Edward S. Herman, Noam Chomsky - Rızanın İmalatı (Kitle Medyasının Ekonomi Politiği)
Medyaya eleştirel ve alternatif bir bakış açısı sunan bir kitap. Edward S. Herman ve Noam Chomsky, “sol şüpheciliği” ve “komplo teorisi” olarak eleştirilen Propaganda Modeli’nin ampirik araştırma yöntemleri ile başarılı bir şekilde kanıtlanmışlardır. Demokratik ülkelerde özgür bir medya olgusu üzerinde durulurken, bu medyanın aslında o kadar da özgür olmadığı ve “bağımlı” olduğu kurum ve kuruluşların çıkarları doğrultusunda ve “kendi rızası” ile hareket ettiğini ortaya koymaktadır.
Kitaba başlamadan önce yazarlar John Milton’un “Halkın gözüne mil çekenler, şimdi "halk ne kadar kör" diye şikâyet ediyorlar.” ifadesini aktarmaktadır.
Propaganda denildiğinde ilk olarak “otoriter rejimlerde devletin, devlet medyası aracılığı ile kendi görüşlerini kitlelere aktarmak” açıklaması gelebilmektedir. Ancak Herman ve Chomsky Propaganda Modeli ile özellikle araştırma yaptıkları ABD’deki “özgür ve bağımsız” ana-akım medyanın örneğin Sovyetler Birliği medyasından daha fazla devlet propagandası yaptığını örnekler ve akademik araştırma ile ortaya koyuyor.
Yazarlar medyanın bir çok işlevi ile birlikte propaganda işlevinin de çok önemli bir yer kapsadığını savunur:
“...diğer işlevlerinin yanı sıra, medya kendisini denetleyen ve finanse eden güçlü toplumsal grupların çıkarlarına hizmet eder ve onların lehine propaganda yapar. Bu çıkarların temsilcilerinin öne çıkarmak istedikleri önemli gündemleri ve ilkeleri vardır ve medya politikasının şekillendirilmesi ve dayatılması açısından oldukça elverişli bir konuma sahiptirler. Normal olarak bu, kaba müdahaleyle değil, uygun çizgide düşünen personelin seçilmesi, editörlerin ve çalışan gazetecilerin kurum politikasıyla uyumlu öncelikleri ve haber değeri kriterlerini içselleştirmeleri sayesinde başarılır.” (s.15)
Totaliter rejimlerdeki devlet medyasının propaganda işlevi ile ABD ana-akım medyasının propaganda işlevi ise farklılık göstermektedir. En başta bunu gönüllü yapar, ikincisi ise belirli ölçüde muhalefete izin verilir. Medyanın muhalefet etme işlevinin de olduğunu göstermek için.
“Medyanın performansına hükmeden bu yapısal faktörler yüzde yüz denetleyici değildir ve her zaman basit ve homojen sonuçlar üretmezler. Medya kuruluşlarının çeşitli organlarının sınırlı bir özerkliğe sahip olduğu, bireysel ve mesleki değerlerin medyanın performansını etkilediği, medya politikasının eksiksiz bir şekilde dayatılmadığı ve bizatihi medya politikasının benimsenen bakış açısını sorgulayan belli ölçüde muhalefete ve haber akışına izin verdiği oldukça iyi bilinir; hatta bizim bu kitapta sunduğumuz kurumsal eleştirinin bir parçasını oluşturduğu bile söylenebilir. Bütün bunlar, belli bir muhalefeti ve rahatsız edici gerçeklerin haber yapılmasını teminat altına almak üzere iş başındadır. Fakat sistemin güzelliği şuradadır ki, bu türden muhalefet ve aykırı enformasyon belli sınırlar içinde ve marjda tutulur; böylece onların varlığı sis¬ temin monolitik olmadığını gösterir, ama diğer yandan, resmi gündemin hâkimiyetini bozacak güce erişmeleri engellenir.” (s.16)
Peki bu propaganda işlevi nasıl ortaya çıkar ya da neden ortaya çıkar sorusunun tek bir cevabı yok. Ancak bir kaç önemli husus, bir medya kuruluşu kurmanın artan maliyeti ve bunu sonucu basının belirli şirket ve holdinglerin elinde toplanması, reklam verenlerin basının ayakta kalması için önemli bir yere sahip olması olarak sıralanabilir.
Medya devlet propagandası yaparken aslında sadece resmi görüşü benimser ve alternatif görüşlere göz yumar ve resmi açıklamanın ötesinde bir araştırmaya ise hiç girmez. Çünkü en başta resmi görüşü aktarmak çok kolay ve maliyetsizdir. Resmi görüşün doğru olup olmadığını araştırmak ise beraberinde ek gider ve masraf getirebilir.
