Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri: Hayatı, Menkıbeleri, Eserleri, Duaları ve Yorumları

Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri: Hayatı, Menkıbeleri, Eserleri, Duaları ve Yorumları

Abdülkadir Dedeoğlu’nun hazırladığı “Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri” başlıklı kitap, Aziz Mahmud Hüdayi’nin hayatı, menkıbeleri, eserleri, duları, zikirleri, şiirleri, nasihatleri ve yorumlarını bir araya getiriyor. 


Kitap incelemesi: Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri: Hayatı, Menkıbeleri, Eserleri, Şiirleri, Nasihatleri, Yorumları

Tasavvuf yolunun büyüklerinden ve de İstanbul Boğazı’nın dört manevi bekçisi ve muhafızından biri olarak kabul edilen  Aziz Mahmud Hüdayi kimdir, eserleri nelerdir, hangi dua ve zikirleri önermiştir, menkıbeleri, nasihatleri ve yorumları nasıldır diye merak ediyorsanız bu kitaba göz atabilirsiniz. Şimdi kitap ile ilgili ayrıntılara bakalım.

Kitap, Aziz Mahmud Hüdayi’nin hayatını anlatarak başlıyor ve daha sonra eserleri, duaları, menkıbeleri ve şiirleri ile devam ediyor. Kitapla ilgili daha fazla bilgi vermeden önce kısaca Mahmud Hüdayi’nin kim olduğuna bakalım.


Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri kimdir?

Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri (1541-1628), Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaşamış önemli bir İslam alimi, mutasavvıf ve şairdir. Asıl adı Mahmud olup, "Hüdayi" lakabı "Allah'ın kulu" anlamına gelir. Hayatı boyunca hem dini ilimlerde hem de tasavvuf alanında derinlemesine çalışmalar yapmış ve birçok talebe yetiştirmiştir.

Aziz Mahmud Hüdayi, 1541 yılında Şereflikoçhisar'da doğdu. Genç yaşta İstanbul'a gelerek medrese eğitimi aldı. Ünlü alimlerin derslerine katılarak çeşitli ilimlerde kendini geliştirdi. Kadılık ve müderrislik görevlerinde bulundu.

Daha sonra tasavvufa yönelen Hüdayi, Bursa'da bulunan Halvetiyye tarikatının Bayramiyye kolunun kurucusu olan Üftade Hazretleri'ne intisap etti. Üftade Hazretleri'nin müridi olarak tasavvuf eğitimini tamamladı ve onun izniyle hilafet aldı. Üftade Hazretleri'nin vefatının ardından, Aziz Mahmud Hüdayi İstanbul'a dönerek burada Celvetiyye tarikatını kurdu.

Aziz Mahmud Hüdayi, yaşadığı dönemde büyük bir manevi lider ve rehber olarak kabul edilmiştir. Sultan I. Ahmed ve Sultan IV. Murad gibi Osmanlı padişahları da onun manevi rehberliğine başvurmuşlardır. 1628 yılında vefat eden Aziz Mahmud Hüdayi, İstanbul Üsküdar'da kendi adıyla anılan dergahın bahçesine defnedilmiştir. Türbesi, günümüzde de ziyaret edilen önemli bir manevi merkezdir.

Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri'nin hayatı ve öğretileri, Osmanlı'dan günümüze kadar pek çok kişi üzerinde derin bir etki bırakmış, onun tasavvufi anlayışı ve manevi mirası hala yaşatılmaktadır.


