Umberto Eco - Tez Nasıl Yazılır? (Kitap özeti)
Umberto Eco, "Tez Nasıl Yazılır?" başlıklı kitabını 1977 yılında yazmıştı. O zamandan bu yana birçok dile çevrildi. Amacı en başta İtalya’da tez yazmaya çalışan öğrencilere, genelde ise tez yazan bütün öğrencilere yol göstermek, yardımcı olmaktı. Bu bir bitirme tezi (lisans), yüksek lisans ya da doktora tezi de olabilir. Kitabın en yararlı kısmı, Eco’nun pratik bilgiler aktarması ve özellikle de kaynak araştırma kısmını uygulamalı olarak göstermesidir.
Umberto Eco - Tez Nasıl Yazılır?
Umberto Eco'nun "Tez Nasıl Yazılır?" başlıklı kitabı 1977 yılında yazıldığı için ilk bakışta çok eski olarak görünebilir. Bir tarafı eskimiş gibi gelebilir. Mesela bir tezin daktilo ile nasıl yazılacağını anlattığı kısımlar. Ancak bu kısımlarda bile halen günümüzde geçerli, bilgisayar ile bir tez yazarken uyulması gereken kurallar da var. Yani, kitabın büyük bir bölümü, halen güncelliğini koruyan ve tez yazmak isteyen bir öğrenciye onlarca pratik tavsiyede bulunan bir eser. En önemli özelliği ise bir araştırmanın nasıl yapılacağını Umberto Eco kendisinin deneysel bir araştırma yaparak adım adım pratiği ve uygulaması ile göstermesidir. Bu açıdan çok değerlidir.Eco ise kitabının neden bahsettiğini şöyle özetliyor: “Bu kitap, bir mezuniyet komitesinin karşısına yönetmeliklere uygun, belli sayfa sayısına sahip, mezun olunan disiplinle bir şekilde ilgisi olduğu varsayılan ve tez danışmanını hayrete düşürüp zor bir duruma sokmayacak fiziksel bir nesneyi tez savunmasına nasıl getireceğinize dair fikirler içermektedir.” (s. 23)
“Kitap size şunları söyleyecek: (1) Mezuniyet tezi dendiğinde ne kastediyoruz? (2) Konuyu nasıl seçeriz ve çalışma zamanını nasıl kullanırız? (3) Bir bibliyografik araştırma nasıl yapılır? (4) Araştırıp bulduğumuz malzemeyi nasıl düzenleriz? (5) Çalışmamızı somut olarak nasıl düzenleyip sunabiliriz?” (s. 23)
“Kitap size şunları söyleyecek: (1) Mezuniyet tezi dendiğinde ne kastediyoruz? (2) Konuyu nasıl seçeriz ve çalışma zamanını nasıl kullanırız? (3) Bir bibliyografik araştırma nasıl yapılır? (4) Araştırıp bulduğumuz malzemeyi nasıl düzenleriz? (5) Çalışmamızı somut olarak nasıl düzenleyip sunabiliriz?” (s. 23)
Kitap özeti: Edward W. Said - Şarkiyatçılık (Batı’nın Şark Anlayışları)
Sosyal bilimlerde tezde keşfedilebilecek şeyleri Eco şöyle özetliyor: “Daha mütevazı keşifler de söz konusu olabilir: Klasik metne yönelik yeni bir okuma ve anlama biçiminin bulunması, bir yazarın biyografisine ışık tutan yeni bir elyazmasının saptanması, önceki araştırmaların, çeşitli başka metinlerde dağınık bir biçimde gezip dolaşan fikirleri düzenlemeye ve olgunlaştırmaya yarayacak biçimde yeniden okunması da "bilimsel" bir sonuç olarak değerlendirilir.” (s. 31)
Kaç tür tez vardır? Tez türlerinden birkaçına değinen Eco, en başta derleme ve araştırma tezler üzerinde duruyor.
Peki, Eco’nun derleme tez dediği nedir? Derleme tezi daha çok lisansta mezuniyet tezi, araştırma tezi ise doktorada yapılan bir tezdir. Şöyle açıklıyor: “Bir derleme tezinde öğrenci sadece mevcut literatürün (yani o konu hakkında yayımlanan yazıların) büyük bir bölümünü eleştirel olarak göz önüne almış olduğunu, söz konusu literatürü çeşitli bakış açılarını birleştirmeye çalıştığını, böylelikle de zekice hazırlanmış bir panorama sunma kapasitesinde olduğunu gösterir, hatta o tekil konu üzerinde daha önce derinlemesine inceleme yapmamış alan uzmanlarına da bilgi açısından yararlı olacak bir çalışma ortaya koyabilir.” (s. 32)
Konu seçimi konusunda Eco’nun en büyük tavsiyesi öğrencinin ilgi alanına giren ve kapasitesine uygun bir konu seçmesidir. Tabii bir de duruma göre daha sonra ona faydası olacak bir konu seçmek de eklenebilir buna. Ancak bu her zaman geçerli değildir. Bir tez konusu daha sonra hiç faydası olmasa da sadece tez yama deneyimi yazana çok şey katar.