Medya bir konuyu aktardığında farklı bir açıdan bakarak, asıl görmesi gereken konusu es geçe ve görmemezlikten gelebilir. Örneğin Vietnam savaşında kimyasal gaz kullanımı:
“Savaştan sonra, Agent Orange'ın ABD askerleri üzerindeki etkisinden dolayı, bu kimyasal savaş hakkında medyada bazı yazılar çıktı; fakat bu savaşın Güney Vietnam'daki doğrudan hedefleri üzerindeki çok daha büyük etkileri neredeyse görünmez kaldı. 1990'larda New York Times, The Washington Post, The Los Angeles Times, Newsweek ve Times'ta yayımlanan, Agent Orange ve Vietnam'dan birlikte söz eden 522 makalenin büyük çoğunluğu, ABD hizmet personeline verilen zarar üzerinde yoğunlaşıyordu; yalnızca 9 makale gıda sağlayan ekinlerin hedef alınmasına değindi (39 makale yalnızca orman örtüsünün hedef alınmasından söz etti); yalnızca 11 tanesi Vietnamlılar ve Vietnam çevre varlığı üzerindeki etkisini az çok ayrıntılı olarak tartıştı; yalnızca üç tanesi, Agent Orange kullanımını "kimyasal silah" ya da "kimyasal savaş" olarak nitelendirdi ve yalnızca iki makalede bu maddenin kullanımının bir savaş suçu oluşturabileceği ileri sürüldü.” (s.36)
Herman ve Chomsky’nin üzerinde durduğu diğer bir konu ise “değerli ve değersiz kurbanlar kavramı” ve “düşman ve ABD uydu devlet kavramı”. Bunlar basında farklı şekillerde yer alır. (s.24)
Propaganda Modeli – Sonuç Notu
1 - Propaganda modeli, ana-akım medyanın performansını analiz etmek ve anlamak için belki de 1988'e göre daha kullanışlı bir çerçeve olarak durmaktadır.
2 - Medyanın 1980’lerde Orta Amerika'daki savaşları ve seçimleri ele alış biçimiyle ilgili performansının, hükümetin propaganda taleplerine itaat etmesi şeklindeki beklentiyi fazlasıyla aştığını vurguladık.
3 - Ana-akım medyanın giderek artan tekelleşmesini sınırlandırmaya ve tersine çevirmeye çalışmanın yanı sıra, çok sayıda sıradan yurttaşı temsil eden taban hareketleri ve ara grupların kendi medyalarını kurmak ve desteklemek için çok daha fazla enerji ve para harcaması gerekiyor
4 - Kâr amacı gütmeyen, cemaat-tabanlı TV ve radyo yayın istasyonları ve şebekeler, halka erişim kanallarının daha iyi kullanılması, internet ve bağımsız yazılı medya, önemli demokratik toplumsal ve politik başarıların elde edilmesinde hayati bir rol oynayacaktır. (s.55)
Propaganda Modeli özetle şunu yapar:
“Bu kitapta bir "propaganda modeli" taslağı ortaya koyuyor ve onu ABD’deki kitle medyasının performansına uyguluyoruz. Medyanın işleyişi hakkında yıllar süren bir araştırmaya dayanan bu çaba, medyanın devlete ve özel girişime hâkim özel çıkar gruplarına destek sağlamaya hizmet ettiğine ilişkin inancımızı yansıtır;1medyanın tercihlerinin, vurgularının ve görmezden geldiği şeylerin en iyi ve bazen de çarpıcı bir açıklık ve kavrayışla bu çerçeve içerisinde analiz edilerek anlaşılabileceğini gösterir.” (s. 66)
“1920'lerde yazar Lippmann, propagandanın çoktan beri "hükümetin düzenli bir organı” haline geldiğini ve gelişkinliği ile öneminin düzenli olarak arttığını savunmuştur. Kitle medyasının bütün yaptığının bundan ibaret olduğunu iddia etmiyoruz, ama verdikleri hizmetin bütünü içerisinde propaganda işlevlerinin önemli bir yer tuttuğuna inanıyoruz.” (s.66)
Herman ve Chomsky, Propaganda Modeli’nin açıklarken medyadaki süzgeçlerden bahseder. Bunlar bir haberin medyada yer almadan önce geçtiği “elemelerdir”. Eğer tamamından geçmişse “özgür medyada” yer alır. Bunlar şöyledir:
1 - Kitle Medyasının Büyüklüğü, Mülkiyeti ve Kâr Yönelimi: Birinci Süzgeç
2 - İş Yapmak İçin Reklamcılık Ruhsatı: İkinci Süzgeç
3 - Kitle Medyasının Haber Kaynakları: Üçüncü Süzgeç
4 - Tepki Üretimi ve Zorlayıcılar: Dördüncü Süzgeç
5 - Bir Denetim Mekanizması Olarak Anti-Komünizm
6 - Kutuplaştırma ve Propaganda Kampanyaları
Herman ve Chomsky, Propaganda Modeli’nin öngörülerini bir kaç olayla test ederler. Birinci örnekte ABD medyasında Nikaragua ile El Salvador ve Guatemala’daki olayların yer alış şekli inceleniyor. Buradaki değerli ve değersiz kurbanlar karşılaştırılıyor. İkinci örnek olayda ise ABD medyasının Papa suikastını ele alma ve KGB-Bulgar ilişkisi inceleniyor. Sonunda ise ABD medyasında ABD – Vietnam savaşı ve Kamboçya ve Laos’taki olaylar tarihi bilgiler de verilerek ABD basınının nasıl yansıttığı üzerinde duruluyor.
