Mevlânâ - Mesnevi (1. Cilt)
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin Mesnevi’sini çok farklı şekillerde okumak mümkün. Farsça yazılmış bu kitabı bir şiir kitabı, bir hikâye kitabı ya da tasavvufi bir kitap (dini bir kitap) olarak görebilir ve okuyabiliriz. Okuyanın bilgisine göre farklı anlamlar çıkarabileceği bir kitaptır. Sade bir diller bazı menkıbeler anlatılarak okura ders ve öğüt verirken, tasavvufi kısımlarını anlamak için ise daha derin açıklamalara ve izaha ihtiyaç vardır.
Kısaca Mesnevi’nin nasıl yazıldığı ve ortaya çıktığından bahsedersek, öncelikle kitabın girişinde Abdülbaki Gökpınarlı bununla ilgili geniş bilgi veriyor. Mesnevi 13. yüzyılda yazılmıştır. Ancak kesin başlanma tarihi bilinmese de birinci cilt yazıldıktan sonra altı yıllık bir ara olduğu ve ikinci cildin de yazımına 1264 yılında başlandığı bilgisi var.
Mevlânâ, Mesnevi’yi Çelebi Husameddin'e yazdırmıştır. İlk 18 beyti ise bizzat kendisi yazmıştır. Mevlânâ’nın özellikle Mesnevi’yi Çelebi Husameddin’in böyle bir kitap yazmasını istemesi üzerine yazdığı, hatta bu istek gelince de kendisinin böyle bir düşüncesi olduğunu söyleyerek, önceden yazdığı ilk 18 beyti çıkarıp verdiği rivayet ediliyor.
Mesnevi 6 cilttir. Birinci cildin yazılması ile ikinci cilde başlanmasının tarihleri arasında altı yıllık bir süre olduğu biliniyor. Ancak bir de yedinci cilt iddiaları var ki, bu kitaptaki bilgilere göre yedinci cildin olmadığı kesinlikle vurgulanıyor.
Mesnevi, yaklaşık 800 yıllık bir hazinedir diyebiliriz. Şiir olarak, beytler şeklinde ve Farsça yazılmıştır. Mesnevi’de hikmetli sözler, öğütler, hikâyeler, masallar (mesela Kelile ve Dimne’den masallar var), dini menkıbeler (örneğin Hz. Muhammed (s.a.s) ve Hz. Ali ile ilgili) var. Bu hikâyeler ve menkıbeler arasında ise Mevlânâ tasavvufi bilgileri aktarıyor.
Tabii hikâyeler ve masalları anlamak ne kadar kolaysa da, tasavvufi bilgileri anlamak ve yorumlamak için de açıklama ve şerh gerekiyor. Çeviriyi gözden geçiren Gökpınarlı da önsözde Mesnevi üzerine yazılan cilt cilt tam ya da yarım kalmış şerhler ile ilgili bilgi veriyor, liste olarak sıralıyor. Ancak yine de sade bir dille her okuyanın birçok şey anlayabileceği, birçok öğür ve nasihat dinleyebileceği kıymetli bir eserdir.
ANLATIM ŞEKLİ
Mevlânâ, Mesnevi’yi yazarken, farklı anlatım şekillerine başvurmuştur. Mesela bazı sözleri kendisi ifade ederken, bazı ifadeleri de hikâyedeki karakterin ağzından anlatıyor. Ancak bazen de bir bakmışsınız karakterin sözleri aniden yazarın sözleri şeklini almıştır.
Hikâyeler de tek parça şeklinde anlatılmıyor. Araya bazen farklı konularda anlatımlar, bir ya da iki farklı hikâyenin girdiği oluyor. Esas hikâye yine de daha sonra devam eder. Mevlana çoğu zaman özetle “Biz şimdi asıl hikâyemize dönelim” ya da “Bu söz bitmez biz hikâyemize devam edelim” şeklinde ifadelerle asıl anlattığı hikâyeler döner. Ancak bazen bir hikâye birden fazla defa bölünüyor.
Mesnevi bazen Mevlana (yazdıran) ve Çelebi Husameddin (yazan) arasındaki diyalog şeklini de alabiliyor. Mesela bir yerde artık karnının acıktığını söyleyip yazmaya ara verdiğini söylerken, birinde de sabaha kadar yazdıkları için Çelebi Husameddin’i yorduğunu ifade ediyor ve üzüntüsünü diye getiriyor.
