Victor Hugo – Sefiller (Kitap özeti)

Victor Hugo – Sefiller (Kitap özeti)
Sefiller'in 3 boyutlu kitap illüstrasyonu: Aygül Gadimova


Victor Hugo’nun Sefiller tarihi romanı dünya klasikleri arasında yer edinen kitaplardan biri. Bu yazıda Sefiller romanının kısa bir özetini yapmaya çalıştık. Bundan dolayı olayların akışı ve hikâyenin nasıl sonuçlandığı da burada yer alıyor. 

Uyarı! Kitabı okuyacak olanlar, olayların nasıl geliştiği ve sonunu bilmek istemeyenlerin özeti okumamasını öneriyoruz. 

Bunun yerine İş Bankası Kültür Yayınları’nın iki cilt olarak bastığı kitap üzerine ayrıntılı inceleme ve kitap yorumu yazılarına bakmanızı öneririz.

Bakınız: Kitap yorumu: Victor Hugo – Sefiller (Cilt 1)

Bakınız: Kitap yorumu: Victor Hugo – Sefiller (Cilt 2)

Victor Hugo – Sefiller – Kitap özeti

Sefiller toplamda 5 ciltten oluşuyor. Ciltler ise 48 kitaba ve 365 bölüme ayrılıyor. İş Bankası Kültür Yayınları bu beş cildi iki kitaba bölerek basmış.

Cilt 1: Fantine

Birinci Kitap: Adil Bir Kişi

Hikâye 1815 yılı ile başlıyor ve Piskopos Myriel 75 yaşında. 1806’da piskopos olmuş. Yani Napoleon döneminde. Hatta İmparatorun kendisi tarafından atanmış. Soylu bir aileden geliyor ama Fransız Devrimi ile her şeyini kaybetmiş.

İkinci Kitap: Düşüş

Ekim 1815’te Jean Valjean, Myriel’in olduğu Digne şehrine geliyor. 19 yıl kürek mahkûmu olmuş.  Bu mahkûmiyet ekmek çaldığı için 5 yıl ile başlamış. Ardından da kaçış girişimlerinin cezası eklenince 19 yıla kadar çıkmış. 

Jean Valjean, kendisini evine alan, yediren, yatacak yer veren Piskoposun evinde hırsızlık yapar. Ama yakalanır. Piskopos ise çaldığı şeyleri ona kendisinin verdiğini söyleyerek onu kurtarır. İşte, bu olay onun hayatından bir dönüm noktası olur. 

Üçüncü Kitap: 1817 Senesinde

Yazar öyküye iki yıl ara vererek 1817 yılına gidiyor. Fransız Devrimi ve Napoleon’un İmparatorluk sonrasında Paris’in nasıl bir yer olduğu ile başlıyor ve dört genç ile onların metreslerinden bahsediyor. Bu metreslerden biri de Fantine. Fantine, Toulouselu Felix Tholomyes’e aşık ve ondan bir kızı (Cosette) var. Ama bu dört genç, bir gün sürpriz diye dört kızı bir geziye çıkarıyor ve sonra da hepsini birlikte terk edip gidiyorlar. Kendilerince hem eğleniyor hem de şaka yapıyorlar. 

Dördüncü Kitap: Emanet Etmek Bazen Terk Etmektir

1818 ilkbaharı, 22 yaşındaki Fantine ve kızı Cosette. Kızın takma adı Çayırkuşu. Annesi kızı Thenardier isimli han işleten bir çifte bırakıp gidiyor. Çünkü büyüdüğü yere çalışmaya gidiyor ve orada kocası olmayan ve çocuk sahibi kadınlara iyi bakılmıyor.

Beşinci Kitap: Çöküş

Bu sefer yazar okuru Montreuilsur-mer şehrine götürüyor. Fantine de bu şehre çalışmaya gelir. Şehre 1815 yılında gelen ve Madeleine Baba ismi verilen bir kişi burada yatırım yapar ve birçok fabrika, atölye kurarak insanlara iş verir. Çok hayırsever birisi ve Fantine de onun fabrikalarından birinde çalışır.  Burada Madeleine’nin gelişi ve sonra da 1818’da Fantine’nin gelişinden sonra 1823’e kadar yaşadıklarını anlatıyor.

Fantine’in çocuk sahibi olduğunu öğrenen dedikoducu birileri, onun işten atılmasına sebep olur. Fantine ilk önce geçimini dikiş yaparak sağlamaya çalışır. Sonra işler kötü geçince elinde ne varsa satmaya başlar. Güzel, uzun ve sarı saçlarını satar, sonra inci gibi iki ön dişini ve sonra da hiçbir çaresi kalmayınca kendisini. Fatine artık bir fahişedir. Parayı kızına bakan Thenardier’lere gönderiyor. Onlar ise her seferinde farklı bahanelerle daha fazla para ister. Daha önce iş bulamam diye kızını yanına almamıştı, şimdi ise kızı annesinin bir fahişe olduğunu görmesin diye yanına alamaz. 

Altıncı Kitap: Javert

Hikâyenin bu kısmında polis olan ve bu şehre Müfettiş Javert olarak gelen birisi ile karşılaşıyoruz. Otoriteye aşırı saygılı, diğer insanlara karşı ise aşırı acımasız olan birisi. Belediye Başkanı Madeleine’ı kürek mahkûmu Jean Valjean olduğunu iddia ederek ihbar eder. 

