Kitap yorumu: Hasan Saraç – Miranda (Zaman Gezginleri 2. Kitap)
“Karanlık aydınlığın habercisidir derler.” Hasan Saraç - Miranda (s. 240)
Hasan Saraç’ın Miranda başlıklı romanı, Zaman Gezginleri bilim kurgu serisinin ikinci kitabı. Yazar, bu kitapta daha çok uzak gelecekteki Yeni Dünya’nın nasıl olduğunu anlatıyor. Başta tüm sorunlardan uzak ideal bir düzen kurulmuş gibi görünse de öyle olmadığı daha sonra ortaya çıkacak.
Romanın ana karakterleri 2000’li yıllardan Kerim, âşık olduğu Sibel’i ararken, uzak gelecekten geçmişe yolculuk sonrası Yeni Dünya’ya dönen ve gerçek adı Serinsu olan bu zaman gezgini kadın da kendi toplumundaki zorluklarla mücadele eder. Bu bilim kurgu ütopya/distopya diyebileceğimiz dünyada asırlar sonra ilk defa normal bir doğumla Miranda isimli bir kız çocuğu dünyaya getirir. Kerim ve Sibel’in aşkı, “Miranda” adında meyvesini vermiştir.
Kitap yorumu: Hasan Saraç – Miranda
Hasan Saraç’ın Zaman Gezginleri: Kerim ile Sibel romanı üzerine kaleme aldığım kitap yorumunda, “okurken şu izlenime kapılıyorum; bu romanın bir devam kitabı olacaktır ya da olabilir” demiştim. Bu ifadeyi 2017 yılında kitabı okuduktan sonra yazmıştım. Daha sonra yazarın kendisi bu Türk bilim kurgu romanının devamının geleceğini söylemişti bana. Sonuç olarak 2021 yılında serinin ikinci kitabı çıktı. Bildiğim kadarıyla da üçüncü kitap da yayımlanacak.
Hasan Saraç’ın romanındaki Yeni Dünya’nın, Aldous Huxley’in Cesur Yeni Dünya romanında anlattığı dünyadan geri kalır bir yanı yok. Romanın kurgusu da ünlü bilim kurgu romanlarını aratmayacak türden. Sonuç olarak zevkle okuyacağınız bir bilim kurgu, kıyamet sonrası bir ütopya/distopya kurgulamış yazar.
Ütopya ya da distopya diyorum çünkü bana göre ikisi arasında bazen ince bir çizgi vardır. Mesela, Ursula K. Le Guin’in Mülksüzler’i bazen distopya olarak anılsa da bence daha çok “anarşist bir ütopya” denemesi.
Kitap önerisi: Hasan Saraç – Çapraz Oyun
Hasan Saraç – Miranda – Konusu
Hasan Saraç’ın Zaman Gezginleri bilim kurgu serisi 2009 yılındaki olaylarla başlıyor. Sibel ismiyle bildiğimiz bir zaman gezgini, Yeni Dünya yılı ile 1142 yılından 2009 yılına gelir. Burada Kerim’le tanışır ve ikisi arasında bir aşk başlar. Ancak Sibel geldiği zamana dönmek zorundadır. Gitmeden önce de Kerim’e yaşadığı dünyanın nasıl bir yer olduğunu anlatır. Kerim ise bu büyük sır ile tek başına öylece kalakalır.
Aşağıdaki paragraf ise birinci kitaptaki olayların özeti olabilecek türden:
“Evet ya, aslında Yeşim sonuna kadar haklıydı. Haklıydı da onlara ne anlatacaktı? Gaipten gelip geleceğe dönen bir gizemli kıza deli gibi âşık olduğunu, onun da iki ayı bile doldurmadan kendisini bırakıp gittiğini mi? Yoksa şimdi de üstünden on sekiz ay geçmeden ona bir kız çocuğunun resmini gönderdiğini, neredeyse dokuz aylık bebeğin de hem ona hem de yüreğini burkacak kadar kendisine benzediğini mi?” (s. 28)
Fotoğraf: @mrs_tarihci |
Evet, serinin ikinci kitabının başlığındaki Miranda ismi, Kerim ile Sibel’in kızlarınız ismi. Ancak Sibel, hamile kaldıktan sonra kendi zamanına dönmüş ve bebeği burada dünyaya getirmiştir. Bundan sonra roman bize bu Yeni Dünya’da yaşanan olayları anlatmaya başlar. Peki, neden Yeni Dünya deniliyor?
“Sibel aslında Y.D. 1142 yılından İstanbul'u ziyarete gelen bir zaman gezginiydi. Tüm o kafa karışıklığı içinde Kerim'in duydukları doğruysa Y.D. kısaltması da Yeni Dünya anlamına geliyordu. Bir şekilde hayatta kalabilmeyi başaran yeni nesil Homo sapiens. Milattan sonra 2040 yılını eski dünyanın sonu, daha doğrusu kıyameti olarak gördüklerinden, bir benzeri felaketin ilerde asla tekerrür etmemesi için o tarihi yeni bir devrin başlangıcı olarak kabul etmiş ve günleri sıfırdan saymaya başlamışlardı.” (s. 39)
Yeni Dünya, aynı zamanda “kıyamet sonrası” bir dünyadır da. 2040’lı yıllarda yaşanan büyük bir savaş ve patlatılan hidrojen bombaları sonucu dünyanın çok az bir kısmı yaşanabilir. Bu yaşanabilir yerlerde ise sadece birkaç milyon insan yaşıyor. İnsanların yaşadığı iki merkez var. Biri Amerika’nın kuzeyi, diğer ise İstanbul ve Anadolu toprakları.
