur. George Peabody'nin amacı, bilgiye erişimi teşvik etmek ve toplumun eğitim seviyesini yükseltmektir.

Bu kütüphane, mimari açıdan görkemli bir yapıya sahiptir. Klasik Revival tarzında tasarlanan bina, mermer sütunlar, detaylı kabartmalar ve zarif süslemelerle dikkat çeker. Kütüphanenin mimarisi, antik Yunan ve Roma motiflerini yansıtarak bir entelektüel merkezin ciddiyetini ve değerini vurgular.

George Peabody Kütüphanesi, Baltimore, ABD

George Peabody Kütüphanesi, geniş bir koleksiyona sahiptir ve bu koleksiyon özellikle insanlık tarihini, sanatı, kültürü ve edebiyatını kapsar. El yazmaları, nadir kitaplar, sanat eserleri ve tarihsel belgeler gibi birçok farklı türde eser barındırır. Aynı zamanda, zengin koleksiyonları sayesinde akademik araştırmacılar ve meraklılar için büyük bir kaynak olma özelliği taşır.

George Peabody Kütüphanesi, hem tarih hem de kültürel miras açısından Baltimore ve ABD için önemli bir simgedir. George Peabody'nin vizyonu, bugün hala kütüphane aracılığıyla devam etmekte olup, bilgiye erişimi teşvik eden ve toplumun entelektüel gelişimine katkıda bulunan bir merkez olarak varlığını sürdürmektedir.


5. Marfa Saray Kütüphanesi, Marfa, Portekiz

Mafra Saray Kütüphanesi, Portekiz'in Mafra kasabasında bulunan ve Mafra Ulusal Sarayı'nın bir parçası olan etkileyici bir kütüphanedir. Bu kütüphane, 18. yüzyılda inşa edilmiş olan Mafra Ulusal Sarayı'nın büyük bir bölümünü kaplayarak Portekiz kültürünün ve entelektüel mirasının önemli bir sembolüdür.

Kütüphane, Barok tarzının büyüleyici bir örneğini sunar. Büyük bir salon içinde bulunan kütüphane, yüksek tavanlı ve altın süslemelidir. Duvarlar freskler ve resimlerle kaplıdır ve bu sanat eserleri, o dönemin edebiyat ve bilim figürlerini betimler. Kütüphane içindeki ahşap raflar, antika kitapları ev sahipliği yapar ve tarih ve kültür meraklıları için görsel bir şölen sunar.

Marfa Saray Kütüphanesi, Marfa, Portekiz

Mafra Saray Kütüphanesi, nadir ve değerli eserler içeren geniş bir koleksiyona ev sahipliği yapar. Kitaplar arasında tarih, edebiyat, felsefe, teoloji ve daha birçok farklı konuda eserler bulunmaktadır. Koleksiyon, özellikle 18. yüzyıl Portekiz kültürünü ve düşüncesini yansıtan eserlerle zenginleştirilmiştir.

Mafra Saray Kütüphanesi, hem tarih hem de sanat açısından Portekiz kültürünün bir yansımasıdır. Ziyaretçilere sadece değerli kitap koleksiyonu değil, aynı zamanda Barok sanatının görkemi ve tarihî bir atmosfer sunar. Portekiz'in entelektüel mirasına ve kültürel zenginliğine dair derinlemesine bir anlayış kazanmak isteyen herkes için önemli bir durak olarak kabul edilir.


6. Stuttgart Şehir Kütüphanesi, Stuttgart, Almanya

Stuttgart Şehir Kütüphanesi, modern tasarımı ve geniş koleksiyonuyla Almanya'nın en tanınmış kütüphanelerinden biridir. Almanya'nın Stuttgart şehrinde bulunan bu kütüphane, entelektüel meraklılar ve öğrenciler için zengin bir kaynak ve etkileyici bir mekan sunmaktadır.

Kütüphane binası, mimarlık alanında öne çıkan Alman mimar Eun Young Yi tarafından tasarlanmıştır. Tek bir renk ve malzeme kullanımıyla dikkat çeken minimalist tasarımı ile bilinir. Kütüphane binası, büyük bir küp şeklinde ve içerideki düzenlemesiyle modern estetiği yansıtır. Geleneksel kütüphane tasarımlarından farklı olarak, açık alanlar, geniş cam yüzeyler ve minimalist detaylar hakimdir.

Stuttgart Şehir Kütüphanesi, Stuttgart, Almanya

Stuttgart Şehir Kütüphanesi'nin koleksiyonu oldukça çeşitlidir ve geniş bir yelpazede bilgi sunar. Kitaplar, dergiler, multimedya materyalleri ve dijital kaynaklar gibi farklı medya türlerini içerir. Hem popüler konular hem de akademik araştırmalar için geniş bir yelpazede kaynak sağlar.

Stuttgart Şehir Kütüphanesi, modern tasarımı ve zengin kaynaklarıyla hem yerel halk hem de ziyaretçiler için bir entelektüel merkezdir. Kütüphane, Almanya'nın kültürel çeşitliliğini ve entelektüel zenginliğini yansıtan bir simge olarak ön plana çıkar. Aynı zamanda çağdaş kütüphane tasarımının örneklerinden biri olarak da tanınmaktadır.


7. Clementinum, Prag, Çek Cumhuriyeti

Clementinum, tarihi ve kültürel önemiyle Prag'ın en öne çıkan mekanlarından biridir. Çek Cumhuriyeti'nin başkenti Prag'da bulunan Clementinum, kapsamlı bir kompleks olarak hem kütüphane hem de tarihi yapıları içinde barındırır.

Clementinum, 16. yüzyılda kurulmuş ve sonraki yüzyıllarda genişletilmiş olan bir kütüphane kompleksidir. Barok dönemi mimarisinin en güzel örneklerinden biri olarak kabul edilen bu kompleks, tarihi yapıları, avluları ve bahçeleriyle etkileyicidir. Kütüphane binası, görkemli bir iç mekanı ve zarif süslemeleriyle bilinir.

Clementinum, Prag, Çek Cumhuriyeti

Clementinum Kütüphanesi, değerli el yazmaları, nadir baskılar ve eski haritalar gibi birçok tarihi eseri barındırır. Koleksiyon, Orta Çağ'dan Rönesans'a ve sonrasına kadar uzanan geniş bir yelpazeyi kapsar. Ayrıca, kütüphanenin tavanları fresklerle süslenmiştir ve bu freskler, o dönemin entelektüel ve sanatsal zenginliğini yansıtan sahneleri betimler.

Clementinum, Prag'ın tarihî ve kültürel zenginliğini yansıtan bir simgedir. Hem mimarisi hem de koleksiyonu ile tarih ve kültür meraklıları için önemli bir cazibe merkezidir. Prag'ı ziyaret edenler için, Clementinum'un tarihi atmosferinde gezinmek ve zengin kültürel mirası keşfetmek unutulmaz bir deneyim sunar.


8. Strahov Manastır Kütüphanesi, Prag, Çek Cumhuriyeti

Strahov Manastır Kütüphanesi, Prag'ın en tanınmış ve tarihi zenginliğini yansıtan kütüphanelerinden biridir. Çek Cumhuriyeti'nin başkenti Prag'da bulunan Strahov Manastırı'nın bir parçası olarak bu kütüphane, hem tarihi hem de sanatsal açıdan büyüleyici bir mekan sunmaktadır.

Kütüphane binası, Barok ve Rokoko tarzının en güzel örneklerinden birini sergiler. İki bölümden oluşan bu kütüphane, Teoloji ve Felsefe Salonları olarak adlandırılan iki büyük salonu içerir. Her iki salon da yüksek tavanlı, altın yaldızlı süslemelerle kaplı ve ahşap kitap raflarıyla çevrilidir. Kütüphane, zarif fresklerle süslenmiş tavanları ve antika objeleriyle dikkat çeker.

Strahov Manastır Kütüphanesi, Prag, Çek Cumhuriyeti

Strahov Manastır Kütüphanesi'nin koleksiyonu, Orta Çağ'dan Rönesans'a ve sonrasına uzanan önemli el yazmaları, nadir baskılar ve eski haritaları içerir. Özellikle teoloji, filozofi, bilim ve sanat alanlarında eserler barındırır. Koleksiyon, manastırın entelektüel mirasını yansıtan zengin ve tarihi belgelere ev sahipliği yapar.

Strahov Manastır Kütüphanesi, Prag'ın kültürel zenginliğini ve tarihsel derinliğini yansıtan bir hazinedir. Hem iç mekanının zarafeti hem de koleksiyonunun nadirlik derecesi, ziyaretçilere hem tarih hem de sanat açısından büyüleyici bir deneyim sunar. Kütüphane, Prag'ı ziyaret edenler için kültürel bir durak ve tarihi bir mirasın kapısını aralamak anlamına gelir.


9. Victoria Eyalet Kütüphanesi, Melbourne, Avustralya

Victoria Eyalet Kütüphanesi, Avustralya'nın Melbourne şehrinde bulunan ve ülkenin en eski ve en büyük kütüphanelerinden biridir. 1854 yılında kurulan bu kütüphane, Avustralya'nın kültürel ve entelektüel mirasını yansıtan zengin bir koleksiyona ev sahipliği yapmaktadır.

Kütüphane binası, Neogotik ve Rönesans Revival tarzlarının etkileyici bir karışımını sunar. Büyük ve görkemli bir yapı olan kütüphane, kuleler, kemerler ve detaylı taş işçilikleri ile süslenmiştir. Giriş lobisi ve ana okuma salonu, tarihi detayları ve zarif tasarımıyla öne çıkar.