Vietnam Savaşı ile ilgili ABD basını ülkeye mali yükü ve asker kayıplarını dile getirirken, Vietnam’daki insan dramı, ülkeye verilen zarar, ekosistemin tahribi üzerinde ise ya çok az (görülmeyecek şekilde) ya da hiç durmamıştır.
Herman ve Chomsky ise şu sonuna varır: “...tabii ki böyle bir sonuç öngörecekti. "Süzgeçler,” totaliter bir devletin bile güçlükle ötesine geçebileceği bir propaganda sonucu üretir.” (s. 207)
Herman ve Chomsky ABD basınını yanlı ve yanlış habercilik yapmakla eleştirirken buna karşı olarak da alternatif bir medya ve çözüm önerisi de getiriyor. Bunu ise şu cümlesi ile özetleyebiliriz:
“Kâr amacı gütmeyen, cemaat-tabanlı TV ve radyo yayın istasyonları ve şebekeler, halka erişim kanallarının daha iyi kullanılması, internet ve bağımsız yazılı medya, önemli demokratik toplumsal ve politik başarıların elde edilmesinde hayati bir rol oynayacaktır.” (s.55)
Edward S. Herman, Noam Chomsky
Rızanın İmalatı (Kite Medyasının Ekonomi Politiği)
bgst Yayınları
Orijinal Adı: "Manufacturing Consent: The Political Economy of the Mass Media"
Türkçesi: Dr. Ender Abadoğlu
2. Basım, Ekim 2012
478 sayfa
Kitaba başlamadan önce yazarlar John Milton’un “Halkın gözüne mil çekenler, şimdi "halk ne kadar kör" diye şikâyet ediyorlar.” ifadesini aktarmaktadır.
Propaganda denildiğinde ilk olarak “otoriter rejimlerde devletin, devlet medyası aracılığı ile kendi görüşlerini kitlelere aktarmak” açıklaması gelebilmektedir. Ancak Herman ve Chomsky Propaganda Modeli ile özellikle araştırma yaptıkları ABD’deki “özgür ve bağımsız” ana-akım medyanın örneğin Sovyetler Birliği medyasından daha fazla devlet propagandası yaptığını örnekler ve akademik araştırma ile ortaya koyuyor.
Yazarlar medyanın bir çok işlevi ile birlikte propaganda işlevinin de çok önemli bir yer kapsadığını savunur:
“...diğer işlevlerinin yanı sıra, medya kendisini denetleyen ve finanse eden güçlü toplumsal grupların çıkarlarına hizmet eder ve onların lehine propaganda yapar. Bu çıkarların temsilcilerinin öne çıkarmak istedikleri önemli gündemleri ve ilkeleri vardır ve medya politikasının şekillendirilmesi ve dayatılması açısından oldukça elverişli bir konuma sahiptirler. Normal olarak bu, kaba müdahaleyle değil, uygun çizgide düşünen personelin seçilmesi, editörlerin ve çalışan gazetecilerin kurum politikasıyla uyumlu öncelikleri ve haber değeri kriterlerini içselleştirmeleri sayesinde başarılır.” (s.15)
Totaliter rejimlerdeki devlet medyasının propaganda işlevi ile ABD ana-akım medyasının propaganda işlevi ise farklılık göstermektedir. En başta bunu gönüllü yapar, ikincisi ise belirli ölçüde muhalefete izin verilir. Medyanın muhalefet etme işlevinin de olduğunu göstermek için.