Aziz Mahmud Hüdayi’nin bir nasihatı 

“Ey oğul! Bir mecliste bulunduğun zaman az konuş. Sana sorulmayan şeye cevap verme. Bir şey sorulursa cevabını bilmiyorsan, bilmiyorum de. Bilmediğine, bilmem demek ilmin yarısıdır. Eğer cevâbını biliyorsan, kısa cevap ver. Sözü uzatma.” (s. 27)

“Fudayl bin Iyaz dedi ki: İnsanlara en sevimli olan kişi, onlardan bir şey istemeyen, müstağni olandır. Yine insanların en çok buğzettikleri kişi de, muhtaç olup, kendilerinden bir şeyler isteyendir. Allah'ın en çok sevdiği insan ise, kendisine muhtaç olduğunu bilip, bir şeyler isteyendir. En çok gadap ettiği insan da, kendisinden bir şey istemeyendir.” (s. 95)


Aziz Mahmud Hüdayi’nin eserleri ve kitapları

Aziz Mahmud Hüdayi, pek çok eser kaleme almıştır. Bu eserlerinde İslam'ın manevi ve ahlaki boyutlarını, tasavvufi öğretileri ve Allah'a olan sevgiyi dile getirmiştir.

Abdülkadir Dedeoğlu ise hazırladığı kitapta Mahmud Hüdayi’nin 21 eserinin ismine yer veriyor. Ancak eserleri daha fazla olabilir.  Dedeoğlu, “Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri: Hayatı, Menkıbeleri, Eserleri, Duaları ve Yorumları” başlığı ile yayımladığı kitapta, ilk önce Mahmud Hüdayi’nin Tecelliyat-ı Hüdayi eserlerinin Türkçe’sine yer veriyor.


“Tecelliyat-ı Hüdayi”

Mahmud Hüdayi’nin manevi halleri, tecellileri ve gördüğü manevi harikalara yer alıyor bu kitapta. Kitap, müridleri tarafından kaleme alınmıştır. Hüdayi’nin bazen manevi haller karşısında neler yaptığı ve neler söylediği bu eserde yer alıyor. Dikkatimi çeken iki örnek şöyle:

“Aynı sene Zilkâdenin 27. çarşamba gecesi "Tevhid-i Hak=Tevhid zikri, kulun bütün günah ve hatalarını mahveder," diye Hak'tan buyurdular, diye buyurmuşlardır.” (s. 37)

“... Saadete vasıl olmak, zahmet ve meşakkat çekip sabretmek ile olur, dediler, diye buyurmuşlardır.” (s. 38)


Saadet nedir?

Saadet, talih, uğur, bereket, iyi olana ulaşma anlamlarına gelir. Allah’ın kişiye bereket ihsan etmesi, onu mutlu kılması olarak da tanımlanabilir.

Ayrıca bakınız: Mevlânâ - Mesnevi (1. Cilt)


Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri’nin tavsiye ettiği dua, zikir ve tesbihler

Aziz Mahmud Hüdayi’nin en çok okumayı önerdiği zikir ve dualar nelerdir? En başta Kur’an okumak geliyor. Bundan sonra Kelime-i Tevhid, Salavat ve İstiğfar zikir ve tesbihlerinin önerildiğini söyleyebiliriz. 

Aziz Mahmud Hüdayi, zikir, Kuran okumak ve salavat ile ilgili şöyle bir hadisi paylaşıyor:

“Peygamber (s.a.v.) buyurdu: 

"Demirin pas tuttuğu gibi kalbler de pas tutar." Eshâb: 

"Cilâsı nedir ya Resûlallâh?" deyince; 

"Allâh'ı zikirdir, Kur'ân okumaktır ve bana salât getirmektir" buyurdu.

Diğer bir rivayette “ve ölümü hatırlamaktır” buyurmuştur.” (s. 52)

Aziz Mahmud Hüdayi bir de “Subhânallâhi velhamdulillâhi ve lâ ilâhe illallâhu...” ile başlayan bir duanın ilginç bir hikayesini anlatıyor. 

Buradan bakınız: Allah’ın melekler ve peygamberlere öğrettiği ve Hz. Muhammed’in (s.a.s) tamamladığı dua


Kur’an nasıl okunur: Anlayarak mı, anlamadan mı?

Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri: Hayatı, Menkıbeleri, Eserleri, Duaları ve Yorumları

Aziz Mahmud Hüdayi, Kur’an okumakla ilgili çok önemli bir sorunun cevabını veriyor. Kur’an nasıl okunur: Anlayarak mı, anlamadan mı? Sorunun cevabını şöyle veriyor:

“Ahmed bin Hanbel dedi:

- Rüyada Allah'ı gördüm ve dedim ki:

- Yâ Rab! Sana yakın olanların yakın olmak için yaptıkları amellerin en faziletlisi nedir?

- Kelâmımla (Kur'an'la) ya Ahmed” buyurdu. Ben:

- Kur'ân'ı anlayarak mı Yoksa anlamadan mı?" dedim.

Büyürdü ki:

- "Hem anlayarak hem de anlamadan ya Ahmed".

Allah kelamının kemali ve cemali (büyüklüğü ve güzelliği), lafız elbisesi ve harf zarfıyla örtülmeseydi hiç kimse onu dinlemeye güç yetiremezdi.” (s. 53)


Hasatten korunmak, ihtiyaç ve mağfiret ayetleri ve duası

Hazreti Ali (r.a)’dan rivayet olundu. Dedi ki Peygamber (s.a.v.) şöyle duyurdu:

- “Allahü Teala, Fatiha-i şerifeyi, Ayetül-kürsi’yi, Ali İmrandan iki ayeti (18-19. ayetler ki):

“Şehida(A)llâhu ennehu lâ ilâhe illâ huve velmelâ-iketu veulû-l’ilmi kâ-imen bilkist(i)(c) lâ ilâhe illâ huve-l’azîzu-lhakîm. İnne-ddîne ‘inda(A)llâhi-l-islâm”

bir de, Ali İmran 26-27. ayetler

“Kuli(A)llâhumme mâlike-lmulki tu/tî-lmulke men teşâu vetenzi’u-lmulke mimmen teşâu vetu’izzu men teşâu vetużillu men teşâ(u)(s) biyedike-lḣayr(u)(s) inneke ‘alâ kulli şey-in kadîr. Tûlicu-lleyle fî-nnehâri vetûlicu-nnehâra fî-lleyl(i)(s) vetuḣricu-lhayye mine-lmeyyiti vetuḣricu-lmeyyite mine-lhayy(i)(s) veterzuku men teşâu biġayri hisâb.”

inzal etmek istediğinde onları arşa koydu. O zaman bu sure ve ayetler, 

- “Ya Rab! Bizi, sana isyan edecek kimseye mi indireceksin?” dediler. Allahü Teala ise şöyle cevap verdi:

- “Ben zatıma şöyle bir vaatte bulundum: kullarımdan her kim sizi her namazın arkasında okursa, onun gideceği yer cennettir. Her gün onu yetmiş ihtiyacını karşılarım. Bu ihtiyaçlardan en küçüğü mağfiret, hased eden düşmanlarının hasadinden koruma ve yardımdır.” (s. 56-58)


Câmi'u'l-Fezail ve Kami'u'r-Rezâil

Mahmud Hüdayi’nin “Câmi'u'l-Fezail ve Kami'u'r-Rezâil” isimli kitabının başlığı günümüz Türkçesine “Erdemleri Toplayıcı ve Kötülükleri Yok Edici” olarak çevrilebilir. Bu kitap Aziz Mahmud Hüdayi'nin önemli eserlerinden biridir. Bu eser, ahlaki ve dini öğretileri içeren, okuyuculara İslam ahlakının erdemlerini (fazâil) benimsemeleri ve kötü huylardan (rezâil) kaçınmaları konusunda rehberlik eden bir kitaptır.

Aziz Mahmud Hüdayi'nin tasavvufi bir şahsiyet olması nedeniyle, kitapta tasavvufun temel prensiplerine ve manevi terbiyeye de vurgu yapılır. Okuyuculara, nefsi terbiye etmenin yolları ve Allah'a yakınlaşmanın manevi yöntemleri anlatılır. Okurken  Câmi'u'l-Fezail ve Kami'u'r-Rezâil eserinden dikkat çeken kısımları aşağıdaki şekilde alıntı olarak paylaşıyorum:


"Hangi ilim farzdır?