Victoria Eyalet Kütüphanesi, Melbourne, Avustralya

Victoria Eyalet Kütüphanesi'nin koleksiyonu, geniş bir yelpazede konuları kapsar. Kitaplar, dergiler, gazeteler, el yazmaları ve diğer materyaller, tarih, sanat, edebiyat, bilim, teknoloji ve daha birçok alandaki bilgiyi içerir. Ayrıca, kütüphane Avustralya'nın tarihini ve kültürel çeşitliliğini yansıtan önemli belgeleri de barındırır.

Victoria Eyalet Kütüphanesi, Melbourne şehir merkezinde yer aldığı için yerel halk ve ziyaretçiler için ulaşılabilir bir merkezdir. Kütüphane, sadece geniş koleksiyonu ve araştırma kaynakları ile değil aynı zamanda tarihi binası ve etkileyici iç mekanları ile de bir cazibe merkezi olarak öne çıkar. Avustralya'nın kültürel ve entelektüel yaşamının merkezlerinden biri olarak kabul edilir.


10. Sainte-Geneviève Kütüphanesi, Paris, Fransa

Sainte-Geneviève Kütüphanesi, Paris'in kültürel mirasını ve bilgi birikimini yansıtan önemli bir kütüphanedir. Fransa'nın başkenti Paris'te yer alan bu kütüphane, tarihi ve mimari açıdan zengin bir geçmişe sahiptir.

Kütüphane binası, Neogotik ve Rönesans Revival tarzlarının etkilerini taşıyan bir yapıdır. 19. yüzyılın ortalarında inşa edilen bina, yüksek kemerli pencereler, süslü cumbalar ve detaylı taş işçiliği ile dikkat çeker. Kütüphane, hem iç mekan hem de dış cephe tasarımıyla estetik bir bütünlük sunar.

Sainte-Geneviève Kütüphanesi, Paris, Fransa

Sainte-Geneviève Kütüphanesi'nin koleksiyonu, tarih, edebiyat, felsefe, bilim ve daha birçok konuyu kapsayan geniş bir yelpazede eserler içerir. Koleksiyonu, nadir kitaplar, el yazmaları, gravürler ve diğer özel materyallerle zenginleştirilmiştir. Kütüphane, özellikle Orta Çağ ve Rönesans dönemine ait önemli eserleri bünyesinde bulundurur.

Sainte-Geneviève Kütüphanesi, hem Fransız kültürünü araştırmak isteyenler hem de mimari ve tarih meraklıları için bir cazibe merkezidir. Koleksiyonunun zenginliği ve tarihi binasının zarafeti, ziyaretçilere hem entelektüel bir deneyim hem de estetik bir keyif sunar. Paris'in kültürel ve tarihi çeşitliliğini anlamak isteyen herkes için önemli bir kaynaktır.


11. New York Halk Kütüphanesi, New York, ABD

New York Halk Kütüphanesi (The New York Public Library), ABD'nin New York şehrinin sembolik ve entelektüel bir merkezi olarak önemli bir rol oynar. 1895 yılında kurulan bu kütüphane, hem tarihi mirası hem de geniş koleksiyonları ile dünyaca ünlüdür.

Kütüphane, mimarlar Carrère & Hastings tarafından tasarlanmış olup, Neoklasik ve Beaux-Arts tarzlarını yansıtır. Geniş merdivenleri, büyük kubbesi ve zarif sütunları ile ünlü Stephen A. Schwarzman Bina'sı, kütüphanenin simgesel merkezidir. Kütüphane binası, tarihi önemi ve görsel cazibesi ile Manhattan'ın Midtown bölgesindeki 42nd Street'te yer alır.

New York Halk Kütüphanesi, New York, ABD

New York Halk Kütüphanesi, geniş ve çeşitli bir koleksiyona sahiptir. Kitaplar, dergiler, el yazmaları, sanat eserleri ve diğer medya türlerini içerir. Koleksiyon, farklı disiplinlerdeki bilgiyi kapsayan geniş bir yelpazeyi yansıtır. Kütüphane ayrıca nadir eserler, özel koleksiyonlar ve dijital kaynaklarla da zenginleştirilmiştir.

New York Halk Kütüphanesi, sadece New Yorklular için değil dünya genelindeki ziyaretçiler için de bir cazibe merkezidir. Hem tarihi binası hem de kapsamlı koleksiyonları ile kültürel, eğitimsel ve araştırmacı amaçlı bir merkez olarak öne çıkar. New York şehrinin kültürel çeşitliliğini ve bilgi birikimini yansıtan önemli bir simgedir.


12. Tianjin Binhai Kütüphanesi, Tianjin, Çin

Tianjin Binhai Kütüphanesi, Çin'in modern mimarlık anlayışının en çarpıcı örneklerinden birini sunan etkileyici bir kütüphanedir. Çin'in Tianjin şehrinde bulunan bu kütüphane, sıra dışı tasarımı ve geniş kitap koleksiyonuyla dikkat çekmektedir.

Kütüphane binası, Hollandalı mimarlık firması MVRDV tarafından tasarlanmıştır. Çin'deki Binhai Yeni Alanı'nda bulunan bu kütüphane, kitap rafları ve okuma alanları konusunda inovatif bir yaklaşım sunar. Göz alıcı bir şekilde tasarlanmış olan ana salon, yüksek tavanları ve geniş, dalgalı kitap rafları ile tanınır. Bu raflar, kitapların ve ziyaretçilerin arasında dolaşmaya imkan tanır.

Tianjin Binhai Kütüphanesi, Tianjin, Çin

Tianjin Binhai Kütüphanesi'nin koleksiyonu, geniş bir yelpazede konuları kapsar ve sürekli olarak güncellenir. Kitaplar, dergiler, multimedya materyalleri ve dijital kaynaklar gibi farklı medya türlerini içerir. Kütüphane aynı zamanda Çin kültürü, tarih ve çağdaş konularda eserler sunar.

Tianjin Binhai Kütüphanesi, modern mimarisi ve yenilikçi iç mekan düzenlemesi ile hem yerel halka hem de ziyaretçilere eşsiz bir deneyim sunar. Çin'in çağdaş kültürel kimliğini yansıtan ve entelektüel bir merkez olarak işlev gören bu kütüphane, modern mimarinin yaratıcı potansiyelini gösteren önemli bir örnektir.


13. Stockholm Halk Kütüphanesi, Stockholm, İsveç

Stockholm Halk Kütüphanesi (Stockholms Stadsbibliotek), İsveç'in başkenti Stockholm'de yer alan ve modernist mimarinin en öne çıkan örneklerinden biri olarak kabul edilen bir kütüphanedir. 1928 yılında inşa edilen bu kütüphane, İsveç kültürünün ve entelektüel mirasının sembolik bir ifadesidir.

Kütüphane binası, İsveçli mimar Erik Gunnar Asplund tarafından tasarlanmıştır ve İsveçli modernizmin örneklerinden biri olarak kabul edilir. Basit, işlevsel ve açık bir tasarımı olan bina, beyaz mermer kaplamaları ve geometrik şekilleriyle dikkat çeker. Kütüphane, zarif bir iç avlu ve merdivenlerle çevrili büyük bir okuma salonunu içerir.

Stockholm Halk Kütüphanesi, Stockholm, İsveç

Stockholm Halk Kütüphanesi'nin koleksiyonu geniş ve çeşitli bir yelpazede konuları kapsar. Kitaplar, dergiler, multimedya materyalleri, sanat ve tasarım kitapları gibi farklı alanlardaki eserleri içerir. Kütüphane, aynı zamanda İsveç kültürü, edebiyatı ve sanatını yansıtan eserlere de odaklanır.

Stockholm Halk Kütüphanesi, hem İsveçlilere hem de ziyaretçilere modern bir kütüphane deneyimi sunar. Hem mimarisi hem de iç düzenlemesi ile estetik bir zevki tatmin eden bu kütüphane, aynı zamanda İsveç kültürüne ve entelektüel yaşamına olan katkısı ile de önemli bir simgedir. İsveç modernizminin ve kültürel zenginliğin bir temsilcisidir.


14. Vennesla Kütüphanesi, Vennesla, Norveç

Vennesla Kütüphanesi, Norveç'in kültürel ve mimari açıdan ilgi çekici örneklerinden birini sunan modern bir kütüphanedir. Norveç'in Vennesla şehrinde bulunan bu kütüphane, yenilikçi tasarımı ve işlevsel düzenlemesi ile tanınır.

Kütüphane binası, başarılı Norveçli tasarım firması Helen & Hard tarafından tasarlanmıştır. Modern ve sürdürülebilir bir yaklaşımla inşa edilen bina, ahşap paneller ve cam kullanımı ile dikkat çeker. Bina, iç içe geçmiş odalar ve açık alanlarla şekillendirilmiş olup, modern mimari anlayışını yansıtır.

Vennesla Kütüphanesi, Vennesla, Norveç

Vennesla Kütüphanesi'nin iç mekanı, işlevsel ve davetkar bir şekilde düzenlenmiştir. Kitap rafları, okuma alanları ve etkileşimli bölgeler arasında akıcı bir geçiş sağlar. Kütüphane aynı zamanda topluluk merkezi olarak da işlev görür ve seminerler, atölyeler ve etkinlikler için alanlar sunar.

Vennesla Kütüphanesi, sadece kitapları barındıran bir mekan değil, aynı zamanda topluluk etkileşimini teşvik eden modern bir yapıdır. Norveç'in yenilikçi tasarım anlayışını yansıtarak işlevsellik ve estetik arasında bir denge kurar. Ziyaretçilere hem okuma ve araştırma hem de sosyal etkileşim için farklı alanlar sunan bir kütüphane deneyimi sunar.