“Konu mezun adayının ilgilerine yanıt vermelidir.
1 ) Verdiği sınavların türü, okumaları, siyasi, kültürel ve dinsel dünyasıyla bağlantılı olmalıdır;
2) Başvurulacak kaynaklar elde edilebilir olmalıdır, yani adayın elinin altında olmalıdır;
3) Başvurulacak kaynaklar başa çıkılabilecek düzeyde olmalıdır, yani adayın kültürel düzeyine uygun olmalıdır;
4) Araştırmanın yöntemsel çerçevesi adayın deneyiminin kaldırabileceği düzeyde olmalıdır.” (s. 38)
1 - BİR MEZUNİYET TEZİ NEDİR VE NE İŞE YARAR?
Umberto Eco, kitaba bir tezin ne olduğu ve neyi araştırdığını anlatarak başlar. Fen bilimlerinde tezler çoğunlukla bir deneyi konu alır, buna yönelik bulguları ortaya koyar. Sosyal bilimlerde ise durum farklıdır.Sosyal bilimlerde tezde keşfedilebilecek şeyleri Eco şöyle özetliyor: “Daha mütevazı keşifler de söz konusu olabilir: Klasik metne yönelik yeni bir okuma ve anlama biçiminin bulunması, bir yazarın biyografisine ışık tutan yeni bir elyazmasının saptanması, önceki araştırmaların, çeşitli başka metinlerde dağınık bir biçimde gezip dolaşan fikirleri düzenlemeye ve olgunlaştırmaya yarayacak biçimde yeniden okunması da "bilimsel" bir sonuç olarak değerlendirilir.” (s. 31)
Kaç tür tez vardır? Tez türlerinden birkaçına değinen Eco, en başta derleme ve araştırma tezler üzerinde duruyor.
DERLEME TEZ - ARAŞTIRMA TEZİ
“İşte o halde ilk uyarı: Ya bir derleme tezi yaparsınız ya bir araştırma tezi, yani ya size "lisans" verecek ya da bir "PhD" unvanı kazandıracak bir tez.” (s. 32)Peki, Eco’nun derleme tez dediği nedir? Derleme tezi daha çok lisansta mezuniyet tezi, araştırma tezi ise doktorada yapılan bir tezdir. Şöyle açıklıyor: “Bir derleme tezinde öğrenci sadece mevcut literatürün (yani o konu hakkında yayımlanan yazıların) büyük bir bölümünü eleştirel olarak göz önüne almış olduğunu, söz konusu literatürü çeşitli bakış açılarını birleştirmeye çalıştığını, böylelikle de zekice hazırlanmış bir panorama sunma kapasitesinde olduğunu gösterir, hatta o tekil konu üzerinde daha önce derinlemesine inceleme yapmamış alan uzmanlarına da bilgi açısından yararlı olacak bir çalışma ortaya koyabilir.” (s. 32)
Konu seçimi konusunda Eco’nun en büyük tavsiyesi öğrencinin ilgi alanına giren ve kapasitesine uygun bir konu seçmesidir. Tabii bir de duruma göre daha sonra ona faydası olacak bir konu seçmek de eklenebilir buna. Ancak bu her zaman geçerli değildir. Bir tez konusu daha sonra hiç faydası olmasa da sadece tez yama deneyimi yazana çok şey katar.
“Konu mezun adayının ilgilerine yanıt vermelidir.
1 ) Verdiği sınavların türü, okumaları, siyasi, kültürel ve dinsel dünyasıyla bağlantılı olmalıdır;
2) Başvurulacak kaynaklar elde edilebilir olmalıdır, yani adayın elinin altında olmalıdır;
3) Başvurulacak kaynaklar başa çıkılabilecek düzeyde olmalıdır, yani adayın kültürel düzeyine uygun olmalıdır;
4) Araştırmanın yöntemsel çerçevesi adayın deneyiminin kaldırabileceği düzeyde olmalıdır.” (s. 38)
Kitap özeti: Tom Bottomore - Frankfurt Okulu ve Eleştirisi
Bu durumda ortaya monografik bir tez konusu çıkar. Böyle bir konu aynı zamanda altından da kalkılabilir bir konudur. Başka türlü yukarıda bahsedilen çok geniş bir konu seçildiği zaman o dönemdeki tüm basın organlarını tezin içine katmak gerekir ki bu da hem zaman hem de harcanacak çaba açısından yapılabilir değildir.