Yedinci Kitap: Champmathieu Davası

Okur zaten Madeleine’ın Jean Valjean olduğunu tahmin etmişti. Şimdi ise yazar da bunu artık söyler. Javert ise Jean Valjean’ın peşini bırakır. Çünkü başka bir şehirde kendisine Champmathieu ismini veren birisinin Jean Valjean olduğu için tutuklandığı ve onun suçlarından ceza alacağını söyler Javert. Jean Valjean ise vicdanı ile boğuşuyor. Oraya gidip teslim mi olmalı yoksa başka birisinin kendisinden dolayı ceza almasına göz mü yummalı? Ceza ise bu sefer idam cezası olabilir. 

Fantine ise bu arada hastanede can çekişiyor. Javert, Fantine’i hapishaneye göndermeye çalıştığında onu Belediye Başkanı olan Madeleine (yani Jean Valjean) kurtarmıştı. Ama başına gelen onca sefaletten sonra hastanede ölüm döşeğindedir. Madeleine ise sonunda mahkeme karşısına çıkarak Jean Valjean olduğunu açıklar.

Sekizinci Kitap: Karşı Darbe

Jean Valjean tutuklanır. Onun yaptığı yatırım ile refaha kavuşan şehir ve sakinlerinin ise hiç umurunda değil. Ama o gidince de yeniden sefalete gömülür bu şehir. Tabii aşağıdaki sözleri söyleyen insanlar da bunu hakkediyor olabilir. Bu alıntı aynı zamanda o dönemde İmparator yanlılarına karşı tavrı da gösteriyor. 

“Drapeau blanc'ın abonesi olan yaşlı bir kadın derinliğini ölçmenin neredeyse imkansız olduğu şu düşüncesini dile getiriyordu: - Hiç üzülmedim. Buonapartçılar başlarına neler geleceğini öğrensinler!” (s. 351)

Fantine’in öyküsü, Jean Valjean’ın yeniden tutuklanarak kürek mahkûmu olması ve Fantine’in de ölümü ile bitiyor. Kızı Cosette ise onu bıraktığı ailenin insafına kalmıştır. 

Cilt 2: Cosette

Birinci Kitap: Waterloo

Yazar bu bölüme “geçen yıl (1861) güzel bir mayıs sabahı” gittiği söylediği yeri anlatmakla başlıyor. Burası Waterloo Savaşı’nın olduğu yer. Waterloo Savaşı’nın olduğu yer ve yaşananlar tasvir ediliyor. Savaşı dakikası dakikasına, öncesi ve sonrası, sonuçlarına kadar anlatıyor. Napoleon’un yenilmesi hem Fransa hem de dünya tarihinde yeni bir dönüm noktasını oluşturuyor. 

Waterloo Savaşı 16 – 18 Haziran 1815’te yaşanmıştı. 

Yazar savaşın olduğu bölgeye olan ziyaretini anlatıyor, Napoleon’un karargâhı olan yerden eski gülle ve kılıç parçaları bulduğunu söylüyor. 

Bölümün sonunda Albay Pontmercy’nin kurtarılmasını anlatıyor. Onu kurtaran kişi ise Bay Thenardier. Aslında asıl amacı kurtarmak değil. Savaş meydanına ölüleri soymak için gelmiştir. 

İkinci Kitap: Orion Gemisi

Yazar Jean Valjean’ın ikinci defa nasıl yakalandığını anlatıyor. Aktardığı gazete haberinin tarihi 25 Temmuz 1823. Daha sonra İspanya’daki bir savaşı anlatıyor kısaca. Fransa için zaferden çok utanç olduğunu söylüyor. 

Ardından Toulon’da kürek mahkûmu olan Jan Valjean’a dönüyor. Kürek mahkûmu olduğu yer Toulon. 17 Kasım 1823’te Jean Valjean ölür. Boğulduğu için cesedi bulunamaz. 

Üçüncü Kitap: Bir Ölüye Verilen Sözü Tutmak

Montfermeil şehrine dönüyoruz. Burası Fantine’in kızı Corsette’i Thenardier’lere bıraktığı yer. 

Yazar bu sefer Thenardier’leri daha ayrıntılı anlatıyor. Burada han işletiyorlar. 

Bayan Thenardier şöyle tasvir ediliyor: “Thenardier, kendini beğenmiş genç bir kadınla ağzı bozuk bir mahalle kadının kırmasıydı. Konuştuğunu duyanlar onu jandarma; içtiğini görenler onu arabacı, Cosette'e nasıl davrandığını fark edenler onu cellat olarak nitelendiriyorlardı.” (s. 450)

Bay Thenardier ise şöyle: “Thenardier'nin en büyük özelliği kurnaz, ılımlı ve dengeleri gözeten bir alçak olmasıydı. İkiyüzlülüğü de bünyesinde barındıran bu insan türü çok tehlikelidir.” (s. 452)

İşte, Fantine’in kızı Corsette’i bıraktığı aile böyle birisi. Kıza ise onların yanlarında kaldığı dönemde hep hizmetçi olarak davranıyorlar. En kötü yerde yatıyor, en kötü şekilde besleniyor ve üstelik de gece gündüz çalışıyor. Hem de annesinin yıllarca bu aileye kızına bakmaları için para göndermesine rağmen.

Bu arada öldü bilinen Valjean aslında ölmemiştir. Bu köye gelir ve annesine verdiği sözü tutarak Cosetteyi bulur. Kızı bu aileden kurtarır. 

