Kitap yorumu: Victor Hugo – Sefiller (Cilt 2)

Kitap yorumu: Victor Hugo – Sefiller (Cilt 2)


Fransız yazar Victor Hugo’nun Sefiller kitabı tarihi bir roman. Sefiller aynı zamanda romantizm akımının Fransa’daki en iyi örneklerinden biri olarak kabul ediliyor. Bu kitapta bir yandan okuru çok etkileyecek hikâye okuyacak, diğer yandan da Fransa tarihine ve özellikle de Paris’teki ayaklanmalara şahit olacaksınız.

Sefiller romanı beş cilt şeklinde yazılmış. İş Bankası Kültür Yayınları ise bu beş cildi iki ciltte toplayarak basmış. Birinci ciltte Marius cildinin bir kısmı var, geri kalanı ise ikinci ciltte yer alıyor. Sefiller’in ciltleri ve alt bölümlerinin ayrıntıları için bakınız:

Kitap yorumu: Victor Hugo – Sefiller (Cilt 1)

Sefiller Cilt 2 konusu

İkinci kitapta ana karakterlerden biri olan Marius’un hikâyesi devam ediyor. Marius’un dedesi soylu sınıfından ve kralcı. Babası ise Napoleon’un subaylarındandı. Kendisi ise cumhuriyetçi. Marius’u anlatan yazar, daha sonra onu Cosette ile tanıştırıyor. Cosette artık 15 yaşında genç bir kız ve Mösyö Fauchelevent yani Jean Valjean ile yaşıyor.

Bu iki genç birbirlerine âşık olur ama aşıkların kavuşmasının önünde bir dizi engel var. Hatta uzun süre bu aşklarını birbirine açıklayamazlar. 

Yazar bir yandan Marius, Cosette ve Jean Valjean’ı anlatırken, diğer yandan da okuru 1830’lu yılların Paris’ine götürüyor. Çünkü bu dönemde adeta Fransa’da bol bol ayaklanma var. Okur da bu ayaklanmaların nasıl yaşandığını, yazarın onu Paris barikatlarına götürmesi ile öğrenecek.

Sefiller’deki Fransız ayaklanmalar ve Paris barikatları

Sefiller’de Fransız Devrimi doğrudan anlatılmıyor. Ama bu devrimin sonuçlarına, yol açtığı değişimlere sık sık değiniliyor. Cilt 2’de ise en çok Paris’teki ayaklanmalar anlatılıyor. Bunları kısaca şöyle özetleyelim.

  • Temmuz 1830 Devrimi
  • Haziran 1832 Ayaklanması
  • 1848 Devrimi

Temmuz 1830 Devrimi: Temmuz Devrimi ile (27 Temmuz 1830’da başladı) Restorasyon dönemi bitti ve Bourbon Hanedanı kesin olarak yıkıldı. Fransa’da liberal bir monarşi kuruldu ki yazar Hugo da bu devrimin olumlu sonuçlarından sık sık bahsediyor. Bu devrim ile Louis-Philippe tahta geçti ki yazar aynı zamanda bu dönem ile ilgili “Temmuz Devrimi'nin hemen ardından gelen iki yıllık dönem, 1831 ve 1832 yılları tarihin en özgün ve en çarpıcı dönemlerinden biridir.” diyerek olumlu görüşler dile getiriyor. Yıkılan hanedan ile ilgili ise şöyle diyor:

“Bourbon Hanedanı güçlü olduğuna inandı, çünkü imparatorluk, önünden bir tiyatro dekoru gibi silinip gitmişti. Kendisinin de aynı şekilde silinip gittiğinin farkına varamadı. Kendisinin de Napoleon'u fırlatıp atanların avcunda olduğunu anlamadı. Geçmişi temsil ettiği için kökleri olduğunu sandı. Yanılıyordu; geçmişin sadece bir bölümünü oluşturuyordu, ama Fransa geçmişin tamamıydı. Fransız toplumunun kökleri Bourbonlarda değil, ulustaydı. Bu gizemli ve sağlam kökler, bir ailenin haklarını değil bir halkın tarihini meydana getiriyordu. Taht hariç her şeye kök salmıştı.” (s. 111)

