Yusuf Atılgan - Anayurt Oteli
“Değişmez tek bir kesinlik vardı insan için: Ölüm.” (s. 135)
Yusuf Atılgan’ın “Anayurt Oteli” kitabındaki bu cümle aslında bir anlamda kitabı da özetliyor. Bir konak, sonradan otel olmuş. Daha önce konakta yaşayanlar bu dünyadan göçüp gitmişler. Şimdi konaklayanlar da otelde bir gün, bir kaç gün, bilemedin bir kaç hafta konaklar ve onlar da gidiyorlar. Aslında bu dünya da böyle bir yer. Kimsenin bu zamana kadar kalıcı olduğu görülmemiştir. Herkes gelip geçmiştir. Ağalar, beyler, hükümdarlar, krallar ve sultanlar.
Anayurt Oteli de buradan gelip geçen insanların hikayelerini anlatıyor. Hikaye otelde doğan ve babasının ölümünden sonra oteli işleten Zebercet’in öyküsü ile birlikte anlatılıyor. Daha önce konakta kalanlar, yaşadıkları ve ölümleri.
Konaktan çok insan gelip geçmiştir. Hepsinin farklı bir hikayesi var. Zebercet’in hikayesi arasında onların da yaşadıklarını öğreniyoruz. Otele çalışmaya gelen bir ortalıkçı kadın. Onun otele gelmeden önceki hikayesi şöyle:
“Babası, anası ölmüş. Yanlarına almışlar kızı. On yedisinde evermişler. Gerdek gecesi sabaha karşı bozuk çıktı diye geri göndermiş kocası. 'Hele sürtük, kim bozdu seni kız? Bilmiyom der bu, söylemez. Dövdük falan, valla bilmiyom der. Yeter herif, söyleyecek de ne olucak dedi yengesi. Beş yıl sonra komşu köylerin birinden karısı ölmüş üç çocuklu bir adama vermişler. Üç ay geçmemiş geri getirmiş adam, 'Çok uyuyor bu' demiş. 'Uyur evet, uyur ya işi eyidir. Köy yerinde dul karıya rahat yok; hele kısır olursa.” (s. 15)
Zebercet için ise olaylar bir gece gecikmeli Ankara treni ile gelen kadının otelde kalması ile başlar. Ondan sonra ise alıştığı yaşamı değişir, yalnızlığı daha da artar ve “Değişmez tek bir kesinlik vardı insan için: Ölüm.” (s. 135) gerçekliğine doğru adımlar.
Kitabın sonlarına doğru ise Zebercet konakta yaşayanların hikayelerini hatırlar. Özellikle konağın sahibi Haşim bey ve eşi Hafsanım arasında yaşananlar, konağın geçmişiyle ilgili bir örnek olarak aktarılabilir.
“Kocasını bir beslemeyle yakaladıktan sonra üçüncü katta sokağa bakan odalardan birine çekildiğinde yirmi sekiz yaşındaymış daha; iki çocuklu. Yakınları telâşlanmış; görümcesi, yengesi yalvarmışlar; 'Erkektir, olur bunlar; biz nelere göz yumduk' demiş kaynanası. 'Yüzüne bakamam artık, utanırım. Başkasıyla evlensin' demiş.” (s. 126)
Son olarak Yusuf Atılgan’ın “Anayurt Oteli”, Türk edebiyatının klasikleri arasında yer alan kitaplardan biridir. (1)
Yusuf Atılgan
Anayurt Oteli
4. Baskı
İletişim Yayınları
İstanbul
1989
140 sayfa
Kaynakça:
1 - “Notos Türk edebiyatının klasiklerini seçti”, Radikal Kitap, Erişim adresi: http://kitap.radikal.com.tr/makale/haber/notos-turk-edebiyatinin-klasiklerini-seciyor-390796
Yusuf Atılgan’ın “Anayurt Oteli” kitabındaki bu cümle aslında bir anlamda kitabı da özetliyor. Bir konak, sonradan otel olmuş. Daha önce konakta yaşayanlar bu dünyadan göçüp gitmişler. Şimdi konaklayanlar da otelde bir gün, bir kaç gün, bilemedin bir kaç hafta konaklar ve onlar da gidiyorlar. Aslında bu dünya da böyle bir yer. Kimsenin bu zamana kadar kalıcı olduğu görülmemiştir. Herkes gelip geçmiştir. Ağalar, beyler, hükümdarlar, krallar ve sultanlar.
Anayurt Oteli de buradan gelip geçen insanların hikayelerini anlatıyor. Hikaye otelde doğan ve babasının ölümünden sonra oteli işleten Zebercet’in öyküsü ile birlikte anlatılıyor. Daha önce konakta kalanlar, yaşadıkları ve ölümleri.
Konaktan çok insan gelip geçmiştir. Hepsinin farklı bir hikayesi var. Zebercet’in hikayesi arasında onların da yaşadıklarını öğreniyoruz. Otele çalışmaya gelen bir ortalıkçı kadın. Onun otele gelmeden önceki hikayesi şöyle:
“Babası, anası ölmüş. Yanlarına almışlar kızı. On yedisinde evermişler. Gerdek gecesi sabaha karşı bozuk çıktı diye geri göndermiş kocası. 'Hele sürtük, kim bozdu seni kız? Bilmiyom der bu, söylemez. Dövdük falan, valla bilmiyom der. Yeter herif, söyleyecek de ne olucak dedi yengesi. Beş yıl sonra komşu köylerin birinden karısı ölmüş üç çocuklu bir adama vermişler. Üç ay geçmemiş geri getirmiş adam, 'Çok uyuyor bu' demiş. 'Uyur evet, uyur ya işi eyidir. Köy yerinde dul karıya rahat yok; hele kısır olursa.” (s. 15)
Zebercet için ise olaylar bir gece gecikmeli Ankara treni ile gelen kadının otelde kalması ile başlar. Ondan sonra ise alıştığı yaşamı değişir, yalnızlığı daha da artar ve “Değişmez tek bir kesinlik vardı insan için: Ölüm.” (s. 135) gerçekliğine doğru adımlar.
Kitabın sonlarına doğru ise Zebercet konakta yaşayanların hikayelerini hatırlar. Özellikle konağın sahibi Haşim bey ve eşi Hafsanım arasında yaşananlar, konağın geçmişiyle ilgili bir örnek olarak aktarılabilir.
“Kocasını bir beslemeyle yakaladıktan sonra üçüncü katta sokağa bakan odalardan birine çekildiğinde yirmi sekiz yaşındaymış daha; iki çocuklu. Yakınları telâşlanmış; görümcesi, yengesi yalvarmışlar; 'Erkektir, olur bunlar; biz nelere göz yumduk' demiş kaynanası. 'Yüzüne bakamam artık, utanırım. Başkasıyla evlensin' demiş.” (s. 126)
Son olarak Yusuf Atılgan’ın “Anayurt Oteli”, Türk edebiyatının klasikleri arasında yer alan kitaplardan biridir. (1)
Yusuf Atılgan
Anayurt Oteli
4. Baskı
İletişim Yayınları
İstanbul
1989
140 sayfa
Kaynakça:
1 - “Notos Türk edebiyatının klasiklerini seçti”, Radikal Kitap, Erişim adresi: http://kitap.radikal.com.tr/makale/haber/notos-turk-edebiyatinin-klasiklerini-seciyor-390796