GÜNAH VE İSTİĞFAR
Mesnevi’yi okurken birçok beytin altını çizer ya da not edersiniz. Ancak bunların hepsini burada aktarmaya imkan yoktur. Yine de dikkatimi çeken bazı kısımları aktarmaya çalışacağım.
Özellikle günahlar ve istiğfara dikkat çekiyor Mevlana. Gerçek aşkın Allah’a olan aşk olduğu, bunu bulmak ya da bu mertebeye ulaşmak için de “cismen yok olmak” gerektiğini vurgular. Ayrıca birçok yerde eğer Allah indinde yükselmek istersen, veli kişilere dost olmak, onlara saygı göstermek gerektiğini vurguluyor.
Gam, keder ve hastalığın ise görünürde kötü şeyler olsalar da tam tersine insanı uyardığını ifade eder. Şöyle der:
Ve şöyle devam eder…
ERKEK VE KADININ ÜSTÜNLÜĞÜ, KADINA ŞİDDET
Mesnevi’yi okurken en çok dikkatimi çeken kısım ise kadın ve erkeğin bir birine üstün olması ile ilgili kısım oldu. Özellikle günümüzde kadın ve erkek eşitliği tartışmalarını düşünürsek, Mevlânâ’nın bu konuda söylediği sözler çok ilginçtir. Hiçbir yorum katmadan aktarıyorum, yorum size kalmış…
Burada da kadına kötü davranan kişinin yaratılışında hayvanlığın üstün olduğunu söylüyor.
MESNEVİ’DEN HİKMETLİ SÖZLER
Son olarak Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin 800 yıllık hazinesi Mesnevi’den dikkatimi çeken bir ya da en fazla iki beyitlik hikmetli sözlerden bir kaçını aktararak bitirmek istiyorum. Mesnevi’den alıntıların sonunda paragraftaki ilk rakam beyit numarası, ikincisi ise bu baskıdaki sayfa sayısıdır.
Erlerin huyu açıklık ve sıcaklıktır. Aşağılıkların işi hile ve utanmazlıktır. (320, s. 26)
Hiddet ve şehvet insanı şaşı yapar; ruhu, doğruluktan ayırır.
Garez gelince hüner örtülür. Gönülden, göze yüzlerce perde iner. (333- 334, s. 27)
Şu üç şey hakkında dudağını kıpırdatma: Gittiğin yol, paran, bir de mezhebin.
Çünkü bu üçünün de düşmanı çoktur. Düşman bildi mi, sana pusu kurar. (1047-1048, s. 85)
Baharların tesiriyle taş yeşerir mi? Toprak ol ki renk renk çiçekler bitiresin. (1911, s. 152)
Din ehlini kin ehlinden ayırdet; Hak'la oturanı ara, onunla otur! (3719, s. 297)
Hışım, şehvet ve hırs rüzgârı, namaz ehli olmıyan kişiyi silip süpürür. (3796, s. 303)
Mevlânâ
Mesnevi (1. Cilt)
Çeviren: Veled İzbudak
Gözden geçiren: Abdülbaki Gölpınarlı
Şark - İslam Klasikleri
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Yayınları
İstanbul
1995
409 sayfa.
Kısaca Mesnevi’nin nasıl yazıldığı ve ortaya çıktığından bahsedersek, öncelikle kitabın girişinde Abdülbaki Gökpınarlı bununla ilgili geniş bilgi veriyor. Mesnevi 13. yüzyılda yazılmıştır. Ancak kesin başlanma tarihi bilinmese de birinci cilt yazıldıktan sonra altı yıllık bir ara olduğu ve ikinci cildin de yazımına 1264 yılında başlandığı bilgisi var.
Mevlânâ, Mesnevi’yi Çelebi Husameddin'e yazdırmıştır. İlk 18 beyti ise bizzat kendisi yazmıştır. Mevlânâ’nın özellikle Mesnevi’yi Çelebi Husameddin’in böyle bir kitap yazmasını istemesi üzerine yazdığı, hatta bu istek gelince de kendisinin böyle bir düşüncesi olduğunu söyleyerek, önceden yazdığı ilk 18 beyti çıkarıp verdiği rivayet ediliyor.
