Noam Chomsky – Medya Denetimi (Propagandanın Olağanüstü Başarıları) – Kitap özeti
Amerikalı dilbilimci ve siyaset bilimci Noam Chomsky, Medya Denetimi (Propagandanın Olağanüstü Başarıları) başlıklı kitabında siyasi seçkinlerin propagandayı medya üzerinden nasıl “rıza üretiminde” yani halkı ikna etmede kullandığını ele alıyor.
Chomsky, kitaba propagandanın erken dönem tarihi ile başlıyor. Örnek olarak ABD’de Birinci Dünya Savaşı döneminde propagandanın halkı savaşmaya nasıl ikna etmede kullanıldığını gösteriyor. Bu ikna etme olayına ABD’li siyaset bilimciler “rızanın imalatı” (manufacturing consent) diyor. Sonuçta propaganda devletin siyasi bir aracı haline gelmişti. Tabii bu propagandanın kitlelere ulaştırılması için de en iyi yol medyadan geçiyor. Bunun için de medya sıkı bir şekilde denetim altında tutuluyor. Tabii totaliter rejimlerdeki gibi zor kullanarak değil.
Chomsky, Edward S. Herman ile birlikte bir Propaganda Modeli geliştirdi. Burada medyaya altı süzgeç uygulandığı belirtiliyor. Yani medya denetimi zor kullanılmadan uygulanıyor.
Ayrıntılar için bakınız: Edward S. Herman, Noam Chomsky - Rızanın İmalatı (Kitle Medyasının Ekonomi Politiği)
Noam Chomsky – Medya Denetimi – Kitap özeti
Medya Denetimi kitabında ise Chomsky geliştirdikleri Propaganda Modeli’ni özet bir şekilde anlatıyor diyebiliriz. Ama önce propagandanın tarihine kısa bir bakış sunuyor. Propaganda ABD’de 1920’lerden başlayan ve aktif bir şekilde kullanılan bir araç. Yazar da ABD’de bu propaganda sürecini yönetmek için Creel Komisyonu kurulduğundan bahsediyor. Sonuçta bir devlet propagandası başlatılmıştı ki bu da eğitimli sınıflar üzerinden yürütülüyordu.
“Devlet propagandası, eğitimli sınıflar tarafından desteklendiği ve herhangi bir dönekliğe izin verilmediği takdirde, büyük bir etki yaratabilir. Hitler ve daha birçoğundan alınan bu ders, günümüze dek izlenmiştir.” (s. 2)
Chomsky kitapta Walter Lippmann’ın propaganda ile ilgili görüşlerine yer veriyor. Zaten yukarıda bahsedilen “rızanın üretimi” ifadesini de Lippmann’dan ödünç almıştı. Sonuçta halkın rızası, özenle düşünülmüş bir süreç sonucunda oluşuyordu ki bu da adeta bir üretim sürecine benzer.
“Lippmann, bu propaganda komisyonlarına dahil edilenlerden biriydi ve bu komisyonların başarılarının farkındaydı. “Demokrasi sanatında devrim" olarak tanımladığı şeyin “rıza üretimi” için, yani propagandanın yeni yöntemlerini uygulayarak halkın istemediği bir şeyi halka kabul ettirmek için kullanılabileceğini savunuyordu. Bunun sadece iyi bir fikir değil aynı zamanda da bir gereklilik olduğunu düşünüyordu. Gereklilikti; çünkü “kamuoyunun ortak çıkarları tamamen bir kenara attığını” ve bunun, ancak sorun çözme yetisine sahip “sağduyulu insanlardan” oluşan “seçilmişler sınıfı” tarafından anlaşılıp yürütülebildiğini öne sürüyordu.” (s. 3-4)
Okunması gereken kitaplar - Amerikan üniversitelerinde öğrencilere en çok okutulan 101 kitap
Lippmann ve propaganda
Lippmann, “Liberal Demokrat Düşüncenin İlerlemeci Kuramı” gibi yazılar kaleme alsa da halkı “şaşkın sürü” olarak ve ortak çıkarları anlamadan yoksun kitle olarak gören birisi. Yani ona göre seçkinler sınıfının yani küçük bir grubun yönetimine ihtiyaç var. Tabii burada da en iyi araç propaganda.
