Thomas More - Utopia (Mina Urgan’ın İncelemesiyle)
Paranın, altının bir değeri ve önemi olmadığı bir yer düşünün. Mümkün mü? Şimdiye kadar öyle bir yer olmadı dünyada. Tamamen ütopik. Evet böyle bir yer olsa, ancak hayal ürünü olur ve olsa olsa Thomas More’un Utopia’sında olur.
İngiliz yazar, siyaset adamı ve hümanist Thomas More’un 1516 yılında yazdığı Utopia, hayali ancak mükemmel düzen ve topluma ulaşmış bir adayı anlatan kitaptır.
Kitap, Thomas More, arkadaşı Peter Gilles ve bir seyyah olan Raphael Hythlodaeus’in sohbet etmesi, seyyahın onlara gördüğü bir adayı ve buradaki düzeni anlatmasını konu ediniyor. Adanın simi Utopia’dır. Utopia ise Yunancada “olmayan yer” anlamına geliyor. Kral Utopus tarafından kurulan bu devlet, her yönüyle bizim yaşadığımız ya da More’un yaşadığı İngiltere’den farklıdır. Daha doğrusu “mükemmel bir toplum” düzeyini yakalamıştır. Her kes birlikte çalışır, birlikte yer. Her kes eşittir ve bilime önem verilir. İnsana önem verilir.
İdeal bir ülke: Thomas More'un Utopia'sı
İki bölümden oluşan Utopia’da birinci bölümde More, Gilles ve Raphael, bir çok farklı konudan konuşurlar ve tartışırlar. More fikirlerini Raphael’e söyletir ancak aslında kendisinin sözleridir. More, bilgili kişi olan seyyaha neden bir kralın hizmetine girip de danışmanlık, bakanlık yapmadığını sorar ve bunu önerir. Cevaplar arasında dikkat çeken kral ve karlın danışmanları ile ilgili kısımlar:
"Krallar, dostum, ikisini pek ayırmazlar birbirinden. Bakanı da kendilerine hizmet eden bir adam diye görürler." (s. 8)
“Krallar yalnız savaşı düşünürler, bense bu sanatları ne anlarım, ne de anlamak isterim. Yalnız barışa yararlı sanatlar kralların pek umurunda değildir. İş yeni ülkeler kazanmaya geldi mi, bütün yollar iyidir onlar için: Din, iman, akıl dinlemezler, ne günaha girmekten çekinirler ne kan dökmekten.” (s. 9)
“Kralların danıştığı insanlara gelince: Bunların bir kısmı ağızlarını açmaz, çünkü söyleyecek sözleri yoktur, kendileri akıl danışmak durumundadır. Bir kısmınınsa akılları erer, işe yarayacaklarını da bilirler; ama her zaman gözde olan yetkilinin düşüncesini paylaşılan, ortaya attığı budalalıkları alkışlarlar. Bütün bu aşağılık asalakların tek kaygısı, yüz karası bir dalkavuklukla, kralın tuttuğu adamın desteğini kazanmaktır. Bir diğer kısmı da kendilerini beğenmiş kişilerdir, yalnız kendi düşüncelerine değer verir, kimseyi dinlemezler. Bunda da şaşılacak bir şey yok, çünkü doğa herkese kendi yarattığını sevip okşama içgüdüsünü verir: Karga da, maymun da kendi yavrularına gülümser yalnız.” (s. 9)
“Demek ki, o yüksek yerlerde Devlet'e yararlı olmanın yolu yok. Erdemin kendisini bozacak bir hava eser orada. Çevrenizdeki insanlar sizin derslerinizle iyileşmek şöyle dursun, kötülükleriyle sizi baştan çıkarırlar. Hiç bozulmadan kalırsanız, ötekilerin ahlaksızlığına, budalalığına paravanlık etmiş olursunuz. Sizin yanlamasına yolla, kötüyü iyiye çevirebileceğimizi ummak boşunadır.” (s. 34)
Benzer bir ütopya önerisi: Platon - Devlet
Raphael’in gidip gördüğü ve yaşadığı Utopia adasını anlatmadan önce hırsızlık ve ölüm cezası konusunda bir tartışma yaparlar. More’un da bir yargıç olduğunu göz önüne alarak kitapta okuyacağınız ilginç bir kısım:
“Öldürmek hırsızlığı cezalandırmak için çok ağır, hırsızlığı önlemek içinse çok hafif bir cezadır. Her çalan ölümü hak etmedikten başka, açlıktan ölmemek için çalan adama en korkunç işkenceleri de yapsanız yine çalar.” (s. 11)
