Umberto Eco - Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti
Italo Calvino’nun “Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu” kitabını “anlatıda okurun varlığı” konusuna ayırdığını ve en güzel kitaplarından biri olduğunu ifade ederek başlıyor.
“Okur her zaman vardır, yalnızca öykü anlatmanın oluşturucu öğesi olarak değil, öykülerin oluşturucu öğesi olarak” (s.10.) diyen Eco, okurun sadece eseri okurken ortaya çıkmadığını yazarken de eseri kimin okuyacağına göre yazıldığına da dikkat çekiyor.
Metinlerde “hızlılık” ve “oyalanma” diye iki özellikten bahsediliyor. “Bu şöyle açıklanıyor: “Her kurmaca anlatının zorunlu olarak, kaçınılmaz olarak hızlı olduğunu söylemek istiyorum; çünkü anlatı, olayları ve kişileriyle bir dünya kurarken, bu dünya ile ilgili her şeyi söylemez. Belli şeylere değinir ve kalanı için okurdan bir dizi boş alanı doldurarak işbirliği yapmasını ister. Kaldı ki, daha önce yazmış olduğum gibi, her metin, okurdan onu işine katılmasını isteyen tembel bir araçtır. Bir metin, alıcının anlaması gereken her şeyi söylese mahvolurduk: Asla sona ermezdi böyle bir metin.” (s.11)
“Bazen anlatıcı, öykünün devamıyla ilgili öngörülerimizde bizi özgür bırakmayı ister.” (s.15) Öykü öyle bir sonla biter ki, yazar sonrasında ne olduğunu okurun tamamlamasını ya da hayal etmesini ister. Ya da ömrümüzün kalanını öykünün devamında ne olduğunu sorarak geçirmemizi istiyor.
“Ampirik Okur” ve “Örnek Okur” diye iki farklı okur ya da izleyiciden bahsediliyor. Ampirik okur, metinde ne anlatılsa kendi dünyasına göre onu şekillendirir, örnek okur ise “oyunun kuralları vardır ve örnek okur oyunda kalmayı bilen kimsedir” (s.19) şeklinde tanımlanmaktadır. Ampirik okur metni yorumlamaz, kullanmış olur. Bu da “uyanıkken düş görmek” gibi kitabı okumak gibidir.
“Metin okurdan epey işbirliği isteyen tembel bir araçtır” (s.38)
Öykü, olay örgüsü ve söylem diye üç farklı kavramdan bahsediyor. Her öyküde olay kurgusu olmayabilir. Örneğin Kırmızı Şapkalı Kız hikayesinde. Bazen de her olay örgüsünde de öykü olmayabilir (ya da örtük öykü diyor buna) ve buna örnek Eco Nerval’in Sylvie kitabını örnek veriyor.
Birinci düzey okur: Hikayenin nasıl biteceğini merak eden okur
İkinci düzey oku: Örnek yazarın metne koyduğu kodları bulmaya çalışan okur ve bunu da bir kaç okuma ile yapabilir.
Okur, yazarla sessiz bir şekilde kurmaca anlaşması yapar. (s.88) Bu da öyküdeki kurmaca ve olağan dışı olan şeyleri gerçekmiş gibi hikayeyi okumamız anlamına geliyor.
“Kurmaca bir metin, okurun sahip olması gereken bazı bilgilere işaret eder, bazılarını kendisi kurar, kalanı da belirsizdir, ancak elbette metin bize Dev Ansiklopedi’nin tümünü keşfetme görevini yüklemez.” (s. 131)
“Neden tıpkı gerçek dünya gibi karmaşık, çelişkili ve kışkırtıcı anlatı dünyaları kurmaya çalışmayalım?” sorusuna “Dante, Rabelais, Shakespeare, Joyce tam olarak bunu yapmışlardır. Tabii, Nerval de. Ben “açık yapıtlar” hakkında yazarken, tam olarak yaşamın kendisi gibi çapraşık görünmeyi amaç edinen edebiyat yapıtlarını düşünüyordum.” cevabını veriyor. (s.134)
Eco kitapta bazı eserlere ve yazarlara örnek vererek onları bize şu şekilde tanıtıyor:
“En güzel kitaplardan biri” - Italo Calvino - Bir Kış GecesiEğer Bir Yolcu
“Büyük mizah yazarı” - Achille Campanile
“Bugüne kadar yazılmış en iyi kitaplardan” – Gerard de Nerval – Sylvie
“Örnek yazarın, ikinci düzey örnek okurla işbirliği yapmasını istediği metin” – Agatha Christie - Roger Ackroyd Cinayeti
“19. Yüzyıl İtalyan edebiyatı başyapıtı” - Alessandro Manzoni - I Promessi sposi
Umberto Eco
Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti
Deneme
İtalyanca aslında çeviren: Kemal Atakay
Can Yayınları
4. Baskı: Ocak 2009
“Okur her zaman vardır, yalnızca öykü anlatmanın oluşturucu öğesi olarak değil, öykülerin oluşturucu öğesi olarak” (s.10.) diyen Eco, okurun sadece eseri okurken ortaya çıkmadığını yazarken de eseri kimin okuyacağına göre yazıldığına da dikkat çekiyor.