“Küçük grubun dışında kalan ötekilerse Lippmann’ın “şaşkın sürü” olarak tanımladığı büyük çoğunluktan oluşur. Kendimizi “kükreyen ve düzene karşı gelen şaşkın sürüden" korumalıyız. O halde demokrasinin iki “işlevi” var: Sağduyulu insanlardan oluşan seçilmişler sınıfı, düşünmek, planlamak anlamına gelen idari işleri yürütür ve ortak çıkarları anlarlar. Sonra şaşkın sürü gelir, onların da demokraside bir işlevi vardır. Onların işlevi, Lippmann’a göre, aktif katılımcı değil “seyirci” olmaktır.” (s. 5)
ABD ve seyirci demokrasisi
Sonuçta Chomsky ABD’deki demokrasiyi eleştiriyor. Çünkü buradaki demokrasi, tanımı gereği halkın yönetimi anlamında değil. Bu “yeni tür demokraside” halkın bir işlevi var. Yetkiyi küçük bir gruba devretmek ve sonra da seyirci olarak oturup izlemek. Bu küçük grup da ortak çıkarların ne olacağına karar verecek ve onların sunduğu her şey de halk tarafından onaylanacak. Onay alamadıklarında ise medya üzerinden propaganda devreye giriyor ki “rıza üretimi” başlıyor.
“Günümüzde, totaliter ya da askeri rejim olarak tanımlanan yönetimlerde bu oldukça basittir. Kafalarının üstünde bir copu hazır bekletirsiniz ve yoldan çıktıkları takdirde onu kafalarında parçalarsınız. Ama toplum, daha özgür ve demokratik bir hale dönüşmüşse bu gücü kaybedersiniz. Bu nedenle artık propaganda tekniklerine yönelmek zorundasınız. Mantık çok açık. Totaliter devlette cop neyse demokraside de propaganda odur. Bu bilgecedir ve iyidir; çünkü yine, şaşkın sürü ortak çıkarları bir kenara atar. Onları anlayamazlar.” (s. 7)
Propaganda ve halkla ilişkiler
Chomsky, propaganda sürecinde halkla ilişkiler çalışmalarının büyük bir rol oynadığını da belirtiyor. Ayrıca halkla ilişkiler çalışmalarındaki slogan kullanımına da örnek veriyor. Örnek olarak ise ABD askerlerinin yurt dışına gönderilmesinde halka yönetilen sorulardan bahsediyor. Çünkü halkla ilişkiler çalışmalarında halka neyin ve nasıl sorulduğu çok önemli. Özellikle de hedeflenen sonuca varmak açısından.
“Birliklerimizi destekleyin” gibi halkla ilişkiler sloganlarının amacı bu; hiçbir anlam ifade etmemeleri. Iowa’daki insanları destekleyip desteklemediğiniz ne kadar anlam ifade ediyorsa bu sloganların da o kadar anlamı var. Tabii ki bir soru vardı. Soru, “politikamızı destekliyor musunuz?” idi. Ancak insanların bu soruyu düşünmesini istemezsiniz. İyi propagandanın püf noktası işte budur. Hiç kimsenin karşı olamayacağı ve herkesin kendini feda edebileceği bir slogan yaratmak istersiniz. Hiç kimse ne anlama geldiğini bilmez çünkü anlamı yoktur.” (s. 10)
Aslında Chomsky’nin bahsettiği propaganda sadece insanları bir şeylere ikna etmek için değil. En önemli konulardan birisi de yönetici sınıfın istediği tarzda bir “demokrasi modelinin” işlemesini sağlamaktır. Yani bahsettiğimiz seyirci demokrasisinin. Yoksa zaman zaman 1960’da olduğu gibi “demokrasi krizi” çıkması işten bile değil.
Bu demokrasi krizi ne zaman çıkar? Toplum örgütlenmeye başlayıp bir şeyler istemeye başladığında, yönetimde söz sahibi olmaya kalkıştığında.