Eco da buna şöyle bir örnek veriyor: “Dante'nin kötü bir şair olduğu da söylenebilir: Ama bunu, Dante'nin yazdığı metinlerin titiz bir analizini yapan en az 300 sayfa yazdıktan sonra söylemek gerekir. Panoramik bir tezde bu tür kanıtlar vermek olanaksızdır. İşte tam da bu yüzden öğrencinin "İkinci Dünya Savaşı Sonrasından 60'lı Yıllara İtalyan Edebiyatı" yerine daha mütevazı bir başlık seçmesi daha uygun olacaktır.
“Hangisinin ideal olabileceğini size hemen söyleyeceğim: "Fenoglio'nun Romanları" başlığı yerine "il Partigiano Johnny'nin [Partizan Johnny] Farklı Redaksiyonları" daha ideal bir başlıktır. Sıkıcı mı? Olabilir ama başa çıkılacak bir konu olarak daha ilginç.” (s. 40)
“Sonuç olarak şu temel prensibi unutmayın: Alanı ne kadar daraltırsanız o derece daha iyi çalışır ve daha emin adımlarla ilerlersiniz. Monografik bir tez panoramik bir teze göre daha yeğlenecek bir çalışmadır. Tezin bir tarih ya da ansiklopedi çalışmasındansa bir makaleye benzemesi daha iyidir.” (s. 45)
2 - KONU SEÇİMİ
Konu seçimi üzerinde dururken Eco iki terimden bahsediyor: monografik tez ve panoramik tez. Bunu da “Monografik bir tez mi yoksa panoramik bir tez mi?” başlığı altında inceliyor. Panoramik tez konusu çok geniş bir alanı kapsayan bir tezdir. Mesela bir tezin konusu “Cumhuriyet Sonrası Türk Basını” ise bu çok geniş bir konuyu kapsayan, panoramik bir tezdir. Ancak bunun yerine konuyu daraltarak belirli bir süreyi seçmek, bu belirli süreden de tüm basını değil de basın türlerinden sadece birini seçmek (mesela dergi ya da gazete), ayrıca bu seçilen basın türünden de birkaç dergi ya da gazeteyi seçip, bir de üstüne bu gazetelerin sadece bir konudaki yayınlarını, görüşünü incelemek konuyu iyice daraltır.Bu durumda ortaya monografik bir tez konusu çıkar. Böyle bir konu aynı zamanda altından da kalkılabilir bir konudur. Başka türlü yukarıda bahsedilen çok geniş bir konu seçildiği zaman o dönemdeki tüm basın organlarını tezin içine katmak gerekir ki bu da hem zaman hem de harcanacak çaba açısından yapılabilir değildir.
Eco da buna şöyle bir örnek veriyor: “Dante'nin kötü bir şair olduğu da söylenebilir: Ama bunu, Dante'nin yazdığı metinlerin titiz bir analizini yapan en az 300 sayfa yazdıktan sonra söylemek gerekir. Panoramik bir tezde bu tür kanıtlar vermek olanaksızdır. İşte tam da bu yüzden öğrencinin "İkinci Dünya Savaşı Sonrasından 60'lı Yıllara İtalyan Edebiyatı" yerine daha mütevazı bir başlık seçmesi daha uygun olacaktır.
“Hangisinin ideal olabileceğini size hemen söyleyeceğim: "Fenoglio'nun Romanları" başlığı yerine "il Partigiano Johnny'nin [Partizan Johnny] Farklı Redaksiyonları" daha ideal bir başlıktır. Sıkıcı mı? Olabilir ama başa çıkılacak bir konu olarak daha ilginç.” (s. 40)
“Sonuç olarak şu temel prensibi unutmayın: Alanı ne kadar daraltırsanız o derece daha iyi çalışır ve daha emin adımlarla ilerlersiniz. Monografik bir tez panoramik bir teze göre daha yeğlenecek bir çalışmadır. Tezin bir tarih ya da ansiklopedi çalışmasındansa bir makaleye benzemesi daha iyidir.” (s. 45)
BİR TEZ YAZMAK İÇİN NE KADAR ZAMAN GEREKİR?
“Hemen söyleyelim: Üç yıldan fazla, altı aydan az olmaz. Üç yıldan fazla sürmez, çünkü eğer üç yıllık bir çalışmayla konunun sınırlarını çizmeyi ve gerekli belgelendirmeyi yapmayı başaramazsak bu aşağıda sıraladığımız üç şey anlamına gelir:1) Gücümüzü aşan yanlış bir tez seçimi yapmışızdır.
2) Her şeyi söylemek isteyen ve bir türlü söylenenle yetinmeyen memnuniyetsiz kişilerden biriyizdir ve 20 yıl boyunca tez üzerinde çalışmaya devam ederiz, oysa becerikli bir araştırmacı kendine mütevazı da olsa sınırlar koyabilmeli ve o sınırlar içinde net ve belirgin bir şey üretmeyi becerebilmelidir.
