F. M. Dostoyevski - Beyaz Geceler


Rus yazar F. M. Dostoyevski’nin “Beyaz Geceler” romanı (Rusça povest olarak geçiyor, kısa roman anlamına gelen, uzunluğuna göre öykü ile roman arasında yer alan edebi tür), henüz 27 yaşındayken yazdığı ve ilk dönem eserlerinden biridir. İlk defa 1848 yılında bir dergide yayımlanır. Daha sonra 1860’da kitap olarak basılınca Dostoyevski eseri gözden geçirir, bazı değişiklikler ve eklemeler yapar.

Kitaba yazdığı Önsöz’de Orhan Pamuk, “Beyaz Geceler Dostoyevski'nin en hafif, en saf, en lirik kitabıdır.” ifadesini kullanıyor. Bu saflık hem Dostoyevski’nin genç bir yazarken halini hem de romanın ana karakterinin saflığını anlatmak için kullanılabilir. Akıcı ve şiirsel bir dille yapılan anlatımda aşk, sevgi kavramları da o kadar saf haliyle ele alınıyor ki, hem ana karakterin hem de yazarın hayalperestliğini ortaya koyuyor.

Romanda adını bilmediğimiz bir anlatıcı/ana karakter yalnız ve hayalci bir gençtir. St. Petersburg’da yaşıyor, bir yandan hayallerinde yaşarken bir yandan da yalnızlığının acısıyla boğuşuyor. Şehrin sokaklarını o kadar tek başına gezmiştir ki evleri bile en ince ayrıntısına kadar biliyor. Aynı zamanda yalnızlığı bu evlere bir canlıymışçasına bakma eğilimi oluşturmuş.

Bu yalnız ve hayalci genç bir gün sokakta ağlayan bir kızı görür, yardımcı olmaya çalışır ve arkadaş olurlar. Her ikisi de kendi hikâyesini birbirine anlatır. Aslında her ikisi de eşit ölçülerde hayalperest ve yalnızdır. Ana karakter yalnızlıktan o kadar bunalmış ki tanıştığı ilk kişiye, bu kıza bütün içini en saf haliyle döker ve hiçbir şey saklamadan her şeyi anlatır ve şöyle açıklar kendini:

“Eğer elim titriyorsa, bunun nedeni, sizinki gibi güzel, küçük bir elin şimdiye dek kolumu böyle sarmamış olmasıdır. Kadınlardan iyice uzaklaştım, daha doğrusu kadınlara hiç alışık değilim. Yalnız
yaşayan bir adamım ben... Sizlerle nasıl konuşulacağını bile bilmem. Şimdi de bilmiyorum. Sakın aptalca bir söz söylemiş olmayayım? Çekinmeden bildirin. Korkmayın, darılmam...” (s. 20) 
“Her şeyi olduğu gibi söylemek en iyisi... Yüreğim şuramda konuşurken ben susamam... Neyse, bunun önemi yok. İnanır mısınız, daha hiçbir kadınla tanışmadım. Evet, hiçbir kadınla... Bir gün gelip bir kadın tanıyacağımı kurar dururum hep. Bu biçimde kaç kez aşık olduğumu bilir misiniz?
- Nasıl olur? Kime?
- Hiç kimseye... İdealimdeki kadına, düşümde gördüğüm yüzlere ... Ben hayalimde romanlar yaratırım. Ah, siz beni bilmezsiniz!” (s. 21)

Ana karakter sokakta tanıştığı Nastenka isimli bu kıza içini dökerken, ikinci görüşmelerinde kız da kendi hikâyesini anlatır. Kızın bu arkadaşlık için tek bir şartı vardır. O da ana karakterin kendisine âşık olmamasıdır.

Böylece arkadaşlıkları başlarken, kız da kendi hikâyesini anlatır. Evlerinde daha önce kiracı olarak kalan bir gence âşık olduğunu ve onun yolunu beklediğini söyler. Ana karakter ise bir yandan ilk defa sokaklarda yalnız değildir, bir arkadaşı var ve duygu düşüncelerini açabileceği birisi ile birliktedir. Onun için en mutlu anlar St. Petersburg’un beyaz gecelerinde yaşanıyor. Bu aynı zamanda hayatının “beyaz geceleridir”.

Nastenka’nın bütün uyarı ve şartına rağmen ana karakter ona âşık olur. Ancak kız da bir yandan beklediği sevgilisinden haber alamaz. Ana karakter karşılıksız aşkına üzülürken, Nastenka da beklediği aşkının bir türlü gelememesine. Bu iki kişi daha önce yalnızdı. Şimdi birbirinin arkadaşlığına sahipken bu sefer de aşk acısı çekerler. Ana karakter ise kendisine şöyle sorar:

“Arada bir kendime "Hayallerin nerede?" diye sorarım. Ama başımı sallayıp, "Yıllar ne çabuk geçiyor?" demekten başka çarem olmaz. Bu kez başka sorular gelir aklıma: "Peki, yıllarını ne yaptın? Hayatının en iyi yıllarını nereye gömdün? Yaşadın mı, yoksa yaşadığını mı sanıyorsun?" İçimden bir ses yükselir: "Bak çevrende her şey nasıl gittikçe soğuyor? Birkaç yıl daha geçsin, koyu bir yalnızlıkla birlikte bastonuna dayanmış, titreyen bir yaşlılıkla, karşı karşıya geleceksin. Ondan sonra da umutsuzluk, keder, bezginlik... Bir gün gelip hayal dünyam yerle bir olacak, hayallerim sarı yapraklar gibi bir bir dökülecek...” (s. 48)

Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Beyaz Geceler
Özgün adı: Белые ночи
Çev: Mehmet Özgül
14. Baskı
İletişim Yayınları
İstanbul
2009
96 sayfa.

Next Post Previous Post
5 Comments
  • KİTAPLARA KAÇANLAR
    KİTAPLARA KAÇANLAR 15 Ocak 2019 23:55

    Bu kitabı 2002 yılında okumuştum. Bu aralar tekrar okumayı düşünüyorum. Mehmet Özgül çevirisi hakkında düşüncenizi merak ettim.

    • Cavanşir Gadimov
      Cavanşir Gadimov 16 Ocak 2019 18:22

      Çeviri konusunda bir sıkıntı göremedim. Dili gayet lirikdi. Özgün metin de öylü olduğunu yazmıştı Orhan Pamuk Önsöz'de

  • Furkan YETEK
    Furkan YETEK 20 Ocak 2019 05:40

    Sitenizi yeni fark ettim ve hemen takibe aldım, benim siteye de beklerim, geniş kitleler oluşturmak daima güzeldir...Selam ve Dua ile...

    • Cavanşir Gadimov
      Cavanşir Gadimov 20 Ocak 2019 12:22

      Teşekkürler, iyi yayınlar

Add Comment
comment url

Benzer yayınlar