Bundan sonraki söz hangi ilmin farz oluşu hakkındadır. 

Erbabı kelam, ilmi kelamdır, diye iddia ederler.

Fakihler, fıkıh ilmi olduğunu ileri sürerler. 

Hadis erbabı ise ilmi hadistir derler.

Ehli tefsir, Kur'an ilmi olduğunu savunurlar.

Tasavvufçular ise kendi ilimlerine yorumlamışlardır.

Fakat bu fakir (Hüdâyi), ilim ve hikmet sahibi olan, Allah'tan yardım dileyerek der ki, en yüce ilim, Allâhü Teâlâya yaklaştırandır. Demektir ki, her taife kendi ilmidir diye iddiada bulunmuş. Ayeti celile;

**(Onlardan ki, dinlerini ayırıp, öbek öbek olmuşlardır, her hizib kendilerindekine güvenmektedir.)** (Rum, 32)

Esas olan şu ki; Allah'a en çok yaklaştırıcı olan ilim öncelikli ve faziletlidir. Yani Allah'a ne kadar yaklaştırıcı özelliği taşıyorsa üstünlüğü de o orandadır. Şimdi bilinmelidir ki rütbece dini ilimlerin en üstünü "Marifetûllah" (Allah'ı tanımaya dair olan ilimdir.) En düşüğü de şeriat ilmidir. Bu iki mertebe arasında kalan ilimler, orta dereceli ilimlerdir.

Şimdi her ilim taşıdığı bir özelliğe göre, meziyet ve üstünlüğe sahiptir. Sufiye ilmi, yani tasavvuf, Allah'a yaklaşmaya tam bir vesile taşıdığından üstünlüğe sahiptir, der. Zira Kâbe-i Risaleye varmak bu ilim iledir. Ve Celal ve de Cemal köşklerine girmek de bu ilim sayesindedir. Yine, mertebeler bu ilim ile aşılır. Ve en üst makam ve maksatlara mani olabilecek perdeler bu ilim vasıtasıyla aralanır. Ve de şüphe yoktur ki tasavvuf; ilimlerin en alâsı olup, bütün maksatlar ona bağlı olmaktadır. Ulvî maksatlara ulaştırıcı olan için ilmi farzların en büyüğünden saymak icap etmektedir.” (s. 116-117)


Süluk nedir ve nasıl olur?

“Bilinmelidir ki esas maksat Allâhü Teâlâ'dır (c.c.) ki bu yüce gayeye eriştiren yollar insanların nefesi sayısıncadır. Fakat en doğrusu ve en meşakkatli ve de kıymetli ve pek incesi riyazât (Allah yolunda eğitim, terbiye, ihlas), mücahedat (Dinen istenen fakat nefse zor gelen şeyleri nefsi emmareye yükleyerek onunla savaşmak) ve teşdit (Zorlama baskı altında olma) ve tevhit zikriyle kalbi ve derûnu tasfiye etmek yoludur. Zira Allâhü Teâlâ kullarından uzak değildir. Hatta onlara şah damarından daha yakındır. Uzaklık, perdelerin kat kat olmasından kaynaklanmaktadır.” (s. 247)


La ilahe illallah zikrinin önemi

“Zikirlerin en üstünü Kelime-i Tehvid olan ‘La ilahe illallah’tır. Bu tevhidin insan benliğine bir hayli etkisi vardır. Bilindiği gibi zikrin narı (ateşi) ve nuru vardır. Narı, yakar ve temizler, nuru ise parlatır ve cilalar.” (s. 253)

“...müptedi (işe yeni koyulan) kimse ‘la ilaha illallah’ Kelime-i Tevhidi ile Allah (c.c.) dışında ibadet edilecek kimse yoktur, manasına niyet etmelidir.