15. Starfield Kütüphanesi, Seul, Güney Kore

Starfield Kütüphanesi, Güney Kore'nin başkenti Seul'de bulunan ve görsel açıdan büyüleyici bir kütüphanedir. COEX Alışveriş Merkezi'nin bir parçası olarak yer alan bu kütüphane, modern tasarımı ve etkileyici atmosferi ile bilinir.

Kütüphane, yüksek tavanlı ve geniş bir alanda yer alır. Kitap rafları, duvarlardan tavana kadar yükselir ve adeta bir gökdelen gibi görünür. Rafların arasında geniş ve açık bir mekan bırakılarak ferahlık ve huzur hissi sağlanır. Kütüphane, binlerce kitapla çevrili okuma alanları ve rahatlatıcı oturma yerleri ile ziyaretçilere kitapların keyfini çıkarabilecekleri bir mekan sunar.

Starfield Kütüphanesi, Seul, Güney Kore

Starfield Kütüphanesi'nin koleksiyonu, geniş bir yelpazede konuları kapsar ve hem Korece hem de İngilizce kitapları içerir. Kitaplar, edebiyat, bilim, sanat, popüler bilim ve daha birçok alanda eserleri içerir. Kütüphane aynı zamanda dijital kaynaklara ve multimedya materyallere de erişim sağlar.

Starfield Kütüphanesi, modern kütüphane tasarımının ve kültürel etkileşimin bir örneğini sunar. Görsel olarak büyüleyici olan bu kütüphane, sadece kitapların saklandığı bir mekan olmanın ötesine geçerek ziyaretçilere modern bir okuma ve öğrenme deneyimi sunar. Seul'de ziyaret edenler için kültürel ve estetik açıdan zengin bir durak olarak kabul edilir.


16. Parlamento Kütüphanesi, Ottawa, Kanada

Parlamento Kütüphanesi, Kanada'nın başkenti Ottawa'da yer alan ve ülkenin siyasi ve kültürel tarihini yansıtan önemli bir kütüphanedir. Parlamento binasının bir parçası olarak bulunan bu kütüphane, hem tarihi hem de entelektüel bir merkez olarak görev yapmaktadır.

Kütüphane binası, Gotik Revival tarzında tasarlanmış ve Parlamento binasının güzellik ve görkemini yansıtan önemli bir yapıdır. Büyük cam vitray pencereler, yüksek tavanlar ve detaylı ahşap işçiliği ile bilinir. Kütüphane, tarihî atmosferi ve zarif tasarımıyla dikkat çeker.

Parlamento Kütüphanesi, Ottawa, Kanada

Parlamento Kütüphanesi'nin koleksiyonu, Kanada tarihi, siyaseti ve kültürünü yansıtan eserleri içerir. Kitaplar, dergiler, belgeler, el yazmaları ve diğer materyaller, Kanada'nın gelişimini ve kimliğini anlamak isteyenler için zengin bir kaynak sunar. Aynı zamanda hukuk, siyaset, ekonomi ve diğer konularda da geniş bir yelpazede bilgi içerir.

Parlamento Kütüphanesi, hem Kanadalılar hem de ziyaretçiler için tarihî ve kültürel bir zenginlik kaynağıdır. Kütüphane, hem iç mekanının güzelliği hem de koleksiyonunun önemi ile öne çıkar. Kanada'nın parlamento sistemine ve kültürel mirasına dair derinlemesine bir anlayış kazanmak isteyenler için vazgeçilmez bir duraktır.

23 Ağustos 2023

Kitap yorumu: Alex Haley - Malcolm X (Otobiyografi)

Kitap yorumu: Alex Haley - Malcolm X (Otobiyografi) Özet

Yirmi yılı aşkın bir süre önce Malcolm X (1992) isimli bir film izlemiştim. İşte, o zaman böyle bir Amerikalı siyahi bir liderin kim olduğunu, nasıl yaşadığını, kendilerine İslam Milleti ismini veren bir örgüte katılmasını, ardından gerçek İslam’la tanışması ve tabii en sonunda da 40 yaşında öldürülmesini öğrenmiştim bu otobiyografik filmden. O zamandan bu yana da Malcolm X’in yaşamı ilgi uyandırıyordu. Malcolm X’in hayatını anlatan böyle bir otobiyografik kitap olduğunu ise birkaç yıl önce görmüş ve mutlaka okuyacaklarım arasına almıştım. İşte, sonunda okudum ve bitti. 

Gazeteci ve yazar Alex Haley’in kaleme aldığı, Malcolm X’in kendisinin anlattığı otobiyografisi ile ilgili görüşlerimi ve incelememi bu yazıda paylaşacağım.

1 Haziran 2023

Kitap yorumu: Mark Twain - Huckleberry Finn'in Maceraları

Kitap yorumu: Mark Twain - Huckleberry Finn'in Maceraları

Ünlü Amerikalı yazar Mark Twain’in Huckleberry Finn'in Maceraları romanı, dünya klasikleri arasında yer alan ve edebiyat tarihinde önemli bir yere sahip bir kitap. Bu roman Twain’in başka bir ünlü romanı Tom Sawyer’ın Maceraları’nın devam kitabı.


Mark Twain - Huckleberry Finn'in Maceraları kitap yorumu

Mark Twain’in Huckleberry Finn'in Maceraları, Tom Sawyer’ın Maceraları çocuk romanının bir devamı olsa da birçok yönden birinci kitabın önüne geçiyor.  Huckleberry Finn,  Tom Sawyer’ın Maceraları romanında ikincil bir karakterdi. Ancak o kadar dikkat çekiyor ki sonuçta kendi adını taşıyan ve ana karakterin kendisi olduğu bir romanla çok daha popüler oluyor. 

Türk kitap okurlarının sosyal ağı olan 1000kitap’a baktığımda, yaklaşık 10 bin okunma ile  Tom Sawyer’ın Maceraları,  2,500 okunma ile Huckleberry Finn'in Maceraları’ndan daha çok okunuyor görünüyor. Ancak dünyada durum çok farklı. Goodreads platformunda  Huckleberry Finn'in Maceraları için okunma, değerlendirilme sayısı 1,23 milyon iken,  Tom Sawyer’ın Maceraları 894 binde. Böylece bu devam kitabı önceki kitaptan daha fazla okurun ilgisini çekiyor. 

Huckleberry Finn'in Maceraları’nın en dikkat çeken ve belki de okurun beğenmesini sağlayan yönü ise sadece bir kasabada geçen olayları anlatmaması.  Huckleberry Finn, köle Jim ile birlikte Mississippi nehri boyunca bir dizi macera yaşar, birçok farklı yer ve insan prototipini okura tanıtır. Kitapta geçen kısa adıyla Huck, aynı zamanda özgürlüğe doğru kaçan köle Jim’e yardım etmesi ve onu korumaya çalışmasıyla da nasıl bir temiz kalbe sahip olduğunu göstererek okurun bir kat daha sevgisini kazanır.

Ayrıca bakınız: Kitap yorumu: Mark Twain - Tom Sawyer'in Maceraları


Huckleberry Finn'in Maceraları’nın konusu

Kitap yorumu: Mark Twain - Huckleberry Finn'in Maceraları
1884 yılı ilk baskısındaki  Huckleberry Finn resmi.

Tom Sawyer ve Huckleberry Finn,  Tom Sawyer’ın Maceraları kitabında hatırı sayılı bir para bularak zengin olurlar. Huck, yaşadıkları St. Petersburg, Missouri’de Dul Bayan Douglas ve kız kardeşi Bayan Watson’un himayesine verilir. Ancak sokaklarda, düzgün bir yaşamı olmadan yaşamaya alışan Huck’i bunlar sıkar. Her şey, Huck’ın zengin olduğunu duyan babasının ortaya çıkması ile değişir. Huck’ın parasını ele geçirmeye çalışan bu alkolik baba Huck’ı kaçırarak bir kulübeye kapatır. Huck ise kendisi öldürülmüş gibi göstererek kaçar. Geldiği bir adada sahibinden kaçan köle Jim ile karşılaşır. İkili arkadaş olurlar ama Huck kasabaya yaptığı gizli bir ziyarette, Jim’in kendisini öldürmekten arandığını öğrenir. Böylece ellerine geçen bir salla  Mississippi nehri boyunca yol almaya başlarlar. İşte, bu yolculukta bir dizi ilginç macera yaşarlar. 

Bu yolculuk aynı zamanda  Mississippi nehri kıyısındaki 1830 – 1840 yıllardaki Amerika toplumunu anlatıyor. Özellikle bu toplumlardaki kölelik, kölelerin ne şartlarda ve nasıl yaşadıklarını  tasvir ediyor. ABD’de kölelik 1865 yılında Kongre kararıyla kaldırılmıştı. Yani romanda köleliğin kaldırılmasından 30-35 yıl önceki durumlar betimleniyor. 

Bugün bir dünya edebiyatı klasikleri arasında yer alan ve okunan bu kitap işte bu kölelik konusunu işlemesinden dolayı, ırkçı bulunarak zaman zaman ABD’de yasaklanmıştı. Yasaklanmasının başka sebepleri ise kullandığı dil. Buna rağmen yayımlandığı 1884 yılından bu yana okurların çok sevdiği kitaplardan biri. Aynı zamanda çocukların da çok merakla okuduğu ve eğlendiği bir kitap olduğunu söyleyebiliriz. 