Haziran 1832 Ayaklanması: 5-6 Haziran 1832’de Paris’te monarşi karşıtı bir ayaklanma. Victor Hugo, romanın ana karakterlerini (Jean Valjean ve Marius) bu ayaklanma sırasında bir barikatta koyuyor ve Saint-Denis sokağındaki barikatı başından sonuna kadar ayrıntılı anlatıyor. Yazar bu cumhuriyetçi ayaklanmayı Sefiller romanı ile bir destana çeviriyor. 

Hugo, bu olayı anlatırken devrim ile ayaklanma (isyan) arasında bir farka dikkat çekiyor. Bu ayaklanmayı aslında pek onaylamadığını da belirtiyor. Yine de haksız da görmüyor. Şöyle diyor:

“En geniş anlamda isyan genellikle maddi koşullardan doğar; devrimci ayaklanma ise daima ahlaki bir olgudur. İsyan Masaniello'dur, devrimci ayaklanma Spartaküs'tür. Devrimci ayaklanma zihinle, isyan ise mideyle ilintilidir; mide öfkelenir, yine de her zaman haksız değildir.” (s. 379)

1848 Devrimi: Yazar Hugo son olarak da 1848’deki devrime kısaca değiniyor. Bu devrim ile Kral Louis-Philippe tahttan indirilmiş ve Fransa’da İkinci Cumhuriyet kurulmuştu. Bu devrim için ise Hugo şöyle diyor: “1848 Haziran'ı gerçekte neydi? Halkın kendine karşı ayaklanmasıydı.” (s. 514)

Sefiller romanındaki önemli karakterler

Jean Valjean: Romanın ana karakteridir Jean Valjean. Genç yaşta bir ekmek çaldığı için 19 yıl kürek mahkûmu olmuş ve ardından da toplum tarafından dışlanmış birisi. Ancak kaderinde hem iyi hem de kederli olaylar bekliyor onu. Romanın farklı yerlerinde farklı adlarla da anılıyor. Zengin ve belediye başkanı olduğunda adı Madeleine Baba ya da Mösyö Madeleine olur. Bir manastıra sığındığında Ultime Fauchelevent adını alır. Marius ise ismini bilmediği için ona Mösyö Leblanc adını takar ki romanın bir kısmında bu isimle anılacak. 

Piskopos Myriel: Kimsenin Jean Valjean’a kalacak yer, yiyecek bir şey vermediği şehirde evini bu kürek mahkumuna açan iyi yürekli bir piskopos. Jean Valjean ise bu misafirperverlik karşılığında onun evinden değerli eşyaları çalar. Yakalandığında ise piskopos kızmak yerine çalınan şeyleri ona kendisinin verdiğini söyleyerek Jean Valjean’ı yeniden hapse düşmekten kurtarır. 

Fantine: Romandaki en acıklı öykü bu kadına ait. Sevdiği adam kızı ile onu terk edip gider. Başına gelmedik bela kalmaz ki Jean Valjean, Mösyö Madeleine olarak bilindiği dönemde ona yardım etmeye çalışır. 

Cosette: Fantine’in kızı. Jean Valjean onu küçük yaşta yanına alır. Aslında annesinin bakmak için bıraktığı kötü aileden kurtarır demek daha doğru olur. Marius ona âşık olduğunda ilk önce adını bilmediği için Matmazel Lanoire lakabını takar, sonra ise isminin Ursule olduğunu düşünmeye başlar. Romanda zaman zaman bu isimlerle anılıyor. Daha sonra resmi evrakta adı Matmazel Euprhasie Fauchelevent olarak yazılacak. Euprhasie ona annesinin verdiği gerçek ismiydi. 