3) Tezle ilgili nevrotik bir süreç başlamıştır; bir bırakılır, bir yeniden başlanır, insan kendini başarısız, bir baltaya sap olamamış hisseder, bir isteksizlik ve enerjisizlik haline girilir, hayata atılmaktan duyulan korkuda tez bir mazeret olarak kullanılır ve mezuniyet bir hayale dönüşür.” (s. 51)
Umberto Eco, altı aydan kısa sürede yazılacak bir metnin tez olamayacağını söylerken, maddi yetersizlikler, süre, öğrencinin çalışması gibi etkenleri de göz önüne alarak, 6 aylık bir tez konusuna örnek veriyor ve nasıl yapılması gerektiğini anlatıyor.
“Altı aylık bir başka tez: "Son Beş Yılda Ortaokullar İçin Hazırlanan Tarih Kitaplarında İkinci Dünya Savaşı'nın Yorumlanması". Satıştaki ve kullanımdaki tüm tarih kitaplarını saptamak biraz karmaşık bir iş olabilir belki ama okul kitapları yayımlayan yayınevlerinin sayısı da çok fazla değil. Metinlerin fotokopisi temin edildikten sonra, bu konuyu ele alan sayfaların sayısı çok da fazla olmadığından karşılaştırma çok kısa sürede iyi bir biçimde yapılabilir. Doğal olarak, İkinci Dünya Savaşı'ndan söz eden bir kitapla çalışıldığında o kitabın sunduğu genel tarihsel çerçeveyle bu özel konu karşılaştırılmazsa bir yargıya varılamaz ve bu nedenle biraz daha derinlemesine çalışmak gerekmektedir. İkinci Dünya Savaşı'yla ilgili güvenilir yarım düzine kadar kaynak parametre olarak kabul edilmeden bu konuda çalışılmaya başlanamayabilir.” (s. 56)
Bu sefer Eco, bilimsel mi yoksa siyasi bir tez mi konusuna değiniyor. Bu soruya cevap vermeden önce “bilimsel”in ne olduğunu maddeler şeklinde açıklıyor. Sonuçta ise bilimsel bir tezin aynı zamanda siyasi bir tez de olabileceği ve ikisi arasında bir karşıtlık olmadığı sonucuna varıyor. Önemli olan siyasi tez denilen çalışmanın bilimsel temellerinin eksik olmaması. Bu bilimsel temelleri ise şöyle başlıklar altında özetliyor:
1 ) Araştırma tanınabilir ve başkalarınca da tanınabilecek şekilde tanımlanmış bir nesne hakkında yapılır.
2) Araştırma, bu nesne hakkında henüz söylenmemiş şeyleri dile getirmek veya zaten söylenmiş olanları farklı bir bakış açısıyla gözden geçirmek zorundadır.
3) Araştırma başkalarına faydalı olmalıdır.
4) Araştırma, sunduğu hipotezlerin doğrulanabilirliği ve yanlışlanabilirliği için öğeler sunmalıdır.
BİZ TEZ KONUSU, ÇALIŞMASI VE PLANI ÖRNEĞİ
Eco, güncel mi yoksa tarihsel konular mı başlığı altında bir konu belirleyip, örnekleriyle ve ayrıntılarıyla böyle bir tezin nasıl yazılabileceğini anlatıyor, bir plan taslağı çıkarıyor. Belirlediği konu “bağımsız radyo istasyonları olgusu”dur. Bunu güncel bir konu olarak belirliyor. Daha sonra konunun sınırlarını belirliyor.“Her şeyden önce araştırmamım zamansal çerçevesini ve coğrafi sınırlarını net bir biçimde tanımlamam gerekecek. Başlığım ancak "1975 yılından 1976 Yılına Özgür Radyolar" olabilir ama bu konuda yapacağım araştırma tam ve eksiksiz olmalıdır. Sadece Milano radyolarını incelemeye karar verebilirim, ama bu durumda tüm Milano radyolarını ele almalıyım.” (s. 75)
Konuyu belirledikten ve sınırlarını çizdikten sonra atılacak adımları, yapılacakları sırayla anlatıyor ve örneklendiriyor. Tabii saydıkları geniş bir plan, bunların hepsi yapılmaz ve bunlar dışında yapılabilecekler de vardır. Ancak araştırmacıya bir tez planı ile ilgili bir örnek ve fikir verir.