Çocuk klasikleri önerisi: Süleyman Sani Axundov - Karaca Kız


Kölelik ve Huckleberry Finn’in köle arkadaşı Jim

Kitap yorumu: Mark Twain - Huckleberry Finn'in Maceraları

Romanın işlediği konulardan biri de kölelik. Huckleberry Finn, Jim ile uzun bir yolculuk yapar. Jim, sahibi kendisini satmak istediği için kaçan bir köle. Çünkü eğer satılırsa karısı ve çocuklarından uzak kalacak ve onları hiç görmeyecekti. Karısı ve çocukları da kendisi gibi bir köle. Huck, romanda Jim’in yaşadıkları şöyle anlatıyor:

“Benim kendi kendime söylenip durduğum sırada, Jim hep bağıra çağıra konuşuyordu. Özgür bir eyalete varır varmaz yapacağı ilk şey, tek sent bile harcamamak ve para biriktirmeye başlamakmış; yeterince biriktirince de gidip Bayan Watson’ın evinin yakınlarındaki bir çiftlikte köle olan karısını satın alacakmış; sonra ikisi birden çalışıp biriktirdikleri parayla iki çocuklarını satın alacaklarmış, eğer çocukların sahibi olan adam onları satmaya razı gelmezse de, bu tür işler yapan kölelik karşıtı birini bulup çocuklarını çaldırttıracaklarmış.”

Huck, yaptıkları yolculuk boyunca Jim’i korumak, saklamak, yakalanmasını önlemek için elinde geleni yapar. Ancak zaman zaman Jim’in nasıl karısı ve çocuklarını özlediğini görerek, arkadaşının derdini şöyle anlatır:

“Sonra gidip yattım, nöbet sırası bana geldiğinde Jim gene beni uyandırmamış; bunu sık sık yapıyordu. Gün doğarken kalktığımda onu, oturduğu yerde başını dizlerinin arasına almış, kendi kendine kederli bir şeyler mırıldanıp ağlarken gördüm. Onu fark etmemiş gibi yaptım, gördüğümü belli etmedim. Derdi belliydi. Uzaklardaki karısını ve çocuklarını düşünüp düşünüp iç geçiriyordu belli ki, keyfi hiç yoktu ve üstelik evini özlemişti; çünkü hayatı boyunca evinden hiç bu kadar uzaklaşmış değildi; o da en az beyazların kendi ailelerine düşkün olduğu kadar kendi ailesine düşkündü. Bu düşünce ilk başta aklıma yatmamıştı ama sonradan doğal bir şeymiş gibi geldi bana. Benim uykuda olduğumu sandığı çoğu geceler Jim, “Zavallı küçük Elizabeth! Ah zavallı küçük Johnny! Ah, ne zor şey olmak bu; ah, ben sizleri bir daha görememek dünya gözüyle, hiç görmemek!” diye bir kenarda içli içli sözler mırıldanır, ağlayıp yasını tutardı. Çok iyi bir zenciydi bu Jim ya.”


Tom Sawyer ve Huckleberry Finn serisi ve devam kitapları

Tom Sawyer ve Huckleberry Finn karakteri ilk önce  Tom Sawyer’ın Maceraları romanı ile okurla buluşmuştu. Yazar Mark Twain daha sonra bu çok sevilen iki karakteri için devam kitapları da yazdı. İşte, ilgili kitapların listesi:

  • Tom Sawyer’ın Maceraları (1876, 1. Kitap)
  • Huckleberry Finn’in Maceraları (1884, 2. Kitap)
  • Tom Sawyer Uzaklarda (1894, 3. Kitap)
  • Dedektif Tom Sawyer (1896, 4. Kitap)
  • Huck Finn ve Tom Sawyer Hindular Arasında ve Diğer Bitmemiş Hikayeler (1889, 5. Kitap)

Kitap yorumu: Mark Twain - Huckleberry Finn'in Maceraları


Mark Twain

Huckleberry Finn’in Maceraları

İlk defa 1884’de yayımlandı

362 sayfa.

21 Ocak 2023

Kitap yorumu: N. K. Jemisin – The Stone Sky (Kırık Diyar 3. Kitap)

Kitap yorumu: N. K. Jemisin – The Stone Sky (Kırık Diyar 3. Kitap)


Yazar N. K. Jemisin’in “The Stone Sky” romanı, fantastik bilim kurgu türü Kırık Diyar Üçlemesi’nin sonuncu kitabı. Kitap henüz Türkçeye çevrilmedi. Ancak eğer başlığı olduğu gibi Türkçeye çevirecek olursak “Taş Gökyüzü” diyebiliriz. İlk iki kitabın çevirisini yapan DEX’in başlığı nasıl çevireceğini merak ediyorum. 


N. K. Jemisin – The Stone Sky kitap yorumu

Kırık Diyar serisine başladığımda yüksek beklentilerim vardı. Çünkü Beşinci Mevsim kitabı ile başlayan bu üçleme bilim kurgu ve fantastik kurgu alanında birçok ödüle layık görüldü. İlk kitabın bir kısmını okuduktan sonra o yüksek beklentiler konusunda umutsuzluğa kapılmaya başlamıştım. Ancak şimdi üçüncü kitap olan  The Stone Sky romanını bitirdikten sonra eminlikle söyleyebilirim ki gerçekten güzel bir bilim fantezi türü bir roman ve kitap serisi. Hatta serinin en iyi kitabının da sonuncu roman olan “The Stone Sky” olduğunu söyleyebilirim.

Kırık Diyar ile ilgili yorumlara baktığımızda birçok okur DEX’in yaptığı kötü çeviri ve editörlükten şikayet ediyor. Ben de önceki kitap yorumlarımda bundan bahsetmiştim. Bazıları ise kitaptaki cinsellik sahneleri ve eş cinsellik konusunun işlemesini eleştiriyor. Ancak tüm bunlar Kırık Diyar serisinin güzel anlatımı ve kurgusuna zarar vermeyecek türden. Genel olarak muhteşem bir eser olduğunu söyleyebilirim. Özellikle de yüksek teknolojiye sahip bir dünyanın nasıl kendi sonunu getirdiği ve dünyayı yıkıma sürüklediği konusunu işlemesi ayrıca önemli bir konu.

Kitap önerileri: En iyi fantastik kitaplar (35 fantastik seri ve roman)


“The Stone Sky” romanının konusu

Kırık Diyar Üçlemesi, belirli aralıklarla (birkaç yüzyılda bir) büyük bir yıkım yaşayan Issızlık (Stillness) isimli bir dünya sunuyor okura. Ancak okur daha ilk kitaptan bu dünyanın geçmişinde eski ve çok yüksek bir teknolojiye sahip bir medeniyet olduğunun farkında. Zaten en çok merak edilen de bu dünyanın nasıl sürekli büyük yıkımlar yaşayan bir yer haline geldiğiydi. İşte,  The Stone Sky bize bu merak edilenlerin cevabını veriyor ve üçlemedeki en büyük gizemleri çözüyor.

The Stone Sky iki farklı zaman dilimindeki olayları anlatıyor. Birincisi ana karakter Essun’un yaşadığı dönem. Onun yaşadığı topluluk, yeni bir yıkım yani “beşinci mevsim” yaşayan dünyada hayatta kalma mücadelesi veriyor. Diğer yandan Essun’un kızı Nassun da kendi orojeni güçlerini keşfetmeye başlar. Her ikisi de yıkımın eşiğinde olan dünyayı düzeltmek için bir girişimde bulunuyor. Bu karakterlerle okur zaten önceki kitaplarda tanışmıştı. 

Bakınız: Kitap yorumu: N. K. Jemisin - Beşinci Mevsim (Kırık Diyar Üçlemesi 1.Kitap)

Kitap yorumu: N. K. Jemisin – The Stone Sky (Kırık Diyar 3. Kitap)
Yazar N. K. Jemisin

İkinci önemli anlatım ise önceki kitaplarda Hoa ismi ile bilinen taş yiyenin 40 bin yıl önce daha dünyada ilk büyük yıkım yaşanmadan önceki öyküsü üzerine. O zamanlar Houwha ismini taşıyan ve henüz bir taş yiyen olmayan Hoa’nın öyküsünü öğreniyoruz. Evet, Hoa 40 bin yaşında bir varlık ve ölümsüz. Nasıl böyle olduğunu da kendisi anlatıyor. Ayrıca yaşadığı dönemdeki büyük uygarlık ve süper teknolojiye sahip medeniyetin nasıl çöktüğü ve dünyada sadece birkaç milyon insanın kaldığının ilginç ve çarpıcı öyküsünü da anlatıyor. 

Hoa kendisinin ne olduğunu ve bu dünyada orojeni ismi verilen güçlerin nasıl oluştuğunu şöyle anlatıyor:

“Because we tuners are not orogenes, you see. Orogeny is what the difference of us will become over generations of adaptation to a changed world. You are the shallower, more specialized, more natural distillation of our so-unnatural strangeness. Only few of you, like Alabaster, will ever come close to the power and versatility we hold, but that is because we were constructed as intentionally and artificially as the fragments you call obelisks. We are fragments of the great machine, too – just as much a triumph of genegineering and biomagestry and geomagestry and other disciplines for which the future will have no name. By our existence we glorify the world that made us, like any statue or scepter or other precious object.”