İngiliz Kralı 8. Henry’nin Papa’dan koparak kendisini İngiliz kilisesinin başı yapması ve ilk eşinden boşanmasını hiç tasvip etmeyen More, ölüm cezasına çarptırılır. Bunun sonucu da More günümüzde Katolik Hristiyanlarının azizleri arasında yer alıyor. Dindar bir Katolik olan Thomas More’un Utopia’da rahipler ve Hristiyanlık ile ilgili ise şu ifadeleri dikkat çekicidir. Aslında rahipleri bazen kendi, bazen de başkalarının ağzından eleştiriyor:
Bir hukuk adamı olarak Thomas More
Raphael’in gidip gördüğü ve yaşadığı Utopia adasını anlatmadan önce hırsızlık ve ölüm cezası konusunda bir tartışma yaparlar. More’un da bir yargıç olduğunu göz önüne alarak kitapta okuyacağınız ilginç bir kısım:
“Öldürmek hırsızlığı cezalandırmak için çok ağır, hırsızlığı önlemek içinse çok hafif bir cezadır. Her çalan ölümü hak etmedikten başka, açlıktan ölmemek için çalan adama en korkunç işkenceleri de yapsanız yine çalar.” (s. 11)
Thomas More (7 Şubat 1478 - 6 Temmuz 1535) |
İngiliz Kralı 8. Henry’nin Papa’dan koparak kendisini İngiliz kilisesinin başı yapması ve ilk eşinden boşanmasını hiç tasvip etmeyen More, ölüm cezasına çarptırılır. Bunun sonucu da More günümüzde Katolik Hristiyanlarının azizleri arasında yer alıyor. Dindar bir Katolik olan Thomas More’un Utopia’da rahipler ve Hristiyanlık ile ilgili ise şu ifadeleri dikkat çekicidir. Aslında rahipleri bazen kendi, bazen de başkalarının ağzından eleştiriyor:
“Sadaka konusunda benim bir rahip kadar kısır olduğumu biliyorlar.” (s. 12)
“İsa'nın usta sözcüleri sizin demin dediğiniz gibi yanlamasına bir yol tuttular; insanların, kötü' alışkanlıklarını Hıristiyanlığa uydurmaktan kaçındıklarını görünce, İncil'i insanların kötü alışkanlıklarına göre eğip büktüler. Bu ustaca manevra nereye götürdü onları? İnsanların vicdan rahatlığıyla kötülük edebilmelerini sağlamış oldular.” (s. 33)
Bir ütopya önerisi: Tommaso Campanella - Güneş Ülkesi (Felsefi Devlet Modeli)
More, kitapta yaşadığı düzeni eleştirirken, toplumun bir kısmının çalıştığını diğer hiç bir iş yapmayan, hiç üretimde bulunmayan kesimin ise onların üzerinden geçindiğini, zengin olduğunu ve mal mülk biriktirdiğini anlatıyor. Utopia’da ise para yoktur, her kes çalışmak zorundadır, çalışmak zorunda olmayan çok az insan yani yöneticiler bile diğerlerine örnek olsun diye çalışırlar. Tabii bu düşüncelerinden dolayı More, Batı dünyasının ilk sosyalistin adlandırıyor.
Kitabın sonuna eklenen Mina Urgan’ın Utopia incelemesinde ise More’un bu fikirlerinin yoğrulduğu ortam şöyle ifade edilmektedir: “On altıncı yüzyılda tüm Avrupa'yı etkileyen Rönesans, Hümanizm ve Reformasyon, Batı dünyasının ilk sosyalisti Sir Thomas More'un kişiliğini de yoğurdu.” (Urgan, s. 109)
Bir yasa adamı olan More ise şöyle der:
“Malın mülkün kişisel bir hak olduğu, her şeyin parayla ölçüldüğü bir yerde toplumsal adalet ve rahatlık hiçbir zaman gerçekleşemez. Ama siz aslan payını kötülere bırakan bir toplumda doğru bir yan bulursanız, büyük çoğunluk yoksulluk içinde kıvranırken doymak bilmez bir avuç insana memleketin bütün zenginliklerini sömürten bir devlet mutlu olabilir derseniz o başka.” (s. 34)
Raphael’in anlattığı ada tamamen kurmacadır ama bu kurmaca dünyadaki düzen uzun süredir devam ediyor. More kitabı 1516’da yazmış adanın tarihini ise milattan öncelere kadar dayandığını yazıyor:
“Adanın fethinden beri, özenle saklanan ve 1760 yıllık bir tarihi kucaklayan tutanaklardan öğrendiğimize göre, başlangıçta evler çerden çöpten, alçacık birer kulubeymiş, duvarları kerpiç, saçaklı damları sazlarla örülüymüş. Şimdiyse evler üç katlı taş ya da tuğla duvarlı, derli toplu ve içten sıvalıdır.” (s. 44)
Bunlar Utopia’lıların adetlerinden sadece bir kaçıdır ki, kitabın ikinci bölümünde Raphael bu adayı bütün ayrıntıları ile anlatıyor. Yukarıdakiler benim ilginç gördüğü kısımların bir kaçı. Eminim okuyan herkes ilginç bulduğu çok şey bulacaktır.