3 - MALZEMENİN ARAŞTIRILMASI
Malzemenin araştırılması demek, yazılacak tez için kullanılacak kaynakların, kitapların bulunması demektir. Çünkü tez yazarken mutlaka daha önce yazılan kaynaklar, kitaplara başvururuz. Eco da tez yazarken başvuracağımız kaynakları (birincil, ikincil ve eleştirel kaynaklar) şöyle anlatıyor:“Bir tez belli gereçlerden yararlanarak bir nesneyi inceler. Çoğu kez nesne bir kitaptır ve gereçler de başka kitaplardır. "Adam Smith'in İktisadi Düşüncesi" üzerine bir tez yapıldığını varsayalım; bu tezde nesne Adam Smith'in kitaplarından oluşurken gereçler Adam Smith hakkındaki diğer kitaplardır. O halde bu durumda Adam Smith'in yazılarının birincil kaynakları oluşturduğunu, Adam Smith hakkındaki kitapların ikincil kaynakları ya da eleştirel literatürü oluşturduğunu söyleyebiliriz. Konu "Adam Smith'in İktisadi Düşüncesinin Kaynakları" olsaydı doğal olarak birincil kaynaklar Smith'in ilham almış olduğu yazılar ya da kitaplar olacaklardı. Kuşkusuz bir yazarın kaynakları tarihsel olaylar da olabilirler (yazarın yaşadığı dönemde meydana gelen bazı somut olgularla ilgili tartışmalar) ama bu olaylar da her zaman yazılı malzeme yani başka metinler olarak erişilebilir durumdadırlar. Bazı durumlardaysa nesne gerçek bir olgudur: Günümüz İtalya'sında iç göç hareketleri, bir grup engelli çocuğun davranışları, güncel bir televizyon yayını hakkındaki kamuoyu düşünceleri üzerine yazılan tezler vaka incelemelerine dayanır. Bu durumda kaynaklar yazılı metinler biçiminde henüz mevcut değillerdir ama siz belge olarak teze yerleştirirseniz metinler haline gelmeleri gerekir: Bunlar istatistiki veriler, mülakatların transkripsiyonları, bazen fotoğraflar ya da doğrudan görsel işitsel belgelendirmeler olacaklardır. Eleştirel literatüre gelince ise, işler daha önceki duruma göre çok fazla değişiklik gösterebilir. Kitaplar ve dergi makaleleri yoksa gazete makaleleri ya da çeşitli türlerden belgeler olacaktır.” (s. 89-90)
Üçüncü bölümde Umberto Eco, ilk önce bir kütüphanede nasıl kitap aranabileceğinden, katalogların nasıl kullanılabileceğinden başlayarak kaynak arama/tarama işini anlatıyor. Kaynak derken de bunları birincil ve ikincil kaynaklar diye de sınıflandırıyor. Daha sonra kütüphane kullanırken ve bibliyografya hazırlarken çok faydası olacak fişleri hazırlama işini anlatıyor. Devamında ise nasıl atıf yapılacağı konusuna geçiyor.
Eco’nun bu kitapta örnek verdiği atıf yöntemleri Türkiye’de tez yazan bir öğrencinin işine çok fazla yaramaz. Çünkü öğrencinin tez yazarken uyması gereken bulunduğu üniversitenin tez yazma yönergesi vardır. Ancak anlattığı bazı kurallar evrenseldir ve bütün atıf yöntemlerinde olan kurallardır. Mesela bir atıf bilgisinde mutlaka olması gereken bilgiler şöyledir: yazar isim ve soyismi, yayın adı, yayınevi, yayın yeri, yıl, varsa kaçıncı baskı olduğu, bunlar bir atıf kuralının vazgeçilmezleridir.
Eco biraz daha olayı ileri taşıyarak, eğer mesela kitap beşinci baskı ise 1974’te yayımlanmışsa, bu bilginin yeterli olmadığını, ilk baskı ve yılının da belirtilmesi gerektiğini söylüyor.
Eco, kütüphane kullanımı, bibliyografya oluşturulması konusunu teorik olarak anlattıktan sonra, bütün bunların bu konuda az tecrübe sahibi bir öğrenci için zor olacağını söyleyerek, uygulamalı olarak nasıl yapılacağını gösteriyor. Farazi bir konu belirliyor ve bu konuyu en yakın ve mütevazi bir kütüphanede (Türkiye standartlarında hiç de mütevazi bir kütüphane sayılmaz) nasıl araştırdığını, neleri bulduğunu, izlediği yolu kendi yaptığı uygulama ile birlikte aktarıyor. Özellikle bu bölüm, kaynak tarama, literatür çalışmasını uygulamalı olarak görmek isteyen bir öğrenci için çok faydalı olacağını düşünüyorum.
Eco, kütüphanede ilk önce konu kataloglarına başvuruyor, daha sonra ise ansiklopedilere. Ansiklopedide konusu ile ilgili bulduğu maddenin kaynağına bakıyor ve buradan da okuyacağı, kullanacağı kitapların listesini çıkarıyor.
