Kitap yorumu: Yaşar Kemal - İnce Memed 2
Yaşar Kemal - İnce Memed 2 kitap yorumu
İnce Memed’in hikâyesini okurken bir ara “Keşke o da gidip teslim olsa, genel aftan yararlansaydı.” diye düşünmemek elde değil. Ancak ikinci kitabın ortalarına doğru “adalete” teslim olan eşkıyalara ne olduğunu görüyoruz.“Bundan birkaç yıl önce Hükümet dağlara haber salmıştı: "Dağda kim varsa gelsinler teslim olsunlar. Teslim olanlar affedilecek." Ve eşkıyalar teslim olmuşlardı. Bu teslim olan eşkıyalardan otuz kadarı Kozan hapisanesinde yatıyorlardı. Ünlü eşkıya Hacı Veli de içinde. Bir sabah bu eşkıyaları kol kola halatlarla bağladılar, Adanaya götürüyoruz diye, yola çıkardılar. Adana Kozan arasında Sarıçam diye bir yer vardır. Bodur ağaçlı, kıraç bir yer. Sarıçam deresinde bu otuz kadar eşkıyayı kurşuna dizdiler. Sonra da kaçtılar da vurduk diye bir rapor uydurdular. Ölülerini de Sarıçamın deresine gömdüler. Olanı biteni o yörenin bütün köylüleri böylece görüp duydular.” (s. 242)
İnce Memed’in özelliklerini birinci kitaptan biliyoruz. Çocuk yaşta ağanın zulmüne maruz kalmış, annesi ve sevdiği kız ölmüş, yeni doğan çocuğunun ise nerede olduğunu bilmiyor. İnce Memed eşkıyalara katılmıştır ancak o diğer eşkıyalar gibi değildir. Kendisine ateş etmelerine rağmen askeri vurmaz, yol kesip fakir fukarayı soymaz.
İnce Memed hep köylüyü, köylüsünü düşünür, Abdi Ağa’yı vurduktan sonra herkesin kendi toprağını ekip biçmesini, elde ettiği ürünün de kendisine kalmasını ister. Aslında istediği olur. Böyle iki yıl devam eder. Ancak bu düzen ve köylünün mutluluğu Abdi Ağa’nın kardeşi Kel Hamza’nın yanında jandarma ile köye gelmesi ve köylünün elinde olan her şeyi alması ile sona erer.
Bu olayı öğrenen İnce Memed ise çok büyük bir sarsıntı yaşar. Yaptığı şeyin iyilikten çok kötülük getirdiğini, köylünün de kendisine lanet okuduğunu öğrenir. Bir ağayı öldürürse yerine daha beter bin ağa geleceğini gördüğü için bir türlü işin içinden çıkamaz ve uzun süre bu düşüncelerde kaybolup gider.
"Abdiyi öldürdük. Zalim, imansız bir adamdı. Anam gitti, Hatçe gitti. Ben de dağlara düştüm. Ölümün ardınca yürüyorum. Ne oldu? Kel Hamza geldi. Hiç aklıma gelmezdi Kel Hamzanın gelip de köye çökeceği... Toprağı geri alacağı, köylüyü beterin beteri hallere sokacağı. Hiç aklıma gelmezdi... Şimdi Kel Hamzayı öldüreyim, diyorum; yerine bin beter bir Kel Hamza daha gelecek. Ne diyorsun, Süleyman Emmi, bana bir akıl ver." (s. 208)
İnce Memed bu sorulara cevap ararken Vayvay köyüne sığınır. Aslında gidecek başka yeri yoktur, Vayvay köyü ise İnce Memed’in kendilerine yardıma geldiğini düşünerek sevinir ve köylerini ellerinden almak isteyen Ali Saya Bey’e karşı direnmek için güç bulur.
"Allah bağışlasın onu şu yüzü gülmemiş, zulum altındaki fakire fıkaraya," (s. 28)
İnce Memed 2’de daha çok güç, zenginlik, iktidara sahip ya da yakın olanların nasıl ellerindeki gücü kullanarak köylülerin elinden bereketli toprakları almaya çalışmasını görüyoruz. Bu sadece Ali Safa Bey değildir. Böyle çok bey, paşa vardır. Sadece Vayvay köylüsü değildir zulüm altında.
Köylü de bu baskıya zulüme dayanmaya çalışır. Evleri yanar, kızlarının ırzlarına geçilir, işkence görürler, atları çalınır, yiyecekleri yakılır, suları kesilir. Bütün bunlar köylüler topraklarını terk etsin diye yapılır, ancak onlar da dayanmaya çalışır.
