Andy Weir - Marslı
Andy Weir’in bilim kurgu “Marslı” romanını bilmeyen ve okumayan varsa da filmini mutlaka izlemişinizdir. 2011 yılında yayımlanan roman sadece birkaç yıl sonra, yani 2015 yılında yönetmen Ridley Scott tarafından filme uyarlanmıştı.
“Marslı” bir bilim kurgu ve uzay konulu romandır. Aynı zamanda bir yerde mahsur kalma ve yaşam mücadelesi konusunu da işliyor. Marsta, yaşama elverişli olmayan bir gezegende mahsur kalan bir astronotun yaşam ve dünyaya dönme mücadelesini anlatıyor.
Başka açıdan bakarsak romanın ana karakteri Mark Watney, Marsın Robinson Crusoe’sudur. Tek farkla Crusoe yaşanabilir bir adada mahsur kalmıştı. Watney ise insanı her an öldürebilecek ve kısıtlı yiyecek ile suyun olduğu başka bir gezegendedir. Watney’in işi daha zor ve kurtulması da birçok açıdan imkânsızdır.
Romanda olayların büyük kısmını Watney’in günlük şeklinde yazdığı anlatımından okuyoruz. Watney, Mars görevinin altıncı günü yani Sol 6’da kendini Marsta yalnız bulur. Çıkan fırtınada ekip arkadaşları gezegenden ayrılırken kopan bir anten parçası ona çarparak gemiden uzağa atmıştır. Ekibinin onu arama çalışmaları fırtınadan dolayı sonuç vermez. Acil olarak kalkış yapmaları gerekiyor ve onu öldü bilerek Mars’tan ayrılırlar.
Watney de kendisini kızıl gezegende yapayalnız bulur ve başından geçen her şeyi günlük şeklinde gün gün yazar ve kaydeder. Bu yazdıklarını bir gün birisi okur mu onu da bilmiyor. Ama belki bir gün başka bir görev Mars’a gelir ve yazdıklarını bulur diye yazmaya devam eder ve buraya nasıl geldiğini şöyle açıklar:
“Sanırım mesleğe aşina olmayıp bunu okuyan insanlar için, Mars görevlerinin nasıl gerçekleştiğini anlatsam iyi olur. Dünya yörüngesine normal şekilde, sıradan bir uzay mekiğiyle varıp Hermes’e ulaştık. Tüm Ares görevlerinde Mars’a gidiş gelişler için Hermes kullanılır. Hermes gerçekten çok büyük ve inşası oldukça pahalıya patladı, o yüzden NASA sadece bir tane inşa etti.
Hermes’e vardıktan sonra, biz yolculuk için hazırlıklarımızı tamamlarken, dört insansız uçuş bize yakıt ve teçhizat getirdi. Her şey hazır olduğunda Mars’a doğru yola çıktık. Fakat bu hızlı bir yolculuk değildi. Ağır kimyasal yakıtların yakıldığı ve Mars’a gitmek için püskürtme yörüngelerinin kullanıldığı günler geride kaldı artık.
Hermes iyon motorları tarafından çalıştırılıyor. Ufak bir ivme kazanmak için geminin arka kısmından çok hızlı bir şekilde argon gazı atıyorlar. Bunun yararı; fazla yakıt yakılmasına gerek kalmaması, böylece küçük bir miktar argon (ve cihazları çalıştıran bir nükleer reaktör) tüm yol boyunca sürekli olarak hızlanarak Mars’a varmamızı sağlıyor. Küçük bir ivmeyle, uzun bir süreçte ne kadar hızlanabileceğinizi bilseniz hayret edersiniz.”
Mark Watney’ye fırtınada koparak çarpan uydu anteni elbisesini delse de akan kan kısa sürede deliği kapatmış ve bunun sonucu ölmemiştir. Marsta tek başına ve hayattadır. Dünya ile iletişim kurmak için hiçbir şeyi yok. Anten gidince iletişim de tamamen kopmuştur. Yaşaması için ise sınırlı sayıda şey var. Durumunu şöyle özetler:
“Yani durum böyle. Mars’ta mahsur kaldım. Ne Hermes’le ne de Dünya’yla iletişime geçme imkânım var. Herkes öldüğümü sanıyor. Otuz bir gün dayanması için tasarlanmış olan bir Hab’dayım.
Oksijen verici bozulursa, boğulurum. Su arıtıcısı bozulursa, susuzluktan ölürüm. Hab’da yırtık oluşursa, bir nevi patlarım. Bunların hiçbiri olmazsa, en sonunda yiyeceklerim biter ve açlıktan ölürüm.