Dördüncü Kitap: Gorbeau Viranesi

Jean Valjean ve Cosette Paris’e gelir ve yazar bu iki insanın böyle bir arada olmasına bir ara başlıkta şöyle diyor: “İç İçe Geçmiş İki Bahtsızlıktan Mutluluk Doğar”.

Ve yine Javert tehlikesi ortaya çıkar.

Beşinci Kitap: Karanlık Ava Dilsiz Bir Köpek Sürüsü

Javert, Jean Valjean ve Cosette’in peşine düşer. Polis Javert’e göre bir kere suç işlediysen ömür boyu suçlusun ve körü körüne buna bağlı olarak bu kişilerin peşine düşüyor. Mesela, Fantine’e bir burjuva kötü davrandığında ve Fantine de haklı olarak ona karşı koyduğunda suçlu olan burjuvayı değil, bir fahişe olduğu için onun gözünde suçlu olan Fantine’e ceza verir. Bundan dolayı bu zavallı kadını altı ay hapis cezasına çarptırmıştı ki onu bundan Jean Valjean kurtarır. 

Jean Valjean ve Cosette polisten kaçarken bilmedikleri bir bahçeye girerler. Sonradan burasının Petit-Picpus manastırı olduğunu öğrenirler. 

Altıncı Kitap: Petit-Picpus

Manastır ayrıntılı olarak anlatılıyor. Binalar, buradaki yaşam, tarikatlar, ayinleri ve sair. Petit-Picpus-Saint-Antoine Manastırı ile ilgili bilgileri veren yazar diğer yandan da din ve manastırlar ile ilgili görüşlerini de paylaşıyor.

“Bu ilginç mekândan ayrıntı ve saygının uzlaşabileceği ölçüde, ayrıntılı ama saygılı bir şekilde söz ettik. Her şeyi anlamıyoruz ama hiçbir şeyi de küçümsemiyoruz. Celladını kutsayan Joseph de Maistre'in haykırışına da, işi dinle alay etmeye kadar götüren Voltaire'in sırıtışına da aynı mesafede duruyoruz. (s. 598)

Yedinci Kitap: Parantez

Bu bölümden din ve özellikle de manastırlar üzerine görüşlerini paylaşıyor. Manastırları 19. yüzyıl için modası geçmiş kurumlar olarak görüyor.

“Bir ülkede manastırların çok sayıda bulunması onları hareketliliğin düğümlendiği noktalar, gelişmenin önünü tıkayan engeller haline getirir, iş merkezlerinin olması gereken yerde açılan manastırlar tembelliğin kurumsallaşmasına yol açar.” (s. 600)

Sekizinci Kitap: Mezarlıklar Kendilerine Verileni Alırlar

Burada Fauchelevent diye bir karakter önümüze çıkıyor. Jean Valjean, belediye başkanı olduğu dönemde onu bir arabanın altında kalıp ölmekten kurtarmış ve daha sonra bahsedilen manastıra bahçıvan yapmıştı. İlginçtir ki bunu unutmuş ve şimdi de karşısına bu adam çıkıyor. Fauchelevent önemli bir karakter haline geliyor. Manastırdan gizlice çıkma ve sonra da buraya izin alarak yerleşmelerini sağlıyor. Jean Valjean tabutta çıkar. Artık burada yeni bir adı var. Ultime Fauchelevent oluyor. İhtiyar Fauchelevent’in kardeşi olduğunu söylüyorlar manastırdaki rahibelere ve burada bahçıvan olarak çalışmaya başlar.

Cilt 3: Marius

Birinci Kitap: Bütünsellik İçinde İncelenen Paris

Hugo, bu bölüme sokak çocuklarının yaşamlarını anlatarak başlıyor. Birkaç çocuğun ismini de vererek nasıl yaşadıklarını anlatıyor. Jean Valjean ve Cosette hikâyesinden uzaklaşmış görünse de bu yeni ciltte de daha sonra onları göreceğiz. 

Sokak çocuklarının yaşamını anlattıktan sonra bu sefer Paris’i anlatıyor. Yazarın kendisi 20 yıl Fransa dışında yaşamak zorunda kalmıştı.

Cosette’nin hikâyesi 1824 yılında son bulmuştu. Şimdi yazar okuru 1830’lu yılların başına götürüyor. Sokak çocuklardan birini ise şöyle anlatıyor. Çocuğun adı Gavroche.

“Bu kitabın ikinci cildinde anlatılan olaylardan sekiz dokuz yıl sonra, … dudaklarındaki yaşına uygun gülümsemesiyle geçtiğimiz sayfalarda taslağını çizdiğimiz ideal yumurcak tipine tam olarak uygun düşecek on bir on iki yaşlarında bir çocuk dikkatleri çekiyordu. Bu çocuk babasına ait olmayan bir yetişkin pantolonu ve annesine ait olmayan bir kadın gömleğiyle oldukça gülünç görünüyordu. Bazıları merhamet edip ona yırtık pırtık elbiseler giydirmişti. Yine de bir babası ve annesi vardı. Ama babası onu düşünmüyor, annesi de onu sevmiyordu. Bu, annesi babası olsa da öksüz gibi yaşayan yumurcaklar arasında merhamete en çok ihtiyacı duyan çocuklardan biriydi.”

İkinci Kitap: Büyük Burjuva

Yıl 1831 ve yazar bu sefer M. Gillenormand adlı 90 yaşını geçmiş bir soyluyu anlatıyor. Ailesi, geçmişi ve sair. Bu cildin ana karakteri Marius bu kişinin torunu.

