Truman Capote - Tiffany’de Kahvaltı
Amerikalı yazar Truman Capote’nin 1958 yılında yayınlanan kısa romanı Tiffany’de Kahvaltı, yazarın en iyi eseri olarak nitelendiriliyor. Ayrıca Capote’un romanının ana karakteri Holly Golightly de yazarın ortaya koyduğu en iyi roman karakteri olarak biliniyor.
Romanda adı bilinmeyen anlatıcı (ana karakter Holly Golightly onu kardeşine benzediği için Fred diye çağırır) kiracı olduğu kırmızı tuğlalı bir apartmandaki komşusu Holly Golightly’yi ve öyküsünü anlatır.
Holly Golightly çok ilginç bir karakterdir. Çocuk yaşlarında başından çok olaylar geçmiştir. Bunları anlatmayı sevmez. Ancak anlatıcı ile karşılaştığı 1943 yılı New York’unda sosyete kafelerinin çok ünlü bir ismidir. Burada cana yakınlığı ile zengin erkeklerle vakit geçirir ve onların verdiği hediyelerle de geçimini sağlar. Kendi değimiyle bu zengin beylerden “tuvalet ve taksi parası” ister. Tabii böyle bilinen ve güzel bir kadın olduğu için de çevresindeki erkek sayısı hiç eksilmez. Ancak bir gün biriyle evlenmeyi de hayal eder.
Holly Golightly’nin sürdüğü yaşam tarzı dolayısıyla her ne kadar birçok hayranı olsa da birçokları da onu “orospu, sürtük, kaçık, deli” diye nitelendirir. Ancak kendisi ne deli ne de sürtük olduğu görüşüne katılır. Bir defasında hesaplayarak sadece 11 sevgilisi olduğunu söyler ve anlatıcıya da bunun onu orospu yapacak kadar çok olmadığı görüşünü bildirir.
Holly Golightly ile anlatıcının karşılaşması da ilginçtir. Bir defasında onunla evine gelen “hayranlarından” birisinden (verdikleri birkaç hediyenin “karşılığını” istemektedir) yangın merdiveninden kaçan romanın güzel ana karakteri, anlatıcının penceresinden odasına girer. Pek de utanma ve çekinme duygusu da yoktur ve şöyle der:
Holly insanlarla ilişkiler açısında “yapışkan” bir karakter olarak nitelendirilebilir. Karşısındakine pek aldırmaz. Asıl önemli olan kendisinin ne istediğidir. Ve onu da almasını bilir. Ayrıca kimseye de bir şey vermek niyetinde değildir. Ancak istediğini de yaptırmasını bilir.
Holly Golightly geçmişi ile ilgili konuşmayı sevmez ve kimse de geçmişini bilmez ama anlatıcı ile yaptığı arkadaşlıklar sırasında yavaş yavaş geçmişini ona anlatır. Tabii ele avuca sığmaz bir karakterdir. Çevresinde çok kişi vardır. Evinde parti verdiği zaman çok fazla kişi gelir, çoğu erkek. Ancak sonunda hiç arkadaşı olmadığından şikâyet eder.
Kendisine pek çok kimseyi âşık eder. Bunlardan birisi anlatıcıdır. Her ne kadar anlatıcı bunu açık açık dile getirmese de ve arkadaşı olduğunu söylese de onu gerçekten umursayan birkaç kişiden biridir. Bir diğer ise evin yanındaki barın sahibi. Belki de Joe Bell’in hislerinden haberdar olduğu ve onu korumak istediği için de kendisini ve eski kocasını kastederek şöyle söyler:
Son olarak Capote’nin bu kısa romanındaki anlatıcı da bir yazardır. Holly ile tanıştığı günlerde henüz hiçbir öyküsü yayınlanmayan ancak ilk öyküsü yayınlanınca da Holly ile kutlama yapan bir yazar. Romanın ismi ise Holly’nin ismini sık sık andığı “Tiffany” isimli bir dükkânın adından geliyor. Ana karakterin kahvaltı ettiği, gitmekten ve oradan bir şey almaktan hoşlandığı yerdir.
Truman Capote
Tiffany’de Kahvaltı
Özgün adı: Breakfast at Tiffany’s
Çev: Meral Alakuş
2. Baskı
Sel Yayıncılık
İstanbul
2014
126 sayfa.
Romanda adı bilinmeyen anlatıcı (ana karakter Holly Golightly onu kardeşine benzediği için Fred diye çağırır) kiracı olduğu kırmızı tuğlalı bir apartmandaki komşusu Holly Golightly’yi ve öyküsünü anlatır.