Kitap önerisi: Hasan Saraç - 13 Saat + 1 Ömür
Yeni Dünya nasıl bir yer?
Söz konusu yıkıcı savaştan sonra çok az sayıdaki insan, yeni bir düzen kurmaya çalışarak yeni bir tarih başlangıcı yapmışlar. Ana karakter Sibel (Yeni Dünya’daki adı Serinsu) de bu yeni dünyanın 1142 yılında geliyor.
Yeni Dünya’nın en büyük farkı buradaki insan nüfusunun sıkı bir şekilde kontrol altında tutulması. Bunun için de insanlar laboratuvarda, kuluçka merkezlerinde üretiliyor. Genetiği geliştirilmiş bu insan ırkı birçok açıdan farklı.
“Yeni Dünya’daki insanların DNA yapısı yüz yirmi yıl sorunsuz bir hayat sürmeye elverişli şekilde kodlanıyordu. Daha döllenme aşamasında olası hastalıklara karşı antikorlarla güçlendirildikleri için de Yeni Dünya dönemdaşları sık sık hastalanmazlar, klasik anlamda Eski Dünya insanlarının yaşlanma belirtilerini göstermez, ömürlerinin son gününe kadar sağlıklı bir yaşam sürdürürlerdi. Bu nedenle, hayatları boyunca farklı görevlerde çalışan yöneticilerden, seksen yaş limitini doldurup emekli olduklarında, kendi tercih ettikleri bir alanda topluma katkıda bulunmayı sürdürmeleri beklenirdi.” (s. 117-118)
İnsanlar 120 yıl yaşar ve sonra da içtikleri bir ilaçla da ölürler. Yerlerine ise yeni bir nesil yetiştirilir. Bu yetişen yeni nesil ise bir eğitimden geçiriliyor. Belirli koşulları sağlayanlar yönetici, sağlamayanlar ise düşük işlerde çalışacak şekilde toplumda bir yer ediniyor.
Yeni Dünya insanları öyle bir düzen kurmaya çalışmışlar ki 2040 yıllarında yaşanan felaket bir daha olmasın. Ancak öyle görünüyor ki görünürde başarmış olsalar da derinlerde bu Yeni Dünya’nın kendisi de bazı derin sorunlar oluşturmayı başarmış.
Bu Yeni Dünya başlangıçta ideal bir düzene sahipmiş gibi görünse de her toplumun içine düştüğü bir çıkmaz mutlaka olacaktır. Bu açıdan Hasan Saraç’ın kurguladığı bu Yeni Dünya düzeni bana Ursula K. Le Guin’in Mülksüzler’ini anımsatıyor.
Yeni Dünya’da da insanların üretildiği Hayata Başlangıç Merkezi bir tür ayrıcalıklı bir yapıya dönüşmüş ve kendi içinde sırları ile toplumu içten çürütüyor. Diğer yandan karşısına farklı sanatsal üretimleri ile bilinen Özel Hizmetler Merkezi muhalif bir yapı olarak çıkıyor.
Kitap önerisi: Hasan Saraç - Yazdıklarıyla Yaşayanlar 2 (Hikayelerin Hikayesi)
Romanın ana karakterleri
Romanın iki ana karakteri olduğunu söyleyebiliriz. Birisi 2000’li yıllarda yaşayan Kerim, diğer ise Yeni Dünyalı Sibel.
- Kerim: İş dünyasında hızlı yükselişi ile dikkat çeken başarılı bir insan. Tabii, önüne farklı bir zamandan Sibel çıkınca dünyası allak bullak olur. Önüne Miranda’nın fotoğrafı konulunca ise bir detektif gibi Sibel’i aramaya başlar.
- Sibel: Yeni Dünya’da Serinsu ismi ile biliniyor. Geçmişe yaptığı yolculuk sonucu kendi dünyasında ilk defa bir kadın normal yollarla bebek sahibi olur. Doğum yapınca da Yeni Dünya iyice karışır. Kendi yetkilerinin ellerinden alınacağından korkanlar da ona karşı planlar yapmaya başlarlar.
Yeni Dünya’dan geçmişe gelenler farklı isimler kullanıyor. Gerçek ve geçmişte yolculuk sırasında aldıkları isimleri şöyle sıralayabiliriz:
- Serinsu – Sibel
- Sunrise – Susan
- Akçadal – Atilla
Gelecek dünyadaki insanlara yazarın böyle isimler seçmesini çok beğendiğimiz söyleyebilirim.
Farklı bilim kurgu kitaplara yapılan atıflar
Daha serinin birinci kitabından Hasan Saraç bilim kurgu alanında yazılan çok farklı romanlara atıf yapıyordu. En başta da bu romandaki Yeni Dünya ile benzerlikleri bulunan Huxley’in Cesur Yeni Dünya’sına çok atıf var. Yazarın romanda bahsettiği diğer bilim kurgu kitaplar ise şöyle:
- H. G. Wells – Zaman Makinesi (Romandaki zaman makinesi icadına atıf var)
- Frank Herbert – Dune (Buradaki çöl kıyafetlerine atıf yapılıyor)
Bir de Hasan Saraç, şimdiye kadar ismini duymadığım bir romana daha atıf yapıyor: Antoni Lange – Miranda.
Miranda
Zaman Gezginleri 2. Kitap
Parana Yayınları
İstanbul
2021
270 sayfa.
İlgi çekici geldi roman, bir Türk yazarın kitabının yabancı ünlü benzer romanları aratmıyor oluşu da heyecan verici.
Üçüncü kitabı da merakla bekliyorum zaten...
Çok güzel bir kitap gibi gerçekten de, teşekkürler :)
Teşekkürler ve iyi okumalar