“Medyanın performansına hükmeden bu yapısal faktörler yüzde yüz denetleyici değildir ve her zaman basit ve homojen sonuçlar üretmezler. Medya kuruluşlarının çeşitli organlarının sınırlı bir özerkliğe sahip olduğu, bireysel ve mesleki değerlerin medyanın performansını etkilediği, medya politikasının eksiksiz bir şekilde dayatılmadığı ve bizatihi medya politikasının benimsenen bakış açısını sorgulayan belli ölçüde muhalefete ve haber akışına izin verdiği oldukça iyi bilinir; hatta bizim bu kitapta sunduğumuz kurumsal eleştirinin bir parçasını oluşturduğu bile söylenebilir. Bütün bunlar, belli bir muhalefeti ve rahatsız edici gerçeklerin haber yapılmasını teminat altına almak üzere iş başındadır. Fakat sistemin güzelliği şuradadır ki, bu türden muhalefet ve aykırı enformasyon belli sınırlar içinde ve marjda tutulur; böylece onların varlığı sis¬ temin monolitik olmadığını gösterir, ama diğer yandan, resmi gündemin hâkimiyetini bozacak güce erişmeleri engellenir.” (s.16)
Peki bu propaganda işlevi nasıl ortaya çıkar ya da neden ortaya çıkar sorusunun tek bir cevabı yok. Ancak bir kaç önemli husus, bir medya kuruluşu kurmanın artan maliyeti ve bunu sonucu basının belirli şirket ve holdinglerin elinde toplanması, reklam verenlerin basının ayakta kalması için önemli bir yere sahip olması olarak sıralanabilir.
Medya devlet propagandası yaparken aslında sadece resmi görüşü benimser ve alternatif görüşlere göz yumar ve resmi açıklamanın ötesinde bir araştırmaya ise hiç girmez. Çünkü en başta resmi görüşü aktarmak çok kolay ve maliyetsizdir. Resmi görüşün doğru olup olmadığını araştırmak ise beraberinde ek gider ve masraf getirebilir.
Medya bir konuyu aktardığında farklı bir açıdan bakarak, asıl görmesi gereken konusu es geçe ve görmemezlikten gelebilir. Örneğin Vietnam savaşında kimyasal gaz kullanımı:
“Savaştan sonra, Agent Orange'ın ABD askerleri üzerindeki etkisinden dolayı, bu kimyasal savaş hakkında medyada bazı yazılar çıktı; fakat bu savaşın Güney Vietnam'daki doğrudan hedefleri üzerindeki çok daha büyük etkileri neredeyse görünmez kaldı. 1990'larda New York Times, The Washington Post, The Los Angeles Times, Newsweek ve Times'ta yayımlanan, Agent Orange ve Vietnam'dan birlikte söz eden 522 makalenin büyük çoğunluğu, ABD hizmet personeline verilen zarar üzerinde yoğunlaşıyordu; yalnızca 9 makale gıda sağlayan ekinlerin hedef alınmasına değindi (39 makale yalnızca orman örtüsünün hedef alınmasından söz etti); yalnızca 11 tanesi Vietnamlılar ve Vietnam çevre varlığı üzerindeki etkisini az çok ayrıntılı olarak tartıştı; yalnızca üç tanesi, Agent Orange kullanımını "kimyasal silah" ya da "kimyasal savaş" olarak nitelendirdi ve yalnızca iki makalede bu maddenin kullanımının bir savaş suçu oluşturabileceği ileri sürüldü.” (s.36)
Herman ve Chomsky’nin üzerinde durduğu diğer bir konu ise “değerli ve değersiz kurbanlar kavramı” ve “düşman ve ABD uydu devlet kavramı”. Bunlar basında farklı şekillerde yer alır. (s.24)
Propaganda Modeli – Sonuç Notu
1 - Propaganda modeli, ana-akım medyanın performansını analiz etmek ve anlamak için belki de 1988'e göre daha kullanışlı bir çerçeve olarak durmaktadır.
2 - Medyanın 1980’lerde Orta Amerika'daki savaşları ve seçimleri ele alış biçimiyle ilgili performansının, hükümetin propaganda taleplerine itaat etmesi şeklindeki beklentiyi fazlasıyla aştığını vurguladık.