“Düşmez kalkmaz bir Allah... Her tepenin başından yepyeni bir gün doğacak. Allah birdir ama, kapısı bin... Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez. Hızır babamız da bir ak güvercin donunda gelir. Gamlanma Seyfali, gamlanma, hangi günü gördün akşam olmamış?" (s. 82)
Bir de köyde bir hoca var. O da köylüye topraklarını terk etmemesi, yılmaması için öğütler verir.
Hoca:
"Yılmış adam Allahın makbul kulu değildir," dedi. "Yılmış, korkmuş, ürkmüş insan kadar kötü bir mahluk halk etmemiştir yaradan. Dünyada cehennemden hiç çıkmayacak, ebedi yanacak bir yaratık, yılmış adamdır. Allahın en edna kulu korkmuş adamdır, korkmuş adam insanlığın yüz karasıdır. (s. 88)
Ferhat Hoca ona hiç karşılık vermiyor, yalnız:
"Allah yoksulunu yalnız bırakmayacak," diyor, büyük imanını sesinde topluyordu. "Allah zulme karşı koyanlarla her zaman birlik olmuştur. Yoksa yeryüzünde zulüm bu kadar azalır mıydı?" (s. 181)
Peki köylü bütün bunlara nasıl dayanıyor. Dayanamayıp köylerini terk edenler, korkup gitmek zorunda kalanlar da var. Ancak onlar da gittikleri yerlerde aç, susuz, perişan halde yaşıyorlar.
İnce Memed’in Değirmenoluk köyündeki Hürü Ana nasıl dayandığını kısa ancak öz cümle ile açıklıyor. Hürü Ana ve kocası Durmuş Ali Emmi köyde İnce Memed’e en çok sahip çıkan kişilerdi. Bundan dolayı da Durmuş Ali Emmi, Kel Hamza köye döndüğünde onun atının ayaklarında can vermişti. Hürü Ana da nasıl dayandığını şöyle söylüyor:
İnce Memed 2’de işlenen ve üzerinde durulan konulardan birisi de yozlaşmış devlet memurları. Kaymakamı, valisi, jandarma yüzbaşısı neredeyse hepsi ağaların, beylerin yanında yer alıyor. Ağaların, beylerin isteği doğrultusunda cahil köylülere her türlü baskıyı, dayatmayı reva görüyorlar.
Vayvay köylülerine yukarıda sayılan baskı ve işkencelerden sonra da köyü terk etmemeleri üzerinde Ali Safa Bey köylülere dayanmalarını öğütleyen hocayı ve bir köylüyü aslı olmayan cinayet suçlaması ile tutuklatır. Savcı da ona yardım için şu öğüdü verir:
Savcı:
"Safa Bey," dedi. "Bu Hoca esrarengiz bir adam. Bir de bunun casusluğunu ortaya atabiliriz, tutar. Onun casusluğuna Vayvay köyü bile inanır. Haydi kolları sıvayın. Sağlam deliller bulun casusluğa ait. Ferhat Hocayı idam ettirebilirim. Ferhat Hocayı çok iyi seçtik. Unutmaym ki o bir hocadır ve Ankarada herkes hocalardan ürker. Hele bugünlerde... Safa Bey, tam attık, turnayı gözünden vurduk." (s. 385)
Böyle uydurma delillerle tutuklanan Ferhat Hoca ve Yobazoğlu kasabaya getirilene kadar ölesiye dövüldü, kasabada ise halk üzerlerine çürük domatesler attı. Ardından birisi çıkıp bunların ne kadar azılı cani oldukları üzerine halka bir nutuk çekti. Bütün bunlar daha mahkemeye bile çıkmadan yaşanıyor. Bütün bunları kurgulayan Ali Safa Bey ise savcı ve diğer memurlara ziyafet çekiyor.
Tabii bütün bunlar yaşanırken, İnce Memed hâlen bir karamsarlık içinde ağaların vurmakla bitmeyeceğini, yerine hep daha kötüsünün türeyeceğini düşünerek durur, bir çare bulmaya çalışır. Köylüler ise onu hiç ele vermeden saklar ve yaralarını iyileştirir. Sonunda ise İnce Memed ne yapması gerektiğine karar verir.
Son olarak da birincisi İnce Memed’in ilk defa kahve içmesi ile ilgili olmak üzere iki alıntı yapmak istiyorum.