Mutesavvıt (orta dereceli olan) kimse zikrinde ‘matlub ve maksut’ olarak Allah dışında kimse yoktur diye niyet etmeli.” (s. 254)

**Onlar ki, îmân etmişlerdir ve kalbleri Allah'ın zikri ile yatışır. Evet! -Başkası ile değil ancak Allah'ın zikriyle ki; kalbler mutmain olur/sükun bulur, yatışır.** (Rad, 28) ve de Resûlüllah (s.a.v.) buyuruyorlar ki

-"Şeytan hortumunu insan oğlunun kalbinin üzerine koyar, fakat insan Allâhü Teâlâ'yı zikrettikçe, geri kaçar ve kalbin üzerindeki etkisi azalır ve kalb itminan ve huzura kavuşur. Hal böyle olunca kâmil zikr olan tevhit, kalbte tam mânâsıyla bir itminan ve sukûn bulma iklimine kavuşur. Bunun için ise, gayret sarfedilmelidir. Fakat tevhit dışındaki, sair zikirler, gerek tarikata ilişkin olsun gerekse şeriata ilişkin olsun, kalbî zikirlerin, itminana kavuşması aşamasından sonra oluşur.

Yani tevhit dışındaki zikirlerin itminan (gönül kanışı) bulmasından sonra olur. Demek ki tevhit dışındaki zikirlerin kalbin itminanına etkisi yoktur. Sadece tevhitte vardır. Sair zikirlerin kalbe olan faydası, kalbin tevhit ile düzelmesinden sonradır. Şimdi kalbin itminana kavuşması aşamasına kadar, baştan tevhit ile meşgul olunması gerekir. Bu aşamadan sonra duruma göre, sair zikirlerle meşgul olursa o tür zikirlerin kalbe olan tesiri temin edilmiş olur.” (s. 258-259)

Sonuç olarak Aziz Mahmud Hüdayi, bu eserinde İslam ahlakının ve tasavvufun derinliklerini anlaşılır bir dille ifade ederek, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde ahlaki ve manevi gelişimi teşvik etmeyi amaçlamıştır. "Câmi'u'l-Fezail ve Kami'u'r-Rezâil", İslam ahlakını öğrenmek ve yaşamak isteyenler için önemli bir başvuru kaynağıdır.


Tarikatname: Hüdayi Yolu

Aziz Mahmud Hüdayi'nin "Tarîkatnâme" eseri, tasavvuf yolunun (tarîkat) prensiplerini, adabını ve manevi eğitimini konu alan önemli bir çalışmadır. Bu kitap, tasavvuf yoluna giren müritler için rehber niteliğinde olup, onların manevi eğitimlerinde yol gösterici olmayı amaçlar. Bu eserden dikkatimi çeken ve önemli olarak işaretlediğim kısmı paylaşıyorum:

“Bilindiği üzere, mürid sırrını şeyhinden saklamayıp ona açık olmalı, şeyhin buyurduğu emrin dışına çıkmamalı ve de onun telkin ettiği zikir dışındaki zikirlerle meşgul olmamalı. Yine, sülük edip hakka yürüdüğü tarikatin en iyi tarikat olduğuna inanıp, âdâbına riâyet noktasında ihtimam göstermelidir.

Bununla beraber açlığa, susuzluğa, uykusuzluğa sükute bağlanmaya ve halktan uzlete (günaha girmemek için ihlaslı ibadet ifası maksadıyla toplumdan uzak durmaya) devam etmelidir. Cüneyd-i Bağdâdî, "Kuddise Sirruhu" halktan uzak durmak ve sülükten iyi sonuç alabilmek için sekiz şart öngörmüştür:

- Birincisi devamlı, abdestli bulunmak,

- İkincisi; halvet ve yalnızlığa devam,

- Üçüncüsü; âdâbına uygun oruca devam,

- Dördüncüsü; suskunluğa devam; 

- Beşincisi; zikre devam; 

- Altıncısı; gerek hayır gerek şer olsun "Nefyi Havatire" (kalbe gelen düşüncelerin def veya değerlendirilmesi). 