3 - Ana-akım medyanın giderek artan tekelleşmesini sınırlandırmaya ve tersine çevirmeye çalışmanın yanı sıra, çok sayıda sıradan yurttaşı temsil eden taban hareketleri ve ara grupların kendi medyalarını kurmak ve desteklemek için çok daha fazla enerji ve para harcaması gerekiyor
4 - Kâr amacı gütmeyen, cemaat-tabanlı TV ve radyo yayın istasyonları ve şebekeler, halka erişim kanallarının daha iyi kullanılması, internet ve bağımsız yazılı medya, önemli demokratik toplumsal ve politik başarıların elde edilmesinde hayati bir rol oynayacaktır. (s.55)
Propaganda Modeli özetle şunu yapar:
“Bu kitapta bir "propaganda modeli" taslağı ortaya koyuyor ve onu ABD’deki kitle medyasının performansına uyguluyoruz. Medyanın işleyişi hakkında yıllar süren bir araştırmaya dayanan bu çaba, medyanın devlete ve özel girişime hâkim özel çıkar gruplarına destek sağlamaya hizmet ettiğine ilişkin inancımızı yansıtır;1medyanın tercihlerinin, vurgularının ve görmezden geldiği şeylerin en iyi ve bazen de çarpıcı bir açıklık ve kavrayışla bu çerçeve içerisinde analiz edilerek anlaşılabileceğini gösterir.” (s. 66)
“1920'lerde yazar Lippmann, propagandanın çoktan beri "hükümetin düzenli bir organı” haline geldiğini ve gelişkinliği ile öneminin düzenli olarak arttığını savunmuştur. Kitle medyasının bütün yaptığının bundan ibaret olduğunu iddia etmiyoruz, ama verdikleri hizmetin bütünü içerisinde propaganda işlevlerinin önemli bir yer tuttuğuna inanıyoruz.” (s.66)
Herman ve Chomsky, Propaganda Modeli’nin açıklarken medyadaki süzgeçlerden bahseder. Bunlar bir haberin medyada yer almadan önce geçtiği “elemelerdir”. Eğer tamamından geçmişse “özgür medyada” yer alır. Bunlar şöyledir:
1 - Kitle Medyasının Büyüklüğü, Mülkiyeti ve Kâr Yönelimi: Birinci Süzgeç
2 - İş Yapmak İçin Reklamcılık Ruhsatı: İkinci Süzgeç
3 - Kitle Medyasının Haber Kaynakları: Üçüncü Süzgeç
4 - Tepki Üretimi ve Zorlayıcılar: Dördüncü Süzgeç
5 - Bir Denetim Mekanizması Olarak Anti-Komünizm
6 - Kutuplaştırma ve Propaganda Kampanyaları
Herman ve Chomsky, Propaganda Modeli’nin öngörülerini bir kaç olayla test ederler. Birinci örnekte ABD medyasında Nikaragua ile El Salvador ve Guatemala’daki olayların yer alış şekli inceleniyor. Buradaki değerli ve değersiz kurbanlar karşılaştırılıyor. İkinci örnek olayda ise ABD medyasının Papa suikastını ele alma ve KGB-Bulgar ilişkisi inceleniyor. Sonunda ise ABD medyasında ABD – Vietnam savaşı ve Kamboçya ve Laos’taki olaylar tarihi bilgiler de verilerek ABD basınının nasıl yansıttığı üzerinde duruluyor.
Vietnam Savaşı ile ilgili ABD basını ülkeye mali yükü ve asker kayıplarını dile getirirken, Vietnam’daki insan dramı, ülkeye verilen zarar, ekosistemin tahribi üzerinde ise ya çok az (görülmeyecek şekilde) ya da hiç durmamıştır.
Herman ve Chomsky ise şu sonuna varır: “...tabii ki böyle bir sonuç öngörecekti. "Süzgeçler,” totaliter bir devletin bile güçlükle ötesine geçebileceği bir propaganda sonucu üretir.” (s. 207)
Herman ve Chomsky ABD basınını yanlı ve yanlış habercilik yapmakla eleştirirken buna karşı olarak da alternatif bir medya ve çözüm önerisi de getiriyor. Bunu ise şu cümlesi ile özetleyebiliriz:
“Kâr amacı gütmeyen, cemaat-tabanlı TV ve radyo yayın istasyonları ve şebekeler, halka erişim kanallarının daha iyi kullanılması, internet ve bağımsız yazılı medya, önemli demokratik toplumsal ve politik başarıların elde edilmesinde hayati bir rol oynayacaktır.” (s.55)
Edward S. Herman, Noam Chomsky
Rızanın İmalatı (Kite Medyasının Ekonomi Politiği)
bgst Yayınları
Orijinal Adı: "Manufacturing Consent: The Political Economy of the Mass Media"
Türkçesi: Dr. Ender Abadoğlu
2. Basım, Ekim 2012
478 sayfa