Kitap yorumu: Ursula K. Le Guin - Mülksüzler
Bilim kurgu ve fantastik kitapları ile ünlü yazar Ursula K. Le Guin’in “Mülksüzler” (The Dispossessed) başlıklı romanı, “belirsiz ütopya” olarak nitelendiriliyor. Belki de bu belirsiz olmasından dolayı birçok kaynakta distopya olarak da yer alıyor.
Mülksüzler, Le Guin’in Hain Döngüsü serisinin altıncı kitabı. Yazarın Karanlığın Sol Eli romanı, aynı serinin dördüncü kitabı. Ancak seri öyle yazılmış ki ayrı ayrı okunabiliyor. Mesela ben ilk önce Karanlığın Sol Eli’ni okudum, şimdi de Mülksüzler’i. Ancak serinin ilk üç kitabını sırayla okumak öneriliyor.
İlgili - Ursula K. Le Guin - Karanlığın Sol Eli - Konusu - Kitap Yorumu
Ursula K. Le Guin - Mülksüzler - Konusu
Mülksüzler’de yazar karşımıza “Anarres” ve “Urras” isimli ikiz gezegenler çıkarıyor. İkiz gezegenler ama biri diğerine göre onun ayı. Urraslılar için Anarres bir ay, Annares için de diğeri. İkiz gezegenler ama burada yaşayan halklar birbirine rakip. Çünkü farklı yönetim şekillerini tercih etmişler.
170 yıl önce kapitalist bir düzene sahip Urras’ta Odo isimli bir kadın anarşist bir devrim başlatıyor. Sonuçta şöyle bir anlaşmaya varıyorlar. Odocu düşünceyi benimseyen herkes Anarres’e gönderiliyor. Burada kendilerine anarşist bir düzen kuruyorlar. Yani otoritenin, bir yönetimin olmadığı bir sistem. İnsanlar sendikalaşarak işleri paylaşıyorlar. Zaten bu açıdan bu roman bir ütopya olarak görülüyor. Tabii sorunsuz değil ki zaten ana karakterler de bu yönetimin eksikleri ve sorunları ile karşı karşıya kalıyor.
"Anarres'teki herkes devrimcidir… Yönetim ve yürütme ağının adı ÜDE'dir, Üretim ve Dağıtım Eşgüdümü. Üretici işlerde çalışan her türlü kişi, sendika ve federatif için düzenleyici bir sistem oluşturur. Kişileri yönetmezler, üretimi yönetirler. Beni ne destekleyecek, ne de engelleyecek yetkileri yoktur.”
Urras ve Anarres dışında bir de bu evrende Hain ve Arz (yani bizim bildiğimiz dünyamız) da var. Onların Urras’ta bir elçilikleri var. Ana karakter Shevek elçi ile karşılaştığında elçi Anarres’teki sistemi “otoriter olmayan bir komünizm denemesi” olarak nitelendiriyor. Ama tabii sistemin eksiklikleri de yok değil. Hükümeti olmayan sistem kendi içinde görünmez hükümet, yöneticiler doğuruyor. Shevek de bir anlamda bunlardan kaçıp Urras’a sığınmak zorunda kalır. Çünkü bir anlamda bir yerden sonra çoğunluğun yönetimi ortaya çıkmaya başlar.
"Ne diyorsun sen, Dap? Bizde bir iktidar sistemi yok ki!"
"Yok mu? Saburu bu kadar güçlü kılan ne?"
"Bir iktidar sistemi ya da bir hükümet değil burası Urras değil ki!"