Mesnevi 6 cilttir. Birinci cildin yazılması ile ikinci cilde başlanmasının tarihleri arasında altı yıllık bir süre olduğu biliniyor. Ancak bir de yedinci cilt iddiaları var ki, bu kitaptaki bilgilere göre yedinci cildin olmadığı kesinlikle vurgulanıyor.
Mesnevi, yaklaşık 800 yıllık bir hazinedir diyebiliriz. Şiir olarak, beytler şeklinde ve Farsça yazılmıştır. Mesnevi’de hikmetli sözler, öğütler, hikâyeler, masallar (mesela Kelile ve Dimne’den masallar var), dini menkıbeler (örneğin Hz. Muhammed (s.a.s) ve Hz. Ali ile ilgili) var. Bu hikâyeler ve menkıbeler arasında ise Mevlânâ tasavvufi bilgileri aktarıyor.
Tabii hikâyeler ve masalları anlamak ne kadar kolaysa da, tasavvufi bilgileri anlamak ve yorumlamak için de açıklama ve şerh gerekiyor. Çeviriyi gözden geçiren Gökpınarlı da önsözde Mesnevi üzerine yazılan cilt cilt tam ya da yarım kalmış şerhler ile ilgili bilgi veriyor, liste olarak sıralıyor. Ancak yine de sade bir dille her okuyanın birçok şey anlayabileceği, birçok öğür ve nasihat dinleyebileceği kıymetli bir eserdir.
ANLATIM ŞEKLİ
Mevlânâ, Mesnevi’yi yazarken, farklı anlatım şekillerine başvurmuştur. Mesela bazı sözleri kendisi ifade ederken, bazı ifadeleri de hikâyedeki karakterin ağzından anlatıyor. Ancak bazen de bir bakmışsınız karakterin sözleri aniden yazarın sözleri şeklini almıştır.
Hikâyeler de tek parça şeklinde anlatılmıyor. Araya bazen farklı konularda anlatımlar, bir ya da iki farklı hikâyenin girdiği oluyor. Esas hikâye yine de daha sonra devam eder. Mevlana çoğu zaman özetle “Biz şimdi asıl hikâyemize dönelim” ya da “Bu söz bitmez biz hikâyemize devam edelim” şeklinde ifadelerle asıl anlattığı hikâyeler döner. Ancak bazen bir hikâye birden fazla defa bölünüyor.
Mesnevi bazen Mevlana (yazdıran) ve Çelebi Husameddin (yazan) arasındaki diyalog şeklini de alabiliyor. Mesela bir yerde artık karnının acıktığını söyleyip yazmaya ara verdiğini söylerken, birinde de sabaha kadar yazdıkları için Çelebi Husameddin’i yorduğunu ifade ediyor ve üzüntüsünü diye getiriyor.
GÜNAH VE İSTİĞFAR
Mesnevi’yi okurken birçok beytin altını çizer ya da not edersiniz. Ancak bunların hepsini burada aktarmaya imkan yoktur. Yine de dikkatimi çeken bazı kısımları aktarmaya çalışacağım.
Özellikle günahlar ve istiğfara dikkat çekiyor Mevlana. Gerçek aşkın Allah’a olan aşk olduğu, bunu bulmak ya da bu mertebeye ulaşmak için de “cismen yok olmak” gerektiğini vurgular. Ayrıca birçok yerde eğer Allah indinde yükselmek istersen, veli kişilere dost olmak, onlara saygı göstermek gerektiğini vurguluyor.
Gam, keder ve hastalığın ise görünürde kötü şeyler olsalar da tam tersine insanı uyardığını ifade eder. Şöyle der:
Hasret ve figan, hastalık zamanındadır. Hastalık zamanı tamamiyle uyanıklık zamanıdır.
Hasta olduğu zaman günahından istiğfar eder durursun.
Sana günahın çirkinligi görünür; iyileşince yola geleyim diye niyet edersin.
Bundan sonra kulluktan başka bir iş ihtiyar etmiyeyim diye ahdeylersin.
Şu halde bu yakinen anlaşıldı ki hastalık sana akıllılık, bahşediyor.
