Edgar Allan Poe - Nantucketlı Arthur Gordon Pym'in Öyküsü
İtalyan yazar ve gösterge bilimci Prof. Umberto Eco, “Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti” kitabında Edgar Allan Poe’nun “Nantucketlı Arthur Gordon Pym'in Öyküsü” kitabından çok bahsediyor ve örnekler veriyor.
Eser Poe’nun tamamlanmış tek romanı ve eserin girişi ile birlikte sonu da çok ilgi çekici ve orijinal. Öykünün gerçekten bu olayları yaşamış Arthur Gordon Pym tarafından Poe’ya anlatıldığı ve ilk bölümlerini de yazarın yazdığı süsü veriliyor. Diğer bölümleri ise Pym kendi ağzından anlatıyor. Bununla hikayeye çok zekice gerçeklik süsü verilmiştir. Hikayenin yazıldığı 1830’larda ABD ve Avrupa’da bilinmeyen bölgelere, gizemli adalara ilgi olduğu düşünülürse, gerçekten de o dönem bu hikayeyi okuyan insanlar inanmış olsalar gerek.
Sonu ise okuru merakta bırakacak, hatta üzecek bir sonla bitiyor. Antarktika’da güneye doğru kano ile giden kahramanımız Pym ve arkadaşı Peters, suyun giderek ısınması, karşılaştıkları sis ve önlerine kefenle çıkan adamla karşılaşmaları ile kitap sona eriyor.
Eco, bu hikayeden etkilenen bir çok yazarın hikayenin sonunu getirmek, devamını yazmak girişiminde bulunduğunu ve onların da bunu başaramadığını bize anlatıyor.
Yazarım anlatımında ilgi çekici bir şey, anlattığı bir şeyi sonra belli bir süre sonra onu okura hatırlatması. Bunun “söylediğim gibi”, “daha önce söylediğim gibi” ve “daha önce bir çok kez söylediğim gibi” ifadelerini kitap boyunca sık rastlayacaksınız.
Okurken dikkat çeken bir husus, öykü denize açılma ve denizcilikle ilgili olduğu için arada denizcilikle ilgili farklı bilgiler veriyor. Birincisi geminin ambarına eşyaların, taşınan buğday ya da farklı ticari malın nasıl yerleştireceği. Çünkü doğru yerleştirilmemesi ya da bağlanmaması geminin devrilmesine ve batmasına kadar götürüyor. İkinci böyle bir bölümü de gemideki yelkenler ve rüzgar ve fırtına gibi durumlarda “orsa alabanda eğlendirmek” ile ilgili uzunca bir açıklama kısmında görüyoruz. Ama bunlar okuru sıkacak kadar uzun değil.
Eminim herkes bu kitabı merakla ve sonunda niye bitti, sonra neler oldu soruları ile üzülerek bitirmiştir.
Eser Poe’nun tamamlanmış tek romanı ve eserin girişi ile birlikte sonu da çok ilgi çekici ve orijinal. Öykünün gerçekten bu olayları yaşamış Arthur Gordon Pym tarafından Poe’ya anlatıldığı ve ilk bölümlerini de yazarın yazdığı süsü veriliyor. Diğer bölümleri ise Pym kendi ağzından anlatıyor. Bununla hikayeye çok zekice gerçeklik süsü verilmiştir. Hikayenin yazıldığı 1830’larda ABD ve Avrupa’da bilinmeyen bölgelere, gizemli adalara ilgi olduğu düşünülürse, gerçekten de o dönem bu hikayeyi okuyan insanlar inanmış olsalar gerek.
Sonu ise okuru merakta bırakacak, hatta üzecek bir sonla bitiyor. Antarktika’da güneye doğru kano ile giden kahramanımız Pym ve arkadaşı Peters, suyun giderek ısınması, karşılaştıkları sis ve önlerine kefenle çıkan adamla karşılaşmaları ile kitap sona eriyor.
Eco, bu hikayeden etkilenen bir çok yazarın hikayenin sonunu getirmek, devamını yazmak girişiminde bulunduğunu ve onların da bunu başaramadığını bize anlatıyor.
Yazarım anlatımında ilgi çekici bir şey, anlattığı bir şeyi sonra belli bir süre sonra onu okura hatırlatması. Bunun “söylediğim gibi”, “daha önce söylediğim gibi” ve “daha önce bir çok kez söylediğim gibi” ifadelerini kitap boyunca sık rastlayacaksınız.
Okurken dikkat çeken bir husus, öykü denize açılma ve denizcilikle ilgili olduğu için arada denizcilikle ilgili farklı bilgiler veriyor. Birincisi geminin ambarına eşyaların, taşınan buğday ya da farklı ticari malın nasıl yerleştireceği. Çünkü doğru yerleştirilmemesi ya da bağlanmaması geminin devrilmesine ve batmasına kadar götürüyor. İkinci böyle bir bölümü de gemideki yelkenler ve rüzgar ve fırtına gibi durumlarda “orsa alabanda eğlendirmek” ile ilgili uzunca bir açıklama kısmında görüyoruz. Ama bunlar okuru sıkacak kadar uzun değil.
Eminim herkes bu kitabı merakla ve sonunda niye bitti, sonra neler oldu soruları ile üzülerek bitirmiştir.