"Hayır. Hükümetlerimiz, yasalarımız yok pekala! Ama görebildiğim kadarıyla, düşünceler hiçbir zaman yasalarla ve hükümetlerle denetlenmemiştir, Urras'ta bile. Öyle olsaydı, Odo kendi düşüncelerini nasıl geliştirirdi? Odoculuk nasıl dünya çapında bir hareket olurdu? Devletçiler hareketi güç kullanarak bastırmaya çalıştılar ve başaramadılar. Düşünceler baskı altına alarak yok edilemez. Onlar ancak dikkate alınmayarak yok edilebilir. Düşünmeyi reddederek değişmeyi reddederek. İşte bizim toplumumuzun yaptığı da bu! Sabul seni kullanabildiği yerde kullanıyor, kullanamadığı yerde de seni yayın çıkarmaktan, öğretmekten, hatta çalışmaktan bile alıkoyuyor. Öyle değil mi? Başka bir deyişle, senin üzerinde iktidarı var. Nereden alıyor bu iktidarı? Kazanılmış bir otoriteden değil, çünkü böyle bir şey yok. Entelektüel yetkinlikten değil, çünkü yetkin de sayılmaz. Ortalama insan aklının doğuştan korkaklığından alıyor gücü. Kamuoyu! Kendisinin de parçası olduğu iktidar sistemi bu; o da bunu kullanmayı iyi biliyor. Odocular toplumunu bireyin aklını baskı altına alarak yöneten, hiçbir zaman varlığı kabullenilmeyen, erişilmez iktidar."
Kitap önerileri: En iyi distopya romanlar
Anarres’in mülksüzleri ve Urras’ın mülkiyetçileri
Kitabın ismi Mülksüzler, çünkü Anarres’teki toplumda bireylerin hiç mülkü yok. Hatta insanlar konuşurken bile iyelik ekleri kullanmamaya çalışıyorlar. Mesela “başım ağrıyor” demek yerine “baş ağrıyor” demeyi tercih ediyorlar. Hatta daha da ileri giderek insanlar çocuklarına bile bağlanmayı sahiplenme olarak görüyorlar.
Zaten bundan dolayı ana karakter Shevek annesinden uzak büyüdü. Bir süre babası ile yaşasa da çoğunlukla ondan da ayrı büyüdü. Annesi ile ise aralarında neredeyse hiç bağ yok. Bu kendisine “Odocu” diyen ve mülksüz toplumun benimsediği hayat tarzı.
Yemekler ortak yemekhanelerde yeniliyor. İş için gidilen yerlerde ya yatakhanelerde ya da aile ise toplu konutta bir oda veriliyor. Taşınırken de birkaç giysi dışında yanlarına bir şey almazlar. Çünkü her şey ortak ve kimsenin sahip olduğu bir şey yok.
Bu da romandaki iki karakterin Odocu düşünce çerçevesinde kadınlar ve sahip olma ile ilgili yaptığı bir tartışmadan bir alıntı:
"Kadınlar sana sahip olduklarını düşünüyorlar. Hiçbir kadın gerçekten Odocu olamaz."
"Ya Odo'nun kendisi?"
"Kuram. Asieo öldürüldükten sonra da cinsel yaşamı olmamış, değil mi? Neyse, istisnalar her zaman vardır. Ama birçok kadının bir erkekle tek ilişkisi sahip olma ilişkisidir. Ya sahip olma, ya da sahip olunma."
"Bu konuda erkeklerden farklı olduklarını mı düşünüyorsun?"
"Düşünmüyorum, biliyorum. Erkeğin istediği özgürlüktür. Kadının istediği mülkiyettir. Seni ancak başka bir şeyle takas edebilirse serbest bırakır. Bütün kadınlar mülkiyetçidir."
Kitap önerisi: Ursula K. Le Guin - Yerdeniz Büyücüsü (Yerdeniz Serisi - 1. Kitap)
Mülksüzler ve ana karakter Shevek
Shevek anarşist bir toplumda doğar ve büyür. Ancak bir süre sonra buradaki sistemin görünmez engellerine takılmaya başlar. Fizik çalışmalarını yapamaz olur. Yapmak istediği diğer işlere de engeller çıkar. Çalıştığı enstitüden atılır. Yani aslında özgürlükçü olması gereken, hiçbir bireye hiçbir kural ya da yasanın dayatılmadığı bu Odocu düşünce ili yönetilen toplumun artık görünmeyen yönetimi ve yasaları olduğunu görüyoruz.
Shevek, fizik alanında önemli bir kuram üzerinde çalışıyor. Eğer bu kuramda başarılı olursa, uzayda sıçrama yapacak gemiler inşa edilebilir. Ancak yaşadığı gezegenin buna ihtiyacı yok. Çünkü Anarres kendisini dışa kapatmış, kendi kendine yetinmeye çalışan bir toplum olarak yoluna devam etmeye çalışıyor. Shevek ise ütopya toplumlarında yanlış giden şeyleri görme ve sorgulamaya başlar.