Ey asıl arıyan kimse! Şu aslı bu ki kimde dert varsa o, koku almış, dermana ermiştir. (623-628, s. 50)
Ve şöyle devam eder…
Gam görünce istiğfar et. Çünkü gam, Halik emriyle tesir eder.
Tanrı isterse bizzat gam, neşe ... bizzat ayakbağı, azatlık ve hürriyet olur. (836-837, s. 66)
ERKEK VE KADININ ÜSTÜNLÜĞÜ, KADINA ŞİDDET
Mesnevi’yi okurken en çok dikkatimi çeken kısım ise kadın ve erkeğin bir birine üstün olması ile ilgili kısım oldu. Özellikle günümüzde kadın ve erkek eşitliği tartışmalarını düşünürsek, Mevlânâ’nın bu konuda söylediği sözler çok ilginçtir. Hiçbir yorum katmadan aktarıyorum, yorum size kalmış…
Tanrı; kadını erkeklere munis olmak üzere yarattı. Adem nasıl olurda Havva'dan ayrılabilir?
Kişi, yiğitlikte Zaloğlu Rüstem bile olsa Hamza'dan bile ileri geçse yine hükmetme hususunda karısının esiridir.
Adem sözlerinden alemin sarhoş olduğu Muhammed bile "Kellimini ya Humeyra" derdi.
Gerçi zahiren su, ateşten üstündür; fakat bir kaba konunca ateş, onu fıkır fıkır kaynatır.
İkisinin arasında bir tencere, bir çömlek oldu mu ateş, o suyu yok eder, hava haline getirir.
Görünüşte su nasıl ateşten üstünse, sen de kadından üstünsün; fakat hakikatta ona mağlupsun, sen onu istemektesin. (2426- 2431, s. 195)
Burada da kadına kötü davranan kişinin yaratılışında hayvanlığın üstün olduğunu söylüyor.
Peygamber dedi ki: "Kadınlar; akıllı kişilere, ehli dil olanlara fazlasiyle galip olurlar.
Fakat cahiller, kadına galebe ederler." Çünkü onlar sert ve kaba muameleli olurlar.
Onlarda acıma, lûtfetme, sevme azdır. Çünkü tabiatlarında, yaratılışlarında hayvanlık üstündür.
Sevgi ve acıma, insanlık vasfıdır; hiddet ve şehvetse hayvanlık vasfıdır.
Kadın, Hak nurudur, sevgili değil… Sanki yaratıcıdır, yaratılmış değil! (2433 – 2437, s. 195)
MESNEVİ’DEN HİKMETLİ SÖZLER
Son olarak Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin 800 yıllık hazinesi Mesnevi’den dikkatimi çeken bir ya da en fazla iki beyitlik hikmetli sözlerden bir kaçını aktararak bitirmek istiyorum. Mesnevi’den alıntıların sonunda paragraftaki ilk rakam beyit numarası, ikincisi ise bu baskıdaki sayfa sayısıdır.
Erlerin huyu açıklık ve sıcaklıktır. Aşağılıkların işi hile ve utanmazlıktır. (320, s. 26)
Hiddet ve şehvet insanı şaşı yapar; ruhu, doğruluktan ayırır.
Garez gelince hüner örtülür. Gönülden, göze yüzlerce perde iner. (333- 334, s. 27)
Şu üç şey hakkında dudağını kıpırdatma: Gittiğin yol, paran, bir de mezhebin.
Çünkü bu üçünün de düşmanı çoktur. Düşman bildi mi, sana pusu kurar. (1047-1048, s. 85)
Baharların tesiriyle taş yeşerir mi? Toprak ol ki renk renk çiçekler bitiresin. (1911, s. 152)
Din ehlini kin ehlinden ayırdet; Hak'la oturanı ara, onunla otur! (3719, s. 297)
Hışım, şehvet ve hırs rüzgârı, namaz ehli olmıyan kişiyi silip süpürür. (3796, s. 303)
Mevlânâ
Mesnevi (1. Cilt)
Çeviren: Veled İzbudak
Gözden geçiren: Abdülbaki Gölpınarlı
Şark - İslam Klasikleri
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Yayınları
İstanbul
1995
409 sayfa.