Özet olarak anlatacak olursak bu alıntıyı, Hoa’nın türü, insanlar tarafından bir deney olarak yapılır. Hatta büyük bir makinenin parçaları ve araçları olarak tasarlanırlar. Ancak insanların daha fazla güç, daha fazla enerji, daha büyük şeyler yapma açgözlülüğü sonuç olarak dünyanın yıkımına yol açar. Öyle ki 40 bin yıl geçmesine rağmen bu muhteşem uygarlığın kalıntıları hala nefes kesmeye devam ediyor. Essun, Nassun ve diğerleri bu ölü uygarlığın kalıntıları arasında seyahat eder ve bir zamanlar nasıl muhteşem yapılar inşa ettiklerini görürler. Hatta o kadar ki dünyanın tam merkezinden geçen tünelleri ve seyahat eden araçları bile var. Hoa da bu süper teknolojik dünyada geliştirilen en büyük makinenin bir parçası olarak tasarlanır. Genetik olarak geliştirilen bir tür. Şöyle diyor:

“The great machine called the Plutonic Engine is the instrument. We are its tuners.”

Tabii taş yiyenlerin insanlar tarafından bir araç olarak geliştirilmesi, daha sonra buradan orojenlerin türemesi ve bunların temelinin hepsinde “sessapinae” (sessapine) var. 

Bakınız: Kitap yorumu: N. K. Jemisin – Sütün Kapısı (Kırık Diyar 2. Kitap)

Kitap yorumu: N. K. Jemisin – The Stone Sky (Kırık Diyar 3. Kitap)



Bilim, teknoloji ile büyü ve fantastik kurgu

Bu seri, bilim kurgu ve fantastik kurgunun bir birleşimi. Çünkü bir tarafta bilim kurgu öğeleri olan süper teknoloji ve yüksek bilime sahip bir uygarlık var. Diğer yandan ise orojeni güçleri olan insanlar ve tüm dünyayı çevreleyen ve “büyü” ismini verdikleri yaşamın kaynağı olan bir güç var. İşte, Nassun gibi insanlar da belli bir süre sonra orojeni güçlerini bırakarak bir üst aşama olan büyüyü sezmeye ve kullanmaya başlarlar. İşte her şeyin temelinde bu büyü var. Tabii bir de Toprak Baba ismiyle öne çıkan dünyanın kendisinin de canlı bir varlık olarak öne çıktığını görüyoruz. 

“Magic, Steel called the silver. The stuff underneath orogeny, which is made by things that live or once lived. This silver deep within Father Earth wends between the mountainous fragments of his substance in exactly the same way that they twine among the cells of a living, breathing thing. And that is because a planet is a living, breathing thing; she knows this now with the certainty of instinct. All the stories about Father Earth being alive are real.”

Sonuç olarak şunu söyleyebilirim. Bu serinin henüz ilk iki kitabı Türkçe’ye çevrildi. Ayrıca öyle görüyorum ki Türk okurlardan çok az ilgi gördü. Ancak bence çok muhteşem bir üçleme. Tabii yazının başında da dediğim gibi serinin gerçek değerini anlayabilmek için üçüncü kitabı da okumak gerekiyor. Bazı edebiyat sitelerinde bu seri 21. yüzyılın en iyi fantastik kitaplarından biri olarak nitelendiriliyor. Bu nitelendirmeyi hak eden bir yapıt olduğunu söyleyebilirim.

Kitap yorumu: N. K. Jemisin – The Stone Sky (Kırık Diyar 3. Kitap)


N. K. Jemisin

The Stone Sky 

Kırık Diyar 3. Kitap

Broken Earth Trilogy Book 3

Yayıncı: ‎Orbit

2017

464 sayfa.

5 Aralık 2022

Kitap yorumu: N. K. Jemisin – Sütün Kapısı (Kırık Diyar 2. Kitap)

Kitap yorumu: N. K. Jemisin – Sütün Kapısı (Kırık Diyar 2. Kitap)


N. K. Jemisin’in Sütün Kapısı romanı, Kırık Diyar Üçlemesi’nin ikinci kitabı. Yazar, bu romanda olayları kaldığım yerden anlatmaya devam ediyor. Böylece Issızlık (Stillness) ismi verilen dünyada yaşanan yeni “beşinci mevsim” yani dünyanın yeniden yıkılması sonrası neler yaşandığını ve ana karakter Essun’a neler olduğunu öğreniyoruz. 

Bir bilim fantezi romanı olan Sütün Kapısı, sadece olayları kaldığı yerden anlatmakla kalmıyor.  Yazar Jemisin, Kırık Diyar Üçlemesinin sürekli kıyamet yaşayan dünyasının nasıl bu hala geldiği ile ilgili gizemi de okura açıyor. Hikâye artık yeni bir boyut kazanıyor. 


N. K. Jemisin – Sütün Kapısı kitap yorumu

Sütün Kapısı romanı, N. K. Jemisin’in bilim fantezi türü Kırık Diyar Üçlemesine yeni bir boyut ekliyor. Bu fantastik dünyada yaşanan bazı insanların orojen ismi verilen güçlerinin çok daha derin uzantıları olduğunu keşfedecek okur. Aynı zamanda sürekli büyük felaketlerler yaşayan ve buna adapte olacak şekilde toplumsal uyum sağlayan Issıslık isimli dünyanın nasıl bu hale geldiği ile ilgili sırlar ortaya çıkacak.

Genel olarak Jemisin’in bu fantastik ve bilim kurgunun bir araya geldiği üçlemesi okura güzel bir kurgusal dünya sunuyor. Farklı yönleriyle bazen de günümüzdeki toplumsal sorunlara da değiniyor. Ancak bir hususu da belirtmek gerekiyor ki o da DEX’in yaptığı Türkçe çevirilerin yetersiz olması. Sadece çeviriler rahatsız edici değil. Aynı zamanda çok sayıda yazım hatası, özensiz bir çeviri ve baskı olduğunu gösteriyor. İlginçtir ki birinci kitaptaki gibi yazım yanlışları burada da devam ediyor. Üstünkörü bir editörlük var diyebiliriz. O kadar ki arka kapaktaki birkaç cümlede bile bir iki yazım yanlışı bulabilirsiniz. 

Kitap önerileri: En iyi fantastik kitaplar (35 fantastik seri ve roman - Güncel)


Sütün Kapısı romanının konusu

Kitap yorumu: N. K. Jemisin – Sütün Kapısı (Kırık Diyar 2. Kitap)

Kırık Diyar Üçlemesi’nin birinci kitabı Beşinci Mevsim’in konu olarak devam kitabı olan Sütun Kapısı, temelde Essun ve kızı Nassun’un öykülerine odaklanıyor. Essun, iki çocuğunu birden kaybeden ve orojen olan bir kadın. Oğlu kocası tarafından öldürülür. Yıllarca orojen olduğunu gizler. Ancak kocası sonunda bunu öğrendiğinde oğlu Uche’yi döverek öldürür. Çünkü Issızlık’ta orojenler sevilmez ve hatta korkulur. Kocası daha sonra kızı Nassun’u alarak gider. Essun da bu olayı öğrenince kızını bulmak için yollara düşer. Bu yolculuk sonucu Castrima isimli eski uygarlıktan kalan yer altı bir şehre sığınır. 

Ayrıca bakınız: Kitap yorumu: N. K. Jemisin - Beşinci Mevsim (Kırık Diyar Üçlemesi 1.Kitap)

Essun burada Issızlık, orojenler, orojeni dışında sahip olduğu ve büyü isimli verilen farklı güçleri keşfeder. Ayrıca burada eski arkadaşı Alabaster ile karşılaşır ki yaşanan beşinci mevsimi yani dünyanın yeniden tektonik kaymalar ile sarsılması ve yaşanmaz hala gelmesini onun başlattığını öğrenir. Alabaster, bu dünyanın tamamına hakim olan tek devletin başkenti ve en büyük şehri Yumenes’i ve bu şehirde bulunan orojen merkezini yeri yararak yok eder. Ancak Alabaster aynı zamanda bir şeyi de düzeltmek için uğraşıyor. O da her birkaç on yıl ya da yüz yılda bir tekrar eden mevsimleri tamamen bitirmenin bir yolu. Bunun için Ay’ı geri getirmeleri gerekiyor 

Issıslık insanları dünyalarının çevresinde bir zamanlar bir ay olduğunu bile bilmiyorlar. Ancak geçmişte yaşanan bazı yıkıcı olaylar sonucu Ay dünyadan uzaklaşmış. Şimdi ise zaman zaman dünyaya hem yaklaşan hem de uzaklaşan bir yörüngeye sahip. Bundan dolayı da bu dünyada yıkıcı mevsimler yaşanıyor. 

“Ayın kaybı mevsimlerin oluşumunun nedenlerinden biri.”

 Arifler Toprak Baha’nın başından beri hayattan nefret etmediğini söylüyorlar. Nefretinin nedeni tek çocuğunu kaybetmesini affedemeyişi.

 Fakat ariflerin öykülerinde sütunlar zararsız da.” (s. 126)

Ay neden ve nasıl dünyada kopmuş? Bulunla ilgili okur henüz tahminlerde bulunabilir. Ancak şunu görüyoruz. Bir zamanlar Issıslık’ın kadim uygarlığı çok büyük güçlere ve teknolojiye sahip olmuş. Öyle ki bu güçler sonuçta dünyayı yok etmeye başlamış. Bu güçlerle ilgili kadim kalıntılar var ki bunlardan biri de Essun ve bazı orojenlerin bağlantı kurabildiği sütunlar (obelisk). Zaten kitap da adını buradan alıyor. Sütun Kapısı, bu sütunların kilidi olan bir sütun ve çok güçlü bir teknolojiyi kullanmanın anahtarı.