"Evet, dayanışma! Ağaçlardan yiyeceklerin sarktığı Urras'ta bile Odo insan dayanışmasının tek umudumuz olduğunu söylemişti. Ama o umuda ihanet ettik. Birlikte çalışmanın boyun eğmeye dönüşmesine seyirci kaldık. Urras'ta azınlığın yönetimi var. Burada ise çoğunluğun yönetimi. Ama yine de bir yönetim! Toplumsal vicdan artık yaşayan bir şey değil, bir aygıt, bürokratlarca denetlenen bir iktidar aygıtı!"
“Özgürlük için eğitim yapmıyoruz. Toplumsal organizmanın en önemli etkinliği olan eğitim katı, ahlakçı ve otoriter oldu. Çocuklar Odo'nun sözlerini sanki yasaymış gibi ezberliyorlar en büyük küfür bu!"
“Devlet mitosunun ortadan kalkmasıyla toplum ve bireyin gerçek karşılıklılığı ve alışverişi açığa çıkmıştı. Bireyden fedakarlık istenebilirdi, ama hiçbir zaman uzlaşma istenemezdi; çünkü, güvenlik ve dengeyi yalnızca toplum sağlayabildiği halde ahlaki seçimin gücüne yalnızca birey sahipti değiştirme gücüne, yaşamın temel işlevine. Odocu toplum kalıcı bir devrim olarak tasarlanmıştı, devrim ise düşünen bir akılda başlar.”
Kitap önerileri: En iyi bilim kurgu kitapları (25 bilim kurgu roman / seri listesi)
Urras - Anarres ve Urras yolculuğu
Shevek’in halkı 170 yıl önce Anarres’e gelerek kendilerine yeni bir toplum kurmuştu. Ayrıca birkaç sınırlı iletişim ve mal değiş tokuşu dışında Urras ile bağları da yok. Şimdi ise bir ilk oluyor. Shevek yıllar sonra ilk defa Urras’a gelir.
Urras’ın onu kabul etmesinin sebebi yukarıda bahsedilen kuramını istemeleri. Çünkü buna sahip olurlarsa, Hain ve Arz’a üstünlük sağlayacak yeni uzayda sıçrama yapan gemilere sahip olacaklar. Hain ve Arz’ın sadece ışık hızına yaklaşan gemileri var.
Ama Urras’ta da beklediği bulamaz. Çünkü burada kapitalist bir düzen var. Zenginler ve onlar için çalışan alt sınıflar. Ancak burada da yönetime başkaldıran kesimler var. Shevek de artık bunu anlıyor. Urras’ta geldiği A-İo ülkesinde konuştuğu kişiye şunu söylüyor:
“Bizden korkuyorsunuz siz. Devrimi, eski devrimi, gerçek devrimi, sizin başlayıp da yarım bıraktığınız, adalet için devrimi geri getirebileceğimizden korkuyorsunuz. Burada, A-İo'da benden daha az korkuyorlar, çünkü devrimi unutmuşlar. Artık ona inanmıyorlar, insanların yeterince şeye sahip olurlarsa hapiste yaşamaya razı olacaklarını düşünüyorlar.”
Bu arada Arz ve Hain’liler Annares ve Urras’a “Ceti” ve buradaki halka da “Cetililer” diyorlar. Shevek de Urras’ta Arz’ın elçisi ile konuşuyor. Arz bizim dünyaya verilen bir isim. Buranın da insanlar tarafından nasıl yaşanmaz hale getirildiğini anlatıyor elçi.
Ursula K. Le Guin - Mülksüzler - Alıntılar
Ursula K. Le Guin illüstrasyonu |
Mülksüzler’de birbirinin zıttı ikiz gezegenler var. Yazar Le Guin de bu farklılıklar üzerinden iki dünyayı karşılaştırıyor. Bir yanda ütopik bir dünya ve toplum. Diğer yanda ise bildiğimiz kapitalist bir düzen. Bu iki dünya ile ilgili kitaptan bu alıntılar nasıl bir yer olduklarını anlamaya daha fazla yardımcı olacak.
“Sanatçı paylaşır, bu onun sanatının özüdür. Müzik Sendikası üyeleri ne derse desin, İşBöl sana kendi alanında bir görev vermemeyi nasıl haklı gösterebilir?"