Thenardier: Romanın en ilginç ve her türlü kötülüğü temsil eden karakterleridir Bay ve Bayan Thenardier. Bay Thenardier aynı zamanda romanın bazı kısımlarında Jondrette ismini de kullanıyor. Fantine, Cosette’yi bu aileye bırakmıştı. Tabii karşılığında her ay para gönderiyordu. Thenardier ise hem parayı alıyor hem çocuğa kötü bakıyor hem de onu çocuk olasına rağmen hizmetçi gibi çalıştırıyordu. Yazar Bay Thenardier’i bir de Waterloo Savaşı’nı anlattığı kısımda okurum karşısına çıkarıyor. Burada çavuş olduğunu söylese de aslında ölen askerlerin üzerindeki değerli eşyaları soyan birisi. Yazar her türlü kötülüğü bu aileye bu karakterlere yüklemiş.

Gavroche: Bir sokak çocuğu ve Thenardier’in oğlu. Paris’teki 1832 ayaklanmasında bir barikatta önemli rol üstlenir. 

Eponine ve Azelma: Thenardier ailesinin kızları.

Javert: Polis ve müfettiş. Aslında yasalara ve otoriteye körü körüne bağlı biri. Bundan dolayı da görev yaparken aşırı acımasız. Ona göre bir kere suç işleyen biri hep suçludur. Bundan dolayı acımasızca yıllarca Jean Valjean’ın peşinde iz sürer. Ama onun aslında kötü değil iyi olduğunu gördüğünde ise inandığı şeylerle ters düşer, içinde bir fırtınaya yakalanır. 

Baron Marius Pontmercy: Romanın bir diğer ana karakteri. Paris ayaklanmasında barikatta bulunur. Ama okur onu daha ok Cosette’e âşık olması ile tanıyacak. Babası Albay Geogres Pontmercy, Napolion’un subayıydı. Dedesi Mösyö Gillenormand kral yanlısı bir aristokrat. Marius, cumhuriyetçi olması dolayısıyla dedesi ile anlaşmazlığa düşer. 

Fauchelevent: Jean Valjean bu ihtiyarı araba altında kalıp ölmekten kurtarır. Sonra da bir manastırda bahçıvan olarak görev bulur. Zamanı geldiğinde ise Fauchelevent, Jean Valjean ve Cosette’e yardım edecek ve bundan dolayı da Jean Valjean polisten saklanırken bu adamın kardeşiymiş gibi Ultime Fauchelevent adını alacak.

Enjolras, Combeferre, Jean Prouvaire, Feuilly, Courfeyrac, Bahorel, Joly, Grantaire, Laigle de Meaux (lakabı Bossuet): Bu gençler A B C Dostları isimli bir örgütün üyeleri ve Paris’teki ayaklanma sırasında Saint-Denis sokağında barikat kurarlar. Jean Valjean ve Marius da bu barikatta yer alır. 

M. Mabeuf: 80 yalında bir botanikçi. Marius’un arkadaşı. Yoksulluk ve sefalet bu ihtiyara zor anlar yaşatır. 

Sefiller’in yazım tarzı ve olayların gelişme şekli

Victor Hugo olayları anlatırken kendine has bir yöntem izliyor. Zaman zaman bazı karakterleri tanıtıyor ama ilk başta bu karakterlerin ana öykü ile bir ilişkisi olmadığını düşünüyor okur. Mesela bir yerde sokak çocuklarını anlatıyor ve Gavroche isimli bir sokak çocuğundan bahsediyor. İlk başta okur bunun ana öyküden kopuk olduğunu düşünüyor. Çünkü uzun süre bu çocuğun ana karakterler Jean Valjean, Cosette, Marius ile bir ilgisi yokmuş gibi görünecek. Ama aslında daha sonra birden fazla şekilde bahsedilen karakterlerle bağlantısı olduğu görülecek. 