“Bir daha ömrü boyunca bu tatta bir kahve içmeyecekti. Her kahve içişte Kamer Ananın kahvesi gelecekti aklına, ama ne o erişilmez tadı, ne o erişilmez kokuyu bir daha tadamayacaktı. Ömrü boyunca bu kahvenin tadını duyacaktı, her kahve içişinde bu kahveyi arayacaktı. Her kahveyi bu tada varmak için içecekti.” (s. 25)
“Kurt kocayınca köpeklere oyuncak olmaz. Kurt kocayınca köpek oluyormuş Koca Osman, köpek.” (s. 77)
Yaşar Kemal
İnce Memed 1
Yapı Kredi Yayınları
Özel Baskı
İstanbul
2006
459 sayfa.
İnce Memed’in özelliklerini birinci kitaptan biliyoruz. Çocuk yaşta ağanın zulmüne maruz kalmış, annesi ve sevdiği kız ölmüş, yeni doğan çocuğunun ise nerede olduğunu bilmiyor. İnce Memed eşkıyalara katılmıştır ancak o diğer eşkıyalar gibi değildir. Kendisine ateş etmelerine rağmen askeri vurmaz, yol kesip fakir fukarayı soymaz.
İnce Memed hep köylüyü, köylüsünü düşünür, Abdi Ağa’yı vurduktan sonra herkesin kendi toprağını ekip biçmesini, elde ettiği ürünün de kendisine kalmasını ister. Aslında istediği olur. Böyle iki yıl devam eder. Ancak bu düzen ve köylünün mutluluğu Abdi Ağa’nın kardeşi Kel Hamza’nın yanında jandarma ile köye gelmesi ve köylünün elinde olan her şeyi alması ile sona erer.
Bu olayı öğrenen İnce Memed ise çok büyük bir sarsıntı yaşar. Yaptığı şeyin iyilikten çok kötülük getirdiğini, köylünün de kendisine lanet okuduğunu öğrenir. Bir ağayı öldürürse yerine daha beter bin ağa geleceğini gördüğü için bir türlü işin içinden çıkamaz ve uzun süre bu düşüncelerde kaybolup gider.
"Abdiyi öldürdük. Zalim, imansız bir adamdı. Anam gitti, Hatçe gitti. Ben de dağlara düştüm. Ölümün ardınca yürüyorum. Ne oldu? Kel Hamza geldi. Hiç aklıma gelmezdi Kel Hamzanın gelip de köye çökeceği... Toprağı geri alacağı, köylüyü beterin beteri hallere sokacağı. Hiç aklıma gelmezdi... Şimdi Kel Hamzayı öldüreyim, diyorum; yerine bin beter bir Kel Hamza daha gelecek. Ne diyorsun, Süleyman Emmi, bana bir akıl ver." (s. 208)
İnce Memed bu sorulara cevap ararken Vayvay köyüne sığınır. Aslında gidecek başka yeri yoktur, Vayvay köyü ise İnce Memed’in kendilerine yardıma geldiğini düşünerek sevinir ve köylerini ellerinden almak isteyen Ali Saya Bey’e karşı direnmek için güç bulur.
"Allah bağışlasın onu şu yüzü gülmemiş, zulum altındaki fakire fıkaraya," (s. 28)
İnce Memed 2’de daha çok güç, zenginlik, iktidara sahip ya da yakın olanların nasıl ellerindeki gücü kullanarak köylülerin elinden bereketli toprakları almaya çalışmasını görüyoruz. Bu sadece Ali Safa Bey değildir. Böyle çok bey, paşa vardır. Sadece Vayvay köylüsü değildir zulüm altında.
Köylü de bu baskıya zulüme dayanmaya çalışır. Evleri yanar, kızlarının ırzlarına geçilir, işkence görürler, atları çalınır, yiyecekleri yakılır, suları kesilir. Bütün bunlar köylüler topraklarını terk etsin diye yapılır, ancak onlar da dayanmaya çalışır.
“Düşmez kalkmaz bir Allah... Her tepenin başından yepyeni bir gün doğacak. Allah birdir ama, kapısı bin... Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez. Hızır babamız da bir ak güvercin donunda gelir. Gamlanma Seyfali, gamlanma, hangi günü gördün akşam olmamış?" (s. 82)
Bir de köyde bir hoca var. O da köylüye topraklarını terk etmemesi, yılmaması için öğütler verir.