Üçüncü Kitap: Dede ile Torun

Marius Pontmercy aynı zamanda, Waterloo Savaşı’nda Bay Thenardier’in ilk önce soyduğu daha sonra kurtarmış gibi göründüğü Albay Geogres Pontmercy’nin oğlu. Dedesine göre o bir haydut. Çünkü monarşi soylusu dedesi, Napoleon’u sevmiyor ve Albay da onun ordusunda görev yapmıştı.  

Yazar bu bölümlerde soylu kesiminde Napoleon’dan sonra neler yaşandığını anlatıyor. Albay Geogres Pontmercy’a Napoleon Baron unvanı vermişti.

“5 Eylül'den sonra monarşinin soylularına nasıl davranıldıysa, 8 Ağustos'tan sonra imparatorluk soylularına öyle davranılıyor.” (s. 734)

Victor Hugo daha sonra 1827 yılına dönüyor ve o zaman 17 yaşında olan Marius’u anlatıyor. Marius’un hikayesini anlatmak için ilk önce dedesi ile başlıyor. Dedesi monarşi soylularından olduğu için onun nasıl biri olduğu ile başlıyor. Sonra dedesinin gittiği ve soyluların bir araya geldiği ortamlar ile devam ediyor. Daha sonra çocuğun babası ile devam ediyor. Babası Napoleon’un askerlerinden biri ve onun imparatorluk döneminde Albay ve Baron unvanı almıştı. Babasından sonra çocuğun yetiştiği ortama geçiyor. Tabii bu arada Fransa’da yaşananlar, devrim ve toplumdaki değişiklikler ile ilgili bir dizi ayrıntı ve kendi görüşlerini de eklemeyi ihmal etmiyor. 

Marius babasını araştırdıkça 1789 Fransız devrimi ve sonrasında Napoleon ile kurulan İmparatorluk ile ilgili şu düşüncelere kapılır ki yazarın da buna katıldığını söyleyebiliriz:

“Cumhuriyet ve imparatorluk o zamana kadar onun için canavarca sözcüklerdi. Cumhuriyet alacakaranlıktaki bir giyotini, imparatorluk gece yarısındaki bir kılıcı ifade ediyordu. Onlara bakıyor, karanlığın kargaşasıyla karşılacağı yerde, korku ve neşeyle iç içe geçmiş beklenmedik bir şaşkınlıkla Mirabeau'nun, Vergniaud'nun, Saint-Just'nün, Robespierre'in, Camlles Desmoulins'ın, Danton'un yıldızlar gibi kıvılcımlar saçtıklarını, Napoleon'un güneş gibi doğduğunu görüyor, nerede olduğunu bilmeden aydınlıklarla körleşmiş bir halde geri çekiliyordu. Yavaş yavaş şaşkınlığını atlatıp bu ışıltılara alıştığında, yaşananları soğukkanlılıkla, kişilikleri korkusuzca incelemeye başladı; devrim ve imparatorluk hayallere kapılmış gözbebeklerinde parıltılı bir ufuk gibi belirirken, olaylar ve insanlardan oluşan bu iki grubun iki muhteşem gelişmede özetlendiğini fark etti; cumhuriyet kitlelere yurttaşlık haklarını geri vererek, imparatorluk ise Fransız düşüncesinin Avrupa'ya dayatılmasını sağlayarak hükümranlıklarını sürdürüyorlardı; devrimden halkın ulvi görünümünün, imparatorluktan Fransa'nın yüce itibarının çıktığını gördü.” (s. 742)

Bir de ihtiyar soylu Gillenormand'ın baba tarafından küçük yeğeni var: Teğmen Theodule Gillenormand

Marius babasının kim olduğunu öğrenir ve dedesi ile tartışarak evden ayrılır. Çünkü babası onu dedesinin çocuğu mirastan mahrum bırakma tehdidi sonucu terk etmişti. 

Dördüncü Kitap: A B C Dostları

Yazar burada A B C Dostları adlı ve gençlerden oluşan gizli örgütün üyelerini anlatıyor. Marius da bunlarla tanışıyor ama uzak duruyor. İsimleri: Enjolras, Combeferre, Jean Prouvaire, Feuilly, Courfeyrac, Bahorel, Joly, Grantaire, Laigle de Meaux (lakabı Bossuet), 

Yeni arkadaşlarla tanışan Marius artık kendi başının çaresine de bakabiliyor. Ama zor durumlar da yaşar. Sonunda kendi ayakları üzerinde kalmayı öğrenir ve dedesinin yardımlarını da kabul etmez. 

Beşinci Kitap: Bahtsızlığın Avantajları

“Yaşam Marius için acımasızlaşmıştı. Giysilerini ve saatini yemek hiçbir şey değildi. Sefaletin o tasvir edilemez perişanlığının da tadına bakmıştı. Ekmeksiz günler, uykusuz geceler, mumsuz akşamlar, ateşsiz ocaklar, işsiz geçen haftalar, umutsuz gelecek, genç kızları güldüren eski bir şapka, akşamları, kira ödenmediği için kapalı bulunan bir kapı, kapıcının ve meyhanecinin küstahlıkları, komşuların sırıtışları, aşağılanmalar, yitirilen saygınlık, zorunluluktan dolayı kabul edilen işler, tiksinti, keder, bezginlik hepsi korkunçtu.” (s. 799)

Marius Pontmercy, M. Mabeuf ile arkadaş olur. 