Gavroche örneği ile devam edersek, bu sokak çocuğunun aslında bir ailesi var. Ailesi Marius’un bir oda kiraladığı evde yaşıyor. Bu ev aynı zamanda Jean Valjean’ın da bir zamanlar kaldığı 50-52 numaralı ev. Bununla da kalmıyor. Gavroche, Thenardier’lerin oğlu. Bu Thenardier’ler Cosette’in çocukken kaldığı aile. Aynı zamanda bu sokak çocuğu 1832 ayaklanmasında da bir barikatta önemli roller üstlenecek, Marius ile Cosette arasındaki mektuplaşmada rolü olacak. Sonuç olarak başta hikâyenin dışında gibi görünen bir karakteri Hugo zamanla ana olayların ortasına yerleştiriyor. 

Bu anlatılanlar yazarın bir ara anlattığı A B C Dostları isimli ve gençlerden oluşan grup için de geçerli. Bu grubun üyelerini yazar ayrıntılı olarak anlatmıştı. Marius’un birkaçı ile arkadaş olması dışında ana öykünün dışında gibi görünen bu gruba üye olan gençler daha sonra Haziran 1832 ayaklanması sırasında barikat kuruyor. Marius ve Jean Valjean da aynı barikatta bu gruba katılıyor. Bu ayaklanma ve barikatta yaşananlar da ana öykünün önemli bir parçası haline geliyor.

Victor Hugo’nun Sefiller romanı nasıl bir kitap?

Sefiller bir tarihi roman. Ama sadece bir tarihi roman değil. Çünkü bazen bir romanı da aşarak sadece tarih kitabı olarak tarihi olayları ayrıntısı ile anlattığını görüyoruz. Buna birinci ciltte Waterloo Savaşı’nı anlatmasını örnek olarak gösterebiliriz. 

İkinci ciltte ise Sefiller daha çok Fransa’daki ayaklanmaları, devrimleri ve isyanları anlatıyor. Bu devrimlerin nasıl yaşandığından ziyade neden ortaya çıktıklarına dikkat çekiyor. Zaten kitabın “Sefiller” başlığı da bu ayaklanmaların ana sebebine bir cevap. Çünkü sonucu ne olursa olsun, geniş halk desteği bulsun ya da bulmasın tüm ayaklanmaların temelinde bir hak arayışı olduğuna dikkat çekiliyor romanda. 

Tabii bu romanın anlattıkları bununla da sınırlı değil. Sefiller okura bir de Paris tasviri yapıyor. Sadece bir dönemin de değil. Farklı dönemlerde Paris’in nasıl bir yer olduğunu anlatıyor. Hugo zaman zaman Paris’in sokaklarını, mimarisini, bu sokakların nasıl değiştiğini, hangi sokağın yok olduğunu, hangi sokağın artık hiç olmadığını anlatıyor. 

Bir bölümde ise çok ayrıntılı olarak Paris’in lağımlarının nasıl olduğunu anlatmaya başlar. Bu lağımların zamanla nasıl büyüdüğü ya da yapımının nasıl zor olduğu gibi ilginç ayrıntılar da yer alıyor kitapta. Lağımlar romanın konusundaki önemli bir olaydan dolayı anlatılıyor. 

Bu açılardan Sefiller bir roman, bir tarih kitabı ve zaman aman da Paris’i anlatan bir kitap olarak nitelendirilebilir. 

Victor Hugo – Sefiller – Alıntı

“Gözbebekleri geceleri büyür ve gündüzü bulur; aynı şekilde ruh da felaketin içinde büyür ve Tanrı'ya ulaşır.” (s. 634)

Daha fazlası: Victor Hugo – Sefiller (Kitap özeti)

Kitap yorumu: Victor Hugo – Sefiller (Cilt 2)


Victor Hugo

Sefiller (Cilt 2)

Özgün adı: Les Miserables

Çev: Volkan Yalçıntoklu

2. Basım

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

İstanbul

2016

837 sayfa.

Next Post Previous Post
2 Comments
  • EĞİTİM PINARI
    EĞİTİM PINARI 30 Mart 2021 20:03

    Güzel bir tanıtım olmuş, çok teşekkürler.

    • Cavanşir Gadimov
      Cavanşir Gadimov 10 Nisan 2021 12:54

      Teşekkürler ve iyi okumalar.

Add Comment
comment url

Benzer yayınlar