Metinlerde “hızlılık” ve “oyalanma” diye iki özellikten bahsediliyor. “Bu şöyle açıklanıyor: “Her kurmaca anlatının zorunlu olarak, kaçınılmaz olarak hızlı olduğunu söylemek istiyorum; çünkü anlatı, olayları ve kişileriyle bir dünya kurarken, bu dünya ile ilgili her şeyi söylemez. Belli şeylere değinir ve kalanı için okurdan bir dizi boş alanı doldurarak işbirliği yapmasını ister. Kaldı ki, daha önce yazmış olduğum gibi, her metin, okurdan onu işine katılmasını isteyen tembel bir araçtır. Bir metin, alıcının anlaması gereken her şeyi söylese mahvolurduk: Asla sona ermezdi böyle bir metin.” (s.11)
“Bazen anlatıcı, öykünün devamıyla ilgili öngörülerimizde bizi özgür bırakmayı ister.” (s.15) Öykü öyle bir sonla biter ki, yazar sonrasında ne olduğunu okurun tamamlamasını ya da hayal etmesini ister. Ya da ömrümüzün kalanını öykünün devamında ne olduğunu sorarak geçirmemizi istiyor.
“Ampirik Okur” ve “Örnek Okur” diye iki farklı okur ya da izleyiciden bahsediliyor. Ampirik okur, metinde ne anlatılsa kendi dünyasına göre onu şekillendirir, örnek okur ise “oyunun kuralları vardır ve örnek okur oyunda kalmayı bilen kimsedir” (s.19) şeklinde tanımlanmaktadır. Ampirik okur metni yorumlamaz, kullanmış olur. Bu da “uyanıkken düş görmek” gibi kitabı okumak gibidir.
Yazar ve Anlatıcı-Ses
Her zaman Anlatıcı-Ses, yazar olmak zorunda değildi. Birinci tekil şahsın ağzından anlatılan olay bir köpeğin anlıları da olabilir. (s. 23)“Metin okurdan epey işbirliği isteyen tembel bir araçtır” (s.38)
Öykü, olay örgüsü ve söylem diye üç farklı kavramdan bahsediyor. Her öyküde olay kurgusu olmayabilir. Örneğin Kırmızı Şapkalı Kız hikayesinde. Bazen de her olay örgüsünde de öykü olmayabilir (ya da örtük öykü diyor buna) ve buna örnek Eco Nerval’in Sylvie kitabını örnek veriyor.
Birinci düzey okur: Hikayenin nasıl biteceğini merak eden okur
İkinci düzey oku: Örnek yazarın metne koyduğu kodları bulmaya çalışan okur ve bunu da bir kaç okuma ile yapabilir.
Okur, yazarla sessiz bir şekilde kurmaca anlaşması yapar. (s.88) Bu da öyküdeki kurmaca ve olağan dışı olan şeyleri gerçekmiş gibi hikayeyi okumamız anlamına geliyor.
“Kurmaca bir metin, okurun sahip olması gereken bazı bilgilere işaret eder, bazılarını kendisi kurar, kalanı da belirsizdir, ancak elbette metin bize Dev Ansiklopedi’nin tümünü keşfetme görevini yüklemez.” (s. 131)
“Neden tıpkı gerçek dünya gibi karmaşık, çelişkili ve kışkırtıcı anlatı dünyaları kurmaya çalışmayalım?” sorusuna “Dante, Rabelais, Shakespeare, Joyce tam olarak bunu yapmışlardır. Tabii, Nerval de. Ben “açık yapıtlar” hakkında yazarken, tam olarak yaşamın kendisi gibi çapraşık görünmeyi amaç edinen edebiyat yapıtlarını düşünüyordum.” cevabını veriyor. (s.134)
Eco kitapta bazı eserlere ve yazarlara örnek vererek onları bize şu şekilde tanıtıyor:
“En güzel kitaplardan biri” - Italo Calvino - Bir Kış GecesiEğer Bir Yolcu
“Büyük mizah yazarı” - Achille Campanile
“Bugüne kadar yazılmış en iyi kitaplardan” – Gerard de Nerval – Sylvie
“Örnek yazarın, ikinci düzey örnek okurla işbirliği yapmasını istediği metin” – Agatha Christie - Roger Ackroyd Cinayeti
“19. Yüzyıl İtalyan edebiyatı başyapıtı” - Alessandro Manzoni - I Promessi sposi
Umberto Eco
Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti
Deneme
İtalyanca aslında çeviren: Kemal Atakay
Can Yayınları
4. Baskı: Ocak 2009