Altıncı Kitap: İki Yıldızın Birleşmesi

Marius “on üç on dört yaşlarında” diye tasvir edilen genç bir kız ve onun beyaz saçlı babasını görür bir bahçede. Okur bu tasvirlerden bu kişilerin Cosette ve Jean Valjean olduğunu düşünecek. Marius ismini bilmediği bu kıza Matmazel Lanoire ve babaya da Mösyö Leblanc ismini takar. Tabii kıza tutulur ama baba ve kızı bir gün ortadan kaybolur. 

Yedinci Kitap: Çete

Hugo bu bölümde bir çeteyi anlatıyor. Bu çete üyelerinin isimleri Babet, Gueulemer, Claquesous ve Montparnasse. Paris’in karanlık sokaklarının hâkimi bu kişiler. 

İş Bankası Kültür Yayınları’nın Sefiller Cilt 1 bu bölümle bitiyor ve Marius kısmı ikinci ciltten kaldığı yerden devam ediyor. 

Sekizinci Kitap: Kötü Yoksul

Marius hüzünlü. Aşık olduğu kız kayboluyor. Aramaları ise boşuna.

Bu arada komşusu Jondrette, Marius’a mektup yazıyor ve para istiyor. Bundan sonra Marius bu kişinin kim olduğunu öğrenecek ve bir kez daha sevdiği kızı ve babasını görecek.

Hugo ise kitapta ilk defa “sefiller” sözcüğünü kullanıyor. 

“Kuşkusuz ahlaksızlaşmış, yozlaşmış, alçalmış, hatta iğrenç görünüyorlardı, ama yoksulluğun pençesine düşüp inandıkları değerleri yitirmeyen insanlara çok nadir rastlanırdı; zaten bir noktadan sonra bahtsızlar ve alçaklar o aynı uğursuz sefiller sözcüğünde iç içe geçip birbirlerine karışıyorlardı; kabahat kimdeydi?” (s.21)

Jondrette yardım etmek amacıyla evine gelen M. Leblanc’ı tanır. Konuşulanlardan okur da Jondrette, karısı, kızlarının kim olduğunu tahmin etmeli. Bir dönem Cosette’i “evlerine alan” ailedir. Yani Thenardierler.

Jondrette, ona yardım öneren Leblanc’a tuzak kurar. Düşüncesi Cosette konusunda ona şantaj yapmak ve yüklü para kazanmak. Ama Marius bu tuzağı polise bildirir ve sonuçta Javert gelerek bu tuzağı bozar. Ama Leblanc ismi ile burada anılan Jean Valjean kaçar. 

Marius, gerçek isimlerini bilmediği için sevdiği kıza Ursule, onun yanında gördüğü babasına ise Leblanc ismini takmıştı.

Cilt 4: Plumet Sokağı’nın Aşk Şiiri ve Saint-Denis Sokağı’nın Destanı

Birinci Kitap: Birkaç Sayfa Tarih

Yazar biraz tarih anlatıyor burada. Temmuz Devrimi’ni (1830) anlatıyor ve “Temmuz Devrimi'nin hemen ardından gelen iki yıllık dönem, 1831 ve 1832 yılları tarihin en özgün ve en çarpıcı dönemlerinden biridir.” ifadelerini kullanıyor.

Devrim ile Bourbon Hanedanı bir daha gelmemek üzere tahttan indirilir. 1830 Temmuz Devrimi sonrasında Louis-Philippe’in kral olmasını anlatıyor. Ve yeniden işçi sınıfı arasında devrim hareketliliği başlar. Sonuçta da 1832 ayaklanması olur.

İkinci Kitap: Eponine

M. Leblanc’ı tuzağa düşüren haydutları Javert yakalar ve hapse atar. Burada Leblanc adıyla geçen Jaen Valjean ise kaçar. Bu arada Marius da kızı aramaya devam eder ama nafile. Sonunda Thenardier’in kızı Eponine Marius’a verdiği sözü tuttuğunu söyler. İsmini bilmediği ama uzun süredir aşık olduğu kızın adresini bulmuş.

Üçüncü Kitap: Plumet Sokağı'ndaki Ev

Yazar bu bölümden sonra Ursule ve Leblanc yerine onlara Cosette ve Jean Valjean demeye başlar. Gerçi Jean Valjean hala resmiyette Fauchelevent ismi ile biliniyor. Kızı Cosette ve hastaneden ve yoksulluktan kurtardığı Toussaint isimli hizmetçisi ile yaşıyor.

Okur Jean Valjean ve Cosette’in manastırda yaşamaya başladıktan sonra neler olduğunu merak eder ve yazar da olanları anlatır. Jean Valjean kız biraz büyüyünce burada ayrılma kararı alır. Çünkü kızını ömrünün sonuna kadar manastırda yaşamaya mahkûm etmek istemez. 

Cosette ise büyümüş ve o da Marius’a âşık olmuş. Marius’un da bundan haberi yok. Bu arada bu iki gencin birbirine duyguları Jean Valjean’ı endişelendirir.