Bahsedilen bu eski uygarlığı başka bir kalıntısı ise neredeyse ölümsüz olan en eski mevsimden bile daha yaşlı olan gizemli bir tür olan taş yiyenler. Aslında her şeyin anahtarı ve kaynağı taş yiyenler. 

Kitap önerileri: En iyi bilim kurgu kitaplar (30 bilim kurgu kitap serisi, roman - Güncel)

Kitap yorumu: N. K. Jemisin – Sütün Kapısı (Kırık Diyar 2. Kitap)


Essun ve Nassun

Yazar N. K. Jemisin’in Kırık Diyar Üçlemesinin ikinci kitabı Sütun Kapısı, iki karaktere ve onların kendi orojen güçleri ve daha da ötesini keşfetmesine odaklanıyor. Birincisi Essun, orta yaşlı orojen bir kadın. Daha önce Merkez’de eğitim almış ve daha sonra Beşinci Mevsim’de anlatılan bir dizi olay sonucu oradan ayrılmıştır. 

İkincisi ise Essun’un kızı Nassun. Babası tarafından başka bir yere götürülen Nassun da kendi güçlerini keşfetmeye başlar. Babasının amacı kızının orojenisini “tedavi” ettirmek. Ona göre orojeni bir hastalık. Ancak Nassun bunu istiyor mu?


Sessapine ya da sessapinae nedir?

Sessapine (özgün İngilizce metinde sessapinae), Issızlık’taki insanların beyinlerinde olan bir bölge. Bu bölge orojenlerde daha büyük oluyor ki bundan dolayı da orojenler tektonik hareketleri algılayabiliyor ve bunları kullanabiliyor 

Serinin birinci kitabı Beşinci Mevsim’in Türkçe çevirisinde bu sözcüğü çevirmen tamamen yok saymış. Sütün Kapısı’nda ise bir anda okurun önüne “sessapine” diye çıkıyor. Bu da bir üçlemenin iki kitabının farklı çevirmenler tarafından tercüme edilmesinden kaynaklanıyor. Daha doğrusu DEX Yayınları, hem birinci kitap hem de ikinci kitabın çevirisinde kötü bir iş çıkarmış.

İşte, bu sessapine, orojenlere sahip oldukları gücü veren beyin bölgesi. Bundan dolayı bazıları onları insan olarak görmüyor. Ancak onlar da insan. Sadece sessapineden kaynaklanan farklı güçleri var. Yumenes’teki orojen merkezi de bazen orojenlerin sessapinesine müdahale ederek

 ya da bir tür çip yerleştirerek onları daha farklı güçleri olan muhafızlara çeviriyor. Muhafızlar, orojenleri eğiten, kontrol eden ve bazen de yok eden küçük bir imtiyazlı grup. Ancak Merkez ve muhafızların orojenlere verdiği eğitim de sırf onları daha fazla güçleri olmaktan uzak tutmak için olan bir eğitim. Aslında orojenler çok daha üst düzey boyutta güçlere sahip olabilirler.

“Alabaster bunu sana öğretmekte başarısız olmuştu. Çünkü o da senin gibiydi. Merkez’de eğitim almış, Merkez tarafından kısıtlanmış ve sadece enerji, denklemler ve geometrik şekiller üzerinden düşünmeye şartlanmıştı.” (s. 423)

Ayrıca bakınız:  Kitap yorumu: Brandon Sanderson – Oathbringer (Fırtınaışığı Arşivi 3. kitap)


DEX Yayınlar kitapları nasıl?

DEX Yayınları kitaplarının, sadece Kırık Diyar serisinin Beşinci Mevsim ve Sütun Kapısı isimli birinci ve ikinci  kitaplarına bakarak çok özensiz bir çeviriye sahip olduklarını söyleyebilirim. Yazım yanlışları ile dolu olan bu kitaplar, özensiz bir editörlük sonucu ortaya çıkıyor. Beşinci Mevsim’de bir şekilde bir yanlış yapmışlardır diye düşünsem de ikinci kitap Sütun Kapısı’nda da çok sayıda yazım yanlışı görmek bunun bir hata değil, büyük bir ihmalkarlık sonucu olduğunu düşündürüyor.

Kitap yorumu: N. K. Jemisin – Sütün Kapısı (Kırık Diyar 2. Kitap)


N. K. Jemisin

Sütün Kapısı 

Kırık Diyar Üçlemesi 2. Kitap

Özgün adı: The Obelisk Gate

The Broken Earth Trilogy Book 2

Çev: Deniz Başkaya

DEX Yayınları

İstanbul

2019

373 sayfa.


9 Kasım 2022

Kitap yorumu: N. K. Jemisin - Beşinci Mevsim (Kırık Diyar Üçlemesi 1.Kitap)

Kitap yorumu: N. K. Jemisin - Beşinci Mevsim (Kırık Diyar Üçlemesi 1.Kitap)


Amerikalı yazar N. K. Jemisin’in 2015 yılında yayımlanan Beşinci Mevsim kitabı bir bilim fantezi romanıdır. Bilim fantezi olarak hem bilim kurgu hem de fantastik edebiyatın öğelerini içeriyor.  Beşinci Mevsim romanı, Kırık Diyar Üçlemesinin birinci kitabı.

Beşinci Mevsim, 2016 yılında en iyi roman dalında Hugo ödülünü kazanmıştı. Aslında sadece üçlemenin ilk kitabı değil. Kırık Diyar’ın tüm kitapları Hugo’nun en iyi roman ödülünü alarak yazar Jemisin’e üç yıl art arda bilim kurgu ve fantastik edebiyatın bu prestijli ödülünü kazandırdı. 


N. K. Jemisin - Beşinci Mevsim kitap yorumu

N. K. Jemisin’in Beşinci Mevsim romanı, farklı anlatım ve yazım tarzı ile çıkıyor okurun karşısına. İlk başlarda yazarın yazım tarzına alışmak zaman alabilir. Ancak hikâyenin çekiciliği kısa sürede bu romanı bitirmenize ve devam kitabına başlamanıza engel değil. 

Ancak şunu da söylemek gerekiyor ki kitabın DEX yayınları tarafında yapılan Türkçe baskısı, yazım yanlışları ile dolu. Daha önce bu kadar yazım yanlışı ile dolu bir kitap ve çeviri görmemiştim. Umarım daha sonra yapılan baskıları daha okunabilir olur.

Ayrıca bakınız: En iyi fantastik kitaplar (35 fantastik seri ve roman)


N. K. Jemisin - Beşinci Mevsim konusu (Kırık Diyar Üçlemesi 1.Kitap)

Yazar Jemisin, Beşinci Mevsim romanında okuru farklı bir dünyaya götürüyor. Burada belirli aralıklarla “Beşinci Mevsim” ismi verilen büyük bir yıkım yaşanıyor. Tek bir kıtadan oluşan ve söz konusu mevsimler sonucu yok olarak yeniden doğan Sükunet isimli dünyanın insanları da tüm hayatlarını buna göre organize ediyorlar. Bazen bu yıkıcı mevsim birkaç yüzyıl gelmeyebilir. Bazen ise mevsimler arası süreler çok kısa oluyor. 

Sükunet’te yaşanan bir beşinci mevsimde yer kabuğu kırılır, büyük depremler sonucu birçok şehir, kasaba ve köy yok olur, göğe ölümcül gazlar ve küller püskürür. Böylece yıllar ve bazen de on yıllar süren ışıksız kış dönemleri yaşanır. 

Öte yanda Sükunet insanlarının bazen lanet dediği ama belki de bir hediye olarak görülebilecek “orojeni” ismi verilen güçlere sahip ve “orojen” adıyla bilinen insanları var. Argo tabirle bu insanlara hakaret anlamında “rogga” deniliyor. Orojen insanlar, yer ile bağlantı kurabiliyor ve bir depremi engelleyebilecekleri gibi bazen de istediklerinde büyük yıkımlara yol açabiliyorlar. Sonuç itibariyle tektonik hareketleri kontrol edebilen güçleri var. 

Sükunet insanları orojenleri ve onların bu güçlerini bir lanet olarak görüyor. Bundan dolayı birçok yerde bir çocuk orojen olduğu öğrenildiğinde öldürülüyor. Tabii en iyi ihtimalle Sükunet’in tümünü kontrol eden Sanze imparatorluğunun merkezi Yumenes’te bulunan bir Merkez’e alınıp eğitilir ve imparatorluğa hizmet ederler. 

Tabii orojenler dışında insana benzeyen başka bir yaratık daha var bu dünyada. Çok gizemli, tehlikeli olmaları ile ünlü olan taş yiyen ismi verilen bir tür. Haklarında çok az şey biliniyor. 

Fantastik kitap önerisi: Brandon Sanderson – Oathbringer (Fırtınaışığı Arşivi 3. kitap)


Ana karakterler: Damaya, Syenite ve Essun

Kitap yorumu: N. K. Jemisin - Beşinci Mevsim (Kırık Diyar Üçlemesi 1.Kitap)

Roman bir birine paralel üç hikâye anlatıyor. Anlatıma Essun ile başlıyor roman. Essun, orta yaşlarından orojen bir kadın. Hikâye başlar başlamaz bir çocuğu kocası tarafından öldürülür. Sebebi ise kocasının artık çocuğunun orojen olduğu sırrını öğrenmesi. Essun’un şimdi  tek bir hedefi var. Yaşadığı topluluğu terk ederek kocasını bulmak ve onu öldürmek. Aynı zamanda büyük çocuğunu da onun elinden almak.