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nın Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi’nde yer alan Utopia’nın sonunda ise Mina Urgan’ın Thomas More ve Utopia ile ilgili incelemesi yer alıyor. Bu kısımda Thomas More’un yaşamı, siyasi hayatı, ölümü ve tabii eseri detaylı inceleniyor. Hem More’u, hem de Utopia’yı anlamak için çok iyi hazırlanmış bir çalışmadır.
Urgan’ın incelemesinde Utopia ile ilgili gençlerin evlenmesi sırasında uygulanan bir adet anlatılıyor. Ancak bu evlenme öncesi adete kitapta rastlanmıyor. Urgan’ın incelemesinin sonunda yer alan kaynakça kısmında Utopia’nın bir kaç farklı baskısında yararlandığı görülüyor. Benim tahminim Türkçe’ye çeviri yapılırken kullanılan Utopia baskısında bu yerin olmaması şeklindedir. Söz konusu kısım şöyle:
Bu arada More’u ele alan bir film de mevcut. Aslında 8. Henry’yi anlatan film ve dizilerde de More’u görebilirsiniz. Urgan, çalışmasında filmden şöyle bahseder: “Çağımızın İngiliz tiyatro yazarlarından Robert Bolt, A Man for All Seasons adıyla, Sir Thomas More'u ele alan ve İngiltere'de, Amerika'da ve Fransa'da büyük ilgiyle seyredilen, hatta filmi bile yapılan bir oyun yazdı.”
Son olarak Thomas More’un Utopia’sı sonrası benzer hayali ülkeler ve yerleri tasvir eden kitaplar yazılmıştır. Bunların bazıları Tommasa Campanella’nın Güneş Ükesi ve Francis Bacon’un Yeni Atlantis’i gibi ütopya, bir kısmı da George Orwell’in 1984 ve Aldous Huxley’in Cesur Yeni Dünyası gibi distopya romanlardır.
Thomas More
Utopia – (Mina Urgan'ın İncelemesiyle)
Çevirenler:
Vedat Günyol
Sabahattin Eyuboğlu
Mina Urgan
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
11. Baskı
2010
250 sayfa.
More'dan toplum düzenine eleştiri
More, kitapta yaşadığı düzeni eleştirirken, toplumun bir kısmının çalıştığını diğer hiç bir iş yapmayan, hiç üretimde bulunmayan kesimin ise onların üzerinden geçindiğini, zengin olduğunu ve mal mülk biriktirdiğini anlatıyor. Utopia’da ise para yoktur, her kes çalışmak zorundadır, çalışmak zorunda olmayan çok az insan yani yöneticiler bile diğerlerine örnek olsun diye çalışırlar. Tabii bu düşüncelerinden dolayı More, Batı dünyasının ilk sosyalistin adlandırıyor.