“Jean Valjean ekliyordu: -Evet tam da böyle! Burada ne arıyor? Macera! Ne istiyor? Geçici bir aşk! Ya ben! Nasıl olur? Önce insanların en sefili, insanların en bahtsızı olacağım, altmış yıl boyunca dizlerimin üzerinde sürüneceğim, karşılaşılabilecek tüm felaketleri yaşayacağını, gençliğime doymadan yaşlanacağım; ailesiz, akrabasız, dostsuz, kadınsız, çocuksuz bir hayat sürdüreceğim; her taşa, her duvar kenarına kanımı akıtacağım, bana kötü ve hoyratça davrandıklarında onlara iyilikle ve sükunetle karşılık vereceğim, her şeye rağmen onurlu bir insana dönüşeceğim; yaptığım kötülükten pişmanlık duyup bana yapılan kötülükleri bağışlayacağım ve hedefime ulaştığını, mükafatımı alacağım, hakkımla kazandığını şeye tam sahip olacağım anda her şey mahvolacak ve bu koca budala Luxembourg'a hava almaya geldiği için Cosette'i, hayatımı, sevincimi, ruhumu kaybedeceğim!” (s. 203)

Dördüncü Kitap: Dünyevi Alemden Gelen Yardım Belki de Tanrı' dan Geliyordur

Yazar yeniden sokak çocuğu Gavroche’a döner. Bu çocuk, Jondrette ya da Thenardier adı ile bilinen kişinin oğlu. Ama ailesi olmasına rağmen sokaklarda yaşıyor. 

Gavroche, bir hırsızın Jean Valjean’ı soyma girişimine şahit olur. Jean Valjean hırsızı yakalar, ona öğüt nasihat ve üstüne de kesesini verip gider. Çocuk bu olaydan iyice etkilenir. 

Beşinci Kitap: Sonu Başına Benzemiyor

Marius ve Cosette sonunda tanışıyor. İkisi de delicesine aşık.

Altıncı Kitap: Küçük Gavroche

Gavroche sokakta kalan ve kardeşleri olduğunu bilmediği iki çocuğa abilik yapmaya başlar. Ayrıca hapisten kaçan babasını kurtarmaya yardımcı olur.

Yedinci Kitap: Argo

Yazar burada karakterlerini neden argo dilinde konuşturduğuna açıklama getiriyor ilk önce. Ardından da devrimle ilgili bazı görüşlerini paylaşıyor.

Sekizinci Kitap: Büyülenmeler ve Kederler

Cosette ve Marius arasındaki aşk kaldığı yerden devam ediyor. Cosette İngiltere’ye gideceklerini söyleyince Marius dört yıldır göremediği dedesine koşarak evlenmek için izin ister. Fransa'da 1933'e kadar erkeklerin 25 yaşını doldurmadan evlenebilmeleri için ebeveynlerinin izni gerekiyordu. Dede bu aşkı anlamaz. Marius ümitsizliğe kapılır ve ölmek ister.

Dokuzuncu Kitap: Nereye Gidiyorlar?

Cosette ve Jean Valjean gidiyor. İngiltere’ye gitmeyi planlamışlardı ama şimdi nereye gittikleri bilinmiyor. Marius ise Cosette ile görüşmeye geliyor ve boş evle karşılaşıyor. 

Bu arada iyi bir botanikçi olan 80 yaşındaki Mabeuf Baba yoksulluğun ve sefaletin en zor durumu ile karşı karşıya. En son elindeki tüm kitaplarını satar. Duruma her geçen gün kötüye gidiyor. Bu arada 5 Haziran 1832’de Paris’te yeni bir ayaklanma başlar. 

Onuncu Kitap: 5 Haziran 1832

Temmuz Devrimi sonrası yaşanan ayaklanma. Yazar birine devrimci ayaklanma, diğerine de isyan diyerek ayrım yapıyor. 

On Birinci Kitap: Atom Kasırgayla Bir Araya Geliyor

Gavroche da ayaklanmaya katılıyor. Sonra romanın bazı kahramanlarının bu ayaklanma sırasında ne yaptıklarını, ayaklanan kalabalık ile nereye gittiklerini görüyoruz. 

On İkinci Kitap: Corinthe

Corinthe Meyhanesi ve Chanvrerie Sokağı'ndaki ünlü barikat anlatılıyor. A B C Dostları örgütünün gençlerinden birkaçı meyhanede yemek yiyor. Ardından bu meyhanenin önünde barikatın nasıl kurulduğunu okuyoruz. Javert barikatta yakalanır.

Courfeyrac, Bossuet, Joly, Combeferre, Enjolras hepsi bu barikatta.

On Üçüncü Kitap: Marius Karanlıklara Dalıyor

Bu cildin isminde geçen Plumet Sokağı, Marius ile Cosette’in aşk yaşadığı yer. Saint-Denis Mahallesi ya da sokağı ise yazarın ayrıntıları ile anlattığı barikatın olduğu yer. 

Aşkını kaybetmenin üzüntüsü içindeki Marius sokaklarda dolaşıyor ve yaşadıklarını, gördüklerini ve ayaklanmayı sorguluyor.

On Dördüncü Kitap: Umutsuzluğun Yücelikleri

Barikatlarda savaşa hazırlık. Aralarında Enjolras, Combeferre, Courfeyrac, Bossuet, Joly, Bahorel ve Gavroche'un da yer aldığı kırk üç isyancı karabinalarının ve tüfeklerinin namlularını barikatın tepesine dayamış bir halde sessiz, dikkatli ve ateşe hazır bekliyorlar.