Hoca:
"Yılmış adam Allahın makbul kulu değildir," dedi. "Yılmış, korkmuş, ürkmüş insan kadar kötü bir mahluk halk etmemiştir yaradan. Dünyada cehennemden hiç çıkmayacak, ebedi yanacak bir yaratık, yılmış adamdır. Allahın en edna kulu korkmuş adamdır, korkmuş adam insanlığın yüz karasıdır. (s. 88)
Ferhat Hoca ona hiç karşılık vermiyor, yalnız:
"Allah yoksulunu yalnız bırakmayacak," diyor, büyük imanını sesinde topluyordu. "Allah zulme karşı koyanlarla her zaman birlik olmuştur. Yoksa yeryüzünde zulüm bu kadar azalır mıydı?" (s. 181)
Peki köylü bütün bunlara nasıl dayanıyor. Dayanamayıp köylerini terk edenler, korkup gitmek zorunda kalanlar da var. Ancak onlar da gittikleri yerlerde aç, susuz, perişan halde yaşıyorlar.
İnce Memed’in Değirmenoluk köyündeki Hürü Ana nasıl dayandığını kısa ancak öz cümle ile açıklıyor. Hürü Ana ve kocası Durmuş Ali Emmi köyde İnce Memed’e en çok sahip çıkan kişilerdi. Bundan dolayı da Durmuş Ali Emmi, Kel Hamza köye döndüğünde onun atının ayaklarında can vermişti. Hürü Ana da nasıl dayandığını şöyle söylüyor:
Hürü Ana:
“Demir olsam çürürdüm, toprak oldum dayandım... Toprak, toprak, toprak oldum da dayandım.” (s. 155)
İnce Memed 2’de işlenen ve üzerinde durulan konulardan birisi de yozlaşmış devlet memurları. Kaymakamı, valisi, jandarma yüzbaşısı neredeyse hepsi ağaların, beylerin yanında yer alıyor. Ağaların, beylerin isteği doğrultusunda cahil köylülere her türlü baskıyı, dayatmayı reva görüyorlar.
Vayvay köylülerine yukarıda sayılan baskı ve işkencelerden sonra da köyü terk etmemeleri üzerinde Ali Safa Bey köylülere dayanmalarını öğütleyen hocayı ve bir köylüyü aslı olmayan cinayet suçlaması ile tutuklatır. Savcı da ona yardım için şu öğüdü verir:
Savcı:
"Safa Bey," dedi. "Bu Hoca esrarengiz bir adam. Bir de bunun casusluğunu ortaya atabiliriz, tutar. Onun casusluğuna Vayvay köyü bile inanır. Haydi kolları sıvayın. Sağlam deliller bulun casusluğa ait. Ferhat Hocayı idam ettirebilirim. Ferhat Hocayı çok iyi seçtik. Unutmaym ki o bir hocadır ve Ankarada herkes hocalardan ürker. Hele bugünlerde... Safa Bey, tam attık, turnayı gözünden vurduk." (s. 385)
Böyle uydurma delillerle tutuklanan Ferhat Hoca ve Yobazoğlu kasabaya getirilene kadar ölesiye dövüldü, kasabada ise halk üzerlerine çürük domatesler attı. Ardından birisi çıkıp bunların ne kadar azılı cani oldukları üzerine halka bir nutuk çekti. Bütün bunlar daha mahkemeye bile çıkmadan yaşanıyor. Bütün bunları kurgulayan Ali Safa Bey ise savcı ve diğer memurlara ziyafet çekiyor.
Tabii bütün bunlar yaşanırken, İnce Memed hâlen bir karamsarlık içinde ağaların vurmakla bitmeyeceğini, yerine hep daha kötüsünün türeyeceğini düşünerek durur, bir çare bulmaya çalışır. Köylüler ise onu hiç ele vermeden saklar ve yaralarını iyileştirir. Sonunda ise İnce Memed ne yapması gerektiğine karar verir.
Son olarak da birincisi İnce Memed’in ilk defa kahve içmesi ile ilgili olmak üzere iki alıntı yapmak istiyorum.
“Bir daha ömrü boyunca bu tatta bir kahve içmeyecekti. Her kahve içişte Kamer Ananın kahvesi gelecekti aklına, ama ne o erişilmez tadı, ne o erişilmez kokuyu bir daha tadamayacaktı. Ömrü boyunca bu kahvenin tadını duyacaktı, her kahve içişinde bu kahveyi arayacaktı. Her kahveyi bu tada varmak için içecekti.” (s. 25)
“Kurt kocayınca köpeklere oyuncak olmaz. Kurt kocayınca köpek oluyormuş Koca Osman, köpek.” (s. 77)
Yaşar Kemal
İnce Memed 1
Yapı Kredi Yayınları
Özel Baskı
İstanbul
2006
459 sayfa.