Kitap incelemesi: Homeros – Odysseia
Homeros’un Odysseia adlı eseri, MÖ 8. yüzyılda yazıldığı tahmin edilen Eski Yunan destanı. Odysseus’un maceralarını anlatan bu kitap bir yandan da İlyada’nın devam kitabı olarak da görülebilir. Çünkü Troya (İlyon) savaşından sonra bazı önemli isimlerin başına ne geldiğini de anlatıyor.
Odysseia için İlyada’nın devam kitabı dedik ama bu iki kitap birçok yönüyle birbirinden farklı. Çünkü İlyada, 10 yıl süren bir savaşı anlatan bir destan. Odysseia ise bir kişinin destanıdır. Ayrıca iki kitap arasında anlatım üslubu farklılıkları da var. İlyada kitap incelemesi için bakınız:
İlyada ve Odysseia destanlarının çevirmeni Azra Erhat da kitabın başındaki yazısında bu iki destan arasındaki yazım farklılıklarına dikkat çekiyor ve şöyle diyor:
“Olympos ya da İda Dağları'nın tepelerinde en küçük ayrıntılarınadek önceden kararlaştırılıp yeryüzünde sadece gerçekleştirildiği İlyada'nın olaylar dünyasından çok uzağız. Destan da iki katlı bir sahnede değil, tek düzeyli insanlar dünyasında oluşan bir olaylar toplamı olarak canlanır gözümüzün önünde. Odysseia'nın kuruluşunu ve olay içinde olay, öykü içinde öykü tekniğini ancak bu açıdan incelersek, gereğince anlayıp değerlendirebiliriz. Odysseia, tanrı-insan ikiliğini, bir gökte, bir yerde yansıtan bir destan değil, insan ağzından anlatılan ve insanın insan-üstü, insan-dışı varlıklarla ilişiklerine yeni yeni anlam, imge ve simgeler arayan bir romandır. Uygarlığımızın ilk romanı. Film dedik, roman diyoruz; ikisi de doğrudur: Odysseia göze görüneniyle film, kafaya değineniyle romandır.” (s. 20)
“Açıkça beliren bir şey varsa, İlyada'nın insana karşı insanın savaşını anlattığı halde, Odysseia'nın insanın doğaya karşı savaşını dile getirdiğidir. Bu ölümsüz konuyu ilkin dile getiren büyük insanlık destanıdır Odysseia.” (s. 22)
Odysseia ile ilgili yapılan tartışmalardan biri de bu eseri kimin yazdığı ile ilgilidir. Erhat da bu destan ile ilgili tartışmalara yer veriyor kitabın girişinde. Onlara burada yer vermeyeceğim. Ancak bu destanın oluşum süreci ile ilgili söyledikleri dikkate değer.
“Odysseia'nın kaleme alındığı zamanda Batı Akdeniz'e sokulmuş gemiciler vardı, bunların anlattıkları serüvenler ağızdan ağıza dolaşmış ve birçok efsane ve masal öğeleriyle süslenerek dillere destan olmuştur. Homeros dediğimiz ozan, sözlü geleneğin aktardığı bütün bu destan parçalarını bir tek büyük destan halinde toplayan, ona kahraman olarak da Troya Savaşı'nın önderleri arasında cin fikirli Odysseus'u seçen kimsedir. … Odysseia, bu haliyle zamanın Akdeniz havzası üstüne bilinen bilgilerin hepsini bir araya getiren bir kitap. Odysseus da o güne dek Giritli, Fenikyeli ya da Yunanlı olsun Akdeniz'i dolaşmış gemicilerin prototipi ve böylelikle ilk dünya kaşifi olarak karşımıza çıkmaktadır.” (s. 29)
Kitap önerileri: Amerikan üniversitelerinde öğrencilere en çok okutulan 101 kitap
Homeros – Odysseia – Konusu
Odysseia, İthake Kralı Odysseus’un destanıdır. Odysseus, Troya savaşına katılır. İlyada’da bu savaşın 10 yıl sürdüğü bildiriliyor. Savaş bitince de Odysseus, kendi gemisi ve İthake’den onunla gelen diğer gemilerle Akdeniz’de bir dizi macera yaşar. Tabii bu maceralar Odysseus ve arkadaşları için iyi sonuçlanmaz.