“Şimdi bir mola verip durumu yeniden değerlendirelim. Ben Alessandria'da ne yapıyorum? Riske girmemek için en az 300 başlık içeren bir bibliyografya oluşturdum, bulduğum tüm gösterimleri kaydettim. Sonunda Alessandria Kütüphanesi'nde bu 300 başlıktan, üzerinde çalışabileceğim iki yazar olan Emanuele Tesauro ve Sforza Pallavicino'nun özgün metinleri dışında, 30 kadarını da buldum. Bir taşra merkezi için hiç de fena değil. Peki, benim tezim için yeterli mi? Açık konuşalım. Eğer her şey ikinci elden olmak üzere üç ayda yazılacak bir tez istersem yetebilir. Bulamadığım kitaplar, bulduklarımda atıflarla anılmışlar; bunları birbirinin içine iyi bir biçimde yerleştirirsem, incelememde ayakları yere basan bir şey söyleyebilirim. Belki çok da özgün bir çalışma olmaz ama doğru yapılmış bir iş olur. Ama bibliyografyayla sorun ortaya çıkabilir.” (s. 165-166)
4 - ÇALIŞMA PLANI VE BİLGİ FİŞLERİ
Bu kısma Eco şu öneriyi yaparak başlıyor: İlk önce tezin içindekiler ve giriş bölümlerini yazın. Bu aynı zamanda şu demektir. Artık tezinizi nasıl yazacağınız aklınızda şekillenmeye başlamıştır. Çünkü yaptığınız literatür taraması sonucu bir içerik oluşturacak durumdasınız ve bu içeriğe göre de tezde neler yapılacağını anlatabilecek bir giriş bölümü de yazabileceksiniz. Tabii bu içindekiler ve giriş bölümlerinin tez ilerledikçe ve araştırma devam ettikçe çok defa değişeceğini de söylüyor. Ancak yola çıkmadan elinizde taslak bir plan olacaktır.ECO’DAN FOTOKOPİ KONUSUNDA BİR UYARI
“Dikkat! Fotokopiler görgü şahidi değildir! Fotokopiler, hem daha önce kütüphanede okunmuş bir kitabın bir kopyasını edinmeniz hem de henüz okumadığınız bir kitabı eve götürebilmeniz için olmazsa olmaz gereçlerdir. Ama sıklıkla fotokopiler görgü şahidi gibi iş görürler. İnsan eve yüzlerce sayfa fotokopi götürür ve fotokopisi çekilmiş kitaba dokunduk diye sanki ona sahip olmuşuz gibi bir his yaşarız. Fotokopinin mülkiyetimizde olması bizi okuma yükümlülüğünden kurtarır. Bu pek çok kişinin başına gelen bir durumdur. Biriktirmekten kaynaklanan bir çeşit baş dönmesi, bir bilgi neokapitalizmi. Kendinizi fotokopiden koruyun: Fotokopiyi alır almaz okuyun ve hemen notlarınızı alın. Üstelik büyük bir telaş ve acele içinde değilseniz, önceki fotokopiyi elden geçirmeden (ve okuyup notlarınızı çıkarmadan) yeni fotokopi yaptırmayın. Neden fotokopisini yaptırdığımı bilmediğim pek çok şey var, böyle yapınca sanki okumuşum gibi rahatlamış oldum herhalde.” (s. 198)
BİLİMSEL MÜTEVAZILIK
Eco, başından geçen Başrahip Vallet olayını anlatıyor ve bilimsel mütevazılık ile ilgili şunu söylüyor. Başrahip Vallet olayına girişte de değiniyor ve çok ilginç bir olay anlatıyor.“İşte bilimsel mütevazılık budur. Herkes bize bir şey öğretebilir. Belki şu anki başarılı konumumuzu bizim kadar başarılı olmayan birilerinin bize bir şeyler öğretmesini sağlayarak elde etmişizdir. Ya da bize hiç de başarılı gözükmeyen birilerinin gizli başarıları vardır. Dahası benim için başarılı biri sizin için başarılı olmayabilir. Aslolan şudur: Bizden ideolojik olarak çok uzak bir yerde duran bir yazarın konuyu çok farklı biçimde düşündüğünü bilsek de, değer yargılarımızı ifade etmekten imtina etmesek de, herkesi saygıyla dinlemek gerekir. Ayrıca karşıt düşüncedekilerin en ateşlisi bile bize bazı fikirler fısıldayabilir.”
Dördüncü bölümde Umberto Eco, çalışma planı ve bilgi fişleri üzerinde duruyor. Bu fişlerin hem tez yazarken hem de daha ileriki çalışmalar açısından faydalı olacağını söylüyor ve bu fişlerin nasıl hazırlanacağını ayrıntıları ve örnekleri ile anlatıyor. Fişler, bibliyografya fişleri, atıf fişleri, konu fişleri, alıntı ve okuma fişleri şeklinde olabilir. Her birinin kullanım alanı ve yeri farklıdır.