Kitabın sonuna eklenen Mina Urgan’ın Utopia incelemesinde ise More’un bu fikirlerinin yoğrulduğu ortam şöyle ifade edilmektedir: “On altıncı yüzyılda tüm Avrupa'yı etkileyen Rönesans, Hümanizm ve Reformasyon, Batı dünyasının ilk sosyalisti Sir Thomas More'un kişiliğini de yoğurdu.” (Urgan, s. 109)
Bir yasa adamı olan More ise şöyle der:
“Malın mülkün kişisel bir hak olduğu, her şeyin parayla ölçüldüğü bir yerde toplumsal adalet ve rahatlık hiçbir zaman gerçekleşemez. Ama siz aslan payını kötülere bırakan bir toplumda doğru bir yan bulursanız, büyük çoğunluk yoksulluk içinde kıvranırken doymak bilmez bir avuç insana memleketin bütün zenginliklerini sömürten bir devlet mutlu olabilir derseniz o başka.” (s. 34)
Raphael’in anlattığı ada tamamen kurmacadır ama bu kurmaca dünyadaki düzen uzun süredir devam ediyor. More kitabı 1516’da yazmış adanın tarihini ise milattan öncelere kadar dayandığını yazıyor:
“Adanın fethinden beri, özenle saklanan ve 1760 yıllık bir tarihi kucaklayan tutanaklardan öğrendiğimize göre, başlangıçta evler çerden çöpten, alçacık birer kulubeymiş, duvarları kerpiç, saçaklı damları sazlarla örülüymüş. Şimdiyse evler üç katlı taş ya da tuğla duvarlı, derli toplu ve içten sıvalıdır.” (s. 44)
Utopia'nın 1516 yılındaki ilk baskısından adanın illüstrasyonu. |
Utopia’lıların ilginç adetleri vardır. Yasaları çok azdır. Ancak düzen mükemmel bir şekilde işler. Bu devletten paranın bir değeri olmadığını söylemiştik, insanlar ortak çalışır ve gerekli yiyeceği ve giyeceği pazardan karşılıksız alır. İster ticaret isterse de ganimet yollarıyla elde ettikleri altına ise farklı bir kullanım alanı bulmuşlardır:
“Utopia'lılar özgür yurttaşlarına hayvan kestirmezler. Çünkü hayvan öldüre öldüre, insan huyunun en tatlı yanı olan acıma duygusunun, yavaş yavaş körleşip yok olacağını düşünürler.” (s. 52)
“Yiyeceklerini, içeceklerini topraktan ya da camdan güzel biçimli ama az değerli kaplara koyarlar; altın ve gümüşüyse, ortak evlerde olsun, özel evlerde olsun, en bayağı işlerde kullanırlar. Hatta oturaklarını bile altın ve gümüşten yaparlar. Kölelerinin zincirlerini, çok kötü suçlar işlemiş mahkumların nişanlarını yapmak için bu madenlerden yararlanırlar. Mahkumların parmaklarında ve kulaklarında altın halkalar, boyunlarında altın gerdanlık, başlarında altın bir çember vardır.” (s. 58)
“Çünkü acı, onlara göre, dürüst olmayan her zevkin kaçınılmaz sonucudur.” (s. 70)
“Çünkü Utopia'lılara göre, bir suçu tasarlamak, o suçu işlemekten farksızdır. Kötülük yapmak isteyen, sadece karşısına bir engel çıktığı için bu kötülüğü yapamamışsa, niçin suçlu sayılmasın?” (s. 74)
“Çünkü bir devletin gelişmesi de, yıkılması da, o devleti yönetenlerin ve yargıçların elindedir.” (s. 79)
“Ama Utopia'lıların büyük çoğunluğu ve en akıllıları, bütün bu putları bırakıp, bir tek Tanrı bilirler. Bu Tanrı bilinmez, anlaşılmaz, açıklanmaz bir varlıktır, insan zekâsının sınırlarını aşar, bütün dünyayı bedeni, erdemi ve gücü ile kapsar. Bu Tanrı'ya Baba derler.” (s. 89)
“Utopia'lılar özgür yurttaşlarına hayvan kestirmezler. Çünkü hayvan öldüre öldüre, insan huyunun en tatlı yanı olan acıma duygusunun, yavaş yavaş körleşip yok olacağını düşünürler.” (s. 52)
“Yiyeceklerini, içeceklerini topraktan ya da camdan güzel biçimli ama az değerli kaplara koyarlar; altın ve gümüşüyse, ortak evlerde olsun, özel evlerde olsun, en bayağı işlerde kullanırlar. Hatta oturaklarını bile altın ve gümüşten yaparlar. Kölelerinin zincirlerini, çok kötü suçlar işlemiş mahkumların nişanlarını yapmak için bu madenlerden yararlanırlar. Mahkumların parmaklarında ve kulaklarında altın halkalar, boyunlarında altın gerdanlık, başlarında altın bir çember vardır.” (s. 58)
“Çünkü acı, onlara göre, dürüst olmayan her zevkin kaçınılmaz sonucudur.” (s. 70)
“Çünkü Utopia'lılara göre, bir suçu tasarlamak, o suçu işlemekten farksızdır. Kötülük yapmak isteyen, sadece karşısına bir engel çıktığı için bu kötülüğü yapamamışsa, niçin suçlu sayılmasın?” (s. 74)
“Çünkü bir devletin gelişmesi de, yıkılması da, o devleti yönetenlerin ve yargıçların elindedir.” (s. 79)
“Ama Utopia'lıların büyük çoğunluğu ve en akıllıları, bütün bu putları bırakıp, bir tek Tanrı bilirler. Bu Tanrı bilinmez, anlaşılmaz, açıklanmaz bir varlıktır, insan zekâsının sınırlarını aşar, bütün dünyayı bedeni, erdemi ve gücü ile kapsar. Bu Tanrı'ya Baba derler.” (s. 89)
Diğer ütopya kitaplar
Bunlar Utopia’lıların adetlerinden sadece bir kaçıdır ki, kitabın ikinci bölümünde Raphael bu adayı bütün ayrıntıları ile anlatıyor. Yukarıdakiler benim ilginç gördüğü kısımların bir kaçı. Eminim okuyan herkes ilginç bulduğu çok şey bulacaktır.