Daha sonra Damaya isimli bir kız çocuğunun öyküsüne geçiyor roman. Ailesi onun orojen olduğunu öğrenince korkularından onu bir ahıra kapatırlar. Orojenleri yetiştiren merkeze haber verilir ve oradan Muhafız olarak adlandırılan bir görevli gelerek Damaya’yı ailesinden alır. Damaya’nın artık Merkez’de bir imparator orojeni olarak yetişeceği bir süre bekliyor. 

Romanın anlattığı başka bir hikâye ise Syenite isimli ve Merkez’in yetiştirdiği dört yüzüklü ve güçlerini sürekli geliştiren yetişkin bir kadına ait. Orojenler güçlerini geliştirdikçe, yüzük kazanırlar. Daha çok yüzük daha çok ayrıcalık demek aynı zamanda. Dört yüzüğe sahip Syenite aynı zamanda on yüzüklü bir orojen erkek Alabaster ile eşleştiriliyor. Amaç buradan güçlü orojen çocuklar elde etmek. Syenite ve daha sonra onun akıl hocası olacak Alabaster önemli bir yolculuğa çıkar ve bir dizi önemli olay yaşarlar. 

Fantastik kitap önerisi: Andrzej Sapkowski - Son Dilek (The Witcher Serisi 1)


Hem bilim kurgu hem de fantastik

Beşinci Mevsim, bilim fantezi türü bir roman. İçinde hem bilim kurgu hem de fantastik öğeleri birleştiriyor. Mesela, bu romandaki orojenler, orojeni güçleri ve onların yerin enerjisi ile yapabildikleri fantastik öğelerden. Diğer yandan bilim de çok ilerlemiş ve jeomest, jeodist, arkeomest, biomestler gibi bilim alanları var. Aynı zamanda bilim dallarından tıp o kadar ilerlemiş ki beyine yerleştirilen çipler, orojenleri birer makineye dönüştüren, otomatik olarak depremleri durduracak canlı cihazlara çevirebilen teknolojiye de sahipler. 

Buna ek olarak kadim kalıntılar diye adlandırılan çok gizemli eşyalar ve nesneler de var. Bunlardan “sütunlar” diye adlandırılan nesneler, orojenlerin bağlanabildiği ve romanda önemli bir yere sahip kadim kalıntılar. Bu açıdan orojenlerin fantastik güçleri, bilim kurgunun bir ürünü olan teknolojik süper bir nesneyle bağlanıyor.

Tüm bu yönleri ile Jemisin’in Beşinci Mevsim romanı hem bilim kurgu hem de fantastik kurgu öğelerini bir araya getiriyor. 

Ayrıca bakınız: En iyi bilim kurgu kitapları (25 bilim kurgu roman / seri listesi)


Yazar Jemisin ve romanın anlatım tarzı

Kitap yorumu: N. K. Jemisin - Beşinci Mevsim (Kırık Diyar Üçlemesi 1.Kitap)

Jemisin bu romanında daha önce hiç karşılaşmadığım farklı bir yazım tekniği tercih etmiş. En başta Essun’un hikâyesi anlatılan bölümlerde ikinci tekil şahısla bir anlatım tercih etmesi dikkat çekiyor. Romanlarda çoğu zaman yazarlar üçüncü tekil şahıstan anlatımı tercih eder. Bazen anlatıcı ve ana karakterin birleştiği romanlarda birinci tekil şahıs anlatır öyküyü. Burada ise yazar ya da anlatıcı Essun’u “sen” diyerek anlatıyor. Damaya ve Syenite’nin anlatıldığı kısımlarda ise üçüncü tekil şahıs olarak anlatılıyor öykü. Bu açından Essun’un burada farklı bir konumu var. 

Buna ek olarak diyaloglar her zaman çift tırnak içinde veriliyor eserlerde. Burada da böyle. Ancak tırnaktan sonra gelen kısımlar zaman zaman karakterin iç düşüncesi olarak yer alıyor. Bu da yazar Jemisin’in başka bir tercihi. 

Beşinci Mevsim farklı bir dünyası, toplumu, insan türü ve insanımsı varlıkları ile hem fantastik edebiyat hem de bilim kurguya farklı bir renk katıyor. Aynı zamanda ilk sayfalardan itibaren yıkılmaya ve yok olmaya yüz tutan bir dünyanın gizemle dolu öyküsünü anlatıyor. Akıcı bir şekilde okunan, okuru merak içinde bırakan bir roman.

Kitap yorumu: N. K. Jemisin - Beşinci Mevsim (Kırık Diyar Üçlemesi 1.Kitap)


N. K. Jemisin

Beşinci Mevsim

Kırık Diyar Üçlemesi 1. Kitap

Özgün adı: The Fifth Season

Broken Earth Trilogy Book 1

Çev: Damla Özlüer

1. Baskı

İstanbul

2017

492 sayfa. 

29 Ekim 2022

Kitap yorumu: Jules Verne - Denizler Altında Yirmi Bin Fersah

Kitap yorumu: Jules Verne - Denizler Altında Yirmi Bin Fersah

Ünlü Fransız yazar Jules Verne’in Denizler Altında Yirmi Bin Fersah adlı eseri bir bilim kurgu romanı. 1870 yılında yayımlanan bu eser, bilim kurgunun klasikleri arasında yer alıyor. Aynı zamanda basımından bu yana en iyi macera romanlarından biri olarak da kabul ediliyor. 


Jules Verne - Denizler Altında Yirmi Bin Fersah kitap yorumu

Denizler Altında Yirmi Bin Fersah, yazar  Jules Verne’in en iyi ve en çok okunan eserlerinden biri. Tabii zaman zaman kısaltılmış baskıları ile bir çocuk kitabı olarak satılsa da aslında bir çocuk kitabı değil. Tabii içindeki bilim kurgu öğeleri ve karakterlerin yaşadığı maceralar ile çocuklar için de keyifli bir okuma sunuyor. 

Bu roman, okuru günümüzün teknolojisi ile bile çok fazla keşfedilmeyen ve insanlar için ulaşılmaz  denizin derinliklerine ve sırlarına götürüyor. Çünkü ana karakterlerden biri olan Kaptan Nemo, bir denizaltı icadı ve farklı aletleri ile denizin altında yaşamı, seyahati ve farklı işleri çok kolay hale getirmiştir. Birçok açından halen bilim kurgu öğeleri ile dikkat çeken klasik bilim kurgu kitaplardan biri.

Ayrıca bakınız: En iyi bilim kurgu kitapları, bilim kurgu roman ve seri önerileri


Denizler Altında Yirmi Bin Fersah romanının konusu

Romanda geçen olayları ana karakterlerden Fransız bir bilim adamı olan Profesör Pierre Aronnax anlatıyor. Aronnax, hizmetçisi Conseil ve Kanadalı balina avcısı Ned Land, 1866 yılında başlayan ve inanılmaz olaylar gördükleri bir macera yaşar.

Romandaki olaylar Temmuz 1866 ile Haziran 1868 tarihleri arasında yaşanıyor. Söz konusu yıllarda bazı gemiler denizde esrarengiz bir cisimle karşılaşır ve batar. Bu olayı araştırmak için ise ABD donanmasından Abraham Lincoln firkateyni görevlendirilir. Gemiye alınanlar arasında  Profesör Pierre Aronnax da var. Çünkü o bir deniz canlıları uzmanı. Denizlerde gemileri batıranın ise büyük bir narval yani boynuzlu bir balina olduğu düşünülüyor.

Tabii,  Abraham Lincoln firkateyninin söz konusu gizemli yaradık ile karşılaşması bunun bir balina olmadığını gösteriyor. Karşılaşma sonucu  Profesör Pierre Aronnax ve mızrakçı  Ned Land denize düşer.  Aronnax’ın hizmetçisi de efendisinin arkasından denize atlar. Sonuç olarak uzun bir süre denizde aradıkları yaratığın bir balina olmadığını, bunun çok gelişmiş teknolojiye sahip bir denizaltı olduğunu öğrenirler. Aynı zamanda bu denizaltının esiri olurlar.

Bilim kurgu önerisi: Isaac Asimov - Vakıf (Vakıf Serisi - 1. Kitap)

Denizaltının sahibi kendisini Kaptan Nemo diye tanıtır. Denizden kurtardığı 3 kişiye ne yapacağını bilemez. Artık sırrı ortaya çıkmıştı. Bundan dolayı onları gemisinden tutma kararı alır. Onlar gemide serbest dolaşacak kadar özgürler ama aynı zamanda gemiyi hiçbir zaman terk edemeyecek kadar da buranın esiri olurlar.

Tabii bu esaret aynı zamanda keyifli bir maceraya da dönüşür. Çünkü Kaptan Nemo, hem misafiri hem de esiri olan bu üç insan ile birlikte Pasifik Okyanusu, Hint Okyanusu, Aralık Denizi, Atlas Okyanusu, denizin altındaki kayıp ülke Atlantis, Güney Kutbu ve diğer birçok yeri gezer ve buradaki deniz harikalarını gösterir. Bu seyahatten en çok Profesör Aronnax zevk alır. Ned Lend ise sürekli kaçma planları yapar. Yine de yaklaşık iki yıllık bir macera yaşadıklarını söyleyebiliriz. 

Romanın dört ana karakteri:

  • Kaptan Nemo
  • Profesör Pierre Aronnax
  • Conseil 
  • Ned Land

Bu karakterlerin aslında üçünün kim olduklarını aşağı yukarı biliyoruz. Ancak Kaptan Nemo gizemli bir karakter olarak okurun karşısına çıkıyor.