Tabii uzun süre evinden uzak kalınca da İthake’de de bazı olaylar yaşanır. İthake’de Odysseus’un karısı Penelopeia ve oğlu Telemakhos var. Odysseus uzun süre dönmeyince bazıları onun öldüğünü düşünür. Sonuçta hem İthake hem de diğer krallıklardan bir dizi genç, Penelopeia ile evlenmeye talip olurlar. Birinci sebebi Penelopeia’nın güzel olması, ikincisi ise bu taliplilerin amacı karısı ile evlenerek Odysseus’un malına mülküne sahip olmaktır.
Penelopeia ise onları oyalar. Bu kalabalık talipler ise yıllarca Odysseus’un konağında kalır, yer içer ve taşkınlık yapar. Kaç kişi oldukları ise destanda şöyle anlatılıyor:
“O herifler ne on kişidir, ne de yirmi kişi,
çok kalabalıklar, göreceksin kendin de birazdan,
elli iki kişi gelmiş Dulikhion'dan,
hepsi de seçkin delikanlı, altı da uşak,
yirmi dört adam gelmiş Same'den,
Zakynthos'tan da yirmi Akha delikanlısı.
İthake içinden de on iki kişi, hepsi yiğit,” (s. 250)
Odysseia’nın bölümleri
Odysseia, başta İthake’de yaşanan olayları anlatmakla başlıyor. Sonra Telemakhos’un babası ile ilgili bir haber almak için yolculuğa çıkması ile devam eder. Bundan dolayı Odysseia beş farklı parçadan oluşuyor
- Telemakhos’un yolculuğu (Bölüm 1-4)
- Odysseus’un Kalypso'nun adasında yaşadıkları (Bölüm 5)
- Odysseus Phaiakların ülkesinde (Bölüm 6-9)
- Odysseus serüvenlerini anlatıyor (Bölüm 9-12)
- Odysseus’un dönüşü ve İthake'de yaşananlar (Bölüm 13-24)
Odysseus kimdir?
Bu destan Odysseus’u birçok yönüyle tanıtıyor diyebiliriz. En başta İthake kralı olduğunu söylemiştik. Bunun dışında güçlü kuvvetlidir ve Troya savaşına da katılarak burada cesaretini göstermişti. Tahta atın içinde şehre sızan ve şehrin ele geçirilmesinde rol alanlardan biri de o.
Diğer yandan Odysseia’da destanın ana karakteri ile ilgili bir dizi sıfat kullanılıyor. Bunların birkaçında Odysseus’un nasıl tanımlandığına bakalım.
- Konuksever Odysseus
- Tanrısal Odysseus
- Soylu Odysseus
- Çok kurnaz Odysseus
- Çok sabırlı tanrısal Odysseus
- Çok akıllı Odysseus
- Çok çekmiş Odysseus
- Zeus'tan doğma Odysseus
- Kentleri yıkan tanrısal Odysseus
Odysseia haritası |
Bütün bu sıfatlar, birçok yönden Odysseus’u tanıtır okura. Mesela kentler yıkan denilmesi Troya savaşına katılmasından olsa gerek. Ayrıca sık sık çok kurnaz olduğu söyleniyor ki bazen karşılaştığı insanlardan kimliğini gizlemek için kurnazlık yapar ve farklı biriymiş gibi hikâyeler uydurur. Tanrıça Athene de ona bundan dolayı şöyle seslenir:
“Seni hınzır, seni cin fikirli, yalana dolana doymaz seni,
kendi yurdunda da mı vazgeçmeyeceksin sen
çocukluğundan beri sevdiğin bu uydurma masallardan?” (s. 235)
Babasının ismi Laertes olduğu için zaman zaman da Laertesoğlu ya da Laertes’in oğlu olarak da adlandırılıyor. Ama öyle bir çekiciliği var ki onu gören tanrıçalar bile kocaları olmalarını isterler.
