Stefan Zweig - Korku
Daha çok uzun öyküleri ile tanıdığım Stefan Zweig, bu kitabında her insanın iyi bildiği bir duyguyu işliyor: “Korku”. Zaten kitap da ismini ana karakter Irene’in yaşadığı korkulardan alıyor. Zweig, korku kavramını derinlemesine ele alıyor.
Korkunun çok fazla çeşidi vardır ve her insan, mutlaka bu veya şu şekilde bu duyguyu yaşamıştır. Zweig ise bu kitapta bir kadının gizli ilişkisinin ortaya çıkacağı endişesiyle yaşadığı korkuyu ele alıyor. Çünkü ortaya çıkarsa kaybedeceği çok şey vardır.
Kitabın konusu kısaca şöyle: Irene, sekiz yıllık evlidir. Kocası bir avukattır ve yaşamında da hiçbir eksiği yoktur diyebiliriz. Burjuva yaşamının her türlü imkanlarına sahiptir. Eşi ile ilişkileri normal devam ediyor. İki çocuğu var. Onlara mürebbiyeler bakıyor. Kendisi de vaktinin çocuğunu eğlenceler ve partilerde geçiriyor. Ancak bütün bunlara rağmen pek de düşünmediği halde kendini genç bir sanatçının kollarında bulur.
Kısa süren bu ilişkiyi, gencin sevgilisi öğrenir ve Irene’nin korku dolu günleri başlar. Çünkü kadın Irene’e şantaj yapıyor, sürekli daha fazla para talep ediyor. Eğer parayı ve istediklerini vermezse de her şeyi kocasına anlatacağından korkuyor. Ana karakter bu korkuyla bir süre yaşar. Tabii buna yaşamak denirse. Çünkü yaşadığı korku hayatı ona zindan eder. Bu korku dolu günlerde ilk önce nasıl bu duruma geldiğini düşünmeye başlar.
“Evliliğin ilk yıllarının dostane yatıştırıcılığı ve genç anne oluşun oyunsu çekiciliğiyle solgunlaşmış olan büyük aşka ve baş döndüren duygulara dair genç kızlık hayalleri, Irene otuzlu yaşlarına yaklaşırken yeniden canlanmaya başladı. O da her kadın gibi kendini büyük tutkulara layık görüyor, ama bunu göze alma cesaretini gösteremiyordu, oysa maceranın gerçek bedeli tehlikeye atılabilmektir.” (s. 9)
Yeniden baş döndüren ve tehlikeli aşk yaşama duygularının kendisini genç bir adamla gizli ilişki yaşamaya götürürken bir yandan da korkuyu hissetmeye başlar.
“Genç kadın korktu, ama aynı zamanda da korkunun şehvetini hissetti.” (s. 9)
Irene aynı anda birden fazla korku yaşıyor. Onu şantaj eden ve para alan kadınla karşılaşmasından sonra zaten bir daha gizli ilişki yaşadığı gençle buluşmaz. Ama buna rağmen, sürekli bu olayın ortaya çıkacağından, evliliğinin bozulacağından, rahat yaşamından vazgeçmez zorunda kalacağından, çevresine rezil olacağından, çocuklarının nazarında ve tanıdıklarının gözünde aşağılanacağından sürekli korkar.
Bu korku devam ederken bir yandan da kocasına her şeyi anlatıp kurtulmayı düşünür. Ancak diğer taraftan da şantajcı kadına artan meblağlar ödeyerek her seferinde kısa bir süreliğine de olsa kaçınılmaz olan sonu erteler.
Kocası ise bir avukattır ve ona suçluların yakalanıp ceza alana kadar yaşadıkları korkudan dolayı daha çok acı ve ceza çektiklerinden bahseder bir gün ona. Suçluların aldıkları ceza ne olursa olsun, bu cezaya kadar ondan daha büyük bir korku yaşadıklarını anlatır. Bunu kızlarının evde yaptığı bir olay ile kıyaslar ve şöyle anlatır:
"Küçüğe acıyıp acımadığımı sordun, değil mi? Cevabım, artık acımıyorum, olacak. Çünkü bu zor gelse de, cezalandırıldığı andan itibaren içi rahatlamıştır. Asıl dün mutsuzdu, zavallı atı kırıp ocağa attıktan sonra evdeki herkes onu ararken, her an, her dakika bulunacağı korkusuyla yaşıyordu. Korku cezadan çok daha beterdir, çünkü ceza bellidir, ağır da olsa, hafif de, hiçbir zaman belirsizliğin dehşeti kadar, o sonsuz gerilimin ürkünçlüğü kadar kötü değildir. Kızımız da cezası kesinleşir kesinleşmez hafifledi. Ağlaması seni şaşırtmamalı, bu sadece bir boşalmaydı, önceden baskı altında içinde duruyordu. İçte tutulan gözyaşları akıtılanlardan daha acıtıcıdır. O eğer çocuk olmasaydı veya içini en gizli noktasına kadar görme olanağımız olsaydı, inanıyorum ki aldığı cezaya ve döktüğü gözyaşlarına rağmen, dün olduğundan çok daha hoşnut olduğunu görürdük. Oysa dün, görünürde kaygısızca ortalıkta dolaşıyordu ve kimse onu suçlamıyordu." (s. 45)
Hem şantajcının istediği meblağın her geçen gün artması ve artık bunları ödeyememesi hem de sürekli korku içinde yaşaması karşısında, Irene’in önünde iki seçim vardır. Birincisi, kocasına gidip her şeyi kendisinin anlatması ve sonu ne olursa olsun bu korkudan kurtulması. İkinci yol ise…
Stefan Zweig
Korku
Özgün adı: Angst
Çev: İlknur İgan
2. Basım
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
İstanbul
2015
80 sayfa
Çok güzel yorumlamışsınız. İYİ OKUMALAR. :)
Teşekkürler, size de iyi okumalar
Kitabı okumayanların için çok merak uyandıran bir noktada bırakmışsışık yazıyı. Bir çok Zweig eserini olduğu gibi bu kitabını da beğenerek okumuştum. Kitap tanıtım yazınız için teşekkürler.
Kitapların sonucu ya da en can alıcı noktalarını söylemeyi sevmiyorum. Okurun kendisinin keşfetmesini istiyorum. Okuma zevkini bozmama adına. Teşekkürler
çok sevdiğimi bir zweig kitabıdır
Ben en çok "Bilinmeyen bir kadının mektubu" kitabını beğenmiştim. Ama bu da güzel.