Yani böyle. Sıçtım.”
Mark Watney hem botanist hem de mühendistir. Mars’taki Ares 3 görevinde bu iki özelliği için yer alıyor. Ancak başka bir özelliği daha var. O her şeye mizahla yaklaşmasını biliyor. Yapısı itibariyle diğerleriyle daha hızlı dostluk kurabiliyor ve saçtığı pozitif enerji ekibi için önemlidir. Dünya’dan uzakta ekibinin karamsar ruh haline düşmesine karşı onun bu özelliği işe yarayacaktır.
Belki Mars’ta ondan başka biri mahsur kalsaydı ruhen bunalır ve çöküntü yaşardı. Suyu, yiyeceği ve havası bitmeden çok önce ölürdü. O ise işini ciddiyetle yapmakla birlikte başına gelen her şeye gülerek yaklaşmasını biliyor. Bunu günlüğünde de görüyoruz ve yazdıkları bazı şeyler zaman zaman okuru güldürecektir.
“Güne biraz hiç çayıyla başladım. Hiç çayını yapmak kolay. Öncelikle biraz sıcak su alın, ardından biraz hiç ekleyin. Birkaç hafta önce patates kabuğu çayını denedim. Ondan ne kadar az bahsedersek, o kadar iyi.”
“Laptopa dışarıda bir şey olmayacağını sandım. Sadece elektronik nasıl olsa, değil mi? Kısa süreli kullanımda yeteri kadar sıcak kalacaktır ve havaya ihtiyacı yok.
Laptop anında öldü. Ben daha hava kilidinden adımımı atamadan ekranı karardı. Görünüşe göre “LCD”deki “L”, “Liquid”in (Sıvı) kısaltmasıymış. Sanırım ya dondu ya da buharlaştı. Belki bir tüketici yorumu yazarım. “Ürünü Mars yüzeyine çıkardım. Çalışmamaya başladı. 0/10.”
“Bir yerde bir kere mahsul yetiştirdin mi, orayı “resmi” olarak kolonize etmiş olduğunu söylüyorlar. Yani teknik olarak, ben Mars’ı kolonize ettim.
Kapak olsun, Neil Armstrong!”
Mark Watney ilk önce öldü sanılır ancak belli bir süre sonra NASA sonunda onun sağ olduğunu öğrenir ve kurtarmak için kolları sıvar. Ancak önlerinde onlarca engel vardır. Kısacası Watney’in kurtarılma oranı yüzde bir ise kurtarılamama oranı da yüzde 99’dur. Ancak bu onları durdurmaz ve bütün dünya bir olur onu kurtarmaya odaklanır.
FİLMİNDEN SONRA KİTABI OKUMAK
Marslı’nın birkaç yıl önce filmini izlemiştim. O zamandan bu yana kitabını okumayı istiyordum. Birincisi Robinson Crusoe türü “mahsur kalma, hayatta kalma ve yaşam mücadelesi” konulu kitap ve filmleri severim. İkincisi ise kitap her zaman filmden çok daha fazla öykü anlatıyor ve daha fazla ayrıntı veriyor.
Kimilerine göre filmi izlenen bir kitabı okumak boşuna zaman harcamaktır. Çünkü artık hikâyeyi biliyorsunuz. Bu, kitap ya da filmi sadece sonunu bilmek için okuyanlar için geçerlidir. Film ne kadar güzel yapılırsa yapılsın, bana göre kitap her zaman çok daha fazlasını sunar ve filmi izlense de kitabını okumaya değer.
Bu konudaki görüşünüzü benimle yorumda paylaşabilirsiniz.
Andy Weir
Marslı
Özgün adı: The Martian
Çev: Emre Aygün
İthaki Yayınları
E-kitap: 3. Sürüm
2015
416 sayfa.
paylaşıma teşekkürler...
Size de teşekkürler.
Filmini izledikten sonra okumaya karar verdiğim bir kitap. Filmi beğenince kitapta konuyu daha ayrıntılı okumak istedim ama hala okuyamadım maalesef
Ben sonunda okuyabildim. Size de iyi okumalar.
Ben ilk filmini izledim. Kitaba olan merakımı da kaybettim sanırım ve öyle kaldı :) Filmi beğenmiştim aslında :))
İlk önce filmi izlemenin böyle bir tehlikesi de var.
Yeryüzü dışında başka gezegenlerde hayatlar mevcut.Marslı başka yaşamlara gönderme yapmakta gibi geldi.
Filmi ile tamamen uyumlu...