“İşte oralarda, oyuk mağaralarda beni Kalypso alıkoymuştu,
istiyordu bu yüce Tanrıça ille kocası olayım.
Tıpkı onun gibi Kirke de tutmuştu beni
Aiaie'deki sarayında binbir düzenle,
kocası olayım istiyordu o da.” (s. 164)
Ama her şeyden öte Odysseus bir savaşçı. Tabii burada destan olarak anlatılan şey onun yaptığı savaşlar, öldürdüğü insanlar, yıktığı şehirlerdir. Bununla da övünüyor ve şöyle diyor:
“İlyon'dan çıkarken bir rüzgar aldı beni,
götürdü attı İsmasor'a, Kikonların kentine,
yerle bir ettim ben orayı, öldürdüm Kikonları,
aldım karılarını, mallarını bütün,
ve onları bir güzel pay ettim,
hiç kimse yakınmadı kendine düşen eşit paydan.
Haydi, dedim adamlarıma, çabuk kaçalım şimdi buradan,
ama koca aptallar dinlemediler sözümü,” (s. 164)
Kitap önerisi: Platon - Devlet
Odysseus’un serüvenleri
Bu destanı ilginç kılan özelliklerden biri de Odysseus’un serüvenleridir. Çünkü Troya sonrası Odysseus’un Akdeniz’i köşe bucak dolaştığını görüyoruz. Bazen bir adada bir şehri talan eder, bazen başka bir adada bir tanrıçanın esiri olur. Bu tanrıçalar da onu kendilerine koca yapmak isterler. Odysseus ise adamlarını, gemilerini, ganimetlerini ve her şeyini kaybetmiştir.
“Laertes'in oğlunu sorarsın bana,
yurdu İthake'de olan adamı.
Durmadan gözyaşı döker gördüm onu bir adada,
Tanrıça Kalypso'nun evindeydi,
bir türlü dönemiyordu baba toprağına,
tanrıça zorla alıkoyuyordu bu adada onu,
ne çok kürekli gemileri vardı, ne arkadaşları,
denizin engin sırtında onu götürecek.” (s. 100)
Denizlerde bir dizi tehlikeli olay, yaratıkla karşılaşan Odysseus, ölüler ülkesine bile gider. Ayrıca Tepegözlerin diyarına da gelir ki burada Poseidon’un oğlu bir Tepegözü kör ettiği için bu tanrının gazabına uğrar ve yıllarca evine dönemez. Sonuç olarak bu serüvenleri anlatmakla bitmez. Okurun kendisinin keşfetmesi gerekiyor.
Bu serüvenlerin en ilginçlerinden biri de Odysseus’un ölüler ülkesine gitmesidir. Burada Agamemnon ve Akhilleus gibi insanların ruhlarını görür.
Odysseia’nin önemli karakterleri
Odysseus: Destan en başta Odysseus’u anlatıyor ki ondan yukarıda yeterince bahsettik.
Penelopeia: Odysseus’un karısı. İkarios'un kızı akıllı Penelopeia olarak da geçiyor destanda.
Telemakhos: Odysseus’un oğlu.
Athene: Pallas Athene adıyla da geçiyor. Zeus'un kızı ve tanrıça.
Troya savaşından sonra neler yaşandı?
Odysseia zaman zaman da Troya savaşından sonra neler yaşandığından bahsediyor. Troya Kralı Priamos’un oğlu Paris, Menelaos’un karısı Helene’yi baştan çıkarınca 10 yıl süren bir savaş yaşanır. Kral Atreusoğlu Agamemnon da büyük bir ordu ile gelmişti. Aralarında Akhilleus gibi savaşçılar da vardı. Bilindiği üzere kent yıkılır ve Akhalar (Yunanlar) zafer kazanır. Troyalılar, sonları olacak atı kendileri çekip getirmişti şehre.