5 - YAZMA AŞAMASI
Bir tezin en son aşaması onu savunmaktır. Ancak savunmadan önce onu düzgün bir şekilde yazmak ve sunmak gerekiyor. Yazma aşamasında içerikle birlikte şekil de önemlidir. Özellikle dipnot ve atıfların nasıl yapıldığı, hangi yöntem kullanıldığı önem taşıyor. Eco da bunlar üzerinde ayrıntıları ile duruyor. Ancak Türkiye’de tez yazacak bir öğrenci, Eco’nun verdiği örneklere göz atmakla birlikte, tez yazdığı üniversitenin tez yazma yönergesini dikkate alması gerekiyor.Ancak içerik konusunda ise Eco şöyle der: “Bir felsefe tezine kuşkusuz felsefenin ne olduğunu açıklayarak başlamak gerekmeyecektir, aynı şey yanardağın ne olduğunu açıklamanızın gerekmediği bir yanardağ bilimi tezi için de geçerli; ama bu açıklık düzeyini koruyarak okura ihtiyaç duyduğu tüm bilgileri hiç zaman kaybetmeden vermeniz her zaman iyi bir yazma alışkanlığıdır.
“En önemlisi tez konunuzun ait olduğu disiplinin yerleşik ve kanonik terimleri dışında kullandığınız tüm terimleri tanımlamanızdır. Bir formel mantık tezinde "çıkarım" gibi bir terimi açıklamam gerekmeyecektir. (Clarence lrving Lewis'in dar çıkarımı hakkında bir tezde maddi çıkarım ve dar çıkarım arasındaki farkı açıklamam gerekecektir.) Bir dilbilim tezinde sesbirim kavramını tanımlamam gerekmeyecektir (ama tezin konusu Jakobson'da sesbirimin tanımı olursa bunu yapmam gerecektir) . Bununla birlikte yine aynı dilbilim tezinde eğer "gösterge" sözcüğünü kullanırsam, sözcüğü tanımlamak iyi olacaktır çünkü farklı yazarlarda farklı kavramlara gönderme yaptığı görülmektedir. O halde genel kural olarak: Söylemimizin anahtar kategorileri olarak kullanılan tüm teknik terimleri tanımlayalım.” (s. 220)
ECO’DAN TEZ YAZMA İLE İLGİLİ BİR DİZİ TAVSİYE
1 - Proust değilsiniz. Çok uzun cümleler kurmayın. Kendinizi alıkoyamıyorsanız, kurun ama sonra o cümleleri bölün. Özneyi tekrarlamaktan korkmayın, çok fazla adıl ve yantümce kullanmayı bir yana bırakın.2 - e.e. cummings değilsiniz. Cummings başlıklarda küçük harfler kullanarak imzasını bırakan Amerikalı bir şairdir. Doğal olarak nokta ve virgül kullanırken çok büyük bir tutumluluk gösteriyordu, dizelerini de bölüyordu; uzun lafın kısası bir avangard şairin yapabileceği her şeyi yapıyordu ve bunu yaparken de çok maharetliydi. Ama siz, teziniz avangard şiir üstüne bile olsa avangard bir şair olmadığınızı unutmayın. Caravaggio hakkında bir tez yazsanız resim yapmaya mı koyulacaksınız?
3 - Sık sık yeni paragraf açın. Mantıksal açıdan gerekli olduğunda, metnin ritmi bunu gerektirdiğinde yeni paragrafla başlayın, ne kadar sık yeni bir paragraf açarsanız o kadar iyi olur.
4 - Aklınıza gelen her şeyi yazın ama sadece ilk kopyanızda. Daha sonra abartılı vurgularla yazmaya alıştığınızı ve bunun sizi konunuzun merkezinden uzaklaştırdığını fark edeceksiniz. Tekrar okuduğunuzda parantez içinde kalması gereken ve konudan sapıp başka konulara atladığınız yerleri kesip onları dipnota ya da eke koyacaksınız.
5 - Danışmanınızı deneme tahtası olarak kullanın. Çalışmanızı teslim etmeden çok daha önce danışmanınızın ilk bölümleri (ve sonra da yavaş yavaş tamamını) okumasını sağlamanız gerekiyor. İlk tepkileri işinize yarayabilecektir. Danışmanınız meşgulse (ya da tembelse) bir arkadaşınızdan yararlanın. Yazdıklarınızın anlaşılıp anlaşılmadığını kontrol edin. Yalnız dâhiyi oynamayın.
6 - İlk bölümden başlayacağım diye inat etmeyin. Belki de dördüncü bölüm hakkında daha fazla belgeniz vardır ve o konuda daha hazırlıklısınızdır. Önceki bölümleri çoktan yerli yerine koymuş birinin güveni ve rahatlığıyla oradan başlayın.
7 - Bir terimi ilk kez kullandığınızda daima tanımlayın. Tanımlamayı beceremiyorsanız kullanmaktan kaçının.
8 - Timbuktu'nun nerede olduğunu açıklamayıp da Roma'nın nerede olduğunu açıklamaya kalkmayın.