- Yedincisi; tam bir inanç ve teslimiyetle şeyhine kalben öylesine bağlı olmalı ki, alem şeyhlerle dolu olsa, gerçek feyiz ancak bu şeyhten gelir, başkasından gelmez diye bir inanç taşımalıdır. Zira madem ki, şeyhten başkasına bağlılığı yoktur. Manen başkasına açık olmamalıdır. Meşayihi kiram Allah sırlarını korusun, bu şartlara riâyet konusunda mübalağa göstermişler. Öylesine ki, "Necmeddin Kübrâ" bir dini âyini icra etmek için bütün şartlar yerinde olsa, fakat üstad olmasa o ayin gerçekleşemez, der. Yine, Cüneyd hazretlerinin şart koştuğu yedi şart mevcut olsa fakat şeyhe Rabt-ı kalbin gerçekleşmemesi halinde, müridin kalbi safiyet ve netlik kazanmaz.

- Sekizincisi; Allah ve şeyhe itiraz etmekten kaçınıp, kabz ve bastı (darlık ve rahatlığı) Hâlik'tan bilip teslimiyet göstermektir.” (s. 267-268)

Sonuç olarak "Tarîkatnâme," Aziz Mahmud Hüdayi'nin tasavvufî öğretilerini sistematik bir şekilde sunan, tasavvuf yolunda ilerleyenlere kılavuzluk eden bir eserdir. Eserdeki bilgiler ve öğütler, sadece kendi döneminde değil, günümüzde de tasavvuf yolunu benimseyenler için büyük değer taşımaktadır.


Habbetül Mahebbe

Abdülkadir Dedeoğlu okuduğum kitapta bir de Aziz Mahmud Hüdayi'nin "Habbetül Mahebbe" (Bir damla sevgi) adlı eserine de yer veriyor. Bu, Mahmud Hüdayi’nin tasavvufi öğretilerini içeren önemli eserlerinden biridir. Kitap, tasavvuf yolunda manevi aşkı ve muhabbeti (sevgi) konu alır. Eserin sonundaki bir kısmı çok etkileyici bulduğum için burada paylaşıyorum.

Ebu Hureyre Radıyallahü Teâlâ anh, Resülü Ekrem (s.a.v.) Efendimizin şöyle buyurduklarını söylemiştir:

“Kim Allah'a kavuşmayı severse, Allah da ona kavuşmayı sever. Kim Allah'a kavuşmaktan ikrah ederse Allah da ondan ikrah eder." Yine Hazreti Ebu Hüreyre'den mervidir ki, Hazreti Peygamber (s.a.v.) buyuruyor: 

"-Cenab-ı Hak kuluna muhabbet ederse, Cebrail aleyhisselam'a emreder ki, ben fülanı seviyorum sen de sev. Cebrail de muhabbet eder. Ve ehli semaya nida eder ki Hazreti Allah fülana muhabbet ediyor, siz de seviniz. Ehli sema, da o zâtı severler. Ondan sonra yer yüzünde mazhar-i kabul olur. (insanlardan kabul görür).” (s. 295)


Aziz Mahmud Hüdayi’nin şiirleri

Abdülkadir Dedeoğlu son olarak hazırladığı kitabın sonuna Aziz Mahmud Hüdayi’nin birkaç şiirine yer veriyor. Hüdayi’nin şiirleri Divan isimleri elerinde yer alıyor. Bu şiirleri ise genel olarak tasavvuf, ahlak, ilahi aşk gibi konuları işliyor. 

Kitabın sonunda bir de Mahmud Hüdayi’nin mürşidi Mehmed Muhyiddin Üftade Hazretleri’nin hayatı 5 sayfada anlatılıyor. 

Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri: Hayatı, Menkıbeleri, Eserleri, Duaları ve Yorumları


Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri

Hayatı, Menkıbeleri, Eserleri, Duaları ve Yorumları

Hazırlayan: Abdülkadir Dedeoğlu

Gül Neşriyat

İstanbul

367 sayfa.

Previous Post
No Comment
Add Comment
comment url

Benzer yayınlar