"Müziğimi paylaşmak istemiyorlar," dedi Salas eğlenerek. "Onları korkutuyor." Bedap daha ciddi konuştu: "Haklı gösterebiliyorlar, çünkü müzik yararlı değil. Kanal kazma önemli, biliyorsun; müzikse yalnızca süs. Çember dönüp dolaşıp açgözlü yararcılığın en iğrenç şekline dayandı. Odocu idealin merkez öğesi olan karmaşıklık, canlılık, icat etme ve inisiyatif özgürlüğünü, hepsini çöpe attık. Tam olarak barbarlığa döndük: eğer yeniyse, aman kaçın ondan; eğer yiyemiyorsan at gitsin!"
Ana karakter Shevek, Urras’ı da gördükten sonra bu iki dünyayı kıyaslıyor. Özellikle insanlarının nasıl olduğunu kıyaslaması ise ilginç:
“Harika değil. Çirkin bir dünya. Bu dünyaya benzemiyor. Anarres sadece tozdan ve kuru tepelerden oluşuyor. Her şey az, her şey kupkuru. İnsanlar da güzel değil. Hepsinin koca elleri ve ayakları var, benimkiler ve buradaki garsonunkiler gibi. Ama koca göbekleri yok. Çok kirlenirler, birlikte yıkanırlar, burada kimse bunu yapmaz. Kentler çok küçük ve sönüktür, sıkıcıdır. Hiç saray yoktur. Yaşam sıkıcıdır, çok çalışılır. Her zaman istediğinizi alamazsınız, hatta bazen gereksindiğinizi bile, çünkü yeterince yoktur. Siz Urras'lıların her şeyi yeterince var. Yeterince hava, yeterince yağmur, çimen, okyanuslar, yiyecek, müzik, yapılar, fabrikalar, makineler, kitaplar, giysiler, tarih. Siz zenginsiniz, siz sahipsiniz. Biz yoksuluz, biz yoksunuz. Sizde var, bizde yok. Burada her şey çok güzel. Güzel olmayan yalnızca yüzler. Anarres'te hiçbir şey güzel değildir, yalnız yüzler güzeldir. Diğer yüzler, erkek ve kadın yüzleri. Bizim onlardan başka bir şeyimiz yok, birbirimizden başka bir şeyimiz yok. Burada siz mücevherleri görüyorsunuz, orada gözleri görürsünüz. Gözlerde de görkemi, insan ruhunun görkemini görürsünüz. Çünkü bizim erkeklerimiz ve kadınlarımız özgürdür, hiçbir şeye sahip olmadıkları için özgürdürler. Siz sahipler ise sahiplisiniz. Hepiniz hapistesiniz. Herkes yalnız, tek başına, sahip olduğu yığınla birlikte. Hapiste yaşıyor, hapiste ölüyorsunuz. Gözlerinizde görebildiğim yalnızca bu duvar, duvar!"
Mülksüzler – Özet
Daha önce de dediğimiz gibi karakterlerden birinin nitelendirmesi ile Anarres “otoriter olmayan bir komünizm denemesi”. Urras da bu denemenin başlangıcı olan kapitalist düzen. Kitapta bir Sonsöz de var. Bülent Somay burada bu kitabı ve konusunu özet olarak şöyle anlatıyor:
“Bu zıtlıkların en başında ikiz dünyalar olan "Anarres" ve "Urras" geliyor. Bu iki dünya bir "ikili sistem" oluşturuyorlar, birbirlerinin etrafında dönüyorlar. Her biri ötekinin "ay"ı. Hangisinin ay, hangisinin dünya olduğu, ne taraftan baktığınıza bağlı. Dünyalardan biri verimli, diğeri çorak; biri özgür, diğeri sınıflı ve sömürülü; biri "anarşist", diğeri "arşist" (devletçi, yönetimci, hiyerarşik).” (Bülent Somay)
Ursula K. Le Guin
Mülksüzler
Özgün adı: The Dispossessed
Hain Döngüsü Serisi (Hainish Cycle)
Çev: Levent Mollamustafaoğlu
Metis Yayınları
344 sayfa.
Güzel bir seriye benziyor duymuştum sayenizde bilgi edindim teşekkürler!
İyi okumalar.