9 - Ben mi yoksa biz mi? Yazmak toplumsal bir eylemdir: Ben yazdıklarımı okuyan kişi olarak senin, sana önerdiğim şeyi kabul etmen için yazıyorum. Olsa olsa kişi adıllarından kaçınılmaya çalışılabilir, kişiyi gizleyen kiplere başvurulabilir: "O halde sonuç olarak söylenmesi gereken", "o halde kesinleşmiş gibi gelen şey", "bu noktada söylenmesi gereken", "şöyle de düşünülebilir ki", "bundan çıkarılabilecek sonuç", "bu metin incelendiğinde görülen şey" vb. "Daha önce alıntılanan makale" yazmanız yeterli; ayrıca "daha önce alıntıladığım makale" veya "daha önce alıntıladığımız makale" demeniz gerekmez. "Daha önce alıntılanan makale bize şunu kanıtlamaktadır" gibi bir cümle de kurabilirim, çünkü bu türden ifadeler bilimsel söylemde herhangi bir kişiselleştirme iması taşımazlar.
Kitabın sonuçtan önceki bölümü daktilo ile yazılmış gibi basılmış. Bunun sebebi bu bölümün tezin nihai olarak nasıl daktilo ile yazılacağını anlatıyor. Tabii Eco bu kitabı yazarken tezler daktilo ile ya yazılıyor ya da yazdırılıyordu. Bu bölümdeki bazı konular sadece daktilo ile yazma konusundayken, bazıları halen geçerli ve bilgisayarla da yazarken dikkat edilmesi gereken yazım kurallarıdır.
SONUÇ
Sonuç olarak Eco, şöyle diyor: “İki gözlem yaparak sonucu dile getirmek istiyorum: bir tez yazmak eğlenmek demektir ve tez yazarken, iyi domuz her şeyi yer misali, hiçbir şey ziyan olmaz ...Daha önce hiç araştırma yapmamış, tez korkusuna kapılmış ve ne yapacağını bilemeyen biri bu kitabı okuduğunda dehşete kapılabilir. Ne kadar çok kural, ne de çok yönerge, ömrüm yetmez diye düşünebilir ...
“Oysa bu doğru değildir. Bu kitabın olası okurunun tamamen her şeyden habersiz olduğu varsayımıyla hareket ettiğimden her türlü bilgiyi sağlamak gerekir kaygısıyla yazmak zorunda kaldım; ama sizler birkaç kitap okumak suretiyle zaten söz ettiğimiz tekniklerden pek çoğunu benimsemişsinizdir.” (s. 315)
“Eğer tezi keyifle yaparsanız, devam etmek isteyeceksiniz. Genelde tez üzerinde çalışırken sadece biteceği an düşünülür, tez bittikten sonra gidilecek tatilin hayali kurulur. Ama çalışmanız iyi biçimde yapılırsa, tezden sonra, önüne geçemediğiniz bir çalışma isteğinin ortaya çıkması normal bir fenomendir. Bir kenara bırakılan tüm noktalar derinleştirilmek istenir, tezimizi yazarken aklımıza gelen ama bir kenara bırakmak zorunda kaldığımız fikirlerin peşinden gitmek isteriz, başka kitaplar okumak, makaleler yazmak isteriz. İşte bu, tezin entelektüel metabolizmanızı harekete geçirdiğinin göstergesidir ve olumlu bir deneyim olduğu bellidir. Bu, artık önüne geçemediğiniz bir araştırma itkisinin kurbanı haline geldiğinizin de göstergesidir, bir süre sonra tıpkı işten çıktıktan sonra da cıvataları sıkmaya devam eden Modem Zamanlar'daki Chaplin gibi olursunuz: Kendinizi frenlemekte zorlanırsınız.” (s. 316 - 317)
Tez Nasıl Yazılır?
Özgün adı: Come si fa una tesi di laurea
Çev: Betül Parlak
3. Baskı
Can Yayınları
İstanbul
2018
318 sayfa.
Öyle güzel yazmışsınız ki kitabı okumaya gerek yok, zaten tez yazma yaşım da geçti :) Elinize sağlık
Tez yazmanın yaşı olmaz :-) Güzel yorumunuz için teşekkürler.
Çok güzel bir yazı olmuş. Emeğinize sağlık. Umberto Eco okuma listemde hep var ama bir türlü başlayamıyorum. İlk hedefim tabii ki Gülün Adı'nı okumak. Bakalım gelecek günler ne gösterecek?
Teşekkürler. Umarım yakın zamanda okursunuz.
cok tesekkür ederim, güzel özetlemissiniz. allah razi olsun
Beğendiğinize sevindim. Teşekkürler.
Güzel konsept olmuş Benim de aklıma gelmişti böyle bir blog. Daha bugün bu kitabı okurken... Böyle bir blog ile okuduklarım hakkında yazma fırsatım olacaktı ve bu beni perçinleyerek daha çok kitap okumamı sağlayacaktı. Benden önce siz yapmışsınız. Tabi bu benim de yapmayacağım anlamına gelmez. Sizi tanımak isterdim. Başarılar...
Teşekkürler ve açacağınız blogda başarılar. Tanışmak iyi olur.