“Halkla ilişkiler endüstrisindeki insanlar, bu işin eğlencesi için orada değiller. İşlerini yapıyorlar. Doğru değerleri aşılamaya çalışıyorlar. Aslında, demokrasinin ne olması gerektiği hakkında bir fikirleri var: Demokrasi, seçilmiş sınıfın, toplumun sahibi olan efendilerinin hizmetinde çalışmak üzere eğitildiği bir sistem olmalıdır. Nüfusun geri kalan bölümü, her çeşit örgütlenmeden yoksun bırakılmalıdır, çünkü örgütlenmek sadece başa bela olur.” (s. 11)
Peki bütün bu propaganda çalışmalarının amacı nedir? Özet olarak hedefleri şöyle sıralayabiliriz:
- Halk seyirci olarak kalacak
- İkna edilecek, rızası üretilecek
- Korku önemli bir unsur ve sürekli korku unsuru olmalı (komünizm, Rusya, terörizm gibi)
- Şaşkın sürünün örgütlenmesine ve taşkınlığına izin verilmeyecek
Propagandada düşman korkusu
Bu hedeflere ulaşmada araçlardan biri de televizyon. Hedef kitleler televizyon karşısında (şimdi buna internet ve oyunlar eklenebilir) eğlence programlarının önünde oyalandığı sürece aktif siyaseten uzak durarak seyirci demokrasisinin bir parçası olmaya devam edebilir. Ama sadece bu yeterli değildir. Bir düşman korkusu da işte burada iş başı yapar.
“Yalnızca süper lig maçlarını ve televizyon dizilerini izlemesini sağlamak yeterli olmayabilir. Onları düşman korkusuyla körüklemeniz gerekir. 1930’larda Hitler, Çingene ve Yahudi korkusuyla körüklemişti sürüyü. Kendinizi korumak için onları yok etmek zorundaydınız. Bizim de yöntemlerimiz var. Son on yıl boyunca, her iki yılda bir, hatta her yıl, kendimizi onlardan korumamız gerektiği söylenen bazı esaslı canavarlar yaratıldı. İçlerinden özellikle bir tanesi her zaman kullanıma hazırdı: Ruslar. Kendinizi her zaman Ruslara karşı koruyabilirsiniz. Fakat bir düşman olarak çekiciliklerini kaybetmek üzereler ve kullanımı gittikçe zorlaşıyor; bu yüzden yenilerinin yaratılması şart.” (s. 23)
Chomsky bu satırları yazarken (kitabın ilk baskısı 1991 yılında, bu çeviri yapıldığında son baskısı ise 2002 yılında yapıldı) “Rus tehdidi” fikri ABD’de geçerliliğini yitirmek üzereydi. Bundan dolayı yeni tehditler bulundu. Yazar bunları “uluslararası teröristler, uyuşturucu kaçakçıları, çıldırmış Araplar ve dünyayı ele geçirecek olan yeni Hitler, Saddam Hüseyin” şeklinde sıralıyor. Ancak bugün bu tehditlerin de artık eskidiğini görüyoruz. Çünkü Ruslar yeniden birer tehdit olarak ABD propaganda sahnesinde yerini alıyor. Rusya’nın Donald Trump iktidara gelirken seçimleri manipüle ettiği iddiaları, Kırım’ı ilhak etmesi, Suriye’de Esad rejimine destek vermesi ve diğer gelişmelerle Rusya yeniden bir “tehdit” malzemesi oluyor.
Kitabın sonunda ise Marslı Gazeteci başlıklı bir bölüm var. Bu bölüm Chomsky’nin 2002 yılında yaptığı bir konuşma. Yazar burada ABD medyasının iki yüzlülüğü konusuna değiniyor. Çünkü medya bir yandan ABD’ye karşı olan olayları görürken, ABD’ni yaptığı çok daha büyük yıkımları görmezden geliyor. Örnek olarak Vietnam, Irak ve Afganistan savaşlarını ve bu ülkelerin “terörizm tehdidi” bahanesi ile bombalanmasını gösteriyor.
Noam Chomsky
Medya Denetimi: Propagandanın Olağanüstü Başarıları
Özgün adı: Media Control: The Spectacular Achievements of Propaganda
Everest Yayınları
2. Basım
İstanbul
2008
62 sayfa.