Bilim kurgu önerisi: Ursula K. Le Guin - Karanlığın Sol Eli


Kaptan Nemo kimdir?

Kitap yorumu: Jules Verne - Denizler Altında Yirmi Bin Fersah

Kaptan Nemo, Nautilus ismini verdiği ve çağının ötesinde bir teknolojiye sahip bir denizaltı inşa eden bir dahidir. Ama bu dahi, geçmişte yaşadığı bazı olaylardan sonra toplumla olan ilişkisini keserek denizi kendisine mesken tutmuştur. Aslında “Nemo” kelimesi, Latince “hiç kimse” anlamına geliyor. Kaptan Nemo da kendisini  Profesör Aronnax ve arkadaşlarına tanıtırken bu ismi tercih ediyor. 

Kaptan Nemo, gizemli bir kişiliğe sahip. Nautilus’un hem esiri hem de misafiri olan üç kişi de onu gözlemleyerek nasıl biri olduğunu anlamaya çalışıyor. Nemo, Profesör ile ilk konuşmalarının birinde, insan toplumu ile ilişkisini kendi kararı ile kestiğini ve bu toplumun hiçbir kanununa boyun eğmediğini söylüyor. Geçmişinde yaşanmış dehşetli bir sır olduğu belli ve bundan dolayı da denizlerde yaşamaya karar vermiş. 

Zaten bundan dolayı kendisi bir karar almış. Hem denizde yaşayacak hem de her şeyini denizden temin edecek. Tüm gıdalarını, giysileri ve diğer birçok şey denizden elde ediyor. Denizden elde ettiği bazı şeylere örnek olarak şunları söyleyebiliriz: Yemeklerinde kırmızı et tadı veren kaplumbağa eti, yunus balığı ciğeri kullanıyor. Balina sütünden kaymak bile yapıyor. Şekeri deniz yosunlarından hazırlıyor. Anemon reçeli bile var. Ayrıca denizden elde edilen bazı malzemelerden elbise ve kumaşlar yapıyorlar.

Bilim kurgu önerisi: Frank Herbert - Dune: Çöl Gezegeni (Dune Serisi - 1. Kitap)

Nautilus’un misafiri olan üçlü sık sık kendi aralarında Kaptan Nemo’nun aslında kim olduğunu tartışıyor. Conseil’e göre o, alimlerin alay ederek dışladığı bir dahidir. Topluma karşı savaşmaktan bıktığı için denizlere sığınmış. Profesör Pierre Aronnax’a göre ise bu açıklama yeterli değil.

Çünkü o sadece insanlardan kaçmakla yetinmiyor. Dahi bir icatla denizlerde serbest bir şekilde dünyayı dolaşmak özgürlüğüne sahip. Gemisi sadece ona özgürlüğünü vermedi. Bu gemi aynı zamanda dehşetli bir intikam aracıdır. Onu takip eden ve batırmaya çalışan askeri gemileri bir göz kırpımında batırabiliyor. 

Kaptan Nemo topluma küsmüş olabilir. Ancak bu insanlara küstüğü anlamına gelmiyor. Çünkü denizde karşılaştığı ilk durumda kendi canını tehlikeye atarak zavallı bir insanı ölümden kurtararak büyük bir cesaret ve insanlık örneği sergiliyor. Kurtardığı kişiyi neden kurtardığı sorulunca ise “O bir Hintliydi, mahkum edilmiş bir ülkenin vatandaşı. Ben son nefesime kadar mazlumların yanında olacağım. Her bir mazlum insan benim kardeşim olmuştur, kardeşimdir ve kardeşim olacaktır.” diyor.

Tüm bunlar Nemo’nun kimliği ile ilgili bilgi veriyor okura. 

Kaptan Nemo, her ne kadar insancıl biri olsa da onu batırmak için takip eden askeri gemileri denizin dibine göndermekten de çekinmiyor. ABD yakınlarında askeri bir gemi ile karşılaşıyor ve bu gemiyi içinde yüzlerce insanla birlikte batırıyor. Profesörün bunu sorması üzerine ise şöyle diyor:

“Hak ve adalet benim tarafımdadır. Ben ezilen, o ise ezendir. Sevdiğim her şeyi, benim için kutsal olanları, vatanımı, eşimi, çocuklarımı, babamı, annemi onun yüzünden kaybettim. Nefret ettiğim her şey burada, bu gemidedir!”


Kaptan Nemo’nun denizaltısı Nautilus

Kitap yorumu: Jules Verne - Denizler Altında Yirmi Bin Fersah

İlk baskıda yer alan illüstrasyon. Çizenler: Alphonse de Neuville ve Edouard Riou

Bu romanda hiç şüphesiz en önemli yeri, Kaptan Nemo’nın icat ettiği ve Nautilus ismini verdiği denizaltı tutuyor.  Nautilus aynı zamanda yumuşakça (molüsk) türü bir deniz canlısının ismi. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi Kaptan Nemo’nun bu denizaltısını görenler onu dev bir balinaya benzetir ve avlamak için askeri bir gemi görevlendirirler. Ancak bu gemi döneminin tüm askeri gemilerini yok edebilecek bir güce sahip silah aynı zamanda. 

Kaptan Nemo bu gemiyi nasıl inşa ettiğini açıklıyor. Parçaları dünyanın farklı yerlerinde farklı fabrikalarda inşa ettirip daha sonra bunları gizli bir adada bir araya getirmiş. Kaptan Nemo gibi bu geminin mürettebatı da gizemli. Profesör ve arkadaşları mürettebatı ancak birlikte bir iş yaptıklarında görüyor. 

Genel olarak ise bu denizaltı geminin birkaç özelliği var. Dışı demirden yapılsa da salon kısmında cam pencereleri var. Ancak bunlar da ihtiyaç halinde demir kapaklarla kapatılabiliyor. Geri kalan zaman ise denizin altındaki canlı alemi izlemek için iyi bir müşahede alanı sunuyor.

Bunun dışından en büyük özelliği elektrik enerjisini kullanması ve elektrik enerjisi ile çalışan güçlü motorlarının olması. Birkaç günde bir yüzeye çıkarak temiz hava alıyor ve bu sıkıştırılmış hava ile birkaç gün denizin altında ilerleyebiliyor. Kaptan Nemo aynı zamanda denizin altında gezmeyi ve farklı işler yapmayı da kolaylaştıran bazı icatlar da yapmış. En önemlisi sıkıştırılmış hava olan balonlar ve denizin altında gezmek için olan özel giysiler. 


Kaptan Nemo ve Nautilus’un maceraları

Kitap yorumu: Jules Verne - Denizler Altında Yirmi Bin Fersah


Bu kitap aynı zamanda bir macera romanı. Kaptan Nemo, Nautilus ile birlikte birçok denizi dolaşır. Bu seyahat sırasında birkaç gizemli ve dikkat çeken olay yaşanır. 

Birincisi, Kaptan Nemo ufukta bir şey görününce Profesör ve arkadaşlarını odalarına kapatır. Bu olayın ne olduğunu hiç öğrenemezler.  Kaptan Nemo’nun sır olarak kalmasını istediği olaylardan biri. Bir başkasında ise Yunanistan yakınlarından 1,000 kilodan fazla altını birilerine veriyorlar.

Yunanistan örneği şunu gösteriyor. Kaptan Nemo, özgürlük mücadelesi veren halklardan ve toplumlardan yana bir duruş sergiliyor. Yunanistan’a 1,000 kilo altın vermesini sebebi bu. Ayrıca odasında bağımsızlık mücadelesi veren halkların liderlerinin resimlerini asmış. 


Atlantis’i ziyaret ve Atlantis’in yeri

Atlantis, birçok kurmaca edebiyat eserinde yer alan kayıp bir yer. Jules Verne de “Denizler Altında Yirmi Bin Fersah” romanında bu kayıp yerden bahsediyor. Kaptan Nemo,  Nautilus ile denizlerin sırlarını keşfederken Atlantis’i de bulur. Hatta Profesör Pierre Aronnax ile denizin altındaki bu kayıp ülkeyi ziyaret de ederler. 


Atlantis nerede?

Kaptan Nemo, Atlantis’i Kuzey Atlas Okyanusu’nda bulur. Yer olarak ise Afrika kıtasının batısına çok yakın. Hatta şu an bu okyanusta olan Madeira Adası, Azorlar, Kanar Adaları ve Yeşil Burun Adaları’nın bir zamanlar Atlantis’in zirveleri olduğunu ve Atlantis bir gecede denizin altına batınca ondan geriye bu adalar kaldığını söylüyor. İşte, Jules Verne de bu romanında Atlantis’in yeri konusuna böyle bir kurmaca cevap veriyor. 

Kitap yorumu: Jules Verne - Denizler Altında Yirmi Bin Fersah
Verne'in Atlantis'ten gerileye kaldığını söylediği Madeira Adası, Azorlar, Kanar Adaları ve Yeşil Burun Adaları ile bu adaların haritadaki konumu


Kaptan Nemo serisini kitapları


Denizler Altında Yirmi Bin Fersah romanın ana karakteri Kaptan Nemo. Ama yazar Verne, bu eserine bir devam kitabı yazıyor: Esrarlı Ada. Burada okurlarına gizemli ve sırlı Kaptan Nemoile ilgili daha fazla bilgi sunuyor. Devam kitabı olarak okunabilir. 


Jules Verse

Denizler Altında Yirmi Bin Fersah

Özgün adı: Vingt mille lieues sous les mers

İlk yayımlanma tarihi: 1870

407 sayfa.