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nın Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi’nde yer alan Utopia’nın sonunda ise Mina Urgan’ın Thomas More ve Utopia ile ilgili incelemesi yer alıyor. Bu kısımda Thomas More’un yaşamı, siyasi hayatı, ölümü ve tabii eseri detaylı inceleniyor. Hem More’u, hem de Utopia’yı anlamak için çok iyi hazırlanmış bir çalışmadır.
Urgan’ın incelemesinde Utopia ile ilgili gençlerin evlenmesi sırasında uygulanan bir adet anlatılıyor. Ancak bu evlenme öncesi adete kitapta rastlanmıyor. Urgan’ın incelemesinin sonunda yer alan kaynakça kısmında Utopia’nın bir kaç farklı baskısında yararlandığı görülüyor. Benim tahminim Türkçe’ye çeviri yapılırken kullanılan Utopia baskısında bu yerin olmaması şeklindedir. Söz konusu kısım şöyle:
“Utopia'da evlenmeye niyetlenen çiftler, Raphael Hythloday'ın dediği gibi, bizim çok "acayip" bulacağımız bir iş yaparlar: Yaşlı başlı, saygıdeğer bir kadın denetimi altında, kız, oğlana; gene yaşlı başlı, saygıdeğer bir erkeğin denetimi altında da, oğlan kıza, çırılçıplak gösterilir. Bunu ilk duyduğunda, Raphael gülmeye başlamış; Utopia'lılar ise, bu geleneğin gülünecek bir yanı olmadığını anlatmışlardır: Onlara asıl gülünç gelen, evlilik konusunda öteki ülkelerin davranışıdır. Çünkü beş on kuruş verip birkaç yıl kullanacağımız bir atı satın alırken bile, eğerini kaldırıp hayvanın her bir yanını özenle gözden geçiririz. Gel gelelim ömür boyunca birlikte yaşayacağımız eşimizin, göre göre yüzünü görebiliriz ancak. Oysa onun bedeninde öyle bir kusur ya da bir çirkinlik olabilir ki, ne yaparsanız yapın, ona ısınamazsınız bir türlü.” (Urgan, s. 178)
Bu arada More’u ele alan bir film de mevcut. Aslında 8. Henry’yi anlatan film ve dizilerde de More’u görebilirsiniz. Urgan, çalışmasında filmden şöyle bahseder: “Çağımızın İngiliz tiyatro yazarlarından Robert Bolt, A Man for All Seasons adıyla, Sir Thomas More'u ele alan ve İngiltere'de, Amerika'da ve Fransa'da büyük ilgiyle seyredilen, hatta filmi bile yapılan bir oyun yazdı.”
Son olarak Thomas More’un Utopia’sı sonrası benzer hayali ülkeler ve yerleri tasvir eden kitaplar yazılmıştır. Bunların bazıları Tommasa Campanella’nın Güneş Ükesi ve Francis Bacon’un Yeni Atlantis’i gibi ütopya, bir kısmı da George Orwell’in 1984 ve Aldous Huxley’in Cesur Yeni Dünyası gibi distopya romanlardır.
Utopia – (Mina Urgan'ın İncelemesiyle)
Çevirenler:
Vedat Günyol
Sabahattin Eyuboğlu
Mina Urgan
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
11. Baskı
2010
250 sayfa.
mina urgan çok severim yaaa, edebiyat açısındaan :)
Teşekkürler
Teşekkürler
İyi okumalar