Çatışma askerlerin gelmesi ile başlıyor. Çatışmalara Marius da katılır. Bu arada Eponine Marius’u kurtararak kendisi ölür. Ayrıca Cosette’den Marius’a yazılmış bir mektup verir. Marius ise Gavroche’un Eponine’in kardeşi olduğunu öğrenir. Onu kurtarmaya karar verir. Çünkü babasının Thenardier’e borcu olduğunu düşünüyor. Sonuçta barikat hala askerlerle çevrelenmiş ve yakında herkesin öleceği saldırı gelecek. Marius da Cosette’e bir mektup yazarak birlikte olamayacaklarını, dedesinin evlenmelerine izin vermediğini ve ölmeye karar verdiği yazar. Mektubu da Thenardier’in oğlu olan ve sokaklarda yaşayan Gavroche ile gönderir. 

On Beşinci Kitap: L'Homme-Arme Sokağı

Jean Valjean ve Cosette kaçarak yeni bir yere taşınır. Cosette Marius’a bir mektup göndererek nereye gittiğini söyleyebilmişti. Jean Valjean tesadüf eseri bu mektubun mürekkebini kurutmak için kullanılan kurutma kağıdından mektupta neler yazıldığını öğrenir. Sonuçta Cosette onu terk edecek endişesi ile kederlenir. Ama Gavroche ona Marius’un Cosette’ye yazdığı mektubu verir. Okuyunca Marius’un barikattan sağ çıkamayacağını öğrenir ve endişeleri geçer. Cosette hayatında aşk adına hissettiği tek duygunun kaynağı. Onun babası, dedesi, kardeşi ve gerektiğinde annesi olmuştu.

Cilt 5: Jean Valjean

Birinci Kitap: Dört Duvar Arasında Savaş

Yazar burada kısa süreliğine Haziran 1848'deki devrimi anlatıyor. Bu devrim için, “1848 Haziran'ı gerçekte neydi? Halkın kendine karşı ayaklanmasıydı.” (s. 514) nitelendirmesini yapıyor. 

Ardından 6 Haziran 1832 tarihine dönüyor yazar. Yani ayaklanmanın ikinci ve son gününe. Saint-Denis sokağı barikatında yaşananlara.

Jean Valjean da bu barikata gelir. Marius şaşkın. Javert de daha önce burada esir alınmıştı. Chanvrerie Sokağı'nın barikatı olarak da geçiyor. Corinthe Meyhanesi'nin önüne kurulan birkaç sokağı birden tutan birkaç barikat var burada.

Gavroche barikata döner. Fişeklerin bittiği bir sırada ölen askerlerden fişek toplamak için barikatlardan çıkar ve burada askerlerin ateşi ile ölür.

Bu arada askerlerin saldırısı yaklaşır ve isyancılar Javert’i öldürme kararı alırlar. Jean Valjean ise bu görevi kendisi alır ama Javert’i öldürmüş gibi yaparak serbest bırakır. Bir de şimdi kullandığı ismini ve yaşadığı yeri de ona söyler. Ne de olsa bu barikattan sağ çıkabileceğini düşünmüyor. 

Barikat düşer, çoğu ölür ve geriye kalan birkaç kişi de meyhaneye sığınır. Marius ise yaralı ve dışarıda kalır. Jean Valjean baygın Marius’u buradan çıkarma yolları ararken yeraltı bir yol bulur. Yani lağımları.

İkinci Kitap: Leviathan'ın Bağırsağı

Marius’u kurtaran Jean Valjean, kaçacak yer bulamayınca lağım kanallarına girer. Bu bölümde de yazar Paris’in her yıl ne kadar insan gübresini denize döktüğünü ama bunun da ne kadar değerli olduğunu anlatmakla başlar. Ardından da lağımların tarihçesi ile devem ediyor. Paris lağımlarının çok da ilginç bir tarihi varmış.

Üçüncü Kitap: Çamur Ama Ruh

Jean Valjean, sırtında baygın Marius ile lağımda ilerliyor. Güvenli bir çıkış arıyor. Bu arada polis de lağımları araştırıyor. Orada saklanan bir ayaklanmacı var mı diye bakmaya başlar. 

Jean Valjean lağımdan çıkış arıyor. Lağım çıkışında önü demir parmaklıklar ile kapalı ve umutsuzluğa kapılıyor. Tam bu anda önüne Thenardier ortaya çıkıyor.

Thenardier lağıma Javert’ten kaçarken girmişti. Şimdi Jean Valjean dışarı çıkınca yine karşısında Javert’i bulur. 

Jean Valjean Müfettiş Javert’e teslim olur. Ama ondan bir iyilik ister. Javert de kabul eder. İlk önce Marius’u dedesinin evine götürürler sonra da kendi evine giderler. Javert bu sefer bu yardımları ondan esirgemez. Daha önce ölüm döşeğinde olan Fantine için kızını getirmek için üç gün izin istediğinde Javert izin vermemişti.

Şimdi ise polisin aradığı isyancılardan Marius’u evine bırakıyor, Jean Valjean’ı da evine getiriyor ve çıkıp gidiyor. 

Bu arada dedesi tam da Marius öldü diye üzülürken torunu gözlerini açar.

Dördüncü Kitap: Duyguları Altüst Olan Javert

Javert görev duygusu ile vicdanı arasında gidip geliyor. Uzun süredir takip ettiği Jean Valjean’ı yakalamış sonra da serbest bırakmıştı. Bu onu ikileme düşürüyor. Jean Valjean onu öldürmesi gerektiği yerde serbest bırakmıştı. Javert de tutuklaması gerektiği yerde gitmesine izin vermişti. Kendisi ile çelişen olaylar yaşamıştı. Uzun süre böyle kendi kendisi ile mücadele ettikten sonra bir nehre atlar ve daha sonra cesedi bir kıyıya vurur.