Holly Golightly çok ilginç bir karakterdir. Çocuk yaşlarında başından çok olaylar geçmiştir. Bunları anlatmayı sevmez. Ancak anlatıcı ile karşılaştığı 1943 yılı New York’unda sosyete kafelerinin çok ünlü bir ismidir. Burada cana yakınlığı ile zengin erkeklerle vakit geçirir ve onların verdiği hediyelerle de geçimini sağlar. Kendi değimiyle bu zengin beylerden “tuvalet ve taksi parası” ister. Tabii böyle bilinen ve güzel bir kadın olduğu için de çevresindeki erkek sayısı hiç eksilmez. Ancak bir gün biriyle evlenmeyi de hayal eder.
Holly Golightly’nin sürdüğü yaşam tarzı dolayısıyla her ne kadar birçok hayranı olsa da birçokları da onu “orospu, sürtük, kaçık, deli” diye nitelendirir. Ancak kendisi ne deli ne de sürtük olduğu görüşüne katılır. Bir defasında hesaplayarak sadece 11 sevgilisi olduğunu söyler ve anlatıcıya da bunun onu orospu yapacak kadar çok olmadığı görüşünü bildirir.
Holly Golightly ile anlatıcının karşılaşması da ilginçtir. Bir defasında onunla evine gelen “hayranlarından” birisinden (verdikleri birkaç hediyenin “karşılığını” istemektedir) yangın merdiveninden kaçan romanın güzel ana karakteri, anlatıcının penceresinden odasına girer. Pek de utanma ve çekinme duygusu da yoktur ve şöyle der:
“İstersen beni dışarıya atabilirsin. Evine böyle aniden daldığım için şimdi çok utanıyorum senden. Şu yangın merdiveni de ne kadar soğukmuş. Sen de öylesine sıcak görünüyorsun ki. Tıpkı erkek kardeşim Fred gibi. Biz bir yatakta dört kişi uyurduk, soğuk gecelerde yalnız Fred kendisine sarılmama izin verirdi. Aklıma gelmişken, sana Fred desem kızar mısın?" (s. 22)
Holly insanlarla ilişkiler açısında “yapışkan” bir karakter olarak nitelendirilebilir. Karşısındakine pek aldırmaz. Asıl önemli olan kendisinin ne istediğidir. Ve onu da almasını bilir. Ayrıca kimseye de bir şey vermek niyetinde değildir. Ancak istediğini de yaptırmasını bilir.
"Sanırım beni çok utanmaz buluyorsun, ya da çok deli ya da başka bir şey."
"Hiç de değil."
Umudu kırılmış gibi baktı. "Evet, öyle. Herkes öyle bulur. Ama ben aldırmam. Böyle olmak da iyidir." (s. 23)
Holly Golightly geçmişi ile ilgili konuşmayı sevmez ve kimse de geçmişini bilmez ama anlatıcı ile yaptığı arkadaşlıklar sırasında yavaş yavaş geçmişini ona anlatır. Tabii ele avuca sığmaz bir karakterdir. Çevresinde çok kişi vardır. Evinde parti verdiği zaman çok fazla kişi gelir, çoğu erkek. Ancak sonunda hiç arkadaşı olmadığından şikâyet eder.
Kendisine pek çok kimseyi âşık eder. Bunlardan birisi anlatıcıdır. Her ne kadar anlatıcı bunu açık açık dile getirmese de ve arkadaşı olduğunu söylese de onu gerçekten umursayan birkaç kişiden biridir. Bir diğer ise evin yanındaki barın sahibi. Belki de Joe Bell’in hislerinden haberdar olduğu ve onu korumak istediği için de kendisini ve eski kocasını kastederek şöyle söyler:
“Holly, "sakın bir yabaniyi sevmeyin Bay Bell," diye ona öğüt verdi. "Dok'un yaptığı yanlışlık buydu. Eve durmadan yabani şeyler taşıyordu. Kanadı incinmiş bir şahin. Bir kez, ayağı kırılmış kocaman bir vaşak getirdi. Kalbini bir yabaniye vermemelisin: Onları ne kadar çok seversen, onlar da o kadar kuvvetlenirler. En sonunda ormana kaçacak kuvveti kazanırlar. Ya da bir ağacın en tepedeki dalına uçarlar. Sonra daha yüksek bir ağaca. Sonun bu olur Bay Bell. Eğer kendini yabanıl bir şeye kaptırırsan, sonunda gökyüzüne bakakalırsın." (s. 85)
Son olarak Capote’nin bu kısa romanındaki anlatıcı da bir yazardır. Holly ile tanıştığı günlerde henüz hiçbir öyküsü yayınlanmayan ancak ilk öyküsü yayınlanınca da Holly ile kutlama yapan bir yazar. Romanın ismi ise Holly’nin ismini sık sık andığı “Tiffany” isimli bir dükkânın adından geliyor. Ana karakterin kahvaltı ettiği, gitmekten ve oradan bir şey almaktan hoşlandığı yerdir.
Truman Capote
Tiffany’de Kahvaltı
Özgün adı: Breakfast at Tiffany’s
Çev: Meral Alakuş
2. Baskı
Sel Yayıncılık
İstanbul
2014
126 sayfa.