“Ama önderler çok ünlü Odysseus'un çevresindeydiler
atın karnında saklı, getirilmişlerdi pazar alanına,
Troyalılar kendileri çekmişti atı Akropolis'e,
at öylece dikilmiş duruyordu alanda,
Troyalılarsa çevresine dizilmişlerdi atın,
konuşup tartışıyorlardı soluk almadan,
üç yol vardı bir türlü karar veremedikleri:
Ya insafsız tunçla bu oyuk karnı deşeceklerdi,
ya kayaların ucuna dek çekip boşluğa atacaklardı,
ya da saklayacaklardı tanrılar için bir adak gibi.
Sonunda bu üçüncü yol uygun göründü onlara,
çünkü kaderlerinde yok olmak vardı,” (s. 160)
Odysseia’da Odysseus’un oğlu Telemakhos Menelaos’u ziyaret eder. Helene’nin burada kocasının yanında olduğunu görüyoruz. Sonuçta savaş sonrası Menelaos karısını almış geri getirmiş. Menelaos’un karısı Argoslu Helene şöyle diyor:
“Benim uğruma gitmişti Akhalar Troya'ya,
ben köpek yüzlünün uğruna,
hepsi o uğursuz savaşa atılmıştı” (s. 88)
Agamemnon’a ne olduğu da var bu destanda. Agamemnon evine döner ama bu sefer onun karısı da başka biri ile ona tuzak kurar ve Kral Agamemnon öldürülür. Odysseus onunla ölüler ülkesinde karşılaşır. Bu açıdan bu destan, İlyada’da yaşananların devamında olanlara bir nebze ışık tutuyor. Agamemnon’un (Atreusoğlu) sonu şöyle anlatılıyor:
“Bu ara Aigisthos yıkımlar kuruyordu evinde ona.
Öldürdü sılasına kavuşan Atreusoğlu'nu,
aldı tekmil halkı boyunduruk altına.
Hüküm sürdü bol altınlı Mykene'de tam yedi yıl.
Tanrısal Orestes başının belası oldu sekizinci yılda,
döndü Atina'dan, öldürdü babasını öldüreni,
kendisini ünlü bir babadan eden adamı.
Uğursuz anasını, korkak Aigisthos'u gömdü,
ölü şöleni verdi tekmil Argoslulara.
Gür sesli Menelaos da çıkageldi o gün,
gemileri malla doluydu tıkabasa.” (s. 78)
Destan içinde destan, masal içinde masal…
Odysseia, destan içinde destan, masal içinde masal olacak şekilde yazılmış. En başta bir anlatıcı var. Buna destanın ozanı ya da Homeros diyebiliriz. Zaman zaman başka bir ozana da söz verilir ki o da bir destan anlatıyor.
Bunun dışında biri bir hikâye anlatırken, bu hikâyenin içinde de birden fazla olay anlatan kişiler oluyor ki iç içe geçmiş anlatımlar var. Örnek olarak şu üç katmanlı bir anlatımı gösterelim:
- Odysseia’nın yazarı bize Telemakhos’un seyahati ve Menelaos’un yanına gelmesini anlatıyor
- Burada Menelaos Telemakhos’a Mısır yakınlarında bir adada mahsur kalmasını anlatıyor
- Bu sefer bu adada yakaladığı tanrı Proteus da Menelaos’a Agamemnon’un başına gelenleri anlatıyor
Odysseia’da tanrılar, Zeus ve Athene’nin rolü
Homeros’un destanlarından Yunan tanrılarına da yer var. Özellikle Odysseia’da yaşananlara sık sık karışırlar. En başta Odysseus’un yıllar sonra evine kavuşması için plan yaparlar. Sonra da Pallas Athene bizzat karakterler arasına insan kılığında katılır ve olaylara yön verir, Odysseus’a yardım eder.
Daha ayrıntılı: Homeros – Odysseia - Kitap özeti
Homeros
Odysseia
Çev: Azra Erhat ve A. Kadir
21. Basım
Can Yayınları
İstanbul
2008
411 sayfa.