Beşinci Kitap: Torun ile Dede

Bu arada Marius iyileşir ve dedesi de ona evlenmeye izin verir. Cosette hakkında her şeyi biliyor ve artık ona karşı çok yumuşak davranıyor. 

Cosette Marius’u göremeye gelir. Arkasında da M. Fauchelevent yani Jean Valjean. Dede artık resmi olarak Cosette’i torunu Marius’a ister. Jean Valjean da yaklaşık 600 bin franklık servetini bu iki gence verir. 

Jean Valjean, Cosette için resmi belge de hazırlatmış ve burada ismi Matmazel Euprhasie Fauchelevent olarak geçiyor. 

Marius iyileşir ama kendisini barikat düştükten sonra lağımda taşıyarak kurtaran adamı aramaya başlar. Ama bu aradığı ve bir türlü bulamadığı kişinin tam önünde olduğunu ve Jean Valjean olduğunu bilmiyor. 

Altıncı Kitap: Uykusuz Geçen Gece

16 Şubat 1833, Marius ile Cosette evleniyor. 

Düğüne giderken Azelma ve babası Thenardier, düğün arabasındaki Jean Valjean’ı görür ama tanıyamaz. Yine de bir yerlerden tanıdık gelir. Kızına bu düğünün kime ait olduğunu öğrenmesini söyler. Thenardier artık idam cezasına mahkum edilmiş bir kaçak. Büyük ihtimalle de lağımlarda saklanıyor. En son Jean Valjean onu orada görmüştü.

Bu arada düğünden sonra Jean Valjean yine vicdanı ile yüzleşiyor. Cosette artık evlendiğine göre bundan sonra ne yapacak? Bütün gece bu düşünceyle uyuyamaz. 

Yedinci Kitap: Kutsal Çanaktan Son Yudum

Jean Valjean sonunda Marius’a giderek bir kürek mahkumu olduğunu ve gerçek isminin de Jean Valjean olduğunu söyler. Mösyö Fauchelevent, gerçekte forsa Jean Valjean'dı.

Bu sefer Marius’un içinde bir fırtına kopar. Jean Valjean ile bir daha görüşmek istemediğini söyler, yine de kızı ile kısa süreli görüşmelerine izin verir. 

Sekizinci Kitap: Alacakaranlığın Çekilmesi

Jean Valjean artık sırrını Marius’a açıkladığı için Cosette’in kendisine baba demesini istemiyor, Jean demesini söylüyor. Kızı ise onun geçmişinden hala habersiz. Jean Valjean kendisini bu yeni evli çiftten uzak tutuyor. Her gün Cosette’i görmek için kısa süreliğine evine uğrar. Onun dışında kendisini adeta dışlar. Sonunda ise tamamen gelmeyi bırakır. Çünkü Marius ona gelmemesi gerektiğini davranışları ile belli eder. Bu da Jean Valjean’ı kahreder. 

Dokuzuncu Kitap: Muhteşem Karanlık, Muhteşem Şafak 

Jean Valjean ölüm döşeğinde. 

Bu arada Thenardier bir kez daha ortaya çıkar. Hem de Marius’un karşısına. Thenardier kötülük yapayım, para kazanayım derken Marius’a aslında Jean Valjean’ın suçsuz olduğunu belirten delilleri getirir. Marius, Jean Valjean’ın M. Madeleine’ı dolandırarak 600 bin farkı ele geçirdiğini ve barikatta Javert’ öldürdüğünü düşünüyordu. Ama Thenardier’in verdiği belgeler ile aslında M. Madeleine’ın Jean Valjean olduğunu ve Javert’i de aslında kurtardığını ve polis müfettişinin de daha sonra intihar ettiğini öğrenir. 

Thenardier son bir hamle yapar ve Jean Valjean’ı katil olmakla suçlar. Çünkü lağımlarda ceset taşıdığını görmüştü. Marius ise bu ceset dediği kişinin kendisi olduğunu söyler. Sonuçta onu barikattan kurtaranın, lağımda zorlukla sırtında taşıyanın Jean Valjean olduğunu öğrenir. Thenardier bir kez daha para kazanayım derken Jean Valjean’ı aklar. 

Marius, Jean Valjean hakkında kötü düşündüğü ve onu dışladığı için pişman olur. Ne de olsa onu barikattan kurtaran, lağımda taşıyan, hayatını kurtaran ve sonunda da sevdiği kız ile evlendiren buna ilave olarak da büyük bir servet veren Jean Valjean. Hemen Cosette’i de alarak Jean Valjean’ın evine giderler. 

Jean Valjean ise artık son anlarını yaşıyor. Yine de Marius ve Cosette’i gördüğü için çok mutlu olur. Marius onu artık bir kürek mahkumu olarak değil bir iyilik meleği olarak görüyor. İkisi de ona baba der. Jean Valjean ise onları görmenin mutluluğu içinde son nefesini verir. Huzur bularak ölür de diyebiliriz. 

SON

Next Post Previous Post
2 Comments
  • Kitaplarla Yaşayan Anonim
    Kitaplarla Yaşayan Anonim 20 Mayıs 2021 11:59

    Çok güzel bir gönderi olmuş. Bende sizleri kendi bloguma bekliyorum. Göz atarsanız çok sevinirim.

    • Cavanşir Gadimov
      Cavanşir Gadimov 20 Mayıs 2021 16:23

      Blogunuzu ziyaret ettim. Başarılar dilerim.

Add Comment
comment url

Benzer yayınlar